Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/333
KARAR NO: 2021/782
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2015/364 E. 2017/713 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davalı aleyhine, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında cari hesap ekstresi nedeni ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının itiraz dilekçesinde anlatılanın aksine müvekkili şirketin, … ve birlikte hareket ettiği düşünülen davalı … çalışanları tarafından dolandırıldığını ve müvekkili şirketin icra takibinde belirtilen alacak miktarı kadar davalı şirketten alacaklı olduğunu, … ve davalı … çalışanları hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2015/39011 soruşturma numaralı şikayet dilekçesi ve ifade tutanağının mahkemeye sunulduğunu, müvekkili … A.Ş.’nin oto alım satım işi yapmakta olup, şirket sahibi ve yetkilisinin … olduğunu, zaman zaman araç almak bahanesi ile işyerine gelen …’un 2015 yılı Ocak ayında …’e … firmasından iskontolu fiyatla … marka araç alabileceğini söylediğini, …’in … firmasından araç almaya karar verdiğini, müvekkili şirket yetkilisi …’in savcılık şikayet dilekçesinde; “Ticaret sırasında, …’da satılık olan iskontolu araçların plakalarının tarafına bildirildiğini, bildirilen plakalar karşılığında …’ın resmi hesabına araçların bedellerinin gönderildiğini, ancak satılık denilen bazı araçlar için yatırılan ¨1.170.000,00 TL’ye karşılık siparişlerin gelmemesi üzerine …’dan istenen hesap mutabakatında 21/01/2015 tarihinde …’a gönderilen ¨150.000,00 TL ile ¨60.000,00 TL olmak üzere ¨210.000,00 TL’nin cari hesap ekstresinde görünmediğinin, müvekkili şirketle alakası olmayan … hesabına aktarıldığının, plakası yazılarak para gönderilen bir kısım araçların da, …’a satılarak adına tescil yapıldığının öğrenilmesi üzerine … yetkililerine sorulduğunda, …’un isteği üzerine bu paraları …’a verdiklerinin bildirildiğini, nedeni sorulduğunda …’un iş yerlerine geldiğinden dolayı yaptıklarını söylediklerini, …’a firma tarafından resmi yada sözlü olarak yetki verilmediği söylendiğinde, bu durumun kendi hataları olduğu, süre verilmesi halinde iade edileceği beyan edilerek, 27/02/2015 tarihinde ¨870.000,00 TL’nin iade edildiğini, bakiye ¨300.000,11 TL’nin 05/03/2015 tarihli fax yolu ile yazılı talep olmasına rağmen iade edilmediğinden haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacı tarafın, suç teşkil eden eylemlerle müvekkili nezdinde yaratılan güvene dayalı işlemlerden kendi lehine haksız sonuç ve menfaat elde etmek istediğini, müvekkilince “…”, “…”, “…” marka motorlu araçların satış ve servis hizmetlerinin, … Otomotiv Yetkili Satıcısı ve Servis Sağlayıcısı sıfatıyla verildiğini, 2015 yılının Ocak ayında, müvekkili şirket’in “İstinye” şubesine başvurarak eş zamanlı cari hesap açılışı yaptıran davacı … şirketi ile … isimli kişinin, ikinci el motorlu araç alımı yapmaya başladıklarını, … şirketi ve … adına, şahıslarla birlikte münferiden şubeye gelen, bu kimseler adına araç siparişi veren, aldığı siparişleri ileten ve cari hesaplara araç bedellerinin ödenmesini temin eden ve araç teslimatlarında birlikte bulunan kişinin … olduğunu, taraflar arasındaki ilişkide gerçekleşen olaylar sonucu …’un, … ve yetkilisi …, … adına hareket ettiği konusunda haklı ve objektif bir güven yaratıldığını, ödeme dekontunda plaka bilgisine yer verilen ve … tarafından satın alınmak istenip ödemesi fiilen … tarafından yapılan bir aracın, …’un yönlendirmesi ile sistem üzerinde fiilen … ile ilişkilendirilerek, …’a satılacak bir araç olarak algıladığından, fiilen …’a satıldığını, …’un süreç içerisinde ödemesini yaptığı aracın akıbetini ve …’a gerçekleştirilen satışın hesabını sormadığını, ödemesi … tarafından gerçekleştirilen … plakalı aracın yine sistem eşleştirmesinin …’un yönlendirmesi ile … adına yapılması üzerine bu kimseye satıldığını ve aracın …’a teslim edildiği gün ve saatte … yetkilisi …’in de İstinye servisinde olduğunun ve aracın teslimine şahit olduğunun kamera kayıtlarında açıkça görüldüğünü, 04/02/2015 tarihinde müvekkili şirketin İstinye Şb. vezneye gelen …’un, … adına ¨90.000,00 TL’lik nakit getirip … hesabına yatırmak istediğini beyan ettiğini, emanet makbuzu mukabili teslim alınarak ertesi gün … adına banka yoluyla … cari hesabına yatırıldığını, emanet makbuzunun … tarafından da bilahare kabul edildiğinin tespit edildiğini, …’un, şubat ayının sonunda yukarıda özetlenen süreci ve yaratılmış güven ortamını inkâr etmeye başladığını, … ve … ile bir ilgisi bulunmadığı iddiasıyla, ödemesini gerçekleştirdiği ancak fiilen …’a satılan araçların bedelinin iadesini istediğini, … ve … isimli şüphelilere ulaşılamadığını, eş zamanlı oluşturulan iki ayrı cari hesap ile muhtelif tarihlerde yoğun işlemler yapıldığını, satın alınmak istenen araç bedellerinin her iki hesaba da karmaşık, fakat peşin olarak ödendiğini, süreç içinde … tarafından ödeme dekontunda bilgisi verilen bir aracın … tarafından, ödeme dekontunda bilgisi verilen bir aracın ise … tarafından satın alındığı durumların söz konusu olduğunu, …’un inkârı üzerine kesintiye uğradığı süreçte gerçekleştirilmeye çalışılan hesap mutabakatları sırasında …’un süreç içinde gerçekleştirilen bir kısım virman hareketlerini inkâr etmesi üzerine iki hesap arasında gerçekleşen kimi virman hareketlerinin iptal edildiğini, davacı şirketin kendi cari hesabında şeklen görülen (+) bakiyeyi, özetlenen tüm işlem süreçlerinden habersizmiş gibi davranarak haksız olarak talep ederek, haksız takip ve dava ikame ettiğini, davacıya ait cari hesapta sırf bir bakiyenin görünmesinin, davacının talep ve tahsile hakkı olduğunu göstermediğini, davacı şirketin, dava dışı kimselerle birlikte hareket etmek suretiyle güven ortamının yaratıldığını, davacı ile birlikte hareket ettiği kimselere toplam 35 adet araç satmış olan müvekkilinin, sadece anılan araçlara ilişkin bedeli tahsil ettiğini, fazla veya mükerrer tahsilat olmadığını, talep kabul edildiğinde; müvekkili şirketin, satıp teslim ettiği 300.000,00 TL’lik aracın/araçların bedeli yönünden, davacı ve birlikte hareket ettiği kişilerin, müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleşeceğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/40500 Hz. Sayılı soruşturmasının ve akabinde açılması olası ceza davasının bekletici mesele yapılmasını, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanılan tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan inceleme sonunda alınan 20/06/2017 havale tarihli raporla; taraflarının lehine delil niteliğinin bulunan 2015 yılı ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının, davalıdan 300.828,56 TL alacaklı olduğu, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olan 28/01/2015 tarihli “… Oto Gönderilen” açıklamalı ¨828,45 tutarlı kaydın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, banka masrafı olmasına rağmen cari hesaba kaydedildiği beyan edildiğinden, değerlendirme dışı bırakıldığı, taraf ticari defterlerinin 28/01/2015 tarihli “… Oto Gönderilen” açıklamalı ¨828,45 tutarlı kaydın haricinde birbiriyle uyumlu olduğu, takip tarihi (06/03/2015) itibariyle davacının davalıdan ¨300.000,11 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından yapılan avans ödemelerinin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu göz önüne