Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/362 E. 2021/924 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/362
KARAR NO: 2021/924
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2017
NUMARASI: 2014/227 E. 2017/597 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin müvekkili banka bünyesinde devren birleştirilen … A.Ş.’nin devir öncesi imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandığını, …’ın ise, sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığından borçtan sorumlu olduğunu, borçlunun edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile tüm kredi hesaplarının kat edilerek Kadıköy … Noterliği’nin 17.04.2001 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesinin keşide ve tebliğ edildiğini, verilen süre içerisinde ödeme vuku bulmadığından, alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalıların asıl alacağa, faiz ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, itirazın haksız, kötü niyetli ve takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların haksız ve hukuki mesnetten yoksun itirazlarının iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatı ile cezalandırılmalarına, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı asil ve şirket tasfiye memuru … cevap dilekçesi ile; Borçlu firmanın tasfiyesinin kesinleşmesiyle tüzel kişiliğinin ortadan kalktığını, hesap kat edilerek ihtarname ile talep edilen alacağa itiraz edildiğini, … A.Ş tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … takip sayılı dosyaları ile takip başlatıldığını, teminat mektubu, nakit kredi, komisyon ve faize ilişkin, borçlular tarafından itiraz edildiğini, … tarafından neticelendirildiğini, 13.326,87 Tl tutarlı diğer alacak olarak belirtilen alacağın, aynı dosyada tahsili istendiğinden mükerrer talep bulunduğunu, alacağın 2001 yılında doğduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin B.K.125. Maddesine göre süre aşımına uğradığından, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyası ve dosya üzerinden alınan 06/01/2017 tarihli rapordan; “Tasfiye Halinde … A.Ş. ve … A.Ş. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerini …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefalet limitinin 70.000,00 TL olduğu, 13/06/2013 tarihi itibariyle 2.840,00 TL asıl alacak, 75,00 BSMV, 9.916,07 TL akdi faiz, 495,80TL akdi faizin % 5 gider vergisi olmak üzere toplam 13.326,87 TL alacağın bulunduğu ve takip tarihinden sonra %44 faiz ve bunun % 5 BSMV istenebileceği, 1 adet teminat mektubunun tutarı olan 515,00 TL’sının faiz getirmeyen bir hesapta bloke edilmesi gerektiği” nin anlaşıldığı, raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu, Dosya kapsamına göre; davanın taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan davacı alacağı olduğu, davacının davalı Tasfiye Halinde … A.Ş hakkındaki davayı takip etmediğinden açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden kefalet limitleri içinde kalan ve hesaplanan miktar için davanın kabulü gerektiği sonucuna varılarak itirazının iptaline, itirazında haksız ve kötüniyetli davalının %20 oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmiştir. Davalı … istinaf dilekçesi ile; 1-Bilirkişi raporunun, taraflarına tebliğ edilmediğini, sehven bilirkişi …’e tebliğ edildiğini, bu nedenle bilirkişi raporuna beyanda bulunamadıklarını, 2-… A.Ş’nin 2001 yılında mali gücünü kaybetmesi nedeniyle, mevcut nakit ve mektup kredilerini kat ederek, akabinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün 25/05/2001 tarih ve … Sayılı dosya ile 70.000 TL, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün 25/05/2001 tarih ve … (ek1-) sayılı dosyası ile 76,260,781 TL nakit kredi hesapları ile ayrıca 19,825 TL teminat mektubu bedelleri ki toplam 96.785,781 TL banka alacağının tümü için, takip konusu olan mektup, faiz ve fer’ileri de dahil olmak üzere takip yaptığını, aynı yıl içinde takibe konu alacağı ve takip borçlusundan olan sair kredi alacaklarını temliknameler uyarınca TMSF’na ve TMSF tarafından … A.