Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/304 E. 2021/409 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/304 Esas
KARAR NO: 2021/409
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2017/255 E. 2017/190 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin halen MESAM (Türkiye Musuki Eserleri Sahipleri Birliği) üyesi olduğunu, üretmiş olduğu eserlerin telif bedelinin kendi adına tahsili ve ödenmesinin yapılması için davalı birliğe yetki verdiğini, dava dışı …’ın, dava dışı TRT Genel Müdürlüğü ile bazı programların yapım ve yayını hususunda anlaşmaya varmış olup, bu anlaşma çerçevesinde müvekkilinin hak sahibi olduğu eserleri 08/05/2009 tarihinde yayına başlayan … kanalında kullanılmak üzere 2009 yılından itibaren teslim ettiğini, buna göre TRT ile yapılan anlaşmalar doğrultusunda 8 Mayıs 2009 tarihinde yayına başlayan … kanalında kullanılmak üzere 2009 ile 2014 yılları arasında çeşitli tarihlerde teslim edilen bir çok eser ve hak sahibinin müvekkili … olduğunu, bu eserlerin ilgili kanalda kullanılıyor olması nedeniyle telif bedeli müvekkiline ödenmek üzere davalı MESAM’a verildiğini, davalının telif bedellerinin dağıtımı öncesinde, ilgili kanalda kullanılan / yayınlanan eserlerin kullanım sürelerini sağlıklı olarak temin ve tespit etmediğini ve üyenin müvekkili …’nun verdiği yetkiye dayanarak kanaldan yapılan ödemeyi alıp, meşruiyeti tartışmalı olarak dağıttığını ve eksik ödeme yaptığını, bu vahim tablo nedeniyle ne yapacağını bilmeyen birçok üye gibi müvekkilinin de farklı tarihlerde farklı gerekçeler ile kendisine ödeme yapılmasını veya yapıldığını tahmin ettiği fazla ödeme var ise bunun alacağından mahsup edilmesini bildiren dilekçeler verdiğini, davalı tarafından müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin üyesi olduğu ve yaptığı aracılık hizmeti karşılığında hak ettiği telif bedelinin nerede ise yarısını vermeyi kabul ettiği davalı Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği ‘nin tutarsız ve kötü niyetli yaklaşımı nedeniyle mağdur olan müvekkil bu kere dava dışı TRT Genel Müdürlüğü’ne Beyoğlu … Noterliği ‘nin 20.08.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile müracaat ettiğini, müracaata rağmen dava tarihine kadar herhangi bir yanıt alınamadığını, bu hukuki aşamanın ardından mağdur olan ve hakkını aramak durumunda bırakılan eser / hak sahibi müvekkili hakkında karar vermek üzere toplanan Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği Haysiyet Kurulu tarafından 24/12/2014 tarih ve 825 sayılı kararı ile müvekkili hakkında 19/12/2014 tarihinde “üye disiplin yönergesinin 7 / c maddesi uyarınca HAK MAHRUMİYETİ, 5 / c-e-f maddeleri uyarınca UYARI ve 6 / b maddesi uyarınca KINAMA cezası verilmesine karar verildiğini, içeriği itibarıyla Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği Haysiyet Kurulu tarafından alınan bu kararın üye disiplin yönergesinin 11. ve 12. Maddesine açıkça aykırı olduğunu belirterek verilen kararın İhtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği Haysiyet Kurulu tarafından 24/12/2014 tarih ve 825 sayılı kararı ile müvekkil hakkında alınan “üye disiplin yönergesinin 7 / c maddesi uyarınca hak mahrumiyeti , 5 / c-e-f maddeleri uyarınca uyarı ve 6 / b maddesi uyarınca kınama cezalarının ayrı ayrı iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca kurulan, statüsü ve kuruluşu yasa tarafından belirlenen ve müzik eserleri alanında faaliyet gösteren bir meslek birliği olduğunu, görevli mahkemenin Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin özel hukuka tabi bir tüzel kişilik olduğunu, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Meslek Birliklerinin Kurulması” kenar başlıklı 42. Maddesinin 3. fıkrasında bu hususun hüküm altına alındığını, FSEK md. 42/3’e göre; “meslek birlikleri ve federasyonu Özel Hukuka tabi tüzel kişilerdir” denildiğini, bu nedenle davanın görevli mahkemede açılmadığını, davanın esası yönünden