alındığında,davacının avans ödemesini ispat ettiği, davalının bu ödemeler karşısında araç teslimini kanıtlaması gerektiği, Davacı ile davalı arasında, araç alım-satımına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı, davalı firmada satılık olan iskontolu araçların plakalarının davacıya bildirilmesi üzerine, bildirilen plakalar karşılığında davacının resmi hesabına bu araçların bedellerinin gönderildiği ve araç alındığını, ancak, bazı araçlar için yatırılan para karşılığı aracın davacıya teslim edilmediği gibi, avans ödemesinin de iade edilmediği, davacının, takibe konu avans ödemesi nedeniyle davalıdan 300.000,01 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, Davalı vekili her ne kadar savunmasında,davacı şirketin, dava dışı kimselerle birlikte hareket etmek suretiyle güven ortamı yarattığını, gelinen noktada, davacı ile birlikte hareket ettiği kimselere toplam 35 adet araç satmış olan müvekkili şirketin, sadece anılan araçlara ilişkin bedeli tahsil etmiş olduğunu, fazla veya mükerrer olarak tahsilat olmadığını, davacının iddia ve talebi kabul edildiğinde müvekkili şirketin, satıp teslim ettiği 300.000,00 TL’lik araç için, davacı ve birlikte hareket ettiği, kişilerin müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleşmesine neden olacağın savunmuş ise de, davalının davacı şirket yetkilileri aleyhine yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davalının kendi aleyhine delil olan ticari defterlerinde dahi borçlu göründüğü anlaşıldığından, davalı vekilinin savunmasına itibar edilmediği, İcra takibinin cari hesaptan kaynaklanan alacağa yönelik olduğu, bilinebilir, likit olduğundan, …nun 67. maddesi uyarınca hükmedilen miktarın % 20’si oranında davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği, davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden, davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1-Yargılamada, davacı şirketin, dava dışı … ve … isimli kişilerle birlikte hareket ederek müvekkili şirket’i zarara uğrattığını savunmalarına rağmen, mahkemece dikkate alınmadığını ve gereği gibi değerlendirilmediğini, … ve … adına bu şahıslarla birlikte ve münferiden müvekkili şirkete ait şubeye gelen, adlarına araç siparişi veren, aldığı siparişleri bu kimselere ileten ve cari hesaplara araç bedelinin ödenmesini temin eden ve araç teslimatlarında bu kimselerle birlikte bulunan kişinin, … olduğunu, yaklaşık 1 ay gibi kısa bir sürede son derece yoğun işlemler yapıldığını ve hemen hemen tüm işlem süreçlerinde …’un bulunduğunu, …’un aktif ve temsilci mahiyetindeki işlem ve davranışlarına itiraz etmeyen ve araçları satın ve teslim alan davacı şirketin, salt ticari defter kayıtlarında şeklen görünen tutarda alacaklı olduğunun kabul edilemeyeceğini, 2-Taraflar arasındaki ilişki olağan hukuki ilişkinin sınırlarını aşarak ceza soruşturmasına konu olmuş iken; işin bu yönü de değerlendirilmediğini, Müvekkil Şirket’in müştekisi olduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/40500 Hz. Sayılı soruşturmada mali müşavir tarafından düzenlenmiş 05.04.2016 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında, “… ile … arasında bir ilişki olduğu” tespitine yer verilen bu tespitin, parasını davacı … şirketinin ödediği aracın, … yetkilisinin gözü önünde … ve/veya … tarafından teslim alınıp götürüldüğüne ilişkin dosyaya ibraz edilen kamera kayıtlarının, davacı şirket adına 90.000-TL’lik ödemeyi müvekkili şirket veznesine fiilen getirip ödeyen, davacı hesabında yer alan ve mutabakat işlemlerinde davacı şirketçe inkar edilmeyen ödemeyi yapan şahsın … olduğunun görüldüğünün, tüm bu olguların, taraflar arasındaki ilişkinin olağan