Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/316 E. 2021/459 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/316 Esas
KARAR NO : 2021/459
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/09/2017
NUMARASI : 2016/196 E. – 2017/185 K.
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 18/09/2003 tarihinde tescil ettirilen… markasının sahibi olduğunu, 18/09/2013 tarihinde on yıl süre ile markanın yenilendiğini, müvekkilinin … markası adı altında 11 şubesi olup bunların 9 tanesinin İstanbul’da olduğunu ve müvekkiline ait … markasının Türkiye çapında tanınmış olduğunu, … markasının Nice alanının 30, 35, 43 sınıflarda tescilli olduğunu, The … Company çatısı altında iki markası daha olduğunu, davalının, müvekkilinin markası ile karıştırılabilecek şekilde olan “…x” markasını 10/01/2013 tarihinde 2011/75916 numarasıyla tescil ettirdiğini ve isim ve şekil olarak benzeyen bu markanın nice alanın da 29, 30, 43.sınıfta tescilli olduğunu dolayısıyla bu yönden de benzediğini, lunch ve box kelimelerini müvekkili ile aynı anlamda kullandığını, bu durumların 556 sayılı KHK çerçevesinde marka tecavüzünü oluşturduğunu, bu durumu Ağustos 2015’de bir çalışanlarının internet ortamında fark etmesiyle öğrendiklerini ve davalıya 30/09/2015 tarihinde ihtarname keşide edilerek gönderilmek suretiyle …” markasının terkin edilmesi gerektiğini ihtaren bildirdiklerini ancak davalının terkin işlemi yapmadığını, davalının adresinin İstanbul olduğunu ve müvekkilinin sadece İstanbul’da 9 restoranı olduğunu davalının aynı alanda iş yapan müvekkilini tanıyıp bilmeden böyle bir markayı almış olmalarının mümkün olmadığını dolayısıyla marka tescilinin kötü niyetli olduğunu, bu tescilin mevzuata aykırı olduğunu, ayrıca nice alanlarının aynı olması nedeniyle müvekkilinin 13 yıllık markası ile karıştırılabilecek olması ve bu durumun müvekkilinin tanındığından faydalanmasına sebep olacağı veya olumsuz uygulamalar sebebiyle müvekkilinin zararına sebep olabileceği, bu durumların da haksız rekabet teşkil edeceğini belirtmiş “… box” markasının hükümsüzlüğüne ve sicil kayıtlarından silinmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 05/11/1997 tarihinde İstanbul’da kurulduğunu, bu tarihten itibaren, restoran ve yiyecek içecek hizmetleri meslek grubunda tabldot yiyecek üretimi, özel gün ve organizasyonlara her türlü soğuk ve sıcak yiyecek ve içecek hazır gıda ürünlerinin yapımı, alımı satımı, pazarlanması, toptan perakende ticareti işiyle iştigal ettiğini ve büyük kurumsal firmalara hizmet verdiğini, “L… markasının 26/09/2011 tarihinde 29, 30 ve 43 sınıflarında müvekkili adına tescil edildiğini, karıştırılma ihtimalinin varlığını hitap edilen tüketici kitlesi, malın cinsi, niteliği, fiyatı, vb. unsurlar dikkate alınarak değerlendirmesi gerektiğini, davacının tüketici kitlesinin bireysel müşteriler olduğunu, müvekkilinin ise tabldot yemek hizmeti alan büyük kurumsal firmalar olduğu, dolayısıyla kendilerinin sağladığı hizmeti alan kişilerin uzun araştırma neticesinde kendileriyle sözleşme imzalayacaklarının aşikar olduğunu, tarafların hizmet verdiği tüketici kitlesinin aynı olmayıp söz konusu kitleler açısından markaların ve hizmetlerin karıştırılma ihtimalinin olmadığını, ayrıca markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığını, renklerin ve şekillerin farklı olduğunu, markasının ya da benzerinin başkası tarafından kullanıldığını bildiği halde kesintisiz 5 yıl sessiz kalan kişinin marka hükümsüzlüğünü talep edemeyeceğini, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, dolayısıyla davacının markasının bu ayrıcalıklardan yararlanamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; ”Toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporu kapsamında, davalı adına TP nezdinde 2011/75916 numarası ile tescil ettirilen “…x” markasının davacı adına 2003/24833 numarası ile tescilli “… markasıyla iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğu, markaların benzerlik düzeyleri ile tescilli oldukları ve kullanılmakta oldukları mal ve hizmet grupları nazara alındığında, davalıya ait “L… hükümsüzlük şartlarının bulunduğu, davalının hali hazırda tescilli markası bulunması ve bu markanın halihazırda hükümsüz kılınmamış olması nedeniyle davacı markasına tecavüzden söz edilemeyeceği kanaatine varılmış ve Davacı …Ltd. Şti tarafından Davalı ….Ltd.Şti aleyhine açılan davanın kısmen kabulu ile; Davalının TPE nezdinde 10/01/2013 tescil tarihli .. tescil nolu “… Şekil” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Davalının tescilli markasını kullanması nedeniyle marka hakkına tecavüz taleplerine ilişkin davanın reddine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının, davalıya ait markanın tecavüzünün tespiti ile markanın hükümsüzlüğü talebinde bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından davanın kısmen kabulü ile, hükümsüzlük talebinin kabulüne, marka hakkına tecavüz taleplerinin reddine karar verildiğini, taraflarınca marka hükümsüzlüğüne ilişkin kararın istinaf edilmediğini ancak söz konusu kararda kısmen kabul olduğundan taraflarına vekalet ücreti tahakkuk etmesi gerekirken, mahkemece bu husus atlanarak hüküm tesis edildiğini, kararı, davalı vekalet ücreti yönünden istinaf ettiklerini, davalı tarafa vekalet ücreti tesisine karar verilmesini talep etmişlerdir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi ile hükümsüzlüğü ve terkini istemine ilişkindir.Davacı taraf, her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep etmiştir. Davacının davalıya karşı ileri sürebileceği farklı istemlerini tek bir davada isteyebilmesi mümkün olup, bu duruma objektif dava birleşmesi denilmektedir. Öte yandan, davaya fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılmıştır. AAÜT’nde Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince veya bu sıfatla bakılan davalarda hükmedilecek vekalet ücreti genel mahkemelerden ayrı olarak düzenlenmiştir. Tecavüz istemleri yönünden vekalet ücretine ve ayrıca hükümsüzlük istemi yönünden vekalet ücretine hükmedilmesinde yasaya aykırılık yoktur. Mahkemece, markaya tecavüze ilişkin red edilen istem yönünden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, red edilen tecavüzün tespiti yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olup davalı istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b/2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalı vekilinin açıklanan sebeple istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/09/2017 gün ve 2016/196 E., 2017/185 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3- Davacı Şef Gıda…Ltd. Şti tarafından Davalı ….Ltd.Şti aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalının TPE nezdinde 10/01/2013 tescil tarihli 2011/75916 tescil nolu “…+ Şekil” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
4- Davalının tescilli markasını kullanması sebebiyle marka hakkına tecavüz taleplerine ilişkin davanın REDDİNE,
5- İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama giderlerine ilişkin
5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 30,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,
5/b- Davacı tarafından yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 191,35 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.691,35 TL ve 58,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.749,75 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5/c- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;
6/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
6/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 18,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 103,70 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/04/2021