Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/344 E. 2021/464 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/344 Esas
KARAR NO : 2021/464
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/06/2017
NUMARASI : 2015/226 E. – 2017/129 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Tasarımın İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin traktör parçaları konusunda uzun yıllardır Türkiye’nin önde gelen ana üreticilerine ve yan sanayiine üretim yapmakta olduğunu, sektöründe 30 yılı aşkın bir tecrübe ve tanınmışlığa sahip olduğunu, ürettiği parçaların tasarımının da müvekkiline ait olup, bu tasarımlar için TPE nezdinde tescil korumasına sahip olduğunu, davalının müvekkili şirket adına tescilli bulunan 2006/04559 tescil nolu parçanın birebir aynısını üreterek gerek elden gerekse de internet safyaları aracılığı ile satışını yaptığını, davalının müvekkilinin sinyal koluna ilişkin endüstriyel tasarıma yönelik tecavüzünün tespitini, men’i’ni, 10.000,00 TL manevi 5.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline yönelik daha önceden mahkemenin 2012/217 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, söz konusu dosyada ihlal yönünde karar verildiğini, kararın temyiz edilmiş ve halen Yargıtay aşamasında olduğunu, müvekkilinin o dönem ithal ettiği üründen başka herhangi bir kullamını ve ihlali olmadığını o nedenle yerinde olmayan davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesini talep ve beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davaya konu davacı tarafa ait endüstriyel tasarım kaydı celp edilmiş, söz konusu tasarımın 2006/04559 sayı ile tescilli olduğu, 11.10.2006 tarihinden itibaren tescil edilen tasarım kaydının 11.10.2011 tarihinden itibaren yenilendiği ve sahibi adına geçerliliğini koruduğu celp edilen kayıttan anlaşılmıştır. Celp edilen mahkememizin 2012/217 esas, 2014/117 karar sayılı dosyasının incelenmesinde ; tarafları aynı olan markaya yönelik tecavüzün tespiti, men’i, talepli maddi ve manevi tazminat talebi içeren dava olduğu ,dava neticesinde davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, celp edilen dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Dosyaya ibraz edilen tüm deliller ile birlikte dosya 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti yaptığı inceleme ve değerlendirme sonucunda ; davacı tarafın iddiasına ilişkin davalı defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda davalı tarafın dava konusu tasarıma yönelik sinyal kollarını S 199 kodu ile …Traktör ve tüm tarım araçlarına uygun sinyal kolu açıklaması ile satışa sunduğu, söz konusu belirtilen tarihlere ilişkin 15 adet sinyal kolunun satışının yapıldığı bundan elde edilen kazancın davacı tarafından satışa sunulsa ide 166,99 TL olabileceği, davalı tarafın satışa sunduğu ürünlerin bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yaptığı genel izlenimde belirgin bir farklılığın bulunmadığı bu nedenle benzer olarak algılandıkları beyan edilmiş, rapor mahkememizce dikkate alınarak hükümde dayanak yapılmıştır. Dosyaya celp edilen endüstriyle tasarım kaydı kesinleşen mahkeme hükmü, bilirkişi raporu ve tüm deliller dikkate alındığında dava tasarıma yönelik tecavüzün tespiti men’i, maddi ve manevi tazminata ilişkin olup endüstriyel tasarıma tecavüz tescilli bir tasarımın sahibinin izni olmaksızın tasarımın aynı veya belirgin bir şekilde benzerini üretmek ,piyasaya sunmak , satmak ,sözleşme akdi için icapta bulunmak ,kullanmak, ithal etmek bu amaçla depolamak, elinde bulundurmak ,lisans haklarını genişletmek, meskur fiillere iştirak etmek yardım ve bunlar teşvik etmek, fiilleri kolaylaştırmak, tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığını bildirilmesinden kaçınmak ve gasptır. Somut olayda davalı tarafın daha önceden kesinleşen mahkememizin 2012/217 esas, 2014/117 karar sayılı ilamında belirtilen şekilde endüstriyel tasarıma yönelik kullanımda bulunduğu söz konusu kullanımın 03.06.2014 tarihinden sonra devam ettiği 15 adet defter ve kayıtlarda görülen tasarımın davalı tarafından S 199 kodu ile satışa sunulduğu anlaşıldığından bu eylemin tasarıma yönelik tecavüz olduğundan başkasına ait endüstriyel tasarımın izinsiz kullanımı aynı zamanda haksız rekabet olduğundan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve men’i’ne karar vermek yerinde ve gerekli görülmüştür. Kanun Hükmünde Kararnamenin 48 maddesinde sayılan