hukuki ve ticari bir ilişki olmadığını ve salt defter kayıtları ile sonuca ulaşılamayacağını açıkça ortaya koyduğu halde mahkemece değerlendirilmediğini, 3-Her iki tarafın birbirleri aleyhinde cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunduklarını, savcılık soruşturmalarına konu edilen ve birden çok bilirkişi incelemesini gerektiren bir ilişkideki alacağın likit olamayacağını, alacağın bizatihi varlığının soruşturma ve yargılamayı gerektirdiğinden, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, “alacağın likit” ve “itirazın haksız” olması unsurunun da mevcut olmadığını, 4- Alacağın varlığının, mutlak surette hukuki ve cezai yargılamayı gerektirdiğini, bu süreçler sonuçlanmadan alacağın varlığı konusunda sonuca ulaşmak olanaksız olduğundan, Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/364 E.-2017/713 K. sayılı ve 21.09.2017 tarihli kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; Yargılama sırasında her iki tarafın ticari defterlerinin incelendiğini ve davalı şirket ile müvekkil şirketin ticari defterlerine göre, müvekkilinin davalıdan icra takip miktarı kadar alacaklı olduğunun somut olarak ortaya çıktığını, davalı şirketin inkar ettiği alacak kadar borçlu olduğunun bizzat davalı şirketin kendi ticari defterleri ile ortaya çıktığını, bu nedenle itirazın iptali ve haksız itiraz nedeni ile %20 icra inkar tazminatı kararının yerinde olduğunu, Davalı tarafın yargılama sırasında ileri sürdüğü itirazların haksız ve yersiz olduğunun, delilleri ile birlikte ortaya konulduğunu, bizzat davalı tarafın kusurlu davrandığının, müvekkili şirketin hiçbir kusur ve ilgisinin olmadığının ayrıntıları ile belirtildiğini, davalı tarafın iddiaları yönünde yaptığı savcılık şikayetinin takipsizlik ile sonuçlanıp, kararının kesinleşerek haklı oldukların ortaya çıktığını, verilen karar hukuka uygun olduğundan, onanmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı şirketin, 06/03/2015 tarihinde davalı aleyhine ¨300.000,11 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren %11,75 oranında faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak, Küçükçekmece …’nci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu vekilinin 31/03/2015 tarihinde borca ve faizine itiraz ettiği, takibin durdurulmasına karar verildiği, karar alacaklıya tebliğ edilmediğinden, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde kaldığı tespit edilmiştir. Dosya üzerinden alınan bilirkişi raporundan; davacı ve davalının 2015 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, HMK 222 ve 6102 Sayılı TTK’nun 64/3 maddesi uyarınca lehe delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi (06/03/2015) itibariyle davalıdan 300.828,56 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (06/03/2015) itibariyle davalının davacıya 300.000,21 TL borçlu olduğu, davacı tarafça aradaki 828,56 TL farkın banka masrafı olmasına rağmen cari hesaba kaydedilmesinden kaynaklandığının beyan edilmesi sebebiyle, değerlendirme dışı bırakılarak, davacının alacak miktarının 300.000,11 TL olduğu, tespit edilmiştir. Mahkemece; davacı ile davalı arasında, araç alım-satımına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davalı firmada satılık olan iskontolu araçların plakalarının davacıya bildirilmesi üzerine, bildirilen plakalar karşılığında davacının resmi hesabına araç bedellerinin gönderilmek suretiyle araç alındığı, ancak, bazı araçlar için yatırılan para karşılığı aracın davacıya teslim edilmediği, avans ödemesinin iade edilmediği, Davalı vekilinin, davacı şirketin, dava dışı kimselerle birlikte hareket etmek suretiyle güven ortamı yarattığı, davacı ile birlikte hareket