Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/357 E. 2021/305 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/357
KARAR NO: 2021/305
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/03/2017
NUMARASI: 2015/25 E. 2017/41 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili ile davalılardan …’ın … ve … Ltd. Şti’de ortak olduklarını,”…” markasının … adına … ve … tescil no ile tescil edildiğini, davalı …’ın aynı zamanda …’in münferiden temsile yetkili müdürü olduğunu, bu iki şirketin dünyada ünlü pekçok markanın distribütörlüğünü yaptığını, …’ın yaptığı işlemlerle müvekkilinin ortağı olduğu şirketleri ve müvekkilini zarara uğrattığını, davalı … tarafından iki markaya ilişkin tescillerin cüz’i bir rakamla diğer davalı … Ltd. Şti’ne ‘ye muvazaalı olarak ve mal kaçırma kastı ile devredildiğini, yine davalı …’ın … markasını ve mağazalarını haksız menfaat sağlamak amacıyla davalı …nin kullanımına sunduğunu, …’in markalarını haksız olarak kullandığını, markalarının web sitesi olan www…com.tr sitesinde bulunan satış sözleşmesi incelendiğinde, markalarının sahibinin … olarak görüldüğünü, “mağazalarımız” başlıklı bölümde de … ve …e ait mağazaların göründüğünü, noter aracılığı ile ihtarname gönderilerek davalılardan haksız kullanımın durdurulmasını talep ettiklerini, davalılardan …in, sözleşmeye dayanarak markayı kullandıklarını bildirdiğini, davalılardan …’in ise markalarını ve tabelalarını ayrı bir yerde mağaza açarak kullandığını iddia ederek “…” markasının devri işleminin muvazaa ve yetkisizlik nedeniyle iptaline, markanın … Ltd. Şti’ne iadesine, markanın davalılar ve olası üçüncü kişiler tarafından kullanılmasının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili …’ın şirketlerin ortağı olması dışında davaya dahil edilebilmesinin hukuki bir dayanağı olmadığından pasif dava ehliyeti bulunmadığını, müvekkili …’ın %40, davacının %40 …’ın ise %20 oranında ortak olduklarını, davacının şirketlerin faaliyetlerine katılmadığını, sorumluluklarını üstlenmediğini, davacının iddia ettiği gibi … markasının tanınmış bir marka olmadığını, tanınmış markaların …, …, … gibi markalar olduğunu, bu markaların da şirketlerine ait olmayıp sadece lisans sahibi olduklarını, davacının markasının bu markaların satışı için konsept oluşturmak amacıyla sonradan tescil edilmiş bir marka olduğunu, davacının markasının bir üretimi bulunmadığını, sadece sözü geçen markalara şemsiye oluşturduğunu, müvekkillerinin mağazaların kiralarının ödenememesi sebebiyle zor durumda kaldıklarını, mağaza sayılarının 4’e kadar düştüğünü, bu ekonomik kriz nedeniyle ortaklar kurulunun aldığı karar sonucunda davacının şirketten çıkışının sağlanması için dava hazırlığında bulunduklarını, davacının … ve … ile ilgili devre yanaşmadığını, bunun üzerine müvekkillerinin koruyucu önlemlere başvurmak zorunda kalarak davaya konu markayı hacizlerden korumak için geri iade etmek üzere devraldıklarını, bu nedenle muvazaadan söz edilemeyeceğini, dava konusu markayı satarak gelir elde etmediklerini, markayı devralmalarında hukuki bir engelin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; Davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin söz konusu devir işlemi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, marka üzerinde hak sahibi olan şirketle ticari bir sözleşme yaptığını, bunun hukuka uygun bir işlem olduğunu, müvekkilinin devirden herhangi bir yararlanmasının söz konusu olmadığını, davayı ileri sürebilecek olanın marka sahibi olan … olduğunu, davacının marka sahibi olmadığından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olduğuna ilişkin ithamların gerçeği yansıtmadığını, davaya konu marka üzerinde ya da markaya ilişkin internet sitesinde müvekkilinin hak sahibi olduğuna ilişkin bir ibare yer almadığını, müvekkilinin davaya konu marka üzerinde hiçbir zaman hak sahipliği iddiasında bulunmadığını ve marka sahibinin bilgisi dışında izinsiz bir kullanımının olmadığını, sözleşmeye dayalı kullanımının söz konusu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Davalı … Ltd.