Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/308 E. 2021/207 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/308
KARAR NO: 2021/207
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/04/2017
NUMARASI: 2016/314 E. 2017/289 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Muris …’ in genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcu nedeniyle mirasçıları olan davacılar aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, icra takibine konu alacağın zamanaşımına uğradığını, kredi sözleşmesinde tarih ve kefil olunan miktar belli olmadığından gerek sözleşme gerekse şahsi kefaletin geçerli olmadığını, kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürülükte olan 813 Sayılı BK hükümleri gerekse TBK hükümleri uyarınca, kefilin kefil olduğu miktarın kefalet sözleşmesinde açıkça belirtilmesinin zorunlu olduğunu, bu emredici hükme aykırı davranılması halinde kefalet sözleşmesi hükümsüz olup geçerli bir kefaletin varlığından söz edilemeyeceğini, kredi sözleşmesine dayalı hesap kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmediğinden müvekkilleri yönünden işlemiş faizin oluşmadığını, ayrıca takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranının % 95 olarak talep edilmesinin yasaya aykırı olduğunu, GKS’de yer alan imzanın muris …’a ait olmadığını düşündüklerini, imzaya itiraz ettiklerini, takip dayanağı GKS’de borçlu görünen şirket hisseleri 20 yıl önce devredildiğinden bu nedenle müvekkillerinin borçlu bulunmadığını beyanla, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasında başlatılan takiple ilgili müvekkilleri … ve …’in davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu alacağın zaman aşımına uğramadığını, müvekkili Banka TMSF’ye devredildiğinden alacakların 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereği 20 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, davacılar vekilinin ihtarnamelerin tebliğ edilmediğine ilişkin iddialarının mesnetsiz olduğunu, müteveffa ..’e Beşiktaş …Noterliğinden 07.05.2004 tarih, … yevmiye no’lu ihtarnamesi keşide edilmiş olup, davacı mirasçılar tarafından keşide edilen istanbul …Noterliğinin 17.05.2004 tarih … yevmiye no’lu cevabi ihtarname ile müşterek borçlu müteselil kefil …’in vefat ettiğinin bildirildiğini, bunun üzerine müvekkili Banka tarafından davacı mirasçılara Beşiktaş …Noterliğinin 11.06.2004 tarih … yevmiye no’lu ihtarnamesi keşide edilerek mirasçı sıfatıyla borçtan sorumlu oldukları belirtilerek, kredi hesaplarının kat edildiği belirtilerek, tazmin edilen mektup bedelinin, bunların faiz ve feri haklarının ödenmesi, teminat mektubunun iadesi veya mektup bedelinin deposunun ihtar edildiğini, müteveffa …’in dava dışı borçlu şirketteki hisselerini devretmesinin müteselsil kefil sıfatını ortadan kaldırmadığını, GKS’nin tüm unsurlarının tam ve eksiksiz olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini ve davacılar aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd.Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmesi aktedildiği, müteveffa …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sözleşmenin her sayfasında olmak üzere kefalet imzasının bulunduğu, davalı borçlunun Genel Kredi Sözleşmesinde 400.000,00 TL kefalet imzası olduğu, davalı borçluların kefalet iradelerinin mevcut olduğunun ve kefalet limiti bulunduğunun kabulü gerektiği, müteveffa …’in şirket ortaklığındaki hissesini devrederek ayrılmasının kefalet ilişkisini sonlandırmadığı, süresiz olarak imzaladığı Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında açılan tüm kredilerden kefalet limitı dahilinde sorumlu olduğu, Bankacılık Kanunun 141. maddesi hükmüne göre bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğu, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 03.03.1997 tarihinde, icra takibinin de 27.06.2013 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında, zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalı Banka tarafından sunulan ekstrelerin incelenmesi neticesinde dava dışı asıl borçlu … Ltd.