ettiği kimselere 35 adet araç sattığı ve araçlara ilişkin bedeli tahsil ettiği, fazla veya mükerrer tahsilat olmadığı, davacının talebi kabul edildiğinde, davacı ve birlikte hareket ettiği kişilerin sebepsiz zenginleşmesine neden olacağı savunmasına, davalının şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve davalının kendi aleyhine delil olan ticari defterlerinde dahi borçlu göründüğü anlaşıldığından, savunmasına itibar edilmediği, davacının, takibe konu avans ödemesi nedeniyle davalıdan 300.000,01 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın bilinebilir, likit olduğundan, % 20’si oranında tazminata hükmedilmesine, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istek varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden tarafın iddiasını ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir. İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” şeklinde belirtilirken, HMK’nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi mevcuttur. HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir. 1- Davacı taraf Anonim Şirket olup TTK 370. maddesinde “esas sözleşmede aksi ön görülmemiş ve yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa, temsil yetkisinin çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna ait olduğu, temsil yetkisinin yönetim kurulu tarafından bir veya birden fazla murahhas üyeye veya müdür olarak 3. kişilere devredileceği” TBK 547. maddesinde ticari temsilcinin tanımı yapılarak, işletme sahibine ticari temsilcilik verildiğinin ticaret siciline tescil ettirilmesi zorunluluğu getirilmiş, 551. maddede ticari vekillik tanımlanarak, işletmenin tüm işlerini yapabileceği, ancak açıkça yetkili kılınmadığı sürece ödünç olarak para ve benzeri işleri yapamayacağı belirtilmiş, TBK 552. maddede diğer tacir yardımcıları tarif edilerek, 4. fıkrasında “işletme dışında ve kasa görevlileri atanmışsa işletme içinde satış bedellerini alamayacakları” belirtilmiştir. Tüm düzenlemelere bakıldığında; şirketin yetkili organı tarafından şirket adına yapılacak işlemler yönünden yetkili organ tarafından yetki verilmesi öngörülmüştür. Davacı ve davalı taraf tacir olup, iş ve işlemlerinde basiretli tacir gibi davranmaları gerekir. Davacı taraf davalı ile çok sayıda araç satış ve teslim işlemi yapmıştır. Sunulan belgeler arasında araçların …’a teslim edildiğine yada …’un davacı şirketi temsile yetkili olduğuna dair belge olmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafın şikayeti üzerine başlatılan 2015/40500 soruşturma evrakı arasında … tarafından sunulan 05/03/2015 tarihli dilekçesinde, …’un zaman zaman işyerine geldiği, … plakalı aracı satın aldığını belirtip parasını getireceğini beyan etmesine rağmen iade etmediğinden bahisle hakkında şikayette bulunduğu, … şirketi yetkilisi … 18/03/2015 tarihli emniyette verdiği ifadede “…’un oto alım satımı yaptığını bildiğinden, İstinye …’da yüksek mevkide tanıdıkları olduğunu, iskontolu araç alabileceğini beyan ettiğini, teklifi kabul ettiğini, …’un satılık araçların plakasını gönderdiğini, uygun bulduğu araçların bedelini …’ın hesabına göndermek suretiyle 12 adet araç satın aldığını ve 1.170.000,00 TL gönderdiğini, mutabakat istediğinde 210.000,00 TL’nın …’un talimatı ile … isimli şahsın hesabına aktarıldığını, kalan para ile satın aldığı araçların …’a satışının yapıldığını öğrendiğini, hatanın düzeltileceğinin beyan edildiğini, kendisinin dolandırıldığını, muhasebe sorumlusunun haberi olmaksızın işlem yapılamayacağını,” beyan ettiği tespit edilmiştir. …’un zaman zaman davacının işyerine gelmesi, işlem zamanında davacı şirket yetkilileri ile birlikte gelmesi, tek başına