Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/332 E. 2021/780 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/332
KARAR NO: 2021/780
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/02/2017
NUMARASI: 2015/1026 – 2017/50
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili ile davalı arasında 01.02.2011 tarihli sözleşme ile muhtelif oto hurda parçaları satılarak faturaların düzenlendiğini, oluşan cari hesap ilişkisinden doğan bakiye borcun ödenmediğini, 18.500.00TL bakiye borcun tahsili için davalıdan alınan 22.000,00 TL tutarlı 4 adet bono için kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip dosyasının yetkisizlikle Adana … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına gönderildiğini, Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/611 esas 2014/458 karar sayılı kararı ile takip iptal edildiğinden, sözleşmeden kaynaklanan bakiye fatura alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip başlatmak zorunda kaldıklarını, icra takibine borçlu – davalının haksız ve kötü niyetle itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, takip konusu alacak, sözleşme, fatura, protokolle sabit ve likit olduğundan, davalının %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkilinin, borcuna karşılık davacıya bir kısım ödemeler yaptıktan sonra mutabık kalınan miktar için 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı bonoları verdiğini, bono bedellerini ödediğini, ancak davacı tarafın 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı bonolar için Adana … İcra Müdürlüğü’nün … takip başlatıldığını, Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/611 esas 2014/458 karar sayılı kararı ile takipten önce yapılan ödeme sebebiyle takibin iptal edildiğini, kararın Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleştiğini, müvekkilinin davacı tarafa borcu olmadığını, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığının tartışmasız olduğu,davacının açık hesap şeklinde devam eden ilişki sebebiyle davalıdan cari hesap bakiyesini talep ettiği, Davacının ticari kayıtlarına göre; 17.900,00 TL alacaklı olduğu, bankadan gelen hesap dökümlerine göre; davalının davacıya yaptığı 42.720,00 TL ödemenin, 14.570,00 TL’lık kısmının davacının kayıtlarına alınmadığı, Davacının dava açılırken inkar etmediği tahsilat makbuzlarının, aslında senet teslimine ilişkin olduğunu beyan ederek dava açtığı, ancak sonradan bu makbuzların gerçeği yansıtmadığını iddia ettiği, dava açarken bu makbuzlara kendisi de dayanmış olmakla artık imza ile ilgili sonradan ortaya attığı iddialarının dinlenmediğini, makbuz içeriklerine göre davalının nakit ve banka havalesi ile yapılan ödemelerle davacıya borçlu olmadığı, alacaklı durumda olduğundan davanın reddine, bizzat düzenlediği makbuzlar ve banka havalesi ile gelen, kayda alınmayan ödemeler nedeni ile alacaklı olmadığını bildiği halde takip yapması kötüniyet olarak değerlendirilerek davalı yararına kötü niyet tazminatına” hükmedilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 1- Ödeme olgusuna ilişkin evrak/makbuz aslının dosyaya ibrazı ile geçerlilik ve sıhhatinin kontrol edilmesi gerektiği halde yapılmadığını, davalın sunduğu ödeme makbuzunda yazılı 27.07.2012 tarihinin, aynı zamanda tüm senetlerin düzenleme tarihi ile aynı olduğunu, makbuzların senet teslimine ilişkin olup, ödeme makbuzu şeklinde sunulan fotokopi evrakların tahsilat olmadığının bilirkişi tarafından tespit edildiği gibi, ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğunun, müvekkilinin ticari defter kayıtları ile de sabit olduğunu, davada nakit ödeme karşılığı verilmiş şirketi bağlayıcı makbuzu kabul etmediklerini, bu evrakın ödeme belgesi niteliğinde olmadığını, 2-Sunulan makbuzların ödeme makbuzu olarak kabul edilmesi halinde, aynı senetlerle ilgili bankadan Eft yapılmasının, vadesi gelmeden düzenlenme tarihinde ödeme yapılması ile çelişki yarattığını, 3-Davalının ticari defterlerini incelemeye hazır etmediğini, alınan bilirkişi raporunda; “31.12.2014 itibariyle davacının ticari defterlerinde davalıdan 17.900,00 TL alacaklı göründüğü” tespiti ile alacağın varlığının ticari kayıtlarla ortaya konulduğunu, aynı sayfada “40.000,00 TL tutarından davalıdan alınan ve portföyünde bulundurduğu alacak senetlerinin karşılığının 326 Alınan Depozito ve Teminatlar hesabında yer aldığının tespit edildiğini, 27.07.2012 tarihinde düzenlenen senet ve tahsilat makbuzlarına ilişkin davacı defterlerinde kayda rastlanılmadığı,” şeklindeki tespitlerden sonra, fatura cari hesap alacaklısı durumunda olan müvekkilinin borçlu olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, banka kanalı ile yapılan ödemeler dışında davalıdan nakit tahsilat yapılmadığını, davalı tarafından makbuz asıllarının ibraz edilmediğini, ödemeye ilişkin ticari defter kayıtlar sunulmadığı halde davanın reddine karar verilemeyeceğini, 4-Mevcut ticari ilişkinin varlığı, davacının ticari defterlerinde davalıdan 17.900,00 TL alacaklı göründüğü yönündeki bilirkişi tespitine rağmen, davacının kötü niyetli kabul edilerek, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1026 Esas – 2017/50 Karar sayılı usule ve hukuka açıkça aykırı kararının kaldırılmasını, davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibe yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, alacağın işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacı taraftan alınan hurda parçaları nedeniyle, dava konusu faturalardan kaynaklanan borç için kısmi ödemeler yapıldıktan sonra, taraflarca mutabık kalınan miktar için 28.02.2013 vadeli 4.000.-TL meblağlı, 29.01.2013 vadeli 6.000.-TL meblağlı, 29.12.2012 vadeli 6.000.-TL meblağlı, 29.11.2012 vadeli 6.000.-TL meblağlı, 29.10.2012 vadeli 6.000.-TL meblağlı, 29.09.2012 vadeli 6.000.-TL meblağlı, 29.08.2012 vadeli 6.000.-TL meblağlı bonolar düzenlenerek davacı tarafa verildiğini, bonolardan kaynaklanan borcun ödendiğini, ödemeyle ilgili tahsilat makbuzları ve banka dekontlarının dosyaya ibraz edildiğini, ödemeler sonucu müvekkilinin söz konusu senetlerden kaynaklanan herhangi bir borcunun kalmadığını, 21.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda; tahsilat makbuzları, banka dekontları ve davacı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı şirketin davalıdan alacağı bulunmadığı, inceleme sonucu yapılan ödemeler ile müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğu kanaatine varıldığını, raporu kararına esas alan mahkemenin davanın reddine karar vermesinin usul ve yasa hükümlerine uygun olduğundan davacı tarafın senet bedelleri ödenmediği gerekçesi ile yapmış olduğu istinaf itirazlarının reddini, Davacı tarafın itirazın iptali davasını ve dayanak icra takibini başlatmadan önce, yine aynı bonolar için Adana … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosya ile müvekkili aleyhine kambiyo takibi başlattığını, yapılan itiraz üzerine Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/611 E., 2014/458 K. sayılı dosyasında takip tarihinden önce yapılan ödeme nedeniyle takibin iptaline karar verildiğini, kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/5000 E., 2015/15151 K. 02.06.2015 tarihli kararı ile denetimden geçerek onandığını, açmış olduğu kambiyo takibi iptal edilen davacı tarafın, aynı alacağı bu kez huzurdaki davaya dayanak icra takibi ile tekrar talep etmesinin, haksızlığının ve kötü niyetinin açık göstergesi olduğundan, verilen kötüniyet tazminatının haklı ve hukuka uygun olduğunu, Dosyada mübrez tahsilat makbuzlarının varlığını inkar etmeyen, hatta bu makbuzlara dava açarken kendisi de dayanan davacı tarafın, tacir olup, senet teslim belgesi ile tahsilat makbuzunun farkını bilecek pozisyonda olduğunu, makbuzların açıkca tahsilat makbuzu şeklinde yazılarak düzenlendiğini, nakit ödeme olarak yazıldığını, davacı şirket tarafından kaşe vurulup imzalandığını, banka dekontları ile de müvekkili tarafından davacıya ödeme yapıldığı kanıtlandığından “bu makbuzlar tahsilat için değil senet teslimi için düzenlenmiştir” şeklindeki beyanlarının hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığından, beyan ettikleri nedenler ve resen dikkate alınacak hukuki ve fiili sebepler çerçevesinde, davacı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Taraflar arasında 01/02/2011 tarihinde, “Ömrünü tamamlamış araçların kontrolü” faaliyetlerine ilişkin sözleşme düzenlendiği, 1 yıl süreli olduğu, sözleşme bitiminden 1 ay önce bildirilmediği taktirde 6. maddedeki fiyat hariç aynı şartlarla birer yıllık dönemler halinde yenilenmiş sayılacağı, sözleşmenin 6. maddesinde iadeci …’in sözleşmenin başlama tarihinden itibaren takip eden ayın 1. ve 10. günleri arasında her ay bir önceki ayın dosya adedi için peşin olarak kendisine yazılımla bildirilen dosya başına 7,50 TL ödeyeceği, 5.4 maddesinde sözleşmeden doğacak ihtilaflarda İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun, 9.11 maddesinde sözleşmeden doğacak ihtilaflarda Şişli İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı, tespit edilmiştir. Davacı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında faturalardan doğan cari hesap bakiyesi 18.500,00 TL asıl alacak ve 4.860,82 TL işlemiş faiz yönünden 01/09/2015 