Şti.’nin hükümsüzlüğü istenilen markalarla doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı ancak TPE’de markanın adına tescilli olduğu taraf ile düzenlediği sözleşmeye dayalı olarak markaları mağazacılık sektöründe kullandığı, davanın da markaya tecavüz davası olmadığı, bu nedenlerle pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, Davalı …’ın, her ne kadar davalı … Şirketinin ortağı ve temsile yetkilisi olsa da, yaptığı işlemin gerek markayı devreden şirket yönünden, gerekse devralan şirket yönünden temsilci olarak işlem yaptığı, adına tescil bulunmadığı, şahıs olarak adı geçen davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle bu davalı yönünden de davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, Davalı … Şirketi hakkında yapılan incelemede ise; davaya cevap dilekçesindeki anlatımlar, devir bedelinin değerinin altında olması, devir işlemi yapan her iki şirketin temsilcilerinin aynı kişiler olması nedeniyle devir işleminin muvazaalı olduğu kanaatiyle devir işleminin iptaline, dava konusu markaların davacı şirket adına tesciline karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davalılar … Ltd.Şti. ve … hakkında açılan dava yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle verilen red kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalı … Ltd.Şti.’nin dava konusu markaları haksız olarak kullandığını, bu durumun dosyaya sunulan tespit raporu ve delillerle ispatlandığını ve haksız kullanımın önlenmesi yönünde talepte bulunduklarını, bu şirket ile … Ltd. Şti arasında yapılan sözleşmede marka kullanımına ilişkin yetki bulunmadığını beyan etmiş, ayrıca dava dilekçesinde yapmış olduğu açıklamalara benzer açıklamalarda bulunarak mahkeme kararının adı geçen davalılar yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, marka devir sözleşmesi ile davalılardan … adına tescilli ”…” ibareli … ve … sayılı markalar hakkında yapılan devir sözleşmesinin iptaline, markaların haksız olarak kullanmalarının önlenmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davalılar … Ltd.Şti. ve … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … Ltd. Şti. yönünden ise marka devir sözleşmesinin iptaline karar verilmiş, verilen karar davacı tarafça, husumet yönünden verilen red kararları ve haksız kullanımın önlenmesi talebi yönünden istinaf başvurusuna konu edilmiştir. Davacı ile davalılardan …’ın, … Ltd. Şti.’nin ortağı ve temsile yetkili müdürü oldukları, dava konusu ”…” ibareli … ve … sayılı markaların marka devir sözleşmesi ile … Ltd. Şti.’ne devredildiği, devir sözleşmesinin … Ltd. Şti.’ni temsilen davalı … ile … Ltd. Şti. arasında düzenlendiği, davalı …’ın aynı zamanda … Ltd. Şti.’nin de ortağı olduğu hususlarında bir çekişme bulunmayıp, davalının sözleşmeyi şahsi sıfatıyla değil … Ltd. Şti.’ni temsilen imzaladığı, bu nedenle davalı …’a yöneltilebilecek bir husumet bulunmadığı, bu davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan … Ltd.Şti.’nin ise, davanın konusu olan marka devir sözleşmesinin tarafı olmadığı, dolayısıyla bu yönden kendisine yöneltilebilecek bir husumet bulunmadığı, mahkemece bu davalı hakkında davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle verilen red kararının da yerinde olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece haksız kullanımın önlenmesi yönünden yöneltilen talebin ise, tedbir talebi olarak ele alınıp 15.05.2015 tarihli ara karar ile reddine karar verildiği görülmüş, bu yönüyle istinaf incelemesini gerektirecek bir durum olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul(kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih ve 2015/25 E., 2017/41 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021