Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/364 E. 2021/495 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/364 Esas
KARAR NO: 2021/495
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2016
NUMARASI : 2014/264 E. – 2016/900 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili ile arasında ticari ilişki içerisinde bulunan davalı tarafın müvekkili şirkete 52.471,77 Amerikan Doları borcu bulunduğunu, davalı tarafça borcun ödenmemesi nedeniyle Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip tarihindeki doları kuru üzerinden 112.620,60 TL alacak nedeniyle icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın borcun tamamına, ferilerine itiraz ettiğinden icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, bunun dışında davalı tarafın sipariş ve istemleri doğrultusunda hazırlanmış ve müvekkil şirket nezdinde bulunan, henüz fatura edilmemiş yaklaşık 40 ton civarında ürün bulunduğunu, davalı tarafın bu ürünleri teslim almaması nedeniyle müvekkili şirketin doğmuş ve doğacak zararlarının tazminine ilişkin dava hak ve taleplerinin saklı kalmasını talep ettiğini, davalı tarafın müvekkil şirkete olan borcunu ödememek ve hazırlanan ürünleri teslim almamak için haksız ve hukuka aykırı taleplerle müvekkili şirket Bakırköy …. Noterliği’nin 26/05/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, Bakırköy …Noterliği’nin 13/06/2014 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtar ile icra takibine konu bakiye alacağın ödenmesi ve hazırlanan ürünlerin teslim alınmasının ihtar edildiğini, davalının icra takibine konu borca ve ferilerine yönelik haksız ve hukuki mesnetten yoksun itirazlarının iptali ile aylık %3 faizi ile birlikte takibin devamına karar verilmesini, %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı cevap ve dava dilekçesinde; Davacının, müvekkiline saç ve metal ürünleri sattığından 52.471,77 $ alacağı bulunduğu iddiasıyla icra takibi başlattığını, ancak müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığı gibi esasen müvekkilinin alacaklı olduğunu, bu alacağı nedeniyle davacıya ödediği 6.291,03 $ (Amerikan Doları) ‘nın istirdadı için karşı dava açma lüzumu duyduğunu, müvekkiline satılan malların ayıplı olup bu malları iade alması gerektiğini, ayıplı mallar nedeniyle müvekkili şirketin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, bunun üzerine müvekkil Bakırköy 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/114 D. İş sayılı dosyası ile davacının mallarının ayıplı olduğunu tespit edildiğini, bu nedenlerle davacı – karşı davalı tarafından müvekkili davalı – karşı davacı aleyhine açılan itirazın iptali davasının ve talep edilen icra inkar tazminatı talebinin reddi ile müvekkili davalı karşı davacıya alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacı – karşı davalıdan alınarak müvekkili karşı davacıya ödenmesine, açılan karşı davalarının kabulü ile …San. Tic. AŞ.’ne fazla ödemiş olduğu 6.291,03 USD’ nin istirdadı ile dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/A maddesi gereğince TCMB’nin 1 yıl vadeli yabancı paraya (Amerikan Doları ) ödenen en yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle TBK’nın 99. maddesi gereğince ödeme tarihindeki efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası olarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, Bakırköy 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/114 D. İş Sayılı dosyasından yapılan yargılama giderleri dahil olmak üzere tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı – karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, davacı – karşı davalının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Mahkemece; Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı aleyhine 112.620,00TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, davalı tarafın süresinde itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, 17.11.2015 tarihli rapordan; davacı tarafından davalı tarafa satılan ve dava konusu yapılan emtianın gizli ayıplı olduğu, gizli ayıp nedeniyle yapılabilecek indirim dikkate alındığında, tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, davalı tarafın ayıp nedeniyle fazla yapmış olduğu ödeme kapsamında, davacı tarafın isteyebileceği alacak miktarının 55.203,96TL olduğu, mahkemece de bilirkişi raporu yeterli görülerek hükme esas alındığı,Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında dava konusu yapılan emtiayla ilgili ticari ilişkinin bulunduğu, ancak davacı tarafından davalıya satılan malzemenin bir kısmının gizli ayıplı olması nedeniyle davalı tarafından ödenmesi gereken semende indirim yapabileceğinin bilirkişi heyeti raporunda ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirlendiği, gizli ayıp nedeniyle yapılan indirim sonucunda davacı tarafın Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası kapsamında alacağının 55.203,96 