Şti. lehine davalı bankadan verilmiş olan teminat mektuplarının tazmin olması ve iade olmayan TMK nedeniyle 06.05.2014 tarihi itibariyle 8.940.983.899,- TL tutarında borçlu olduğu, davacıların da mütevaffa …’in müteselsil kefil olarak süresiz olarak aktedilen Genel Kredi sözleşmesinde 400,00 TL üzerinden kefalet limiti bulunduğundan doğan borcun bu tutardaki anapara borcu ile faiz ve ferilerinden sorumlu olduğu, sözleşmenin 44. Maddesi ve devamı hükümleri gereği kredinin kullandırıldığı tarih ile temerrüt tarihi arasındaki süre içinde bankaca TL’sı kredilere uygulanan en yüksek kredi faizi oranına 40 puan ilave edilmek suretiyle belirlenen oranda temerrüt faizi istenebileceği, buna göre davacı bankanın tazmin olan teminat mektupları ve bunların komisyon alacağı için % 55 oranındaki akdi faiz oranına 40 puan ilavesiyle (55+40)= % 95 oranında temerrüt faiz oranı talebinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine, davalı bankanın koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkeme kararında kefalet sözleşmesinin kuruluşundaki unsurların gerçekleştiğinin kabulüyle hüküm kurulduğunu, oysa aşamalardaki dilekçelerinde ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, kurulan kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin sunulan delillerin dikkate alınmadığını, Genel kredi sözleşmesinde müşteri şirketin adı, ünvanı ve adres bilgisinin yer almadığını, Şirket ana sözleşmesinde kaşe üzerine çift imza ile temsil edileceği kaydı yer almasına rağmen kaşe kullanılmadan imzanın atıldığını, Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı 03/03/1997 tarihinde …’in tescil ve ilan edilmediğini, şirketin tüzel kişilik kazanamadığını, şirket tüzel kişilik kazanmadan şirket adına muamelede bulunulamayacağını, Borçlu … mirasçıları … ve …’e yapılan tebligatların ulaşmadığını ve bu nedenle borcun varlığı kabul edilse dahi faiz işletilmeyeceğini, Mahkemece ek rapor alınmadan, bilirkişi raporuna itirazlar değerlendirilmeden karar verildiğini, Hesap kat ihtarının gerek asıl borçluya ve gerekse mirasçı davacılara usûlsüz olarak tebliğ edildiğini, … adına yapılan tebligat işleminin yarıda bırakıldığını beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, dava dışı şirketin asıl borçlusu olduğu genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olan muris …’in mirasçıları aleyhine başlatılan icra takibi kapsamında davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası incelendiğinde, alacaklının … Bankası A.Ş, borçluların bir kısım gerçek şahıslar yanında müteselsil kefil … mirasçıları olduğu, … mirasçıları aleyhine 400,00 TL asıl alacak, 3.503,17 TL işlemiş faiz ve 175,16 TL BSMV olmak üzere 4.078,33 TL üzerinden icra takibi başlatıldığı görülmüştür. 1- Sözleşme tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesinde kefaletin geçerliliği yazılı olmasına ve kefilin sorumlu olduğu miktarın belirtilmiş olması koşullarına bağlanmıştır. Bu kapsamda davaya konu Genel Kredi Sözleşmesi incelendiğinde, asıl borçlu şirket ünvanının sözleşmede bulunduğu, ancak her ne kadar kefalet limiti belirtilmemiş olsa da, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile sabit olduğu üzere, kefilin sorumluluğunun kredi limiti kadar olduğu, faiz ve masraflar hariç olamak üzere müteselsil kefil … mirasçıları olan davacılardan talep edilen miktarın kredi tutarını aşmadığı, bu nedenle davacı vekilinin sözleşmenin geçerli olmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. 2- Dosyaya sunulan şirket ana sözleşmesine göre, asıl borçlu şirket olan …. Ticaret Limited Şirketinin hem ortağı hem de müşterek imza ile temsile yetkili müdürleri olan … ve …’in, davaya konu Genel Kredi Sözleşmesi altında çift imzasının bulunduğu, şirket adına borçlanma iradesinin bu suretle ortaya konulduğu, şirket kaşesi bulunmamasının sözleşmenin geçerliliğine etki edecek bir unsur olarak görülmemesi gerektiği, bu hususta gerek şirket ve gerekse şirketi temsile yetkili kişilerce başlatılmış dosyaya yansıyan bir niza bulunmadığı, bu nedenle davacı vekilinin sözleşmenin geçerli olmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. 3- Her ne kadar davacı tarafça, Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı 03.03.1997 tarihinde …’in tescil ve ilan edilmediği ileri sürülmüş ise de, sözleşmede tarih bulunmadığı, ancak dosyaya mübrez şirket ana sözleşmesinin 03.03.1997 tarihinde noterlikçe tasdik edildiği, diğer yandan gerek sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 14/2 maddesine ve gerekse 6102 sayılı TTK’nun 12/3 maddesine göre, bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimsenin, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olması gerektiği, şirket ana sözleşmesine göre ortak olan temsile yetkili müdürlerin Genel Kredi Sözleşmesini borçlanma iradesi ile şirket adına imzaladığı, dolayısıyla kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte şirketin tüzel kişiliği bulunmadığına yönelik davacı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. 