Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/324 E. 2021/460 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/324 Esas
KARAR NO : 2021/460
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 4.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2014/249 E. – 2017/29 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından 28/01/2014 tarih ve 2014/06848 başvuru no ile TPE nezdinde “büyük medeniyetlerin izinde + şekil” ibareli markayı 39 nice sınıfı kapsamında tescil ettirdiğini, söz konusu marka ilk kez …tarafından ihdas edilmiş bir marka olduğunu, dava konusu “büyük medeniyetlerin izinde” + “şekil” ibareli markanın müvekkili tarafından Rusya’ da ki turistlere pazarlanmak amacıyla oluşturulduğunu, müvekkilinin kardeş şirketi … Turizm’ den beri süre gelen söz konusu “Büyük Medeniyetler İzlerinde” tur programını müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, davalının müvekkilinin eski tur rehberlerinden olduğunu, davalının çalıştığı yeni şirket bünyesinde tur programlarının ismini ve şeklini kopyalayarak karışıklığa neden olduğunu, bu şekilde markayı haksız olarak tescil ettirdiğini, “büyük medeniyetlerin izinde” + “şekil” ibareli markasının hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkin edilmesini, 3.kişilere devrinin tedbiren önlenmesine, davanın kabulüyle yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir. Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2000 yılından beri turizm sektöründe çalıştığını, davaya konu gezi programının müvekkili tarafından oluşturulup geliştirildiğini, müvekkili tarafından tescil ve ilan ettirildiğini, müvekkilinin çalıştığı firmalara bu programı götürdüğünü, davacının iddialarını kabul etmediğini, bu nedenlerle davacının haksız ve kötü niyetli açmış olduğu davanın reddine, yargılama masrafları ve veakelt ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; ”Davacı taraf dava konusu “Büyük Medeniyetlerin İzinde +Şekil” ibareli markayı ilk defa kendisinin kullandığını somut bir şekilde ispatlayamamıştır. Dava konusu markayı ilk defa dava dışı “… Ltd. Şti nin kullanması ve tarafları bu şirketin ortaklarından olması, bu markanın kendilerine ait ve kendi kullanımlarında olduğunu ispatlayamayacağından davacının bu beyanında ispat için yeterli görülmemiş, bu itibarla davacının hükümsüzlük talebinin reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tanık anlatımlarında da açıkça belirtildiği üzere dava konusu markanın davacı tarafından oluşturulmuş ve kullanılmış bir marka olmadığının net bir biçimde ortaya konduğunu, dosyadaki bilirkişilerin kök raporda dava konusu markanın …firması tarafından ilk defa 17.06.2005 tarihinden önce kullanılmaya başlandığının tespit edildiğini, … firması ile davacı firma arasındaki ilişkinin ve her iki firmanın birbirinin devamı olması halinde dava konusu markanın davacı firma tarafından ilk defa kullanım tarihinin 17.06.2005 olacağının ifade edildiğini, bu kapsamda 16.06.2016 tarihli ara kararda … ile davacı … arasındaki ilişkinin açıklanmasının istendiğini, … Taşımacılık Ltd Şti faaliyet konuları içerisinde yer alan yurtiçi (incoming) ve yurt dışı (outgoing) tur faaliyetlerini farklı tüzel kişilikler tesis etmek suretiyle ayırdığını, bu sebeple 11/03/2010 tarihinde …td Şti incoming faaliyeti için kurulduğunu, Outgoing faaliyeti için 28/07/2010 tarihinde … unique ltd kurulduğunu, dolayısıyla davacı …nin,… firması bünyesinden doğduğunu, ticaret sicil kayıtlarından da görüleceği üzere her iki firmanın da ana ortağı ve yetkililerinden biri …olduğunu, tanıkları da beyanlarında …ile davacı …’in aynı firmalar olduğunu ifade ettiklerini, bu somut duruma rağmen, davanın dava dışı …Taşımacılık Dış Tic. Ltd. Şti. ne ihbar edilmeksizin reddilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davacının oluşturduğu ve uzun yıllardır kullandığı “büyük medeniyetlerin izinde” + “şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın … firmasının devamı olduğu iddiasının hukuki temeli olmadığını, her iki şirketin bir kısım ortaklarının aynı olmasının şirketlerin birbirinin devamı olmasına delil teşkil etmeyeceğini, tanıkla ispatı mümkün bir durum olmadığını, tanık beyanlarının tutarsız olduğunu, davalı yanın istinaf taleplerinin reddi ile kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince tarafların delilleri toplanmış ve bilirkişi raporları aldırılmıştır.