fiilleri işleyen kusurlu kişiler tasarım hakkı sahibinin zararını tanzim etmek ile yükümlüdür. Tasarım hakkı sahibinin uğradığı zarar sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca tasarımdan doğan haklara tecavüzden dolayı yoksun kalınan kazancı da kapsar. Yoksun kalınan kazanç zarar gören tasarım hakkı sahibinin seçimine bağlı olarak aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir. a-tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin rekabet olmasa idi, tasarım hakkı sahibinin tasarımın kullanması ile elde edeceği muhtemelen gelire göre , b-tasarımdan doğan hakka tecavüz edenin tasarımı kullanmaktan elde ettiği kazanca göre c-tasarımdan doğan hakka tecavüz edenin , tasarımı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında özellikle tasarımın ekonomik önemi, tasarımdan doğan haklara tecavüz edildiği andan itibaren geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında tasarıma ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler gözönünde tutulur. Somut olayda mevcut kayıt ve belge ve defterlere göre, davacı tarafın talep ettiği 554 sayılı KHK.nın 53/2-a maddesi gereği yapılan hesap neticesinde davacı tarafın 15 adet ürün üzerinde 166,99 TL yoksun kalacak kazanç tespit edilmiş, maddi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile bu miktar tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Manevi tazminat yönünden mahkememizin 2012/217 esas, 2014/117 karar sayılı ilamında manevi tazminata hükmedilmiş olup yeniden manevi tazminat talebinin aynı eylem için söz konusu olamayacağından reddine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Her ne kadar davalı taraf derdestlik ve kesin hüküm itirazında bulunmuş ise de davacı tarafın dava konusu yaptığı tasarım hakkına yönelik tecavüz hususu mahkememizi 2012/217 esas sayılı dosyasının karar tarihi sonrası 03.06.2014 tarihi olup bu tarihten sonraki eylemler ayrı bir dava konusu olduğundan derdestlik ve kesin hüküm itirazı yerinde görülmemiş davanın esasına girilerek dosya sonuçlandırılmıştır. ”Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri yönünden usul ve yasaya , Yargıtay’ın emsal kararlarına aykırı olduğunu, kararın bu hükümler yönünden kısmen esastan kaldırılması gerektiğini, daha önce davalı aleyhine açılmış davanın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, Davacının 2012 senesinden beri, müvekkilin tasarımına tecavüze ilişkin eylemlerinin bilinçli olarak devam ettiğinin dava dosyasında bulunan bilirkişi raporundan da anlaşıldığını, verilen maddi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğunu,
-Davalının eylemlerini 2012 yılından beri sürdürdüğü ve aleyhine aynı hususta bir mahkeme kararı olduğu halde müvekkilin 2006/04559 sayılı tasarımına tecavüzü devam ettiği için; daha önce bir kere manevi tazminata hükmedildiği gerekçesi ile manevi tazminat taleplerinin reddedilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2012/217E, 2014/117K nolu kararında hükmedilen manevi tazminat söz konusu davaya ilişkin olup haksız rekabet ve tecavüz fiilinin zaman aralığı 2012 yılı ve öncesine ilişkin olduğunu, Huzura konu Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli, 2015/226 E. ve 2017/1292 K. Sayılı davasında bahsi geçen tecavüz ve haksız rekabet eylemlerinin zaman aralığı 2015 yılına ilişkin olduğunu, Her iki davanın münferit zamanlar için açılmış olduğunu, mahkemenin, daha önce bu konuda bir hüküm verildiği gerekçesi ile talebi reddetmesinin açıkça hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, daha önceki tarihli mahkeme kararı uymayan ve eylemlerine devam eden davalı aleyhine manevi tazminata hükmedilme si gerektiğini,
-Dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda davalının ödemesi gereken maddi tazminat miktarı 166,99-TL olarak bildirildiğini, ancak aynı raporda; davalının ticari defter ve belgelerinin ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığı için, satış hesaplarında alt hesaplar kullanılmadığından dava konusu tasarıma yönelik satışa ilişkin tespit yapılamadığı da açıkça ifade edildiğini, KHK’nın 52.maddesi gereğince davacının maddi zararının, fiili kaybın değerinden ve davalının rekabeti olmasaydı müvekkilin tasarımı kullanmasından elde edebileceği muhtemel gelirden oluştuğunu bu nedenlerle kararın kısmen kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, tasarım hakkına tecavüzün tespiti, meni ve tazminata ilişkindir.