Ş.’ne temlik edildiğini ve … Şirketi tarafından tahsil edildiğini, (ek-2) davacının mükerrer talepte bulunduğunu, delil olarak gösterdikleri İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve … E. sayılı dosyaları celp edilmediğinden eksik inceleme yapıldığını, 3- … A.Ş. 2001 yılında TMSF’ye devredildiği için aynı tarihte teminat mektuplarının lehdarları tarafından nakde çevrildiğini, nakde çevrilmiş teminat mektubunu halen mer’i imiş gibi gösterilip, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takibe konu edildiğini, süre aşımı nedeni ile de davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, … A.Ş’nin 2001 yılında TMSF ye devir edilmesi nedeniyle teminat mektubunun lehdarı …’nın 515,- TL’lik mektubu nakde çevirdiğini, davacının teminat mektubunun mer’i olduğuna dair bir delil sunmadığını, mahkemenin THY’ndan dava konusu teminat mektubunun halen mer’i olup olmadığını sormadığını, mer’i olmayan 515- Tl lik teminat mektubu için yaklaşık 16 yıl için komiyon istenmesinin yasal dayanağının olmadığını, 4- Süre aşımına uğramış olan bir takibin yeni tarihle yeniden takibe konu edilmiş olması ve re’sen nazara alınacak nedenlerle, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/227 E. 2017/597 K Sayılı hükümün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; 1-… A.Ş.’nin yönetim ve denetiminin BDDK’nun 09.07.2001 tarih ve 383 sayılı kararı uyarınca TMSF’na devredildiğini, BDDK’nun 20.03.2002 tarih ve 653 nolu kararına göre … T.A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’nin … A.Ş. ile birleşmesine karar verilerek, 05.04.2002 tarihinde … A.Ş., … T.A.Ş. ve … A.Ş. … A.Ş. bünyesinde devren birleştiğini, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 109. maddesi hükmü çerçevesinde, Fon Kurulunun 07.12.2005 tarih ve 515 sayılı kararı ile müvekkili … A.Ş. ana sözleşmesinin; 2. maddesinde belirtilen ünvanı: “…” olarak değiştirildiğini ve değişikliğin 19.12.2005 tarih ve 6455 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanarak Ticaret Siciline tescil ve ilan edildiğini, belirtilen nedenlerle davaya konu alacağın takip ve tahsil hakkının …’ne intikal ettiğini, … A.Ş.’nin TMSF’ye devri nedeniyle teminat mektubunun mer’i olamayacağı yönündeki iddianın yasal dayanağı olmadığını, 2- Davaya konu alacakların … A.Ş.’den müvekkiline aktarılan, daha sonra çıkışı yapılan ve halen mer’i olan teminat mektuplarına ait komisyon ve mektup depo talebine ilişkin olduğundan, davalının husumet itirazının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu alacakların temlikli olmadığını, 3- Davalının dilekçesinde belirtilen … A.Ş. ve/veya TMSF tarafından takip edilen alacakların farklı olduğunu, bahsi geçen icra dosyalarında müvekkili bankanın taraf olmadığını, herhangi bir tahsilat yapılmadığını, ödeme bulunmadığını, Davalı hakkında başlatılan takibe konu alacağın, mer’i teminat mektuplarından kaynaklanan komisyon borçları ve mer’i mektupların deposundan kaynaklandığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.06.1984 tarih, 3389/3351 sayılı “Teminat mektubu iade edilmedikçe banka komisyon almaya devam edecektir” şeklindeki kararında belirttiği üzere, teminat mektupları iade edilinceye kadar müvekkili banka’nın komisyon talep hakkı bulunduğunu, … A.Ş. ile akdedilen Genel Kredi Sözleşmelerinin 8, 21, 39, 44 ve 52 maddeleri uyarınca davalının faiz, komisyon vergi ve diğer masraflardan sorumlu olduğunu, davada müvekkili bankanın kayıt ve belgelerinin kesin delil olup, bilirkişi incelemesi ile davadaki haklılığın tespit edildiğini, 4-Davaya konu nakdi alacağın teminat mektubu komisyon alacaklarına, gayrinakdi alacakların ise mer’i olan teminat mektuplarının deposuna ilişkin olduğunu, komisyon alacaklarının komisyonların başlangıç tarihleri, icra takibi vb. gözetildiğinde zamanaşımına uğramadığını, deposu talep edilen teminat mektuplarının kesin ve süresiz olup, vadesiz teminat mektubu üzerinde belirli bir geçerlilik süresi olmayan teminat mektubu olduğundan, zaman aşımına uğramış alacak olmadığını, 5411 Sayılı Bankacılık Yasa’nın “Zamanaşımı” başlıklı 141. maddesinin “ Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.” hükmünü amir olup, Geçici 11.maddesinin;“ Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.”