Eldeki dava 01.06.2016 tarihinde açılmış olup, mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin somut olayda uygulanması yerindedir. İşbu marka hükümsüzlüğü istemli davada uyuşmazlık, davacının kullanım nedeniyle hükümsüzlüğü istenen davalı markalarının esas unsurunu oluşturan ibare üzerinde öncelik hakkı bulunup bulunmadığı ve dava konusu markaların hükümsüzlükleri koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.Eskiye dayalı kullanım iddiasına dair hükümsüzlük sebepleri bakımından da mezkur KHK.’nın (8/3) maddesinde yer alan; “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a)Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,” şeklideki düzenleme bulunmaktadır.
“… gerçek hak sahipliği ilkesi gereği, yurt içinde, marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden yoğun ve sıkı kullanım sonucu işaret üzerinde önceye dayalı hak elde edilmiş olması halinde, o işaret üzerinde gerçek hak sahibi olan kişiye öncelik hakkı tanınır ve itirazı üzerine başvurunun reddine karar verilir. Şayet marka tescil edilmiş ise bu defa KHK’nın 42/b maddesi yollamasıyla aynı ilkeler uyarınca, markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Ancak söz konusu işaret üzerindeki kullanımın, yurt içinde ve yerelden daha geniş bir coğrafyada, nizasız, fasılasız ve yoğun bir şekilde kullanılmış olması gerekir. İşaretin yurtdışındaki kullanımları, işareti kullanan kişiye yurtiçinde herhangi bir öncelik hakkı vermez. Keza işareti taşıyan mal ve hizmetlerin, yurtdışına çıkan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına pazarlanmış olması da, yurtdışındaki internet sitesine Türkiye’den alıcıların ulaşabiliyor olması da işaret sahibine KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca yurtiçinde her hangi bir öncelik hakkı bahşetmeyecektir” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2017/3943 Esas- 2019/1154 Karar).Böyle bir hükümsüzlük davası açabilmek için, markanın tescil başvurusundan önce, o işaretin kendisi tarafından uzun süredir, kesintisiz olarak kullanılması ve işarete belirli marufiyet/bilinirlik kazandırılması gerekir. Somut olayda davacı, … Taşımacılık Ltd Şti’den ayrılmasıyla, şirketin önceki kullanımlarının kendi kullanımı sayılması ve markasal olarak kullandığını ileri sürmüş olup, önceye dayalı kullanım ve ticaret unvanı nedeniyle davalı markalarının hükümsüzlüklerinin gerekip gerekmediği olup, şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar yönünden, mahkemece bu konularda, taraf delilleri hiç toplanmamış ve hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca davacı taraf, davanın ihbarını talep etmiş olmakla, davanın ihbarı ve şartlarının düzenlendiği, 6100 sayılı HMK’nın 61 vd. Maddesinde, taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Davanın ihbarı mahkeme aracılığı ile yapılabileceği gibi mahkeme dışı vasıtalarla da yapılması mümkündür. Davanın ihbarını mahkeme aracılığı ile isteyen taraf, dilekçe ile mahkemeye başvurmalıdır. Mahkeme, davanın ihbarına ilişkin dilekçenin üçüncü kişiye tebliği için davanın ihbar şartlarının bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği gibi ihbar talebinin reddine ya da kabulüne de karar vermemelidir. Mahkeme ihbar dilekçesinin üçüncü kişiye tebliği ile yetinmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 06/12/2017 gün, 2016/(7)22-2396 esas, 2017/1533 karar sayılı ilamı). Buna göre davacı taraf davanın ihbarını talep etmiş olmakla davanın ihbarı da yapılmamıştır. O halde mahkemece, dava dışı şirketin faaliyet alanları, işe başlama ve bırakma tarihleri ortakları, yöneticileri gibi hususlarda Vergi Dairesine, Ticaret Sicil Müdürlüğünden her iki şirketin de faal olduğu ve yetkilisinin araştırılarak davanın öncelik hakkına dayalı olarak marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu gözetilerek, tarafların bu konularda bildirdikleri delillerin toplanması, gerektiği takdirde … Taşımacılık Ltd Şti’den bilgi alınması, sonrasın da davacının, davalının kullanımlarından önce markaya konu işarete ayırt edici nitelik kazandırıp kazandırmadığı 6769 Sayılı SMK’nın 25/1 ve 6/3-6. maddeleri kapsamında davalı markalarının hükümsüzlükleri koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden ve mahkemece bu hususlarda hiçbir değerlendirme yapılmadığından, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile,
2- İstanbul(kapatılan) 4. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2017 gün ve 2014/249 Esas, 2017/29 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,
5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/04/2021