Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/261 E. 2021/479 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/261
KARAR NO : 2021/479
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2017
NUMARASI : 2015/1086 E. 2017/525 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 22/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili banka ile dava dışı …a ve Tic. Ltd. Şti arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, ticari kart sözleşmesi ve işletme kart taahhütnamesi gereğince, asıl borçlu şirkete ticari krediler kullandırılarak, kredi mevduat hesabı tahsis edildiğini, borçlu kefil …ı’nın sözleşmeyi müşterek müteselsil kefil olarak imzaladığını, şirket ve …nın kullanılan kredileri ödememesi üzerine ihtar gönderildiğini, tahsilat mümkün olmadığından, icra takibi başlatıldığını, …ı’nın vefatı nedeniyle, İstanbul 3. İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile mirasçıları aleyhine takip başlatıldığını, takibin itiraz ile durduğunu belirterek, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yöneltilmiş itirazın iptali ile takibin devamına, asgari %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; …ı’nın kredi sözleşmesi uyarınca fahiş miktarda borçlandırıldığını, İstanbul mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, müvekkili …arasında boşanma davası açılmış olduğunu, söz konusu borçlardan haberlerinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın hukuksal niteliği itibariyle, kredi sözleşmesinden doğan alacağın müşterek müteselsil kefilin mirasçılarından tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali olduğu, icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş ise de; dava dışı şirket ile banka arasındaki yetki sözleşmesinin kefili ve TMK’nın 599/1 maddesi uyarınca külli halefiyet prensibi uyarınca sözleşmedeki yetki şartı nedeniyle itirazın reddine karar verildiği,Hesap kat ihtarnamesinin, dava dışı asıl borçlu kefil …ı ile davalılardan …’ya 08/10/2014 tarihinde TK 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği, 3 günlük mehil sonunda borçlu ve kefillerin 12/10/2014 tarihi itibariyle mütereddüt duruma düştüğü, davalı vekili, kat ihtarnamesinin davalılardan ..’in eski eşinin mernis adresine tebliğ edildiğini, ancak burada ikamet etmediklerini, bu nedenle temerrüdün oluşmadığını, kaldı ki müvekkilinin ihtarname tebliğinden evvel 16/09/2009 tarihinde vefat ettiğini belirtmiş ise de, külli halefiyet prensibi gereğince, murisin borç ve yükümlülüklerinden davalıların mirasçıları olarak sorumlu olduğu, sözleşmede belirtilen adrese tebligat yapıldığı, İİK’nın 68/a maddesi uyarınca tebligatın geçerli olduğu, sözleşme hükümlerinin mirasçıları da bağlayıcı nitelikte olduğu, davalılarca mirasın reddine dair dava açılmadığı, bilirkişi raporunda temerrüt başlangıcının 12/10/2014 olarak belirlenmesinde isabetsizlik görülmediği,Bankanın tek taraflı tasarrufu ile hesabın kat edilmesinin, kredi müşterisine açılan ve kullandırılan kredinin muaccel olması sonucunu doğuracağı, kat ihtarının asıl borçluya tebliği ile temerrüt oluşacağı, hesap kat tarihinden temerrüt tarihine kadar sözleşmede başka bir oran belirlenmemiş ise akdi faiz, temerrüt tarihinden sonra temerrüt faizi uygulanacağı, kredi cari hesabının kat edildiği tarih itibariyle dönem akdi faizlerinin ilavesiyle birlikte gerçekleşen borç tutarının, ana alacak olarak nitelendirileceğini, ana alacağa temerrüt tarihinden sonra temerrüt faizi uygulanacağı, somut olayda bilirkişi tarafından, açıklanan ilkelere göre her bir alacak kalemi yönünden, faiz