Yürürlükten kaldırılan 4389 Sayılı Kanunu’nun ek 3.maddesinin; “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır. Fon alacakları ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı Fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.” hükmünü getirdiğini, Hisselerinin tamamı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda bulunan, yine yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde bulunan müvekkili banka alacaklarında Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11.05.2010 tarihli 2009/6278 E. 2010/5908 K. Sayılı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2009 tarih, 2007/30301 E. 2009/6217 K. Sayılı ve Anayasa Mahkemesi’nin 2014/85 E. 2014/103 K. ve 04.06.2014 tarihli kararı kapsamında zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, Davalının dilekçesinde ileri sürülen iddiaların savunmanın değiştirilmesi/ genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu ve muvafakatlerinin olmadığını, Bilirkişi raporunun mahkemece davalının mernis adresine Tebligat Kanunu 21. madde uyarınca 13.02.2017 tarihinde muhtara tebliğ edildiğinden, tebliğ edilmediğine ilişkin iddianın ve davalının dilekçesindeki tüm iddialarının dayanaksız haksız ve yerleşmiş Yargıtay kararlarına da aykırı olması nedeni ile istinaf talebinin reddine karar verilmesin talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; … ile birleştirilen … A.Ş.’den Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullanan Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin edimlerini yerine getirmemesi nedeni hesaplarının kat edilerek, ihtarname tebliğine rağmen ödeme vuku bulmadığından, tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla borçlu ve kefil … aleyhine başlatılan takibe davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatına ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında, davacı bankanın 13/06/2013 tarihinde, 2.480,00 TL ana para, 75,00 TL BSMV, 9.916,07 TL işlemiş gecikme faizi, 495,80 TL akdi faizin %5 gider vergisi olmak üzere 13.326,87 TL alacak ile 515,00 TL gümrük teminat mektup alacağının tahsili için davalılar hakkında haciz istekli takip başlattığı, ödeme emrinin borçlu şirkete 21/06/2013 tarihinde, …’a 22/06/2013 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük süresi içindeki 26/06/2013 tarihli itiraz ile takibin durduğu, 1 yıllık süresi içinde kalan 20/06/2014 tarihinde itirazın iptali davasının açıldığı tespit edilmiştir. Mahkemece; davalı Tasfiye Halinde … A.Ş hakkındaki davayı takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden davanın kabulü ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline takibin devamına, itirazında haksız ve kötüniyetli davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmiştir. Dosya üzerinden alınan bilirkişi raporundan; … ile … A.Ş arasında 27/11/1996-02/11/2000 tarihleri arasında toplam 70.000,00 TL(70.000.000.000,00 ETL) tutarlı genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı …’ın sözleşmeleri müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, şirketin sözleşmeler kapsamında muhtelif krediler kullandığı, kredinin asıl borçlu tarafından süresinde ödenmediğinden bahisle 17/04/2001 tarihinde hesap kat edilerek, kat tarihi itibariyle nakdi kredilerden 76.260.781.577,00 ETL, gayrı nakdi kredilerden 19.825.000.000,00 ETL için borçlu ve kefile ihtar gönderildiği, takip tarihi itibariyle davacı banka alacağının; 2.480,00 TL ana para, 75,00 TL BSMV, 9.916,07 TL işlemiş gecikme faizi, 495,80 TL BSMV olmak üzere 13.326,87 TL olduğu, bir adet teminat mektubu tutarı 515,00 TL’nın faiz getirmeyen hesapta bloke edilmesi gerektiği tespit edilmiştir. 