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin 16/09/2015 tarihinde tebliği üzerine, borçlunun 17/09/2015 tarihinde icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı ile takibin durduğu, 22/10/2015 tarihinde açılan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde kaldığı tespit edilmiştir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile; davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı defterlerinin HMK 222. maddesi uyarınca lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2014 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiki olmadığından lehine delil niteliğinin bulunmadığı, 31/12/2104 tarihi itibariyle davacı ticari defterlerine göre davalıdan 128 şüpheli alacak hesabında 17.900,00 TL alacaklı olduğu, 40.000,00 TL tutarında davalıdan alınan ve portföyünde bulunan senetlerin 326 alınan depozito ve teminatlar hesabında tutulduğu, davalı tarafından davacıya verilen 27/07/2012 tanzim 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı toplam 40.000,00 TL tutarlı senetlerin ve 27/07/2012 tarihli ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kaydının olmadığı, Davalı tarafından sunulan ödeme belgelerinin 42.720,00 TL olduğu, … Bankası EFT işlemleri listesinde; 28.150,00 TL ödemenin olduğu, 14.570,00 TL’nın kayıtlı olmadığı, 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı bonolara 27/07/2012 tarihli makbuzlar ile ödeme yapıldığı ve ödeme makbuzlarında tahsilatın nakden yapıldığının belirtildiği, şirket kaşesi ve yetkilisinin imzasının olduğu, ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kaydının olmadığı,12/09/2012 tarih ve 1397 yevmiye numaralı muhasebe kaydında 40.000,00 TL tutarında depozito ve teminat karşılığı senet girişinin görüldüğü ancak kaydın dayanağı olan senetlerin davalı tarafça sunulan senetler olduğu konusunda tespit yapılamadığı, takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin belge bulunmadığından, takip tarihi ile temerrüt oluşacağından işlemiş faizin bulunmadığı tespit edilmiştir. Dosya içerisinde mevcut davalı tarafından sunulan banka dekont fotokopilerinin incelenmesinden, davalının 08/06/2012 tarihi ile 04/07/2103 tarihleri arasında davacı tarafa banka aracılığı ile toplam: 42.170,00 TL, … Bankası’ndan gönderilen 06/05/2016 tarihli yazı cevabı ekindeki hesap dökümünden toplam: 28.150,00 TL ödeme yaptığı tespit edilmiştir. 1-Ödeme makbuzlarına konu senetlerin 27/07/2012 tanzim ve 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı oldukları, davalı tarafça sunulan ödeme makbuz fotokopilerinde ki tarihlerin de senetlerin tanzim tarihi olan 27/07/2012 olduğu, makbuz fotokopilerinin incelenmesinden tespit edilmiştir. Davalı tarafça ödeme makbuz asıllarının dosyaya sunulmadığı, mahkemece asıllarının sunulmasının istenmediği tespit edildiğinden, davacı vekilinin; makbuz asılları istenerek, geçerlilik ve sıhhatinin kontrol edilmediğine ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. Bilirkişi raporunda, “ödeme makbuzu şeklinde sunulan fotokopi evrakların tahsilat olmadığına” ve “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğunun, davacının ticari defter kayıtları ile de sabit olduğuna”, ilişkin tespiti bulunmadığından, dosyada mevcut tahsilat makbuzlarında müşteri kodu bölümünde ” senetlerin tarihleri yazılarak-senet ” , nakit ödeme bölümüne ” 6.000,00 TL” , tahsil edilen yekün bölümüne “6.000,00 TL’nın” rakam ve yazı ile yazıldığı, tahsil eden bölümünde ise davacı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, davacı tarafça kaşe ve imzaya itiraz edilmediği, tespit edildiğinden, senet teslimine ilişkin olduğu iddiasının davacı tarafça aynı kuvvette belge ile kanıtlanması gerekip, bu yönde belge sunulmadığından, davacının tahsilat makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiştir. 2-Ödeme makbuzlarına konu senetlerin 27/07/2012 tanzim ve 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı oldukları, davalı tarafça sunulan ödeme makbuzlarının tarihlerinin 27/07/2012 olduğu, aynı senetlere ilişkin davalı tarafça bilirkişi raporunda liste halinde gösterildiği üzere 08/06/2012 tarihinden, 04/07/2013 tarihine kadar ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. 