ve kat öncesi işlemiş akdi faizlerin, mevzuata uygun ve denetime elverişli olarak hesaplanmış olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1- Davacı tarafça her ne kadar ticari kredi olarak değerlendirilse bile, krediyi kullanan şahsın müteveffa …olması hasebiyle ticari değil, tüketime dayalı genel ihtiyaç kredisi niteliğinde olduğunu, kredi sözleşmesinin tarafların tacir olmaması nedeniyle sözleşmedeki yetki kuralı uygulanmayacağından, yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, para borcu ve götürülecek borç olarak değerlendirilerek, yetki itirazlarının reddi ile davanın esasına girişilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yetki itirazı değerlendirilmese bile, ilamsız takiplerde her bir borçlu için ayrı ayrı yetki hususu dikkate alınacağından, sözleşme sebebiyle değil, kanundan doğan mirasçılık ilkesine göre sorumluluk ithaf edildiğinden, genel yetkili icra dairesi olan borçlunun ikametgahı kuralının uygulanması gerektiğini,
2- Müvekkilinin eşi ve çocuklarının babası olan, … ile evliliği devam ederken dava konusu genel kredi sözleşmesi nedeniyle borçlanıldığı iddia edilmekte ise de, müvekkiline ait bir imza olup olmadığı hususundaki itirazların dikkate alınmadığını, imza araştırması, incelemesi yapılmadığını,
3- Kredi hesabının hangi tarihlere ve yıllara ait para çekimlerine ilişkin olduğunun, dava dilekçesinde ve bilirkişi raporunda sarih olarak belirtilmediğini, davacının talebinin açık ve belirleyici olmadığını, sadece hesap özeti ile müvekkilinin borçlandırıldığını,
4- Müvekkilinin, …’nın kendisi ve küçük çocuklarına kötü muamele ve eziyet ederek dövmesi sebebiyle şikayetçi olduğu ve eşinin cezalandırdığı, İstanbul 12.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/1279 Esas sayılı mahkumiyet kararının dosya arasına alınmadığını,
5- Müvekkilinin kötü muamele nedeniyle Mardin ili Kızıltepe ilçesine dönüp eşine karşı Kızıltepe 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/944 Esas sayılı boşanma, nafaka, velayet, maddi ve manevi tazminat ile mal paylaşımı davası açtığını, müvekkilinin hangi bankalarda kredi kartının olduğunu, psikolojik baskı ve şiddet nedeniyle hatırlamadığını, bu dosyanın açıldığı tarih baz alındığında bile 2012 yılından sonra eşinin korkusundan dolayı, Kızıltepe ilçesinden dışarı adımını atamayan müvekkilinin aleyhine borçlarını arttırabilmek amacıyla vefat eden husumetli eşi tarafından yapılan tüm çekim ve harcamaların müvekkili çekmiş gibi kabul edilmesinin doğru olmadığını,
6- Tüm kredilerde bankanın müşterilerini bilgilendirme, hatırlatma yükümlülüğü olup, sorumluğu arttıran hallerde bizzat müşteriye ulaşması ve rızasının alınması icap ederken, tam aksine husumetli eşin kötüniyetini icra etmesinde kendi denetim, bilgilendirme ve iletişim yükümlülüğünü ihmal ederek olanak sağlanması ve müvekkilinin sorumluluğunu arttırması, ihmalin ötesinde çalışanlarının da müterafık kusuru bulunan bankanın, müvekkilinden alacaklı olamayacağını,
7- Sadece banka hesap bilirkişisinden rapor alındığını, sözleşme hukukundan ve banka kredi hukukundan anlayan bilirkişi kurulu raporu alınarak davanın açıklığa kavuşturulmadığını,
8- Hesap özeti muhtırasının usulsüz tebliğine rağmen, %20 oranındaki tazminatın kötü niyet şartına bağlı olması da gözardı edilerek, banka alacağından bihaber olan müvekkillerinin kötüniyetinin bulunmaması sebebiyle, mahkum edilmemesine karar verilmesi gerektiğini,