1-Dosyanın incelenmesinden; 30/01/2017 tarihli duruşma zaptı altında bilirkişi raporunun taraflara tebliğe gönderildiğine dair şerh verildiği, dosya içerisinde aynı tarihli … barkot numaralı tebligatın yazıldığı, dosyada tebliğ belgesi mevcut değil ise de; PTT’den temin edilen “Gönderi Takip Bilgileri” belgesinden, … barkot numaralı tebligat ekinde raporun davalı …’a … adresinde 13/02/2017 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği tespit edilmiştir. Mahkemece rapor davalı …’a 13/02/2017 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine göre tebliğ edildiğinden, davalı tarafın raporun tebliğ edilmediği ve rapora karşı beyanda bulunulamadığına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı tespit edildiğinden reddine karar verilmiştir. 2-Davalı tarafça davaya ve takibe konu alacakların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve 2001/17671 takip sayılı dosyaları ile daha önce takip konusu yapıldığı, mükerrer takip bulunduğu iddia edilmesine rağmen, mahkemece bildirilen dosyalar getirtilip incelenmeden karar verildiği tespit edilmiştir. İddia edildiği gibi mükerrer takibin ve bildirilen dosyalarda borcu sona erdiren bir işlemin varlığı dosyalar getirtilerek incelenmek suretiyle belirleneceğinden, dosyaların incelenmesi ihtilaf çözümü yönünden zorunludur. Hukuki dinlenilme hakkını düzenleyen HMK 27/2-c bendi uyarınca tarafların hukuki dinlenilme hakları kapsamında ispat hakkı mevcut olup, HMK 129/2 maddesinin yollaması ile 121/1 maddesinin son cümlesi uyarınca davalı taraf; delil olarak dayandığı dosya numaralarını ve ait olduğu merciyi bildirmesine rağmen, mahkemece HMK 195. maddesi gereği ilgili dosyalar getirtilmeden, davalı tarafın delilleri tam toplanmadan, mükerrer takip ve borcun tahsil edildiği itirazları yönünden inceleme yapılmaksızın karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan, davalı tarafın mükerrer takip yönünden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve … E. sayılı dosyaları celp edilmeden eksik inceleme yapıldığına ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 3-… A.Ş. 2001 yılında TMSF’ye devredildiği için aynı tarihte teminat mektuplarının lehdarları tarafından nakde çevrildiğini, nakde çevrilmiş teminat mektubunu halen mer’i imiş gibi gösterip, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün 2013/13567 sayılı dosyası ile takibe konu edildiğini, teminat mektubunun lehdarı …’nın 515,- TL’lik mektubu nakde çevirdiğini, davacının teminat mektubunun mer’i olduğuna dair bir delil sunmadığını, mahkemenin …’ndan dava konusu teminat mektubunun halen mer’i olup olmadığını sormadığını, mer’i olmayan 515- Tl lik teminat mektubu için yaklaşık 16 yıl için komiyon istenmesinin yasal dayanağının olmadığını iddia etmiştir. Davalının kefil olarak imzaladığı genel kredi sözleşmesinin 21/13.fıkrası; “Kefil, Banka ile Müşteri arasındaki işbu Genel Kredi Sözleşmesi’nin, 13. maddesinin ve kefaletin niteliğine aykırı olmayan diğer maddelerinin tamamının kendi hakkında da aynen uygulanmasını bu maddelerde yer alan hususları aynen taahhüt ettiğini kabul eder” ve “Teminat Mektupları ve Kontrgarantiler” başlıklı 39.maddesinin 3.fıkrası; “Banka’ca verilecek teminat mektubu ve kontrgarantiler nedeniyle aşağıda açıklanan şekilde Müşteri’nin sorumluluğunun sonra ermesine kadar, yetkili mercilerce tespit ve/veya taraflarca kararlaştırılan oranda komisyon ve bunun gider vergisini ve diğer resim, harç ve masraflarını, muhabir tarafından tahakkuk ettirilecek her nev’i masraf ve komisyonları ve onun gider vergilerini Banka’nın borçlanacağı valör ile üçer aylık dönemler için ve peşin olarak ödemeyi, Müşteri kabul ve taahhüt eder.” hükmü uyarınca banka talep ettiğinde, davalının, teminat mektupları komisyon bedellerini ödemekle yükümlü olduğundan, 16 yıllık komisyon bedeli talep edilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir. Davalı taraf süre aşımı itirazında bulunmuş ise de; bilirkişi raporu ile 515,00 TL tutarlı teminat mektubunun kesin ve süresiz olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/10415 esas ve 2016/4273 karar sayılı ilamında; ” İcra takibine dayanak teminat mektupları kesin ve süresiz olup, halen mer’idir. Halen mer’i olan teminat mektupları depo bedeli istemi hakkında zamanaşımı işlemez. Öte yandan komisyon bedeli alacağı açısından zamanaşımı muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar. Açıklanan