TL olduğu anlaşıldığından, bu miktar üzerinden takibin devamına, davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin alacağın likit olmaması nedeniyle reddine, davalı tarafın karşı dava olarak talep etmiş olduğu alacak miktarının davacı tarafın toplam alacağından mahsup edilmiş olması nedeniyle bu talep yönünden ayrıca karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Dosya kapsamında karara dayanak bilirkişi kök ve ek raporlarının güvenilirlikten yoksun olduğunu, bu rapora dayanarak oluşturulan kararın yerinde olmadığını, bilirkişilerin dkp sacların gizli ayıplı olduğu ve iade edilmesi gerektiği yönündeki tespitlerinin, açıkça haksız, hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, gizli ayıp söz konusu olsa bile TTK 23. maddesine göre 8 gün içerisinde bildirmesi gerektiğine ilişkin bilirkişilerce dosya kapsamında somut bir değerlendirme yapılmadığını, raporun dosya içerisindeki tespit dosyasına göre oluşturulduğunu, tespit dosyasında bu hususun birkaç dakika içerisinde yapılan ölçüm ile tespit edildiğini, ayıp olarak ileri sürülen nedenlerin basit bir muayene ile kolayca tespit edilebileceğini, -Davalı-karşı davacı tarafça, TTK’nın 23/1-c maddesi ve 18/3. maddesindeki süre ve usule uyularak yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmaması nedeniyle müvekkilin, ayıptan dolayı sorumlu olmasının hukuken mümkün olmadığını, Müvekkil şirket tarafından 25/02/2014 ile 05/05/2014 tarihleri arasında fatura ve sevk irsaliyesi ile Davalı-Karşı Davacı’ya ayıp iddiasına konu ürünlerin teslim edildiğini, oysa Davalı-Karşı Davacının, ancak Bakırköy …. Noterliği’nin 28/05/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile ayıp ihbarında bulunduğunu, -TBK 223 . maddesinin ancak olağan bir inceleme ile tespit edilemeyecek bir ayıp halinde uygulanabileceğini, alınan ürünlerin kalınlık toleransı konusunda basit bir ölçme ile tespit edilecek bir hususun olağan dışı bir durum olduğu ve yapılacak veya yaptırılacak bir muayene ile tespit edilemeyeceğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını,-Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile aylık %3 gecikme faizi belirlendiğini, Davalı/Karşı Davacı ise taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini kabul etmekle birlikte Borçlar Kanunu gereğince yıllık en fazla %23,5 faiz talep edilecebileceğini ileri sürdüğünü, Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi ile Davalı/Karşı Davacı tarafın ise yıllık en fazla %23,5 talep edilebileceği konusundaki kabulüne rağmen avans faizi uygulanması yönünde karar verdiğini, söz konusu kararın taraflar arasında oluşturulan ve Davalı/Karşı davacı tarafça kabul edilen sözleşmesel ilişkiye açıkça aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak aylık %3 faize hükmedilmesi gerektiğini,-İcra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini,-Karşı davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin de yerinde olmadığını, karşı dava yönünden, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmasına rağmen müvekkili aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, karar verilmesine yer olmadığının gerekçesi olarak, karşı davaya konu istirdat talebinin asıl davadaki alacak miktarından mahsup edilmesi olarak gösterildiğini, asıl dava dosyası üzerinden yapılan mahsup işlemi sonucu, kabul edilen alacak miktarı azalarak reddedilen alacak miktarı artmış ve reddedilen miktar üzerinden davalı/Karşı Davacı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, bu çerçevede hem aynı alacak miktarı üzerinden hem asıl dava dosyasından hem de karşı dava dosyasından Davalı/Karşı davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiğini, kararın bu yönüyle açıkça hukuka aykırı olduğunu tüm nedenlerle karşı davanın reddine , istinaf istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Gizli ayıplı olduğu yerel mahkemece kabul edilen mallar ile gizli ayıplı olmadığı yönünde bilirkişiler tarafından değerlendirilen mallar aynı nitelikte mallar olup bu mallardaki ayıbın gizli ayıp olarak değerlendirilmemesinin son derece hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmelerin hatalı olduğunu, dava mallardaki ayıbın siparişlerindeki niteliklere haiz olduğunu satarken bildiğinden ve kendisi tarafından bilinçli olarak gizlendiğinden ağır kusurlu olması sebebiyle ayıbın süresinde kendisine bildirilmediği savunmasına TBK’ nın 225 maddesine göre dayanamayacağından bu ayıptan da sorumlu tutulması gerekirken aksi yönde rapor oluşturmasının raporu açıkça hukuka aykırı hale getirdiğini, bilirkişi raporunun galvaniz saçlarla ilgili değerlendirmesinin hatalı olduğunu, raporun eksik incelemeye dayandığını, bilirkişinin dava konusu mallan yerinde görüp incelemeden mallar üzerindeki beyaz paslanmanın müvekkil kusuru meydana geldiğini değerlendirmesinin son perece hatalı olduğunu, bilirkişilerin sorumluluğu