davacının davalı tarafı zarara uğratmak amacı ile …’la eylem birliği içinde olduğunu kanıtlamayacağından, davalı tarafın veya adına işlem yapan elemanlarının, basiretli tacir gibi davranıp şirket adına araç teslim almaya ve hesaptan virman yapmaya, para tahsil etmeye yetkili olduğunu denetlemesi gerekirken, denetlemediğinden kusurlu olup, hiç kimse kendi kusurundan yarar sağlayamayacağından istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Dosya içerisinde mevcut İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/40500 Hz. Sayılı soruşturma dosyasında mali müşavir tarafından düzenlenmiş olan 05.04.2016 tarihli bilirkişi raporunun 5. maddesinde …’ın talimatı ile … Danışmanlık Hizmetleri Tic. A.Ş hesabına 22/01/2015 ve 23/01/2015 tarihlerinde toplam 75.000,00 TL virman yapıldığı, sonuç kısmında ise, …’ın kendi hesabından … Şirketi hesabına virman talimatı vermesinin aralarında ilişki olduğunu veya oluştuğunu göstereceğini, ancak dosyaya sunulan virman talimatlarındaki imzaların birbirine benzemediğini tespit ettiği görülmüştür. Bilirkişi irtibatın olabileceği yönünde kanaatini bildirmekle birlikte, imzaların benzemediğini tespit etmek suretiyle kesin kanı oluşturmaktan çekincesini de belirttiğinden ilişkinin varlığını kanıtlamak için yeterli değildir. Grafoloji uzamanı olmayan mali müşavir tarafından çıplak gözle dahi imzaların birbirine benzemediğinin tespit edilmesi, talimatın sıhhati konusunda şüphe duyulmasını gerektirdiği halde, tacir olan davalı tarafın hiçbir sorgulama yapmaması basiretli davranmadığını göstermektedir. Davacı taraf davalı ile çok sayıda araç satış ve teslim işlemi yapmıştır. Sunulan belgeler arasında araçların …’a teslim edildiğine yada …’un davacı şirketi temsile yetkili olduğun dair belge olmadığı tespit edilmiştir. Ticari temsilci veya ticari mümessilin tanımı yapılarak TBK’da yapabilecekleri işlemler sayılmıştır. Davalı tarafın …’dan yetkili olduğuna dair belge talep etmeden işlem yapması basiretli tacir gibi davranmadığını gösterir. Dava konusu olay ile ilgili davacı tarafça yapılan şikayet üzerine başlatılan İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2015/39011 soruşturma ve İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2015/ 40500 soruşturma dosyalarında inceleme yapılarak takipsizlik kararları verilmiş ve kesinleşmiştir. Taraflar tacir olup TTK 64/3 ve HMK 222. maddesi uyarınca ticari defterler sahibi lehine ve aleyhine delil mahiyetindedir. Mahkemece tarafların göstermiş olduğu tüm deliller toplanmış, ceza soruşturma evrakları getirtilmiş, ticari defter ve dayanak belgeleri üzerinde usule uygun olarak inceleme yaptırılarak alacak miktarı tespit edilmiş olduğundan, davalı tarafın olayın sadece ticari defter incelemesi ile çözülemeyeceği, ceza boyutunun olduğu ve mahkemece bu husus üzerinde durulmadığına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiştir. 3- Takibe konu alacak faturaya dayanmaktadır. Tarafların leh ve aleyhine delil niteliği bulunan ticari defterlerinde kayıtlıdır, defterler birbirini teyit etmiştir. Miktar konusunda taraflar arasında ihtilaf ta yoktur. Alacağın likit kabul edilebilmesi için borçlu tarafça hesaplanabilir olması gerekir. Davalının ticari defterlerinden borç miktarını hesaplayabilmesi mümkün olduğu gibi, itirazsız kesinleşen ve borçlu tarafın defterlerine kaydedilen faturaya dayalı alacak, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca likit alacaktır. İİK 67 maddesi uyarınca takip konusu alacak likit ve mahkemece itirazın haksız olduğundan bahisle kaldırılmasına karar verilir ise, borçlu haksız itirazı ile alacaklının alacağına geç ulaşmasına sebebiyet