Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/311 E. 2021/689 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/311
KARAR NO : 2021/689
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/05/2017
NUMARASI: 2016/327 E. 2017/555 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Taraflar arasında Franchise sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme gereğince davalının elde ettiği cironun bir kısmının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, bir kısım ödemelerin yapılmadığından icra takibine başlandığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; İcra takibinin yetkisiz dairede başlatıldığını, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, temerrüdün oluşmadığını, faiz talebinin haksız olduğunu, icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.İlk Derece Mahkemesince; ”Taraflar arasında Franchise sözleşmesi bulunduğu, uyuşmazlığın davalının elde ettiği cirodan sözleşme gereğince davacıya ödemekle yükümlü olduğu tutar ve bu tutarın davacıya ödenip ödenmediği konularında olduğu,Tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonunda, her iki tarafın ticari kayıt ve belgelerinin sahibi lehine delil olma özelliğinin bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacının 52.598,81.TL alacaklı olduğu, alacağın davalı şirket defterlerinde de kayıtlı olduğu, taleple bağlı kalınarak, davanın kısmen kabulüyle, İstanbul ….İcra dairesinin … sayılı takibine, davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptaliyle, takibin 20.954,08TL asıl alacak, 3.346,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.300,46TL üzerinden devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takip tarihinden itibaren aylık %10 temerrüt faizi yürütülmesine ve davalı likit nitelikteki alacak yönünden haksız itirazda bulunduğundan 4860,09 TL icra inkar tazminatına” hükmedilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1-Dava konusu icra takibinin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, sözleşmede yer alan yetki şartının HMK’nu madde 17 ve 18’ deki şartları ihtiva etmediğinden, geçersiz olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından gözetilmediğini, icra takibinin HMK mad. 6’ya göre borçlu müvekkili şirketin icra takibinin açıldığı tarihteki yerleşim yeri “Ataşehir/ İstanbul” olması sebebiyle dava ve icra takibinde genel yetkili İstanbul Anadolu İcra Daireleri ve Mahkemeleri olduğunun, gözardı edilmesinin hukuka aykırı olduğunu,2-Davacının franchise bedeline ilişkin faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının tebliğ edildiğine dair herhangi bir belge sunamadığını, faturalar tebliğ edilmediğinden taraflar arasındaki sözleşmeye göre müvekkilinin ödeme yükümlülüğü doğmamasına rağmen, müvekkili şirket tarafından bahsi geçen franchise bedelinin zamanında ve eksiksiz olarak davacıya ödendiğini,Taraflar arasında görülen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/478 E. sayılı dosyasında davacı vekilinin, dava dilekçesinin 3. sayfasında 4 numaralı başlıkta “tüm franchise bedellerinin ödendiğini sadece Mart ayına ilişkin franchise bedelinin ödenmediğini” ifade ettiğini, davaya konu franchise bedelinin Aralık ve Ocak ayına ilişkin olup dava konusu franchise bedelinin ödendiğinin davacı vekilinin beyanı ile de sabit olduğunu,3-Müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, temerrüte düşürülmeden faiz istenemeyeceğinden, %10 temerrüt faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, faturaların müvekkili şirkete tebliğ edildiği kabul edilse bile, faturaların tebliğinin temerrüt ihtarı yerine geçmeyeceğinden, işletilen faizin usul ve yasaya aykırı olduğunu,4- Sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının TBK madde 88/2 ve 120/2’ye açıkça aykırı ve faize ilişkin bu hükümlerin tacirler bakımından da emredici olduğundan kesin hükümsüz olduğunu, uygulanmasının mümkün olmadığını,5-Taraflar arasında dava konusu alacak yönünden uyuşmazlık bulunduğundan ve yargılama yapılması gerektiğinden davacının icra-inkar tazminatı talebinin kabulünün hukuka aykırı olduğunu, izah edilen ve re’sen Mahkemece gözetilecek nedenlerle; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/327 Esas 2017/555 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde;1-Davalının, dava