davalı-karşı davacıya yükleyen tespitlerinin hatalı olduğunu, bilirkişilerin taraflar arasındaki ticari teamüle bakmaksızın dava konusu olayların gelişimine uygun olmayan değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, tüm nedenlerle davacı – karşı davalının davasının kısmen kabulü kararının hukuka aykırı olduğundan ortadan kaldırılarak reddine karar verilmesini, karşı dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına kararı da hatalı olup karşı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,-Galvanizli Saçlar gizli ayıplı olduğundan müvekkilinin 6.291,03$(Amerikan Dolan) alacaklı olduğunu ve bu alacaklarının mahsup edilmesinin doğru olmadığını, Müvekkilinin davacı – karşı davalıdan satın aldığı toplamda 64,6740 TON malın gizli ayıplı olduğundan müvekkilin davacı – karşı davalıdan 6.291,03$(Amerikan Dolan) alacaklı olduğunu, hal böyle iken karşı davamızın kabulü yerine bu alacaklarının mahsup edilerek karar verilmesine yer olmadığına dair Yerel Mahkeme kararının hatalı olduğunu,-Gizli ayıplı mallar nedeniyle müvekkil aleyhine icra takibi yapılması nedeniyle lehlerine kötü niyet tazminatı hükmedilmesi gerektiğini, davacı – karşı davalının davasının kısmen kabulü ile karşı davamızdaki taleplerimiz yönünden karar verilmesine yer olmadığına kararının ortadan kaldırılarak davacı – karşı davalının davasının reddine ve karşı davamızın kabulüne, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.1- Davacı taraflar arasında akdedilen sözleşme ile aylık %3 gecikme faizi belirlendiğini beyan etmiş ise de, sözleşme içeriğinde aylık ibaresi bulunmadığından sözleşmesel faize hükmedilmemesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı, uyuşmazlık, ticari bir işten kaynaklanmakta olup, mahkemece hükmedilen alacağa avans faizi uygulanması yerinde olup, davacının bu istinaf sebebi de yerinde görülmüştür. Davacı tarafın beyanının kabul olarak nitelendirilemeyeceği, mahkemece avans faizine ilişkin kararı yerinde olduğundan davacının bu nedenli istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.2- Ayıpla ilgili olarak alınan teknik raporlarda; malın gizli ayıplı olduğu tespit olunmuştur. Yeterli bulunan bilirkişi raporuna göre ayıbın gizli ayıp olduğu sabittir. Tarafların rapora itirazlarına ilişkin istinaf istemleri yerinde görülmemiştir. Eserdeki ayıpların ihbarı yazılı veya sözlü yapılabilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması, hiç kuşkusuz buna dayanan tarafa ispat kolaylığı sağlar. Sözlü ihbarın yapıldığının tanık sözleriyle kanıtlanması da olanaklıdır. Türk Ticaret Kanununun 25.maddesi eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda değil tacirler arasındaki ticari satışlardan doğan uyuşmazlıklarda uygulanır (14.HD’nin 2011/8968 E 2011/9377 K sayılı içtihadı). Somut olaya gelince davacı taraf dava dilekçesinde ” davalı tarafın sipariş ve istemleri doğrultusunda hazırlanmış ürünler ” diyerek, sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu doğrulamıştır. Buna göre TTK hükümlerinin dava konusu olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup davanın çözümlenmesinde uygulanması gereken hükümler, 6098 Sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddeleridir. BK’nın 474/I. maddesine göre açık ayıplarda bildirimin “işlerin mutad cereyanına göre imkânını bulur bulmaz” diğer bir ifadeyle işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde, BK’nın 477/III. maddesine göre gizli ayıplarda ise gizli ayıba vakıf olur olmaz (öğrenir öğrenmez) yapılması gerekir. Davalının ihbarı tespit raporundan sonra ve makul sürede yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.3- Yerel Mahkemece zararı tespit edilerek, davalı-karşı davacıdan alacaklı olduğu anlaşıldığından, taraflarca takas mahsup talebinde bulunulmadan mahkemece re’sen takas mahsup yapılamayacağından, dosyada tarafların takas mahsup iddiası bulunmadığından, karşı davada HMK 135.maddesi uyarınca aykırı düşmediği sürece davaya ilişkin hükümler uygulanacağından, HMK 294 maddesindeki yargılama sonunda mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında karar verileceğine dair düzenleme kapsamında karşı dava yönünden ayrıca karar verilmesi gerekmekte olup, cevap dilekçesiyle birlikte ayrıca bir de karşı dava açılması durumunda, sadece asıl ve karşı davaların yargılaması birlikte yürütülmekte olup, her dava bağımsız karakterini koruduğundan mahkemece her dava için ayrı hüküm kurulmalı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir. Bu durum karşısında mahkemece, istemlerin kabul ve reddedilen miktarlarına göre, asıl ve karşı davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, karşı dava adeta bir takas- mahsup talebi gibi değerlendirilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı vekillerinin bu yöndeki ilişkin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple asıl davanın sadece davacının alacağı yönünden sonuçlandırılması gerekirken, mahsup yapılması doğru olmamıştır. Karşı dava yönünden ise, yukarıda açıklanan sebeplerle karşı davanın konusuz kaldığından söz edilemez. Bu dava hakkında da yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde esasa ilişkin bir karar verilmelidir. 4- İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (Emsal HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Somut olayda ayıp iddiası nedeniyle yargılama yapılması gerektiğinden icra inkar tazminatı isteminin yerinde olmadığı, alacağın likit olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı istinaf istemi yerinde değildir.5- Kötü niyet tazminatı yönünden yapılan incelemede; İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca itirazın iptâli davasında, alacaklı takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse, diğer tarafın istemi üzerine %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ile mahkum edilir. İİK’nın yukarıda anılan madde hükmü gereğince alacaklının takibinde haksız olması yanında, ayrıca takibinde kötüniyetli olduğunun saptanması halinde, ancak borçlu lehine “kötü niyet tazminatı” hükmedilebilmektedir. Somut olayda, davalı tarafından davacı alacaklının kötü niyeti kanıtlanamadığından davalı taraf lehine kötü niyet tazminatına hükmedilemez.6- Davalının davasını ıslah etmediği, talep dışına çıkılarak Mahkemece yapılan mahsup miktarının yerinde olmadığı, taleple bağlı kalınarak bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilen ücretin verilemeyeceği ve 6.291,03 $ üzerinden davasının kabulüne karar verilmesini talep ettiği, ancak taraflar arasında USD cinsinden ödeneceğine dair anlaşma bulunmaması sebebiyle hükmün 6098 Sayılı TBK’nın 99. maddesi gereğince Türk Lirası üzerinden kurulması gerektiği, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca dairemizce re’sen gözetilmesi gerekmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak değerlendirilmesi ile kabulü gerekmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas hakkında…” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2. maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı-karşı davalı ve Davalı-karşı davacı vekillerinin istinaf başvurusunun 3. Bentte yazılan sebeple KISMEN KABULÜNE,2- Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2016 tarih 2014/264 E. – 2016/900 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILARAK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,3- Asıl dava yönünden; Asıl davanın KISMEN KABULÜ ile, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin 112.620,16 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,3/a- Davacı-karşı davalının icra inkar tazminat talebinin, alacağın likit olmaması ve yargılama sonunda belirlenmiş olması sebebiyle REDDİNE,3/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.693,08 TL nispi harçtan peşin alınan 1.360,20 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 6.332,88 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3/c- Davacı-karşı davalı tarafından sarf edilen 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 133,00 TL posta masrafı, 25,20 TL başvuru harcı, 1.360,20 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.018,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,3/d- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,3/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 14.648,92 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,4- Karşı dava yönünden; Davalı-karşı davacının ayıplı emtia sebebiyle fazladan yapmış olduğu 6.291,03 USD ‘nın istirdatına yönelik talebinin kabulü ile, 6.291,03 USD ‘nın TL karşılığı olan 13.482,30 TL’nin karşı dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, kötüniyet tazminatına yönelik talebin reddine,4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 920,97 TL nispi harçtan peşin alınan 234,00 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 686,97 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından yapılan 234,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,4/c- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13/(1). maddesine göre, 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,5- İstinaf yargılaması yönünden; 5/a- Davacı – karşı davalı vekilinin ve davalı-karşı davacı vekilinin kısmen istinafı kabul olunmakla, karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf karar harcının taraflara iadesine, 5/b- Davacı- karşı davalı avansından kullanıldığı anlaşılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 101,20 TL (teb.müz.posta) gideri olmak üzere toplam 186,90 TL yargılama gidernin davalı-karşı davacıdan tahsiliyle davacı-karşı davalıya verilmesine, 5/c- Davalı – karşı davacı tarafından yargılama gideri harcanmadığından karar verilmesine yer olmadığına,5/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/04/2021