Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/369 E. 2021/416 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/369
KARAR NO : 2021/416
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/06/2017
NUMARASI: 2014/401 E. 2017/469 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Keşidecisi … Tic. A.ş. , muhatabı … Bankası Bakırköy Ticari şubesi, keşide tarihi 25/08/2012, bedeli 47.500,00 TL olan … numaralı çekin, dava dışı ….San.Tic.Ltd.Şti.’nin davacı şirket ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle cari hesap borcuna karşılık kendilerine verildiğini, ancak davaya konu çekin çok sayıda diğer çeklerle birlikte davacının fabrikasındaki çekmeceden çalındığını, Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/8865 hazırlık numaralı dosyasında şikayette bulunulduğunu, Gebze 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/982 esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/320 esas, sayılı dosyasının 20/11/2012 tarihli duruşmasında, davaya konu çekin 27/08/2012 tarihinde … Bankası A.Ş Mecidiyeköy Şubesi’ne davalı … tarafından ibraz edildiğinin ortaya çıktığını mahkemece müvekkili şirkete çeki ibraz eden kişi aleyhinde istirdat davası açmak konusunda 2 haftalık süre verildiğini, davalı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/159847 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, davalı tarafından dava konusu çekin tahsilinin önlenmesi amacıyla çek hakkında tedbir kararı verilmesini ve dava konusu çekin davalıdan istirdadı ile müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Yargılama sırasında, dava konusu çekin dava dışı keşideci ve lehdar tarafından ödenmesi üzerine, davacı tarafından davaya çek bedelinin istirdatı yönünden devam edilmek istendiğinin beyan edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin takip konusu çeki lehtar olan şirketten değil, lehtar şirketin ciro yaptığı şahsın cirosuyla elde ettiğini, son hamil olduğunu, davacı şirket ile hiçbir ticari ya da şahsi ilişkisinin bulunmadığını, çekin iddia edildiği gibi çalınıp çalınmadığını bilecek durumda olmadığını, davacı tarafından açılmış olan iptal davasının davacıyı çekin meşru hamili yapmayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davalı …’in çeki teyit için aradığında problemli olduğunu öğrendiği beyanı, fatura kesmediği, keşideci … Aş ile arasındaki ticari ilişkiyi ispat edemediği, bilirkişi … ticari defter incelemesine dair raporu dikkate alınarak davacı ile davaya konu çek lehdarı … San Tic. Ltd Şti arasında ticari ilişki bulunduğu, bu ilişki nedeniyle lehdarın çek keşidecisi … Aş den aldığı çeki davacıya verdiğinin sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacının, kendisinin ödemediği çek bedelinin istirdadını istediğini, buna yasal imkan bulunmadığını, davacının icra takibinde borçlu da bulunmadığını, öncelikle davanın bu sebepten reddedilmesi gerektiğini, Davacı tarafın, davalının çeki iktisabında kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğunu inandırıcı ve kesin delillerle ispatlayamadığını, bu nedenle davacının, ispatlayamadığı davasının reddedilmesi gerekirken yerel mahkemenin, hatalı gerekçelerle ispat yükünü tersine çevirerek davayı kabul ettiğini, Davalının iyi niyetli meşru hamil olduğunu, davacı ve dava dışı şirketlerle bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, bu durumun kötüniyetli olduğuna delil teşkil etmeyeceğini, kaldı ki Ceza yargılaması neticesinde beraat kararı verildiğini beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, TTK’nın 792. maddesi uyarınca açılan çek istirdadı istemine ilişkindir. Yargılama sırasında çek bedeli dava dışı keşideci ve lehdar tarafından ödenmekle davaya çek bedelinin istirdadı olarak devam edilmiştir.Davacı, davaya konu çekin lehdar tarafından kendilerine teslim edilmesinden sonra iş yerinde yaşanan hırsızlık olayı neticesinde çalındığını, davalı ile aralarında bir ticari ilişki olmadığını iddia etmiş, davalı ise iyi niyetli meşru hamil olduğunu ileri sürmüştür. Çekin arkası incelendiğinde, l.sırada lehdar cirosunun bulunduğu, bu cironun altındaki cironun çizildiği, sonrasında hamil olarak davalının cirosunun yer aldığı, çizilmiş ciroların yok hükmünde sayılması gerektiği, böylelikle ciro zincirinde şeklen bir kopukluk bulunmadığı anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesine göre, “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” Zayi olan çekin istirdadı talebiyle açılan işbu davada ispat yükü davacıda olup, davacının senedi elinde bulunduran şahsın kötüniyetli ve iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. Bu kapsamda, İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/237 Esas, 2014/185 Karar sayılı dosyasında, davalı hakkında sanık sıfatıyla ”suç eşyasını satın almak ve saklamak” suçundan kamu davası görüldüğü, Mahkemece verilen beraat kararının temyizde onama ile kesinleştiği görülmüştür. Hırsızlık suçundan ise, Gebze 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/741 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, dava dışı şahıs hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, karar temyiz edilmiştir.Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Somut olayda, ceza yargılamasında davalı hakkında ”çekin suç kastı ile edinildiğine ilişkin delil bulunmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verilmiş olup, maddi vakıaya yönelik olarak bir tespit yapılmamıştır. Bu nedenle verilen beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı kabul edilmelidir.Diğer yandan, davaya konu çekin arkası incelendiğinde, l.sırada lehdar cirosunun bulunduğu, bu cironun altındaki cironun çizildiği, sonrasında hamil olarak davalının cirosunun yer aldığı, çizilmiş ciroların yok hükmünde sayılması gerektiği, böylelikle ciro zincirinde şeklen bir kopukluk bulunmadığı, ancak çizilmiş ciroların yok hükmünde sayılmasıyla çekin lehdar tarafından davalıya verildiğinin kabulü gerektiği fakat, davalının Ceza dosyasına sunduğu savunmasında, çeki …isimli bir şahıstan aldığını söylemesine rağmen, huzurdaki davaya sunduğu 30.05.2013 tarihli beyan dilekçesinde,… isimli bir şahıstan aldığını söylediği, davalının savunmasının çekle uyumlu olmadığı, diğer yandan davacının çeki lehdardan aldığı kabulüne göre, lehdar ile davalı arasında bir ticari ilişki bulunmadığının bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği, böylelikle davalının çeki iktisabında kötüniyetli olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılmış, bu itibarla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Dava konusu çek bedelinin dava dışı keşideci ve lehdar tarafından ödenmiş olması nedeniyle davacının davayı açmasına yasal olanak bulunmadığına yönelik istinaf başvurusuna gelince; davacının pasifindeki azalma ve çek bedelini tahsil edememiş olması karşısında dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, davaya çek bedelinin istirdatı olarak devam edebileceği dikkate alınarak davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu da yerinde görülmediğinden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/06/2017 tarih ve 2014/401 E. 2017/469 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.244,72 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 2.584,00 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 660,72 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021