ise davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Gelir vergisi kanunu kapsamında gerekli değerlendirmeler raporda tespit edilmiş, buna göre; 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin telif bedelleri eser sahibinin bildirimi (cuesheet), yayın bilgileri ve dava dosyasındaki mevcut bilgilere göre davacıya eksik ödeme yapıldığının tespit edilemediğini, ayrıca % 47 oranındaki sekreterya hizmet bedeli kesintisinin, MESAM Dağıtım ve Dökümantasyon Yönergesi, MESAM Sosyal Kültürel Fon Yönergesi ile Gelir Vergisi Kanununa uygun yapıldığı ve davacının MESAM’a verdiği yetki belgesiyle bu kesintilerin yapılmasını kabul ettiği, davacının meslek birliğinden alacağı bulunmadığı belirlendiğinden davacının mali yönden kendisine eksik ödeme yapıldığı yönündeki iddianın temelinin bulunmadığı hususu sabit görülmüştür. Davacı ayrıca Davalı meslek birliği MESAM Haysiyet Kuıulu’nun 24.12.2014 tarih ve 825 sayılı kararı ile davacı hakkında uyarı, kınama ve hak mahrumiyeti yaptırımı içerikli disiplin cezalarının verildiğini ve bu cezaların iptali de talep etmektedir. Mesam meslek birliğince görevsizlik kararı veren mahkemeye hitaben düzenlenen davacı hakkındaki üye disiplin karar dosyası meslek birliği tüzüğü ve bilirkişi raporu kapsamında incelendiğinde, davacı ile ilgili kararın sonuç bölümünde “Kovuşturulan üye …’nun yapılan telif dağıtımlarından haksız kazanç elde ettiği, bizzat kendi dilekçeleri ile kendisi tarafından ikrar edildiği”, Kendisinin sunmuş olduğu dilekçeler üzerine Mesam Dağıtım Birimi tarafından yapılan çalışmalar neticesinde üyeye fazla ödeme yapıldığı”, üye …’nun eylemleri ile MESAM Üye Disiplin Yönergesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, usulsüz şikayet ve başvurularda bulunarak, Kurumu meşgul etmesi, yapmış olduğu yanlış bildirim ve vermiş olduğu çok sayıda dilekçeler ile kasten haksız kazanç elde etmesi sebebiyle ‘üyenin beyanı ya da Mesam Teknik Bilim Kurulu kararıyla sabit olmak şartıyla, sunduğu bildirimlerde kasten yanıltıcı beyanlarda bulunmak ve dolayısıyla bundan haksız kazanç elde ettiği’ eylemlerini gerçekleştirdiği görüşüne yer verildiğini, mesam yönetim kurulunu haksız kazanç ile itham etmesinin TCK da düzenlenen iftira suçu niteliğinde olduğunu, Üye Disiplin Yönergesi’nin 8. maddesi a ve d bendinde belirtilen ve 6.madde b bendinde belirtilen yaptırımlara uygun fiillerde bulunduğunun ifade edildiğini, meslek birliği tahakkukları ve sektörel uygulamalar kapsamında yapılan bilirkişi inceleme sonuçlarıyla davalı meslek birliğinin Üye Disiplin Yönergesi birlikte değerlendirildiğinde disiplin kararlarının meslek birliği iç mevzuatına uygun olduğu hususu bilirkişi kurulunca tespit edilmiştir. Bilirkişi kurulunca; “Davalı Meslek Birliği tarafından yapılan tahakkuk ve hesaplamalarda sektörel uygulama ve teammüllere uygun hareket edildiği, davacının MESAM’a verdiği yetki belgesi, sinematografik yapımlarda kullanılan eserler bildirim formları, yayın bilgisi, mahsuplaşma dilekçesi ile mahsuplaşmanın iptali dilekçesi, MESAM Dağıtım ve Dokumantasyon Yönergesi, MESAM Sosyal Kültürel Fon Yönergesi, Gelir Vergisi Kanunu ve yapılan belge incelemesi ve hesaplama teknikleri dikkate alındığında yapılan ödemelerin doğru hesaplandığı, sektörel ve mali inceleme sonuçlarıyla davalı Meslek Birliği MESAM’ın Üye Disiplin Yönergesi birlikte değerlendirildiğinde Meslek Birliği tarafından uygulanan disiplin kararlarının iç mevzuatına uygun bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı vekili rapora itiraz etmiş ve İstanbul 4.