konusu icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığı iddiasının, taraflar arasındaki 09.05.2011 tarihli Franchise sözleşmesinin 23. maddesinde, İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılınması, sözleşmedeki yetki şartının geçerli olması sebebiyle hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,2- Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, söz konusu franchise bedellerinin ödeme gününün kararlaştırıldığını, TTK. 1530/2 : ‘Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki aracılığıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer’ hükmü gereğince davalının kanun gereği ve sözleşme uyarınca temerrüde düştüğü sabit olduğundan, temerrüt bulunmadığı iddialarının reddi gerektiğini,3-Davalının, icra takibine konu bedelin ödendiğine ilişkin ödeme belgelerini mahkemeye sun(a)madığını, alınan bilirkişi raporunda da müvekkilinin davalı şirketten alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle istinaf talebinin reddine karar verilmesini,4- Taraflar arasındaki İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davanın bu davadan sonra açıldığını, 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ndeki beyanların bu davaya konu olan faturaları kapsamadığını, beyan ile ilk ödemelerin düzenli olarak yapıldığının anlatıldığını,5-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/6-2249 E, 2015/1362 sayılı kararında, 6102 Sayılı T.T.K.’nun 8. ve 9. Md. Ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olup Ticari işlerde bu hükümlerin uygulanması gerektiği – 6098 Sayılı T.B.K.’nun 88. ve 120. Md. hükümlerinin ticari işlerde uygulanmayacağını hüküm altına aldığından, sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının kanuna uygun olup, genel – özel kanun ayrımı nedeniyle TBK hükümlerinin uygulanamayacağını,6-Davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının kötü niyetli ve süreci uzatma amaçlı olduğunu, yapılan bilirkişi incelemesinde icra takibi ile talep edilen alacağın davalı defterlerinde göründüğünü, bu nedenle yerel mahkemenin icra inkar tazminatına hükmetmesi yasaya ve kanuna uygun olduğunu,Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile; İcra takibinde 5.558,12 TL işlemiş faiz talep edildiğini, bilirkişi raporunda işlemiş faizin 3.346,38 TL olarak hesaplandığını, faturalar incelendiğinde müvekkilinin franchise alacaklarının tarihlerinin 2015 Aralık ve 2016 Ocak aylarına ait olduğunu, davalının franchise bedellerini kesin vadesinde ödemediğini ve temerrüde düştüğünü, bilirkişi raporu ile icra takibinde faiz yönünden oluşan miktar farklılığının bu durumdan kaynaklandığını, söz konusu icra takibinde faizin doğru hesaplandığını, faiz yönünden rapora itirazlarının mahkemece değerlendirmeye alınmadığını, mahkemenin faiz yönünden davanın kısmen reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, katılma yolu ile istinaf taleplerinin kabulüne, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/327 Esas 2017/555 Karar ve 08.05.2017 tarihli kararının faiz yönünden kaldırılmasına, davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafça İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyası ile; 09/03/2016 tarihinde, 10.528,23 TL (05/12/2015 Franchise bedeli ) + 10.425,85 TL( 05/01/2016 Franchise bedeli) ve işlemiş faizleri ki toplam 26.512,20 TL için takip başlatıldığı, 7 günlük süresi içinde kalan 15/03/2016 tarihinde borçlunun itirazı ile takibin durduğu, itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.Taraflar arasında 09/05/2011 tarihinde, 15/04/2011-15/04/2016 tarihleri arsında geçerli olmak üzere 5 yıl süreli Franchise sözleşmesi düzenlendiği, 5. madde ile sona erme tarihinden itibaren 3 ay önce yazılı olarak feshedilmediği taktirde aynı şartlarla yenileneceğinin, 6/b. madde ile ilk yıl bedel ödenmeyeceği, 2012 yılından itibaren ilk 6 ay, her ay için KDV’den arındırılmış ciro bedeli üzerinden % 4+KDV ciro primi, 6 aydan sonra %5+KDV ciro priminin takip eden ayın ilk 5 günü içerisinde Franchisor’un düzenleyeceği fatura karşılığında … Ataşehir şubesindeki hesabına ödeneceği, Franchisor’un geciken her ödeme için aylık %10 gecikme faizi tahakkuk ettireceği, 23. maddesinde, sözleşmeden doğabilecek uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı sözleşmenin incelenmesinden anlaşılmıştır.Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile; Davacı ve davalı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olması sebebiyle taraflar lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacı defterlerine göre 09/03/2016 tarihi itibariyle davalı taraftan 52.698,81 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde de aynı miktar borç göründüğü, davacı tarafın takibe konu ettiği 05/01/2016 tarih ve … numaralı faturanın 10.528,23 TL ve 04/02/2016 tarih ve … numaralı faturanın 10.425,85 TL olarak davacı ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, toplam borç miktarının 20.954,08 TL olduğu, sözleşmenin 6/b maddesi ve TBK 117. maddesi uyarınca takip tarihine kadar işlemiş faizin 3.346,38 TL olduğu tespit edilmiştir.Davalı vekilinin istinaf sebepleri yönünden; 1-HMK 17.maddesinde; “tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemede açılır”, 18. maddesinde; “tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır” düzenlemesi mevcuttur. Taraflar arasındaki 09/05/2011 tarihli sözleşmenin 23. maddesinde, “taraflar arasında bu sözleşmeden doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğu” kararlaştırılmıştır.6100 Sayılı HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi yapılabilmesinin şartları; tarafların tacir yada kamu kurumu olması, yazılı olarak yapılması, yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması, davanın türü itibariyle üzerinde tasarruf edilebilir olması, kamu düzenine ilişkin yetki kuralının bulunmamasıdır. Sözleşmenin tarafları tacir olup, franchise sözleşmeleri için kamu düzenine ilişkin yetki kuralının bulunmadığı ve üzerinde tasarruf edilebilecek hak olduğu, hukuki ilişki franchise sözleşmesinden doğan alacak olduğundan belirli ve belirlenebilir olma koşulunun gerçekleştiği tespit edilmiştir.Taraflar arasındaki 09/05/2011 tarihli sözleşmenin 23. maddesinde, “taraflar arasında bu sözleşmeden doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğu” kararlaştırılmak suretiyle HMK 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi yapıldığından, takip sözleşmede belirtilen icra dairesinde başlatıldığından mahkemenin; icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine yapılan itirazın reddine dair kararında isabetsizlik olmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Dosyada mevcut bilirkişi raporundan; takibe konu 20.954,08 TL alacağın, davalı tarafın usulüne uygun tutulmuş ve lehine delil niteliği bulunan ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olması davalı tarafa tebliğ edilmiş olduğuna karine teşkil ettiğinden, davalı vekilinin faturaların tebliğ edilmediğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiştir.TBK 117. maddesinde; “muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmişse, bu günün geçmesiyle;….. borçlu temerrüte düşmüş olur.” hükmü mevcuttur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinde; ” her aya ilişkin franchise bedelini, takip eden ayın ilk 5 günü içerisinde Franchisor’un düzenleyeceği fatura karşılığında Franchisor’un Ataşehir … Şubesi’ndeki hesabına ödemeyi taahhüt etmiştir” düzenlemesi mevcuttur. Sözleşmenin 6. maddesindeki düzenleme TBK 117.maddesindeki “borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş” olması kapsamında olduğundan, davalının her aya ait Franchise bedelini takip eden ayın 5. günü mesai saati bitine kadar ödeme yükümlülüğü olup, ihtara gerek olmaksızın muaccel olacağı gibi, ödemediği taktirde 6. günden itibaren TBK 117. madde uyarınca temerrüt gerçekleştiğinden, davalı vekilinin ödeme yükümlülüğü doğmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından, reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı tarafça; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/478 E. sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesinin 3. sayfa 4 numaralı başlıkta “tüm franchise bedellerinin ödendiği sadece Mart ayına ilişkin franchise bedelinin ödenmediği” yönündeki davacı beyanı ile dava konusu franchise bedelinin ödendiğinin sabit olduğu iddia edilmiş ise de; bir iddiadan yarar sağlayan iddiasını kanıtlamakla yükümlü olup, 2016/478 E. sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesi örneği dosyaya sunularak