4- Hesap kat ihtarlarının usûlüne uygun tebliğ edilmediğine yönelik istinaf sebeplerine gelince; Alacaklı banka tarafından hesabın 06.05.2004 tarihinde kat edildiği görülmüştür. Davacı … adına yapılan hesap kat ihtarı tebliğinin, 7201 sayılı TK’nun 21/2.maddesine göre 22.06.2004 tarihinde usûlünce tebliğ edildiği, ihtarnamede belirlenen 2 günün geçmesiyle davacının temerrüde düştüğü, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Ancak davacı … adına yapılan tebligatın 15.06.2004 tarihinde adreste ismen tanınmaması nedeniyle iade edildiği, bu aşamadan sonra muhatabına başkaca usûlüne uygun tebligat yapıldığına dair dosyaya yansıyan bir bilgi ve belge bulunmadığı, dolayısıyla davacı …’in temerrüde düştüğünün kabul edilemeyeceği, adı geçen davacı yönünden icra takip tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiği anlaşılmıştır. Oysa ki, hesap bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan raporda her iki davacının da temerrüde düştüğünün kabulü ile hesaplama yapılmış, buna göre işlemiş faiz hesaplanmıştır. Belirtilen bu yanlışlık hükmü kaldırmayı gerektirmediğinden, aşağıdaki şekilde düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurma yoluna gidilmiştir. Davacı … yönünden; Bankaca hesabın kat edildiği 06.05.2004 tarihinden kat ihtarnamesinin tebliğ edilip ihtarnamede belirlenen 2 günlük sürenin dolmasıyla birlikte temerrüdün gerçekleştiği 24.06.2004 tarihine kadar % 55 oranında kararlaştırılan sözleşmesel faizin, temerrüdün gerçekleştiği 24.06.2004 tarihinden takip tarihi olan 27.06.2013 tarihine kadar ise yine sözleşmede belirtildiği şekliyle; sözleşmesel faize 40 puan eklenmesiyle % 95 oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiği, kefalet limitinin 400,00 TL olduğu dikkate alındığında, % 5 oranında gider vergisi de dahil olmak üzere davacının sorumlu olduğu miktarın rapordaki gibi 4.078,33 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı … yönünden; Bankaca hesabın kat edildiği 06.05.2004 tarihinden, temerrüt tarihi olan 27.06.2013 takip tarihine kadar % 55 oranında kararlaştırılan sözleşmesel faizin uygulanması gerektiği, kefalet limitinin 400,00 TL olduğu dikkate alındığında, % 5 oranında gider vergisi de dahil olmak üzere davacının sorumlu olduğu miktarın 2.113,14 TL olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, takip miktarının 4.078,33 TL olması, davacı …’in borcun tamamından, davacı …’in ise, takip öncesi temerrüt koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle borcun 2.113,14 TL’lik kısmından sorumlu olduğu anlaşılmakla, bu kısmın borçtan mahsubu ile 1.965,19 TL yönünden davacı …’in borçlu olmadığı cihetle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 4 numaralı bentte belirtilen nedenlerle kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan sebeplerle, davacılar vekilinin istinaf sebebinin kısmen kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 4 numaralı bentte belirtilen sebeplerle KISMEN KABULÜNE, 2- 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İstanbul 13. Asilye Ticaret Mahkemesi’nin 21.04.2017 gün ve 2016/314 Esas, 2017/289 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, 3- Davacı … yönünden açılan menfi tespit davasının KISMEN KABULÜ ile 1.965,19 TL yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine, 4- Davacı … yönünden açılan menfi tespit davasının REDDİNE, 5- Davalı tarafın kötüniyet tazminatı taleplerinin koşulları bulunmadığından REDDİNE, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 6/b- Davacılar tarafından yapılan 69,65 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 1.400 TL bilirkişi ücreti, 163,50 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzeri toplam 1.662,35 TL yargılama giderinin davanın kabul red oranına göre hesaplanan 800,92 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, 6/c- Davalı tarafından yapılan 13,60 TL baro pulu bedelinin kabul red oranına göre hesaplanan 7,04 TL yargılama giderlerinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,6/d- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av, Asg. Üc, Trf.’nin 13. maddesine göre, 4.078,33 TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/e- Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av, Asg. Üc, Trf.’nin 13. maddesine göre 1.965,19 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle işbu davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacılar tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b- İstinaf yargılaması için davacılar tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 50,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 69,85 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacılara verilmesine, 7/c- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 7/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021