9- İcra takibinden önce işleyen faiz hususunun, asıl alacağın ancak icra takibinden sonraki kısım için işlemesi kanunen dikkate alınması gerekirken, tebliğin geçerli olduğuna karar verilerek, ihtarname tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka uygun olmadığını, usule ve hukuka aykırı olan davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile; ” HMK’nun 17.maddesindeki düzenleme ve banka sözleşmelerinin ilgili maddesi gereğince, yetkili icra dairesi ve mahkemenin, İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri olduğunu, dava dışı şirket ile müvekkili banka arasındaki yetki sözleşmesinin kefil olan kişileri ve külli halefiyet prensibi gereğince mirasçıları hakkında da bağlayıcı olduğundan, yetkiye ilişkin itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,Görülen davada, davalıların davalı sıfatını kazanmalarının sözleşme ilişkisinin dışında, külli halefiyetin doğmuş olmasından kaynaklı olup, sözleşmede davalı yanın imzasının aranması ve imza tatbikinin yapılması yargılamanın sıhhati için gerekli olmadığını,4721 Sayılı TMK’nın 599. maddesinin, “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar…mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.” şeklinde düzenlendiğini, yerel mahkemede görülen davada, müteveffa kefil …ı’nın borçlarından külli halefiyet prensibi gereğince sorumlu olanların, redd-i miras yoluna başvurmamış olan davalılar olduğunu, istinaf dilekçesinde belirtildiği üzere … tarafından kefile karşı açılan boşanma davası sonuçlanmadığından, resmi olarak eş statüsünde bulunan …’nın borçlardan sorumlu olduğunu,Yapılan yargılamada, bankalara ilişkin sözleşmelere hakim, konusunda uzman bilirkişi raporu ile davaya konu sözleşmeler ve alacak miktarlarının yeterli düzeyde, sarih biçimde ortaya koyulduğunu, taraflarca kabul edilmiş sözleşme hükmü gereğince, tarafların adreslerinde meydana gelebilecek herhangi bir değişiklik diğer tarafa noter marifetiyle 5 iş günü içerisinde bildirilmediği takdirde, sözleşme veya her bir kredi için düzenlenen eklerde belirtilen adreslere yapılacak tebligatların geçerli sayılacağını, sözleşmeye taraf olanlar ve müteveffa kefil tarafından adres değişikliğinin bildirilmediğini, davalılar vekilinin, tebliğin geçersizliği hakkındaki iddiasının kötü niyetli olduğunu, davalıların istinaf kanun yoluna başvurusunun, müvekkili bankanın alacağının tahsilini geciktirmek maksadıyla kötüniyetli olarak yapıldığından, reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafça, davalılar aleyhine İstanbul 3. İcra Müdürlüğü’nün…takip sayılı dosyası ile 27/01/2015 tarihinde, 9320- 1544226 -14 Ek No.lu Ticari Kredi, 9320- 1544226- 17 Ek No.lu Ticari Kredili Mevduat, 9321-1344226 – 23 Ek No.lu Ticari Kredi, 9321- 1544226 – 20 Ek No.lu Ticari Kredi, 9322- 1544226 – 26 Ek No.lu Ticari Kredi borcu ödenmediğinden bahisle 19.774,61 TL’nin tahsili için, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin 13/02/2015 tarihinde tebliği üzerine, 16/02/2015 tarihinde icra dairesinin yetkisine ve borca yapılan itiraz ile takibin durduğu, 03/11/2015 tarihinde açılan itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kaldığı tespit edilmiştir.Takibe dayanak sözleşmelerin incelenmesinden; 9320- 1544226 -14 Ek No.lu Ticari Kredi, 9320- 1544226- 17 Ek No.lu Ticari Kredili Mevduat, 9321-1344226 – 23 Ek No.lu Ticari Kredi, 9321- 1544226 – 20 Ek No.lu Ticari Kredi, 9322- 1544226 – 26 Ek No.lu Ticari Kredi sözleşmeleri olduğu, muris …nın sözleşmelerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatının bulunduğu, kefalet miktarı ve müşterek borçlu ve müteselsil kefil ibaresinin el yazısı ile yazılarak kefil tarafından imzalandığı tespit edilmiştir.
