Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/263 E. 2021/438 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/263
KARAR NO : 2021/438
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 20/06/2017
NUMARASI : 2017/3 E. 2017/853 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirketin akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu ve 14 adet akaryakıt ve LPG istasyon şubesinden biri olan Niğde Bor Karayolu’nun 7. Km de dava dışı … Gıda Tur. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından işletilen akaryakıt ve LPG istasyonunun davalı tarafa borcundan dolayı İstanbul 8. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan talimat işlemi gereğince Niğde 2. İcra Müdürlüğü’nün… Talimat dosyası üzerinden takibe geçilerek, dava dışı şirket tarafından işletilen istasyonda, haciz ve muhafaza işlemi sırasında baskı kurulmak suretiyle, istasyonda bulunan ve akaryakıt satışında kullanılan alet ve ekipmanların muhafazasına engel olunmak amacıyla, müvekkili tarafından 78.394,50 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin dava dışı şirketin borcundan dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, muhafaza baskısıyla yapılan ödemenin müvekkiline iadesini talep etmiştirDavalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirketin, kambiyo senedine dayanarak alacağının tahsili amacıyla, dava dışı borçlu …Tic. Ltd. Şti. aleyhine, İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçtiğini, bu kapsamda dava dışı şirketin menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haciz ve muhafazasına yönelik, Niğde 2. İcra Müdürlüğü’nün…Talimat sayılı dosyası üzerinden gönderilen haciz talimatı gereğince, 13/10/2016 tarihinde Niğde Bor Karayolu’nun 7. Km’de bulunan akaryakıt istasyonuna haciz işlemi için gidildiğini, haczedilen mallara davacı adına istihkak iddiasında bulunulmuş ise de, yapılan itiraz neticesinde, İİK.’nın 97. maddesi kapsamında İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/842 esas 2016/912 karar sayılı ilamı ile takibin devamına karar verilmesi üzerine, 02/11/2016 tarihinde tekrar dava konusu taşınmaza gidilerek yapılan haciz işlemi sırasında, davacı tarafından borcun ödenmesi nedeniyle İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının kapatıldığını, huzurdaki dava konusunun alacak olarak açılmış ise de, davacının talebinin alacak davasının konusunu oluşturmadığını, istirdat davası olarak açılması gerektiğini, üçüncü kişinin alacaklıya karşı istirdat davası açma hakkının bulunmadığından, davacının aktif dava ehliyeti ve taraf sıfatının olmadığını, ispat yükününde davacı tarafta olduğunu, müvekkili tarafından yapılan haciz işlemlerinin hukuka uygun olduğunu, davacı tarafından istihkak davası açılması yerine takip konusu borcu kabul edip, ödeme yapmasından dolayı müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, haksız davanın reddini, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce; ”Davanın istirdat davası olduğu, İstirdat davası açılması için ilk şartın, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen, itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle, kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, parayı gerek nakten, gerekse malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerektiği, ikinci şartın, maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalması olduğu, (İİK.m.72/VII) burada BK.m.62’dekinin (TBK’nun 77) aksine, davacı (borçlu) yalnız borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlü olup, bu parayı hataen, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda olmadığı,Tüm dosya kapsamı ve açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı haciz tehdidi altında ödeme yaptığından bahisle dava açmış ise de, icra takip dosyasında borçlu olmadığı, istirdat davasının yukarıda izahı yapılan şartlarının oluşmadığı, davacının aktif husumetinin bulunmadığı, açılan davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu düşünülse bile, yapılan ödemeyle zenginleşen tarafın davalı olmadığı, icra takibinde borçlu olan kişi olduğu, bu dava yönünden de davalının pasif husumetinin bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile hissedarlarını oluşturan … İşl. Ltd. Şti. arasındaki kira sözleşmesi ile adresi belirtilen akaryakıt ve LPG istasyonunun müvekkili şirket tarafından kiralandığını, davalının ise bir faktoring şirketi olup, faktoring işlemlerinden kaynaklanan bir icra takibi dolayısıyla, müvekkili Şirket tarafından kira ilişkisine istinaden işletilmekte akaryakıt ve LPG istasyonu nezdinde, söz konusu adreste daha önceden faaliyet gösteren …Ticaret Limited Şirketi’nin borcundan dolayı İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyasından alınan talimat ile Niğde İcra Dairesi’nin … Tal. sayılı dosyası üzerinden yapılan haciz işlemi sırasında, istihkak iddiasının reddedilmesi ve takibin devamına karar verilmesi üzerine, kararın ertesi gününde, karar henüz tebliğ edilmediği için istihkak davası açma imkanı olmaksızın gelinen haciz ve muhafaza işleminde, müvekkilinin haciz ve muhafaza baskısı altında kalması nedeniyle, ihtirazi kayıtla 78.394,50 TL harici ödeme yapıldığını, müvekkilinin borçlu olmaması nedeniyle, bedelin geri alınabilmesi için davalı yana karşı alacak davası ikame edildiğini,