nedenlerle takipte talep edilen alacak kalemlerinin zamanaşımına uğramadığı gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ” belirtildiği üzere; bilirkişi raporu ile 515,00 TL tutarlı takibe konu teminat mektubunun kesin ve süresiz olduğu tespit edildiğinden, zaman aşımına uğramadığı anlaşıldığından, bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değil ise de, davalının takibe konu teminat mektubu da dahil olmak üzere; …’ın TMSF’na devredildiği tarih itibariyle tüm teminat mektuplarının lehtarları tarafından nakde çevrildiği, dava konusu teminat mektubunun da THY tarafından nakde çevrildiği iddia edilmesine rağmen bu yönde araştırma yapılmadığı tespit edildiğinden, bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 4- Davalının son istinaf sebebi … A.Ş’nin 2001 yılında TMSF ye devir edilmesi nedeniyle süre aşımına uğramış olan bir takibin yeni tarihle yeniden takibe konu edilmiş olmasının yasaya aykırı olduğuna ilişkindir. Davalının kefil olarak imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi’nin “Faiz, Komisyon, Vergi ve Masraflar ve Diğer Yükümlülükler” başlıklı 8.maddesinin 1.fıkrası; “Müşteri’ye ihbarda bulunmaksızın Banka işbu sözleşme gereğince açılacak kredi ve hesaplar ile birlikte diğer her türlü kredi ve teminatlara, yetkili merciler tarafından tespit olunan veya sonradan değiştirilecek olan azami hadleri geçmemek kaydıyla Banka’nın tayin edeceği oranlarda yahut faiz hadlerinin serbest bırakılması halinde Banka’nın tespit ettiği ve edeceği döviz türlerine göre de değişen oranlarda faiz, komisyon (muhabir ve akreditif komisyonu gibi komisyonlar dahil) gider vergisi uygulayacaktır.” “Kefalet” başlıklı 21.maddenin 1.fıkrası; “Bu sözleşmenin sonunda imzası bulunan kefil veya kefiller, Banka’ya Müşteri’nin bu kredi sözleşmesinden ötürü veya her ne sebeple olursa olsun, gerek yalnız olarak, gerek diğer kişilerle birlikte borçlandığı ve borçlanacağı tutarları Banka’nın Müşteri lehine verdiği teminat mektubu veya diğer gayrinakdi kredileri aşağıda imza bölümünde belirtilen miktara kadar müteselsil kefil olarak tekeffül ederler. Kefalet miktarına anaparanın faizi, ana para ve akdi faizler için hesaplanacak temerrüt faizi, komisyon, her türlü masraflar ve vekalet ücreti ilave edilecek, kefilin sorumluluğu bütün bu hususları kapsayacaktır.” 2.fıkrası; “Kefil, Banka alacağı için işlemiş ve işleyecek faizlerin tamamından sorumluluğu kabul eder.” 3.fıkrası; “Kefil, Borçlar Kanunu’nun 493 ve 494.maddelerinde kendisine tanınmış olan kefaletten kurtulma imkanı veren haklardan feragat eder ve bu maddelere dayanarak Banka’ya karşı hiçbir istemde bulunmamayı kabul eder.” 8.fıkrası; “Kefil, borcun müşteri için her ne nedenle olursa olsun muccel olması halinde kendisine herhangi bir ihbarda bulunmaksızın kefalet borcunun da muaccel olacağını kabul eder.” 13.fıkrası; “Kefil, Banka ile Müşteri arasındaki işbu Genel Kredi Sözleşmesi’nin, 13.maddesinin ve kefaletin niteliğine aykırı olmayan diğer maddelerinin tamamının kendi hakkında da aynen uygulanmasını bu maddelerde yer alan hususları aynen taahhüt ettiğini kabul eder” “Teminat Mektupları ve Kontrgarantiler” başlıklı 39.maddesinin; 3.fıkrası; “Banka’ca verilecek teminat mektubu ve kontrgarantiler nedeniyle aşağıda açıklanan şekilde Müşteri’nin sorumluluğunun sonra ermesine kadar, yetkili mercilerce tespit ve/veya taraflarca kararlaştırılan oranda komisyon ve bunun gider vergisini ve diğer resim, harç ve masraflarını, muhabir tarafından tahakkuk ettirilecek her nev’i masraf ve komisyonları ve onun gider vergilerini Banka’nın borçlanacağı valör ile üçer aylık dönemler için ve peşin olarak ödemeyi, Müşteri kabul ve taahhüt eder.” 4.fıkrası; “Müşteri, Banka’nın gerekli gördüğü hallerde veya komisyon tarifesinin değişmesi halinde bu komisyon oranlarını mevzuatın müsaadesi nispetinde değiştirebileceğini, yeni komisyon oranlarını henüz iade edilmemiş mektuplara da teşmil ve tatbike Banka’nın yetkili olacağını kabul eder” “Müşteri”nin Borçları Tamamen Ödeninceye Kadar Yükümlülükleri ve Temerrüt Faizi” başlıklı 