1-Sözleşmelerde açıkça ” ticari kredi sözleşmesi “, ” ticari kart sözleşmesi ” olduğu belirtildiğinden, ticari kart sözleşmesinin 2.4. maddesinde ” verilen kartın ticari ve mesleki amaçla verildiği, tüketicinin korunması mevzuatı çerçevesinde değerlendirilemeyeceği ” belirtildiğinden, kefilin vefat etmesi sözleşmelerin ticari kredi niteliğini değiştirmez. 6102 sayılı TTK’nun 4/1.maddesi uyarınca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava kabul edilmiş ve TTK’nun 5.maddesi ile ticari davalara bakma görevi ticaret mahkemelerine verilmiştir. Sözleşmelerin düzenlendiği 2013 yılı itibariye yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK 17.maddesi uyarınca ” tacirler veya kamu tüzel kişileri ” yetki sözleşmesi yapmaya yetkili olup, aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemelerde açılır. Kredi sözleşmelerinin tarafı …ank A.Ş. ile Şahım Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. tacir olduğundan, yetki sözleşmesi geçerli ve tarafları bağlayıcıdır ve sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından dava sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemede açılması gerekir. Taraflar arasındaki ticari kart sözleşmesinin 6.8.maddesinde, Çağlayan- İstanbul, genel kredi sözleşmesinin 11.11.maddesinde ve kefalet sözleşmesinin 4. maddesinde İstanbul merkez mahkemeleri yetkili kılındığından, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi davada görevli ve yetkili olduğundan, davalılar vekilinin 1 numaralı istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Kredi sözleşmeleri …ı tarafından, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığından, … imzasının geçersizliği iddiası bulunmadığından, davalılara mirasçı olmaları sıfatı ile dava açıldığından, sözleşmenin geçerli olması için tarafların imzası yeterli olup, eşin imzası gerekmediğinden, davacı vekili tarafından açıkça belirtilmemekle birlikte, TBK 584.maddesindeki eş rızası kastediliyor ise; …ı kredi borçlusu …e Tic. Ltd. Şti’nin sahibi, yöneticisi sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığından, 28/03/2013 tarihli 6455 sayılı yasa ile eklenen ek fıkra uyarınca – ticaret sicilinde kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak veya yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler,…. için eşin rızası aranmaz hükmü uyarınca eşin rızası ve imzası aranmayacağından, davalılar vekilinin 2. bentteki istinaf talebinin de yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.
3- Kredi kartı hesabı ekstrelerinin ait oldukları dönem itibariyle borçluya gönderilmesi, yada ticari kredi kullanıldığında borçluya ödeme tablosu ile bildirilmesi gerekip, dosya içerisinde mevcut …nın imzası bulunan ticari kredi ödeme tablosundan ve kredi kartı hesabı ekstrelerinden borçluya bildirildiği anlaşıldığından, icra dosyasındaki ödeme emrinde ve bilirkişi raporunda, borcun ait olduğu kredi hesapları ve borç miktarı ayrıntılı olarak gösterildiğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin de yerinde olmadığı anlaşıldığIndan reddi gerekmiştir.
4- Müşterek borçlu ve müteselsil kefil …ı’nın davalı …ve küçük çocuklarına kötü muamele ve eziyet ederek dövmesi sebebiyle şikayet üzerine açılan İstanbul 12.Sulh Ceza Mahkemesi’nin2012/1279 Esas sayılı ceza dosyasındaki mahkumiyet kararının kredi borcundan dolayı açılan itirazın iptali davası sonunda verilecek karara etkisi olmadığından, dosya arasına alınmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.
5- Davacı taraf, ticari kredi sözleşmesi ve sözleşmeye bağlı kefalet akdine dayandığından, kredi borçlusu ve kefil vefat ettiği için yasal mirasçılarından, mirasçılık sıfatı ile talepte bulunulduğundan, davalı Sibel Yağçı yönünden, mahkemece boşanma kararı verilerek kesinleşmediği sürece evlilik ve yasal mirasçılık hali de devam edeceğinden, kredi borçlusunun kredi kullanımındaki (…ı’nın aleyhine borçlarını arttırabilmek amacıyla) saiki borcun miktarının tespitinde nazara alınamayacağından, davalı vekilinin 5.maddedeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
6- Kredi hesabı ekstreleri ait oldukları dönem itibariyle borçluya gönderildiğinden, ticari kredi kullanıldığında ise borçluya ödeme tablosu ile bildirildiğinden, kullanılan krediler, taahhüt edilen kefalet limitlerinde kaldığından, davacı bankanın hesap ekstrelerini ve kredi ödeme tablosunu kefile gönderme yükümlülüğü bulunmadığından, bilgilendirme konusunda banka ve çalışanlarının müterafik kusurunun bulunduğu kanıtlanmadığından, davalı vekilinin 6.maddedeki istinaf sebebinin de yerinde olmaması sebebiyle reddine karar verilmiştir.