1- Davanın istirdat davası olduğu yönünde hiçbir şekilde beyanları veya yerel mahkemece iddia edilen şekilde bir nitelendirme yapılması yönünde bir talepleri olmadığı halde, mahkemenin hangi hukuki gerekçelere dayanarak böyle bir kanaate vardığını gerekçeli kararında belirtmediğini,
2- Alacak davası açılamayacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından haciz ve muhafaza baskısı altında 78.394,50 TL ödeme yapılmak durumunda kalındığını, taraflarınca türü açıkça belirtilmiş olan davanın, sadece bir alacak davası olarak açıldığını, başkaca bir nitelendirmeye gerek olmadığı göz önünde bulundurularak, esasa ilişkin gerekli incelemeler ile yargılama yapılması gerekirken, aksi yönde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
3- Müvekkili Şirketin alacak hakkının varlığının yerel mahkemece gözetilmediğini, bu nedenlerle, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/3 E. ve 2017/853 K. sayılı davanın reddine ilişkin olarak verilen kararının kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat hakları ile fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik toplam 78.394,50 TLnin, davalıdan reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; istirdat davasında davacı tarafın, icra takibinin borçlusu olduğunu, 3. kişinin, alacaklıya karşı istirdat davası açamayacağını, aynı nitelikteki bir başka dava sebebiyle, davanın reddine dair mahkemece verilen kararın, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/20553 E, 2015/11664 K. sayılı kararı ile onandığını, icra takip borçlusu olmayan …et A.Ş’nin, huzurdaki davada taraf sıfatının bulunmadığını,Müvekkili şirketin alacağının tahsili için borçlu mallarının haczi işlemi sırasında, davacı tarafından, İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya borcu kabul edilerek, dosya borcuna mahsuben ödeme yapıldığından, davanın konusunun istirdat olduğunu, davanın bir an için sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu düşünülse bile, yapılan ödemeyle zenginleşen tarafın davalı olmadığını, icra takibinde borçlu olan kişi olduğunu, bu dava yönünden de davalının pasif husumetinin bulunmadığını,Ayrıca hukuki nitelendirmenin mahkeme hakimine ait olup, yerel mahkeme tarafından gerekli nitelendirmenin yapıldığını, davacının davasının, alacak davası olarak nitelendirilemeyeceğini, müvekkili şirketin davacı şirkete borcu bulunmadığını, davacı şirketin istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.İstirdat davası İİK 72/7. maddesinde düzenlenmiştir. Kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da, itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşen icra takibi ile ve menfi tespit davası da açmaması sonucu, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalırsa, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir.
İstirdat davasında, icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir.İstirdat davasının açılması için ilk şart, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, nakten yada malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödenmek zorunda kalınmış olması gerekir. İkinci şart ise, borçlu olmadığı bir paranın cebri icra tehdidi altında ödenmek zorunda kalınmasıdır.İcra İflas Kanununun 72. maddesinde öngörülen istirdat davası, TBK’nun 77 ve devamı maddelerinde öngörülen istirdat ( sebepsiz zenginleşme) davasının özel bir türü olup, bu nedenle kendine has özellikler taşır.Davacı tarafın ilk istinaf sebebi; Dava dilekçesi ve yargılama aşamalarında taleplerinin istirdat davası olduğu yönünde hiçbir şekilde beyanları veya yerel mahkemece iddia edilen şekilde bir nitelendirme yapılması yönünde bir talepleri olmadığı halde, talebin istirdat davası olduğuna ilişkin mahkeme kanaatinin gerekçelerinin, gerekçeli kararında belirtmediğine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesi gereğince hakim tarafların talep sonucu ile bağlıdır, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez, tarafların