verdiğinden, icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edileceğinden, davalı tarafın alacağın likit olmadığı ve icra inkar tazminatı verilmesi gerekmediğine ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 4- Dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi ile; davacı ve davalının 2015 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, HMK 222 ve 6102 Sayılı TTK’nun 64/3 maddesi uyarınca lehe delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi (06/03/2015) itibariyle davalıdan 300.828,56 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (06/03/2015) itibariyle davalının davacıya 300.000,21 TL borçlu olduğu, davacı tarafça aradaki 828,56 TL farkın banka masrafı olmasına rağmen cari hesaba kaydedilmesinden kaynaklandığının beyan edilmesi sebebiyle, değerlendirme dışı bırakılarak, davacının alacak miktarının 300.000,11 TL olduğu, somut biçimde tespit edilmiştir. Davacı tarafın C. Savcılığı’na yapmış olduğu şikayet sonucu İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2015/39011 soruşturma, 2015/71709 karar sayılı kararı ile takipsizlik kararı verilmiş, itiraz üzerine İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nce venrilen 2015/4411 D. İş sayılı red kararına itiraz edilmediğinden, takipsizlik karanının kesinleştiği sabit olmuştur. İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2015/ 40500 soruşturma dosyasında, 08/12/2016 tarihinde 2016/78601 karar numarası ile; “Müşteki vekili tarafından verilen şikayet dilekçesinde özetle; ikinci el oto alım satımına ilişkin ticari ilişki çerçevesinde oluşturulan güven duygusu sonucunda müvekkili şirketin zarara uğratılmak istendiği ve bedeli ödenmeden araç temin edildiği ve edilmeye çalışıldığı gerekçesiyle şikayette bulunulmuş olup, yapılan soruşturma sonucunda toplanan delil ve belgeler ile Başsavcılığımızın 2015/39011 soruşturma ve 2015/71109 sayılı karar numarası dosyası ve tüm dosya içeriğinden tanımlanan eylemin herhangi bir suç unsurunu içermediği, şikayete konu eylemin sözleşmeden kaynaklanan hukuki niteliği bulunan bir ilişki olduğu, tarafların buna dair anlaşmazlık ve taleplerini ilgili hukuk mahkemesine başvurarak giderebilecekleri hatta bu olayla ilgili Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/364 Esas numarası ile halen görülmekte olan bir davanın olduğuda anlaşılmakla, şikayet üzerine yada doğrudan soruşturmayı gerektiren herhangi bir eylemin tespit edilemediği dikkate alınarak kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği tespit edilmiştir. Takipsizlik kararları kesinleşmekle ceza davasına konu olmayacağı sabit olduğundan, sonucu beklenecek bir ceza davası olmadığından, alacağın varlığı ve miktarının ceza dava davası sonucuna bağlı olduğu iddiası yerinde olmadığı gibi, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca; hukuk mahkemesinde dava konusu olan bir hak aynı zamanda ceza soruşturmasına konu olduğu taktirde, ceza mahkemesinde de hukuk mahkemesindeki ispat kuralları uyarınca kanıtlanması gerekir. Hukuk yargılamasında, dava dosyasındaki alacağın varlığı ve miktarı tarafların usulüne uygun tutulmuş defterleri, defterleri doğrulayan dayanak belgeleri ile kanıtlanması gerekip, davacı taraf alacağın varlığını ve miktarını usulüne uygun tutulmuş kendi defterleri, kayıt ve belgeleri ile tespit edebileceğinden, alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2015/364 E. 2017/713 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 20.493,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 5.123,25 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 15.369,75 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021