7- Davacı tarafın dosyaya sunduğu, Ticari Kredi, Ticari Kredili Mevduat ve Kefalet sözleşmelerinin varlığı ve sıhhati konusunda taraflar arasında ihtilaf olmadığı gibi, mahkeme hakiminin hukukçu olması sebebiyle, sözleşmeyi mevcut hukuk bilgisi ile değerlendirmesi mümkündür. Hakiminin mevcut hukuk bilgisi ile değerlendirme yapabileceği ihtilaflarda, dosyaya hukukçu bilirkişi ataması mümkün olmadığı gibi, ihtilaf takip konusu borcun varlığı ve miktarı konusunda toplandığından, raporuna dayanılan bilirkişi, Emekli Banka Müfettişi olup, ihtilaf konusunda rapor vermeye yeterli vasıfta olmakla, mahkemenin bilirkişi seçiminde hata bulunmadığından, davalı vekilinin, sadece banka hesap bilirkişisinden rapor alındığı, sözleşme hukukundan ve banka kredi hukukundan anlayan bilirkişi kurulu raporu alınmadığı yönündeki istinaf sebebinin reddi gerektiği anlaşılmıştır.
8- Davalıların murisi ve davacı banka arasındaki işletme kart taahhütnamesi ekindeki kefaletnamenin 3.12. maddesinde kefilin bildirdiği adresin tebligat adresi olarak kabul edildiği, değişikliklerin yazılı olarak bankaya bildirilmediği sürece bu adrese yapılan tebligatların borçlu ve kefilin şahsına yapılmış olduğunu kabul etmiş sayılacağının düzenlendiği sabittir. Dosyadaki sözleşme ve kefaletnamelerdeki adres Cevizli Mahallesi,…altepe/İstanbul olup, davacı tarafça ekstreler ve hesap kat ihtarı aynı adrese gönderilmiş ve Cevizli Muhtarı’na tebliğ edilmiştir. Davalıların murisi veya davalı Sibel Yağçı tarafından adres değişikliğinin bankaya bildirildiği iddia ve ispat edilmediğinden, sözleşme veya her bir kredi için düzenlenen eklerde belirtilen adreslere yapılacak tebligatlar 3.12. Madde uyarınca geçerli sayılacağından, sözleşmelerdeki adreste yapılan tebligatlar geçerli olup, hesap özeti muhtırasının usulsüz tebliğine ilişkin itirazın yerinde olmadığı tespit edilmiştir. Hesap kat ihtarına süresi içinde yapılmış usulüne uygun itiraz bulunmadığı gibi, kullanılan kredi veya karttan yapılan harcama miktarı davalıların murisi tarafından hesaplanabilir nitelikte olduğundan, alacak likittir. İtirazın iptali davalarında, itiraz iptal edildiğinde, alacak likit ise, haksız itirazı ile alacaklının alacağına geç ulaşmasına sebebiyet veren borçlunun %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi İİK’nun 67/2 maddesi gereği olup, kötü niyet şartı aranmayacağından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin de yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.
9-Davalıların murisi ile davacı arasındaki sözleşmelerde ( Genel kredi sözleşmesinin 10.02 maddesinin 3. bendi, ticari kart sözleşmesinin 6.2.maddesi ) temerrüdün doğduğu tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanacağı hüküm altına alındığından, davalı veklinin asıl alacağa icra takibinden sonrası için temerrüt faizi işlemesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebi de yerinde olmadığından, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/06/2017 tarih ve 2015/1086 E. 2017/525 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Davalıdan alınması gerekli 1.344,29 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 403,29 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 941,00 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA,
3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,
6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/04/2021