iddia kanıtlanmadığı gibi, davacı vekili istinafa cevap dilekçisinde, 2016/478 E. sayılı davanın bu davadan sonra açıldığını, beyanlarının bu dosyayı kapsamadığını, ilk ödemelerin düzenli olarak yapıldığını anlatmak için önceki aylarla ilgili beyanda bulunduklarını bildirdiğinden, aksi davalı tarafça kanıtlanmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.3-Faturaların borçlu şirkete tebliğ edildiği kabul edilse bile, fatura tebliği temerrüt ihtarı yerine geçmeyeceğinden borçlunun temerrüde düşürülmediği, temerrüte düşürülmeden faiz istenemeyeceği, işletilen faizin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/05/2019 tarih ve 2017/19-1650 Esas- 2019/507 Karar sayılı kararı ve TBK 117/2 maddesindeki;” borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmişse bu günün geçmesi ile borçlu temerrüte düşmüş olur” ve TBK 125/1. maddesindeki; “temerrüte düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.” düzenlemeleri birlikte değerlendirildiğinde;Taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin 6/b. maddesi ile; ilk yıl bedel ödenmeyeceği, 2012 yılından itibaren ilk 6 ay, her ay için KDV’den arındırılmış ciro bedeli üzerinden % 4+KDV ciro primi, 6 aydan sonra %5+KDV ciro priminin takip eden ayın ilk 5 günü içerisinde Franchisor’un düzenleyeceği fatura karşılığında Franchisor’un … Ataşehir şubesindeki hesabına ödenmesi, kararlaştırıldığından, maddenin düzenleniş şekli nazara alındığında; ciro priminin her ay ödeneceği, Franchisor’un takip eden ayın ilk 5 günü içinde düzenleyeceği fatura karşılığında Franchisor’un … Ataşehir şubesindeki hesabına ödemenin yapılacağı açıkça belirtildiğinden, ödeme tarihinin son günü, takip eden ayın 5. günü akşamıdır ve TBK 117. maddesinde belirtilen borcun ifa edileceği günün, birlikte belirlenmiş olması hali söz konusu olduğundan, takibe konu alacaklar yönünden ayrıca temerrüt ihtarı gönderilmesine gerek olmadan davalı tarafın temerrütü gerçekleşeceğinden, istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddi gerekmiştir.4-6098 Sayılı TBK’nın “Faiz” başlıklı 88. maddesi; “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmüne haizdir.Aynı Kanun’un “Temerrüt Faizi” başlıklı 120. maddesi ise; “…Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur” düzenlemesini içermektedir.Söz konusu bu maddeler genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan faize ilişkin hükümlerdir. Taraflar arasındaki sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’da ticari işlere ilişkin düzenlemelerin bulunduğu 8/1. maddesinde; ticari işlerde faiz miktarının serbestçe tayin olunabilir, 9/1. maddesinde; ticari işlerde faiz miktarı hakkında Borçlar Kanunu’nun72. maddesi caridir. Şu kadar ki faizin işlemeye başladığı tarihte ödeme yerinde benzer muameleler için daha yüksek bir faiz ödenmekte ise bu faiz miktarı esas tutulur. 8.madde hükmü mahfuzdur, ticari işlerde temerrüt faizi yıllık yüzde ondur. 10. maddesinde; aksine mukavele yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren başlar hükümleri mevcuttur. 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesinde; ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği, 9/1. maddesinde; ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup bu maddede gönderme yapılan ilgili mevzuat 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’dur. 3095 sayılı Kanunun 1/1. maddesinde, BK ve TTK’na göre faiz ödenmesi gereken hâllerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse faiz oranının yıllık % 12 olacağı düzenlenmiştir. Bakanlar Kurulu, Kanun’un ½. maddesinden aldığı yetkiye dayanarak 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde kanuni faiz oranını % 9’a indirmiştir. Türk Ticaret Kanunu ve 3095 Sayılı Kanun’da ticari işlerde akdi faizi sınırlayacak bir hüküm bulunmamaktadır. 