Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/298 E. 2021/204 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/298
KARAR NO : 2021/204
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2016
NUMARASI: 2015/202 E. 2016/1312 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 25/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı banka ile dava dışı borçlu … arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi nedeniyle adı geçen firmaya/şahsa Müvekkil Banka nezdinde hesaplar açılarak krediler kullandırıldığını, ticari kredi kartı tahsis edildiğini, söz konusu genel kredi sözleşmesini davalının da müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dolayısıyla adı geçen şahısın da müvekkil bankaya karşı sorumlu olduğunu, davacı bankanın kullandırdığı kredilerin ve kredi kartından yapılan harcamaların geri ödenmesinde sıkıntılar yaşanması üzerine ilgili borçluya 22.01.2009 tarihinde Gölcük ….Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek hesabın kat edildiğini ve borçlulara tebliğ edildiğini, ancak buna karşın borçlularca herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine Kocaeli …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından borçlular hakkında yasal icra takip işlemlerine başlandığını, davalı tarafından borca itiraz edildiğini beyan ederek itirazının iptali ile takibin devamın, davalının % 20 oranında icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı banka davalının imzası bulunan sözleşmenin tüm sayfaları ile birlikte dosyaya sunulmadığını, sözleşmede kefalete ilişkin bir sürenin olup olmadığının denetlenemediğini, GKS’de kefalet limitinin açıkça belirtilmediğini, sözleşme aslının dosyaya sunulması gerektiğini, kefalet yönünden sözleşmenin incelenmesi gerektiğini, kefalet limiti belirtilmeyen sözleşmenin geçersiz olduğunu, kredi ekstrelerinin sunulup bunların tetkik edilmesi gerektiğini, GKS kapsamında ilk kullandırılan kredinin belirlenmesi gerektiğini, sözleşmedeki imzaların kime ait olduğunun davacı bankaca kanıtlanması gerektiğini, limit artırımı için davalının herhangi taahhüt belgesinin bulunmadığını, dava dışı kredi borçlusuna kullandırılan bireysel kredinin süresi içinde ödendiğini, sözleşmenin boş olarak imzalandığını ve sonradan 50.000.-TL limit yazılmasının davalının kefil olduğu anlamına gelmediğini, sözleşmenin son sayfasının imzalanmasının önceki sayfalara atıfta bulunmadığı takdirde kefaletin geçerliğini etkilediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Davalının, dava dışı kişiye kullandırılan kredilere 50.000,00 TL ye kadar müteselsil kefil sıfatı ile imza attığı, kefalet limiti dahilinde kalan borçlardan kefil olarak sorumluluğunun bulunduğu, banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davacının takip dosyası asıl alacak ve ferileri bakımından alacak talebinin yerinde olduğu, talebin kefalet limiti dahilinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının %20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde;Takibe konu kredi sözleşmesinin boş bir şekilde imzalatıldığını, sözleşmenin geçerlilik taşımadığını,Asıl borçluya başvurulmadan kefile takip yapılmasının doğru olmadığını,Davalının, sözleşmenin her sayfasında imzası bulunmadığını, okudum anladım açıklamasının sözleşmede yer almadığını,Dava konusu sözleşmenin bireysel kredi olduğunu, kefaletin de bu yönde değerlendirilmesi gerektiğini,Peşinen kefaletten kurtulma talebinden bulunulamayacağını, Davalının kötüniyeti bulunmamasına rağmen %20 icra inkâr tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borç nedeniyle davalı kefil aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.Uyuşmazlığın sözleşme itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK ve 6762 sayılı TTK’nın hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.Sözleşme itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 490. maddesi gereği kefil borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. BK’nın 484. maddesi hükmü uyarınca, kefalet akdinin geçerliliği sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlıdır.Her ne kadar somut Genel Kredi Sözleşmesinde kredi kefalet limiti belirtilmemiş ise de, sözleşmede belirtilen 50.000,00 TL kredi limitinin aynı zamanda kefalet limiti olarak kabulü gerektiği, yerleşik Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğu, dosyada mevcut denetime elverişli bilirkişi raporuna göre tespit edilen alacak miktarının takip tutarı olan 24.879,61 TL olduğu ve bu tutarın kredi limitinin altında kaldığı, dolayısıyla davalı kefilin bu miktardan sorumlu tutulması gerektiği ortadadır.Diğer yandan davacının doğrudan müteselsil kefile karşı icra takibi yapma konusunda seçimlik hakka sahip olduğu, alacağı talep edebilmesinin asıl borçluya başvuru yapma şartına bağlı olmadığı, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Genel Kredi sözleşmesinin boş bir şekilde imzalatıldığı, esasında kredinin bireysel kredi olduğu yönündeki davacı iddialarının ise mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığı, peşinen kefaletten kurtulma talebinden bulunulamayacağına ilişkin istinaf sebebine gelince, 6098 sayılı TBK ile getirilen genel işlem koşullarının, sözleşme tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 818 sayılı BK kapsamında somut olayda uygulama yeri olmadığı, bu itibarla istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.İcra inkâr tazminatı yönünden ise, itirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması koşulu aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, yukarıda sayılan koşulların varolduğu, ayrıca kötüniyet aranmayacağı dikkate alınarak davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak davalının tüm istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesİ’nin 23/12/2016 tarih ve 2015/202 E. 2016/1312 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 903,60 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 226,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 677,60 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021