Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/33 E. 2020/229 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/33
KARAR NO: 2020/229
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/04/2017
NUMARASI: 2015/15E., 2017/122 K.
DAVANIN KONUSU: Markaya Tecavüzün Tespiti, Hükümsüzlük, Maddi-Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin her ne kadar uzun yıllar “…” markasını tescilsiz olarak da kullanmış ise de “…” markasını ilk defa 24/05/2005 tarih ve … no ile, yine “…” markasını … no ile TPE nezdinde tescil ettirdiğini, 1981 yılından bu yana madeni mutfak eşya sektöründe “…” markasını tanınmış bir marka haline getirdiğini,davalı tarafında müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalıların akraba olduğunu, davalı tarafın tescilsiz marka kullanımında bulunduğunu, davalı tarafın marka kullanımına ilişkin http://www…com/ internet sitesi içeriği ekran çıktısı, kartvizit, ürün katalogunu sunduklarını, davalı tarafın ürünlerindeki marka kullanım biçimi, http://www…com/ internet sitesinden de görüleceği üzere, davalı taraf, tamamen … ibaresini ön plana çıkararak iltibas oluşturduğunu, müvekkilin madeni mutfak eşyası sektöründeki tanınmışlığından yararlanarak haksız kazanç elde ettiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/92457 sor. numaralı dosyası ile şikayette bulunduklarını, davalı tarafın işyerinde 14/07/2014 günü yapılan arama el koyma işleminde, davalı tarafın işyerinde 400 adet “…” logolu ürüne rastlandığını, 5 adet numuneye el konularak adli emanete alındığını, davalılardan … adına … numaralı “…” ibareli kötü niyetli marka tescilini de öğrenmiş olduklarını, davacının “…” ibaresi üzerinde 2005 yılı ve öncesine dayalı hak sahipliği bulunduğunu, davalı tarafın 2013 yılında yaptığı marka tescilinin sonraki tarihli olduğunu, 2013/57181 numaralı “…” ibareli marka tescilinin hükümsüzlüğüne, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi, tedbir, hükmün ilanı ile şimdilik 1.000,00-TL maddi, 30.000,00-TL manevi ve 5.000,00-TL itibar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; “…” markasının 1984 yılından bu yana aralıksız olarak markasal surette kullanılmakta olduğunu, davaya konu “…” markası, benzerlik arz ettiği iddia edilen … nolu marka başvurusundan çok daha evvelki bir tarih olan, 1984 yılından bu güne kadar … tarafından 31 yıl boyunca aralıksız bir şekilde ve markasal kullanım teşkil edecek suretle kullanıldığını, Müvekkili tarafından … nolu “…” ibaresinin tescil ettirildiğini ve … “…” ibaresinin de tescil başvurusu yapıldığını, Davaya konu “…” markasının huzurdaki dava tarihinde yahut kısa bir süre evvelinde kullanılmaya başlanmış bir marka olmadığını, “…” markasının 31 yıldır müvekkilinin ailesine ait işletmede markasal olarak kullanıldığını, davacı markalarının tescilli dahi olmadığı tarihlerde kullanılan ve 31 yıl evvel kullanılmaya başlanan bir markanın kendisinden sonra tescil edilen markaları taklit etmesinin düşünüleyemeyeceğini, esnaf ve sanatkarlar odası kayıt evrakları davacının ilk tescili olan … nolu markasının tescil tarihinden öncesine dayanan fatura ve irsaliye örnekleri ile de anlaşıldığı üzere davalı müvekkillerinin “…” markasını yaklaşık 31 yıldır markasal olarak kullandığını, Bu bakımdan müvekkiline ait “…” markasının 31 yıl boyunca aralıksız olarak kullanılmak suretiyle ayırt edicilik kazandığını ve müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde 556 Sayılı KHK 8/3 maddesi uyarınca hak sahibi olduğunu,,davalı müvekkiline ait … numaralı “…” markası ile davacıya ait markasının hiçbir şekilde karıştırılma ihtimali barındırmadığını davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; mahkemece verilen kararın hatalı olduğu hususuna ilişkindir. Dava davalı adına tescilli markanın karıştırma ve kötüniyetle tescili iddiası ile açılmış marka hükümsüzlüğü, ayrıca marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi, maddi manevi tazminat ile itibar tazminatına hükmedilmesi talebine ilişkin bulunmaktadır. Dosya kapsamından; davalılardan …’in yargılama sırasında ve hüküm tarihinden önce 03/01/2016 tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının usulüne uygun olarak davaya dahil edilmeden yargılamanın sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 55. maddesinde; “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Dava devam ederken taraflardan birinin ölümü halinde, TMK’nın 28/1. maddesi uyarınca; ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda, mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümüyle konusuz kalmaz. Ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir. Somut olaya gelince; davaya konu istek, malvarlığına ilişkin olup, mirasçıların mal varlığını etkilemektedir. Ayrıca ölenin mirasçılarının davaya dahil edilmemeleri HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını da zedelemektedir. Bu itibarla, mahkemece anılan usul hükümleri dikkate alınarak; mirası reddetmeyen, mecburi dava arkadaşları olan, davalı … mirasçılarının usule uygun şekilde davaya dahil edilmesi gerekirken, mirasçıların davaya dahil edilmeden, diğer bir deyişle usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK 353/1-a/4 maddesi gereğince Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, dosyanın taraf teşkili sağlanıp yargılama yapılması amacıyla Mahkemesine geri gönderilmesine, davacı vekilinin istinaf taleplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü, istinaf talebine konu İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih ve 2015/15E., 2017/122 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem yapılmak üzere Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendilerine İADESİNE, 4- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK. m.353/1-a/6 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.22/10/2020