44.maddesinin; 1.fıkrası; “Cari hesabın veya hesapların kesilmesinden yahut işbu sözleşmenin feshinden sonra, Müşteri, borç bakiyesinin tamamı ödeninceye kadar faiz, komisyon, masraf ve diğer yükümlülüklerin, kredinin kesilmesi anında geçerli olan şartlar dairesinde devam edeceğini kabul eder.” 2.fıkrası; “İşbu Genel Kredi Sözleşmesi’nden doğan borçlarını gününde ödemediği takdirde bunları Banka’ya ödeyeceği tarihe kadar geçecek günler için yetkili mercilerce, veya Banka’ca Ödünç Para Mevzuatına göre tespit edilmiş kısa, orta veya uzun vadeli en yüksek genel kredi faiz oranına veya ileride artırıldığı takdirde bunlardan, artmış en yüksek kredi faiz oranına 40 puan ilave edilmek suretiyle bulunacak faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ayrıca, icra yoluyla veya mahkemede kanuni takibe geçilmesinden önce tahakkuk etmiş bulunan temerrüt faizi (cezai şart niteliğinde olmak üzere) Müşteri tarafından üstlenilir.” 5.fıkrası; “Komisyonların ve dönem faizlerinin ödenmesinde temerrrüde düşülmesi halinde, bunların ödenmesi geciktiği tarihten, ödeme tarihine kadar geçen günler için de ödenmesi gereken borcun TL veya döviz oluşu dikkate alınarak yukarıda belirtildiği şekilde temerrüt faizi uygulanır.” hükümlerini içermektedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11.05.2010 tarihli 2009/6278 E. 2010/5908 K. sayılı kararındaki “ 5020 Sayılı Yasa ile değişik 4389 Sayılı Kanun’un ek 5 ve ek 3.maddeleri ile 4389 Sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 141.maddesine göre ‘Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır.’ Aynı kanunun geçici 16.maddesi uyarınca ‘Bu kanun ile fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.’ Bir bankanın yeniden yapılandırma ya da tasfiye sürecine girmesi nedeniyle bu bankanın çeşitli borçlarını devralan ya da banka adına ödemeler yapan fonun ilgililere karşı açacağı sorumluluk davalarında zamanaşımı süresi 20 yıl olarak belirlenmiştir. Ayrıca fonun bu kanun kapsamında açabileceği davalardan söz edildiğine göre alacağın hukuki sebebi önemli değildir. Yargıtay HGK’nun 05.04.2006 tarih, 06/12-110 E. 2006/122 K. sayılı kararında yasal düzenleme doğrultusunda zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunun kabulü gerektiği de belirtilmiştir….” şeklindeki ilamı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2009 tarih, 2007/30301 E. 2009/6217 K. sayılı dosyada mübrez kararında “5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 141.maddesi gereğince, bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı 20 yıldır. Yine aynı yasanın geçici 16.maddesine göre anılan kanun ile fon alacağının tahsili bakımından zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler geriye etkilidir (makable şamil olmak)..Banka’nın fona devredilmesiyle aynı alacak fon alacağı olarak değerlendirilir.Bu durumda zamanaşımının geçtiğinden söz edilemez.” şeklindeki ilamı, Anayasa Mahkemesi’nin 2014/85 E. 2014/103 K. ve 04.06.2014 tarihli;” Kanun’un 168. maddesiyle yürürlükten kaldırılan 18.6.1999 günlü, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ilk hâlinde ayrıksı bir hüküm öngörülmediğinden anılan Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarında da zamanaşımı süresi on yıl olarak uygulanmıştır. Ancak 12.12.2003 günlü, 5020 sayılı Kanun’un 27.maddesiyle 4389 sayılı Kanun’a eklenen ek 3. maddeyle, söz konusu Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, 4389 sayılı Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde on yıl olan zamanaşımı süresi, 4389 sayılı Kanun’a eklenen ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren yirmi yıl olmuştur.