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/202 Esas sayılı dosyasının kesinleşmesinin beklenmesini, meslek birliklerince lisanslama yapılırken keyfi bir ktiter uygulandığını beyan etmişsede uyap sisteminde belirtilen dosya esas numarasının marka ihlali davası olduğu kaldi ki her davanın kendi içinde içerdiği talepler yönünden değerlendirileceği, başka mahkemeler de açılmış davaların beklenmesinin huzurdaki uyuşmazlık yönünden bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı itiraz sebepleri arasında lisanslamanın keyfiliği yönünde itirazda bulunarak bu yönde ek rapor alınmasına talep etmiş ancak sunulu rapor, gelir vergisi hükümleri, mali kayıtlar ile hali hazırdaki meslek birliği mevzuatına uygun olarak hazırlandığından, keza bilirkişilerce örnekseme yoluyla emsal telif ödemeleri de raporda incelendiğinden bu yöndeki itirazın reddine karar verilmesi gerekmiştir. 5846 Sayılı yasanın 42, 42/A, 42/B başlıklı meslek birliklerinin kurulması, yükümlülükleri ile tarife tespitine ilişkin esaslar ve denetimi ile ilgili maddelerin bulunduğu 4. Bölümde hükümete tanınan yetkiler başlıklı maddeler mevcuttur. 42. Madde de, eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahipleri ile 52. Madde kapsamında mali hakları kullanma yetkilerini devralanlarının üye olmaları halinde bu grubun ortak çıkarlarını korumak amacıyla ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere Kültür Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca da onaylanan tüzük ve tip statülere uygun olarak meslek birliklerinin kurulabileceği, üye olma niteliğini taşıyan gerçek veya tüzel kişilerin meslek birliği olarak faaliyet gösterebilmeleri için izin almak üzere Bakanlığa başvurmak zorunda oldukları, ancak izin aldıktan sonra kuruldukları alanda faaliyet gösterebilecekleri belirtilmiş ve meslek birliklerinin özel hukuka tabi tüzel kişiler olduğu da belirlendikten sonra faaliyeti ile ilgili düzenlemeler maddenin devamında ve 42/A maddesinde ayrıntılarıyla belirlendiği gibi, 42/B maddesinde ise, meslek birliklerinin idari ve mali açıdan Kültür Bakanlığına tabi olduğu, Bakanlığın meslek birliklerinin kanunda belirlenen görev ve yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği her zaman denetlenebileceği gibi, denetleme sonucunda raporun bir örneğinin Bakanlığa gönderileceği, denetimler sırasında görevlinin taleplerini yerine getirmenin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Öte yandan uygulamada MESAM , MSG, MÜYAP, MÜYORBİR gibi meslek birliklerinin ortak tahsilat ve lisanslama yaptıkları da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle üyelerin zaman zaman telif ücreti tahsilatı amacıyla farklı uygulamalar yaparak ortak kararlar aldıkları da gerek FSH hukuk gerek FSH ceza mahkemelerine sunulu beyan ve delillerden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla meslek birliklerinin tümüne yönelik olarak kimi üyelerin kendilerine az telif bedeli ödendiği yönündeki yakınmalarda bulunulması, lisanslamaya tabi kuruluşların ise ortak kurdukları birlikler aracılığı ile meslek birlikleri ile anlaşmaya varmak için farklı ödeme ve indirimler talep ettikleri, üyelerin ise başta meslek birliklerine verdikleri yetki belgeleri ile bu durumu baştan kabul ettikleri hususları bilinen bir gerçektir. Telif ücretinin üyelere az ödendiği yönündeki yakınmalar yargı önüne geldiğinde mahkeme sunulu deliller ile bağlıdır. Yoksa mahkeme sistemin içinde bulunduğu yani üyelerin ve meslek birliklerinin sorunlarını çözebilecek idari bir organ değildir. Bu açıdan davalının ileri sürdüğü tüm itirazların reddi gerekmiştir. Tüm dosya kapsamı, Denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu, taraf iddia ve savunmaları, MESAM tararından yapılan tahakkuk ve hesaplamalarda sektörel uygulama vc teamüllere uygun hareket edildiğinin tespit edilmiş olması, Gelir Vergisine ait mevzuat kapsamıda disiplin yönergesi ile birlikte değerlendirildiğinde MESAM Üye Disiplin Yönergesine uygun olarak tesis edilmiş, 19.12.2014 tarihli MESAM Haysiyet Kurulu Kararının meslek birliği disiplin yönetmeliğine uygun olarak tesis edildiği, davacının meslek birliğine bir çok dilekçe vererek yanıltıcı beyan ve belge sunduğu, meslek biriğinin yararını zedeleyen ifadelerde bulunarak (meslek birliğinin aciziyet içinde olduğunu, kendi ile