talep sonucu ile bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. HMK 33.maddesi uyarınca hakim Türk Hukukunu re’sen uygular. Yargıtay HGK’nun 06/09/2020 tarih ve 2020/19-94 esas ve 2020/358 karar, Yargıtay HGK’nun 24/11/2020 tarih ve 2018/17-172 esas ve 2020/934 karar, Yargıtay 11. HD’nin 08/06/2016 tarih ve 2015/11283 esas ve 2016/6338 karar, sayılı ilamları ve aynı nitelikteki çok sayıda ilamında belirtildiği üzere, ” Bir davada maddi olayı anlatmak taraflara ait ise de anlatılan olaylara ilişkin hukuki nitelendirmeyi yapmak hâkimin görevidir.” Davacı taraf; “Müvekkili şirket tarafından kira ilişkisine istinaden işletilmekte olan akaryakıt ve LPG istasyonu nezdinde, söz konusu adreste daha önceden faaliyet gösteren …imited Şirketi’nin borcundan dolayı İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyasından alınan talimat ile Niğde İcra Dairesi’nin …Tal. sayılı dosyası üzerinden yapılan haciz işlemi sırasında, istihkak iddiasının reddedilmesi ve takibin devamına karar verilmesi üzerine, kararın ertesi gününde, karar henüz tebliğ edilmediği için istihkak davası açma imkanı olmaksızın gelinen haciz ve muhafaza işleminde, müvekkilinin haciz ve muhafaza baskısı altında kalması nedeniyle, ihtirazı kayıtla 78.394,50 TL harici ödeme yapıldığı, müvekkilinin borçlu olmaması nedeniyle, ödenen bedelin geri alınabilmesi için davalı yana karşı alacak davası” ikame edildiğini beyan etmiştir.Alacak davasının söz konusu olabilmesi için taraflar arasında yazılı sözleşme veya iki tarafa borç yükleyen icap ve kabul beyanı ile oluşan sözlü sözleşmeden kaynaklanan hukuki ilişki bulunması, bu sözleşme doğrultusunda bir alacağın doğması gerekir. Tarafların dava dosyası içerisindeki dilekçe ve beyanlarında açıkça belirtildiği üzere taraflar arasında sözleşmesel ilişki ve bu ilişkinden doğan bir alacak mevcut değildir. Bu hali ile davanın alacak davası olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.Davacı taraf, borçlu olmadığı bir parayı haciz baskısı altında ödediğini iddia etmektedir. İstirdat; geri alma, İstirdat davası ise; borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında ödenen paranın geri alınması için açılan dava türüdür. Davacı taraf “davalı tarafa borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında ödeme yaptığını” iddia ettiğinden, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/20553 E ve 2015/11664 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, dava istirdat davasıdır. Davacı anlatımı doğrultusunda davanın istirdat davası olarak nitelendirilmesinde ve “Bir davada maddi olayı anlatmak taraflara ait ise de anlatılan olaylara ilişkin hukuki nitelendirmeyi yapmak hâkimin görevidir.” ilkesi gereği bu nitelendirmenin re’sen yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir.Davacı vekili; alacak davası açılamayacağına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığını, alacağın varlığını tespit için esasa girilmediğini iddia etmiştir. Varlığını kanıtlamak koşulu ile her alacaklı “Alacak davası” açabilir. Alacağın söz konusu olabilmesi için taraflar arasında yazılı yada iki tarafa borç yükleyen sözlü sözleşmeden kaynaklanan hukuki ilişki bulunması ve bu sözleşme doğrultusunda bir alacağın bulunması gerekir. Tarafların dava dosyası içerisindeki dilekçe ve beyanlarında açıkça belirtildiği üzere taraflar arasında sözleşmesel ilişki ve bu ilişkinden doğan bir alacağın varlığı iddia edilmediğinden, alacak davası açılma koşulları bulunmadığından, HMK’nun 30.maddesi uyarınca “hakimin yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini, gereksiz gider yapılmamasını sağlamak” yükümlülüğü doğrultusunda, dava dosyasında sıfat eksikliği mevcut iken esasa girmesi HMK 30. maddeye aykırılık oluşturacağından, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili; Müvekkili şirketin alacak hakkının varlığının yerel mahkemece gözetilmediğini iddia etmiş ise de; mahkemece dava istirdat davası olarak nitelendirilerek, davacı icra takip dosyasında borçlu konumunda olmadığından, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilmesi halinde, sebepsiz zenginleşenin dava dışı borçlu şirket olduğundan, davalıya karşı dava açılamayacağı gerekçesi ile dava reddedildiğinden, mahkemece davacının alacağının varlığı veya yokluğu yönünde hüküm kurulmadığından, istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2017 tarih ve 2017/3 E. 2017/853 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA,
3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,
6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/04/2021