6102 Sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddelerinin gerekçesinde; ticarî işlerde faiz oranının serbestçe tayin olunacağı hususunun TTK’nda temel bir ilke olarak yer alması gerektiği, ticarî işlerde temel bir kanun olarak TTK’nun konunun düzenlenmesi gereken yer olduğu, ayrıca bir kanunun sadece kendi kapsamındaki konuları düzenlemesi, bunlara ilişkin hüküm koyması gerektiği, bu sebeple hükmün mülga 6762 sayılı TTK’da olduğu gibi ticarî işlere özgülendiği, 6762 sayılı TTK’da kullanılan “tayin olunabilir” ibaresinin ilke ile bağdaşmayan gereksiz bir esnekliğe yer verdiği, ilkenin tam olarak öngörülebilmesi için kesin bir ifade kullanılması gerektiği, bu sebeple ibarenin “belirlenir” şeklinde düzeltildiği vurgulanmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükmüne aynı maddenin 3. fıkrasında tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı tutulacağına ilişkin bir istisna getirilmiş ise de başkaca bir istisna bulunmamaktadır. Aynı Kanunun 9. maddesinde, ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hükümde sözü edilen ilgili mevzuatın 3095 Sayılı Kanun hükümleri olduğunun, akdi faiz oranı yönünden bir sınırlama getirmediğinin ve 6102 sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddelerinin ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olup ticari işlerde bu hükümlerin uygulanması gerektiğinin, başka bir anlatımla 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağının kabulü gerekir.” şeklindeki kararı ve bu kararı destekleyen aynı nitelikteki kararlarında açıkça belirttiği üzere ticari işlerde TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümleri uygulanmayacağından, taraflar tacir ve dava konusu sözleşme ticari işletmelerine ilişkin olduğundan, davalı vekilinin TBK madde 88/2 ve 120/2 hükümlerinin tacirler bakımından da emredici nitelikte olduğu, sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının TBK madde 88/2 ve 120/2’ye açıkça aykırı olduğu, yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.5-Davalı vekili; taraflar arasında dava konusu alacak yönünden uyuşmazlık bulunduğundan ve yargılama yapılması gerektiğinden, icra-inkar tazminatının kabulünün hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.Dosyada mevcut bilirkişi raporundan; takibe konu 20.954,08 TL alacağın davalı tarafın usulüne uygun tutulmuş ve lehine delil niteliği bulunan ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olması davalı tarafa tebliğ edilmiş olduğuna karine teşkil ettiğinden, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, tebliğ edilmiş fatura alacağı likit alacak niteliğindedir. İtirazın iptali davasında, itiraz haksız bulunarak iptal edilip takibin devamına karar verildiği taktirde, alacak likit ise İİK 67 maddesi uyarınca itiraz ile alacaklının alacağına geç ulaşmasına sebebiyet veren borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğinden, mahkemece davalı defterlerinde kayıtlı faturalardan doğan alacakları likit kabul edilerek inkar tazminatına hükmetmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.Davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf sebebi; müvekkilinin franchise alacaklarının 2015 Aralık ve 2016 Ocak aylarına ait olduğunu, davalının franchise bedellerini kesin vadesinde ödemediğini ve temerrüde düştüğünü, icra takibinde 5.558,12 TL işlemiş faiz istendiğini, bilirkişi raporunda 3.346,38 TL olarak hesaplandığını, faize itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, faiz yönünden kısmen ret kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkindir.TBK 117. maddesinde; “muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmişse, bu günün geçmesiyle;….. borçlu temerrüte düşmüş olur.” hükmü mevcuttur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. Maddesinde; takip eden ayın ilk 5 günü içerisinde Franchisor’un düzenleyeceği fatura karşılığında Franchisor’un Ataşehir … Şubesi’ndeki hesabına ödemeyi taahhüt etmiştir. Sözleşmenin 6. maddesindeki düzenleme TBK 117.maddesindeki “borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş” olma kapsamında olduğundan, davalının her aya ait Franchise bedelini takip eden ayın 5. günü mesai saati bitimine kadar ödeme yükümlülüğü olup, ödemediği taktirde 6. günden itibaren TBK 117. madde uyarınca temerrüt gerçekleştiğinden, bilirkişi tarafından bu esaslar doğrultusunda faiz hesabı yapıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2017 tarih ve 2016/327 E. 2017/555 K. Sayılı kararına karşı davalı ve davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.659,96 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 414,99 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.244,97 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/06/2021