çeliştiğini, denetimsiz ve kontrolsuz olduğunu dilekçelerinde bildirdiği) bu ifadelerin meslek birliğine üyeler nezdinde saygınlığını zedeler nitelikte bulunduğu dolayısıyla mesam disiplin yönergesinin 7/c, 5/c,e,f, 6.madde b bendi kapsamında davacıya verilen hak mahrumiyeti, uyarı ve kınama yaptırımının somut disiplin yönetmeliğine uygun olduğu, anlaşıldığından davanın esastan reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; FSEK’e dayanarak TRT Genel Müdürlüğü‘nden eserlerin yayınlandığı TV kanallarının tümü için paçal bedel olan ve “ üye menfaatleri ve haklarını “komisyon karşılığında tahsil eden davalı MESAM, sadece lisans bedelini kanaldan tahsili kısmı ile ilgilendiğini, asıl hak sahiplerinin ödemelerinin doğru ve gerçeğe uygun yapılabilmesi için hiçbir çaba göstermediğini, Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği Haysiyet Kurulu tarafından verilen karar Üye Disiplin Yönergesi’nin 11. ve 12. Maddelerine açıkça aykırı olduğunu, Üye Disiplin Yönergesi 11.maddeye göre “Haysiyet Kurulu kendisine intikal eden soruşturma talebi üzerine yaptığı ilk toplantı tarihinden itibaren bir ay zarfında karar vermekle yükümlüdür.” şeklinde olup bu durumda 11/11/2014 tarihinde ilk toplantısını yapan kurulun en geç 11/12/2014 tarihinde karar vermesi gerekirken müvekkil hakkında 19/12/2014 tarihinde karar vermiş olduğu anlaşılmakla verilen kararın usulsüz ve yok hükmünde olduğunu, yine aynı yönergenin 12.maddesinde “bu yönergenin II. Bölümünün yaptırımlar başlığı altında 5, 6, 7 ve 8.maddelerinde sayılan fiil ve halleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrebildiği tarihten itibaren: a) Uyarı ve kınama cezalarında otuz (30) gün, herhalde fiilin cezaların verilmesini gerektiren fiillerin işlendiği tarihten itibaren altmış (60) gün içinde disiplin kovuşturmasına, b) Hak mahrumiyeti ve üyelikten çıkarma cezasında altı (6) ay, herhalde cezanın verilmesini gerektiren fiilin işlendiği tarihten itibaren on iki (12) ay içinde disiplin kovuşturmasına, başlanmadığı takdirde ceza verme yetkisi zaman aşımına uğrar.” şeklinde olup daha önceki beyanlarımızda da ifade ettiğimiz gibi 19/12/2014 tarihinden yaklaşık 1 sene önce başlayan ihtilaf nedeniyle (her üç ceza yönünden de) ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı istinaf dilekçesiyle verilen kararların Üye Disiplin Yönergesi’nin 11. Ve 12. Maddelerine aykırılığı iddiasında bulunmuş ise de, MESAM Dağıtım belgelerinin 2009, 2010, 2011 ve 2012 dönemleri dağıtımında davacıya yapılan ödemeleri içeren tablo ile 14.10.2014 tarihinde MESAM Genel Sekreterliğine sunulan 513.221,74 TL alacak tahakkukunu ifade eden raporların bilirkişi kurulunca oluşturulduğu, 14.10.2014 tarihli raporlama üzerine, disiplin soruşturmasının başladığı, yani zamanaşımı başlangıcı için fiilin öğrenilme tarihinin esas alınması gerektiği, bu tarihi göre sürelerin dolmadığı, 11. Md deki süresinin ise soruşturmanın sonuçlanmasına yönelik yükümlülük olarak yer aldığı, kararın aykırılığına teşkil sürelerden olmadığı, bu nedenle davacının istinaf istemlerinin yerinde olmadığı, Haysiyet Kurulu tarafından birden fazla ceza verilmesinin aynı fiil birden fazla ceza fıkrası kapsamında ele alınıp ayrı ayrı ceza tayini yoluna gidilemeyeceği ve üyeye fiiline karşılık gelen en üst yaptırım uygulanır hususlarına istinaden bir ceza verilmesinin uygun olacağı, ilgili fiil gereğince en üst yaptırımın hak mahrumiyeti cezası olduğunu ancak bu hususların da istinaf sebebi olarak ileri sürmediği, karardaki bu yanlışlıkların kamu düzenini ilgilendirmediği, HMK 355 maddesi gereğince kararın bu hususlar yönünden incelenemeyeceği, sadece istinaf sebepleri açısından incelenebileceği anlaşıldığından, kamu düzenine aykırılık teşkil edecek bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2017/255 E., 2017/190 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362. maddesi gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021