1.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141.maddesinde de mülga 4389 sayılı Kanun’un ek 3.maddesine benzer bir hükme yer verilmektedir. Buna göre, 5411 sayılı Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olması kurala bağlanmaktadır. Öte yandan, 5411 sayılı Kanun’un itiraz konusu geçici 16. maddesinde, “Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.” hükmü getirilerek 141.maddede öngörülen yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmişe etkili olması sağlanmaktadır. İtiraz konusu geçici 16.maddenin yürürlüğe girdiği tarihte zamanaşımının dolup dolmadığı tespit edilirken mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ek 3.maddenin de göz önünde tutulması zorunludur. Zira Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 1.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesiyle değil, mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3.maddeyle getirilmiştir. Söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinde henüz on yılını doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzadığından, bu alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin bitmiş olduğundan söz edilemez. Bu durumda itiraz konusu kuralın, 26.12.2003 tarihinden önce on yılını dolduran alacaklara ilişkin zamanaşımı süresini yeniden canlandırarak yirmi yıla uzattığı söylenebilir. Diğer taraftan itiraz konusu kuralın zamanaşımını uzatabilmesi için, kuralın yürürlüğe girdiği 1.11.2005 tarihi itibarıyla ihtilaf konusu Fon alacağının henüz yirmi yılını doldurmamış olması gerektiği de açıktır. Zira Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak belirlenmiş olup şayet geçici 16. maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yirmi yıl dolmuş ise zamanaşımının uzamasından söz edilemeyecektir.” şeklindeki kararı nazara alındığında; Borçlu şirketin edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile tüm kredi hesaplarının kat edilerek Kadıköy … Noterliği’nin 17.04.2001 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesinin keşide edildiği sabittir. Hesap kat tarihinde (borcun muaccel hale geldiği) yürürlükte olan BK 125. maddesi uyarınca aksine hüküm bulunmayan hallerde genel zaman aşımı süresi 10 yıl olup, genel kredi sözleşmeleri için aksine hüküm bulunmadığından, dava konusu alacak 10 yıllık zaman aşımı süresine tabidir. … 2001 yılında TMSF ye devir edilmesi nedeniyle alacak fon alacağına dönüşmüştür. Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez, mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirilmiştir. Maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinde henüz on yılını doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzadığından, bu alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin bitmiş olduğundan söz edilemez, zaman aşımı süresinin 20 yıl olarak uygulanabilmesi için, 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesinin yürürlüğe girdiği 1.11.2005 tarihi itibariyle ihtilaf konusu Fon alacağının henüz yirmi yılını doldurmamış olması gerekir. Takibe konu alacak 17.04.2001 tarihinde hesap kat edilerek muaccel hale geldiğinden, zaman aşımının başlangıcı 17.04.2001 tarihi olup, 4389 Sayılı Yasa’nın ek 3.maddesinin yürürlüğe girdiği 26/12/2013 tarihinde BK’nun 125. maddesindeki 10 yıllık süre dolmadığından, zaman aşımı süresi 20 yıla uzamış ve 5411 Sayılı Yasa’nın 141. maddesinin yürürlüğe girdiği 1.11.2005 tarihinden itibaren devam ettiğinden, 13/06/2013 takip tarihi itibariyle 20 yıllık zaman aşımı süresi dolmamıştır. İcra takibi zaman aşımını kesen işlemlerden olup takip tarihinde zaman aşımı kesildiğinden, 20/06/2014 dava tarihi itibariyle de zaman aşımı dolmadığından, davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Davalı …’ın 1 ve 4 numaralı istinaf sebepleri ile, 3 numaralı istinaf sebebinden, teminat mektubunun zaman aşımına uğradığına ve 16 yıllık komisyon istenemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine, 2 numaralı istinaf sebebi ile 3 numaralı istinaf sebebinden, takibe konu teminat mektubu da dahil olmak üzere; …’ın TMSF’na devredildiği tarih itibariyle tüm teminat mektuplarının lehtarları tarafından nakde çevrildiğini iddia etmesine rağmen bu yönde araştırma yapılmadığına ilişkin istinaf sebebinin kabulüne, kararın HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılarak mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2017 tarih ve 2014/227 E. 2017/597 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 227,59 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021