2012 yılında makbuz ile nakden ödenen borç için daha sonraki tarihlerde banka aracılığı ile ödeme yapıldığına ilişkin dekont sunulması, davalı tarafın 27/07/2012 tarihli makbuzlarla ödendiğine ilişkin savunması ile çelişki oluşturduğundan bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 3-Davalının cevap dilekçesinde kendi ticari defterlerine dayanmadığı, davacı tarafça da davalının ticari defter ve kayıtlarına dayanılmadığından, davalı tarafın defter ve kayıtlarını incelemeye sunmamasında usulsüzlük olmadığı, bilirkişi tarafından “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu kabul edildiğinde davacının ticari defterlerinde davalıdan 17.900,00 TL alacaklı göründüğü” – “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu kabul edilmediğinde davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacağının bulunmadığı, davalının 22.100,00 TL alacaklı olduğu” tespiti yapılarak, makbuzların ödeme olarak kabul veya reddine göre davanın sonunda verilecek karar mahkemenin takdirine bırakıldığından, 31/12/2014 tarihi itibariyle davacı defterlerine göre 17.900,00 TL alacak tespit edilmiş ise de, davacının 2014 yılı yevmiye defterinin usulüne uygun kapanışı yapılmadığından, TTK 64/3 ve HMK 222.maddesine göre lehine delil niteliği bulunmadığından, sadece defterlerinde tespit edilmesi davanın kabulü için yeterli olmadığından, davacı vekilinin bilirkişi raporu ile fatura cari hesap alacaklısı olan müvekkilinin borçlu olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ödemeye ilişkin ticari defter kayıtlar sunulmadığından davanın reddine karar verilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 4-Bilirkişi tarafından davacı defterlerine göre, 17.900,00 TL alacağın varlığının tespit edilmiş olması, ödeme makbuzlarının senet tanzim tarihi ile aynı tarihli olması ve asıllarının ibraz edilmemesi, davacı tarafça tahsilat makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğunun iddia edilmesi nazara alındığında, takip konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirip, likit olmadığından, İİK 67. maddesi uyarınca likit alacak mevcut olduğunda ve davacı tarafın takibi kötü niyetle başlattığı sabit olduğunda borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedileceğinden, davacı vekilinin kötüniyet tazminatına ilişkin istinaf sebebi yerinde olduğundan, kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda; 12/09/2012 tarih ve …yevmiye numaralı muhasebe kaydında 40.000,00 TL tutarında depozito ve teminat karşılığı senet girişinin görüldüğü, ancak, kaydın dayanağı olan senetlerin davalı tarafça sunulan senetler olduğu konusunda tespit yapılamadığını, belirtmiş ise de, davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalı vekilinin cevap dilekçesinde aynı tanzim ve vade tarihli senetler düzenlendiğini beyan etmeleri karşısında, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi sebebiyle davaya ve tahsilat makbuzlarına konu senetlerin düzenlendiği sabit olmuştur. Davacı vekili bilirkişi raporuna beyanlarını içeren 20/12/2016 tarihli dilekçesinde, “Önceki beyanlarımızda da açıkça belirttiğimiz üzere davalının banka vasıtası ile yaptığı ödemelerde bir ihtilaf yoktur” beyanı ile banka aracılığı ile yapılan ödemeleri kabul etmiştir. Davacı tarafın dosyaya sunduğu banka dekontları ile İş Bankası’ndan gelen yazı cevabındaki ödeme miktarı birbirine aykırı olup, mahkemece aykırılığın giderilmediği tespit edilmiştir. Ödeme makbuz tarihi itibariyle ödenmiş olan borç için, daha sonraki tarihleri taşıyan bonoların düzenlenmesi ve aynı senetler için değişik tarihlerde yapılmış ödemeler mevcut olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı defterlerinin 6100 Sayılı HMK’nun 222. maddesi uyarınca lehine delil niteliğinin bulunduğu, ödeme makbuzlarının 2012 yılına ait olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edilmesi, davacı şirket tarafından verildiği iddia edilen makbuzlar ile 2012 yılında ödendiği iddia edilen borç için 2012 ve 2013 yılında banka havalesi ile ödemeye devam edilmesi, sunulan banka dekontları ile … Bankası’ndan gelen yazı cevabının birbirini teyit etmemesi birlikte değerlendirildiğinde, davalı taraftan çelişkiyi giderir açıklama yapması da istenerek, makbuzların davacı tarafın iddia ettiği gibi senet teslimine ilişkin olup olmadığının diğer deliller ile değerlendirilmesi gerekip, mahkemece; “Davacının dava açılırken inkar etmediği tahsilat makbuzlarının, aslında senet teslimine ilişkin olduğunu beyan ederek dava açtığı, ancak sonradan bu makbuzların gerçeği yansıtmadığını iddia ettiği, dava açarken bu makbuzlara kendisi de dayanmış olmakla artık imza ile ilgili sonradan ortaya attığı iddialarının dinlenmediği”ne ilişkin gerekçesi yerinde olmadığından, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/02/2017 günlü, 2015/1026 Esas, – 2017/50 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle vekalet ücreti tayinini YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021