MarkKHK’nın 62. maddesi, markası tecavüze uğrayan tarafa tazminat hakkı tanımaktadır. Davalının TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca basiretli tacir olarak kendi sektöründeki rakip markayı bilmemesi düşünülemeyeceği gibi, karıştırılabilecek nitelikteki bir markayı tescillemesi hukuki ve mali sorunlara yol açacağına ön görmemesi de kabul edilemez. Davacının ticari faaliyeti ve büyüklüğü ne olursa olsun, tescil edilmiş, kullanılmış, kullanım sonucu bir pazar elde etmiş markası bulunmaktadır. Markanın, tescilli olduğu sürece sahibine başkalarını kullanmaktan men etme ve haksız kullanımdan doğan zararları talep etme yetkisi verdiği kabul edilmelidir. Davalının; davacının kullanım hakkına sahip olduğu marka ile iltibas yaratacak şekilde marka kullanımında bulunduğu bilirkişi raporundan anlaşılmış olmakla ; Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden bu kullanım yasada tanımlanmış bir ihlal hali kabul edilmelidir.. Markanın haksız kullanımı nedeniyle haksız rekabet özel haksız fiil çeşididir. Tecavüzle ilgili olarak davalının önceki markadan ne kadar yararlandığının tam anlamıyla ölçülmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Diğer taraftan davacının marka hakkının ihlali nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149/1-ç maddesine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunabileceği pek tabiidir. Ancak özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. KHK.’nin 62-(b) maddesi gereğince ise, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, manevi zararının tazminini talep etme hakkına sahiptir (SMK.’nun 149-(1)-ç) ve 150. maddeleri). Ancak, anılan KHK.’de, manevi tazminata hangi koşullarda hükmedileceğine ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Bu istemin, genel hükümler arasında yer alan 6098 sayılı TBK.’nun 58. ve 6102 sayılı TTK.’nun 56-(1)-e) maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre, marka hakkı tecavüze uğrayan gerçek veya tüzel kişinin, piyasada oluşturduğu kalite algısı, yarattığı güven ve imajda meydana gelebilecek tahribat gibi hususlar dikkate alınarak, bir manevi zararın meydana geldiği kabul edilebilir. Manevi tazminat rakamının belirlenmesi, hakimin takdir yetkisindedir. Ancak, bu yetki kullanılırken, olayın oluş şekli, ele geçen taklit ürün miktarı, ihlal süresi, sayısı, tarafların ekonomik ve sosyal konum ve durumları dikkate alınmalıdır.Bu tazminat tutarlarına hükmedebilmek için davacının tescilli “palex” markasının, tecavüz olmasaydı marka sahibinin, markasını ilgili emtiada kullanmakta elde edeceği gelirin, diğer deyimle, yoksun kaldığı kârın gerçeğe ve hayatın olağan akışına uygun biçimde hesabı gereklidir. Bu yönde değerlendirmeler yapılabilmek açısından, tazminatın somut olayın özelliklerine, yanların ticari faaliyetlerinin özelliklerine, marka ile imajları için yaptıkları tanıtımlara, pazarları üzerindeki etkilerine, markanın tescilli olduğu süreye göre, hesabı konusunda, bilirkişi kurulundan rapor alınması gerekmektedir. Ancak, davacının kazanç kaybının tespitine ilişkin olarak dosya içerisinde bulunan rapor, hüküm vermeye yeterli değildir. Bu durumda mahkemece, davacının talebi doğrultusunda 556 Sayılı KHK’nın 66/2-a maddesi hükmü ile aynı KHK’nın 66/son fıkrasında düzenlenen “Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur” hükmü birlikte nazara alınmak suretiyle haksız rekabetin gerçekleştiği tarih ile dava tarihi itibariyle davacının ticari defterleri üzerinde konusunda uzman mali müşavir, marka ve sektör bilirkişileri aracılığı ile bilirkişi incelemesi yaptırılıp, davacının maddi zararının tespiti yoluna gidilmesi, davacının maddi zararının miktarının tespit edilememesi halinde tecavüz olgusu ve buna bağlı olarak zararın doğduğunun sabit olması karşısında, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50., 51. maddeleri uyarınca somut olayın özelliği, tarafların konumları gibi hususlar da dikkate alınarak uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Yine davacının internet sitesinin kullanımına ilişkin isteminin bulunduğu ancak Mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmadığı, eksik inceleme ile karar verildiği kanatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan hususlarda değerlendirme yapılarak, ayrıca davacı talebinde yer alan ancak Mahkemece değerlendirilmemiş olan davalı tarafça web sitesi ve kataloğunda kullanılıp kullanılmadığı da araştırılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf başvurularının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulü ile kararın davacı yararına kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile,
2- Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/06/2017 gün ve 2015/226 Esas, 2017/129 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,
5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/04/2021