Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2601 E. 2021/1558 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2601
KARAR NO: 2021/1558
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 24/09/2020
NUMARASI: 2010/155 E. 2020/138 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardan beri Türkiye’de kalorifer radyatörü üretimi alanında faaliyet gösterdiğini, … numaralı “…” markasının tescilli sahibi olduğunu, davalıların ise müvekkilinin rakibi olan …nin Anadolu Yakası bayiliğini yaptığını, söz konusu firmanın www….com.tr isimli internet sitesinde “…” markası ile radyatör ürünleri sattığını, bu durumun bilirkişi marifetiyle tespit edildiğini, davalıların kullandığı ibarenin müvekkilinin tescilli markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalıların eyleminin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin tescilli markasına tecavüz teşkil eden fillerin tespitine, durdurulmasına ve men’ine, 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nin firma ortağı olup, diğer davalı …’ün ise firma çalışanı olduğunu, müvekkili …’nin aynı zamanda yurt dışında … LTD ve … LTD isimli şirketlerin de ortağı olduğunu, müvekkilinin “…” markasını sadece yurt dışı satışlarda kullandığını, yurt içinde ise “…” markası ile satış yaptığını, müvekkillerinin davacının marka hakkına tecavüzde bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında; .. numaralı ” …” markasının 6 ve 11. sınıflarda davacı adına 22.02.2008 tarihinde tescil edildiği, Mahkemenin 2015/6 Esas sayılı davası ile davacılar … LTD ve … LTD şirketlerinin … ‘ye karşı aynı marka ile ilgili açtıkları marka hükümsüzlüğü davasının 2015/152 sayılı kararla reddine karar verildiği, onanmak suretiyle kesinleştiği, Bilirkişi raporunda; davalının markasal kullanımı ile davacının tescilli markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, bu kullanımın iltibas yaratacak nitelikte olduğu yönünde görüş bildirildiği, Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 9/1-b. maddesinde, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve /veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceğinin düzenlendiği, İstanbul Anadolu FSHCM’nin 2010/492 Esas ve 2013/135 Karar sayılı kararı ile … ve … hakkında markaya tecavüz suçundan beraat kararı verilmişse de, kararın delil yetersizliği gerekçesiyle verilmiş olduğundan ve hukuk hakimini bağlamayacağından, beraat kararının kesin delil olarak kabul edilmediği, İstanbul Anadolu Adli Emaneti’nin 2010/1416 sayısında kayıtlı ürün katalogları ve irsaliyeli faturalar ile Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/278 Değişik iş sayılı dosyasında bulunan arama ve el koyma tutanağından; arama sırasında …’ün hazır bulunduğu, tutanağı işyeri sorumlusu olarak imzaladığı, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2010/492 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında verdiği ifadesi, …’nin savunmasındaki; “1987 yılından beri İngiltere’de yaşadığını, İngiliz firmalarında şirket ortağı olduğunu, adresin Türkiye’de bağlantılı işyeri adresi olduğu” beyanı nazara alınarak, davalı …’nin işyeri sahibi sıfatı ile sorumlu olduğu, diğer davalı …’ ün ise, sadece işyeri çalışanı olmadığı, sürekli olarak yurt dışında yaşayan kardeşi …’nin firmasının işyeri sorumlusu, ticari vekili sıfatı ile sorumluluğunun bulunduğu, dosya kapsamına celbedilen irsaliyeli faturalarda da davalı …’ ün imzasının olduğu , davaya konu kataloglardaki markaların davacıya ait olduğunu bilebilecek durumda olduğu, kusurlu bulunmakla davalı sıfatının ve tazminattan sorumluluğunun bulunduğu kanaatine varıldığı, Davalı tarafın işyerinde yapılan arama sırasında 688 adet ürün kataloğu ve 35 adet irsaliyeli faturaların bulunduğu, davalı …’ün ceza dosyasındaki ifadesinden; ürünlerin işyerinde bulundurulmadığı, kataloglardan müşterilere gösterilerek seçildiği ve Tuzla’daki fabrikadan ürünlerin temin edilerek müşteriye gönderildiği, kataloglarda davalı …’nin işyerinin kaşesinin bulunduğu, davalıya aidiyetinin saptandığı, ürün görsellerinin farklı isimlerle katalogda tanıtıldığı, davaya konu “…” markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin katalogda ürün markası olarak kullanıldığı, davacının markasının ayırtedici unsurunun birebir olarak ve davacının markasının tescilli olduğu 11. sınıftaki radyatör emtiası bakımından, katalogda ürünlerin satışının teklifine yönelik olarak kullanıldığı, ayrıca davalı …’ün arama sırasında ve Ceza Mahkemesindeki beyanında ürünlerin Tuzla’daki fabrikadan temin edilerek müşterilere satışının yapıldığını beyan ettiği, ortalama tüketicilerin her iki ürünün aynı firmaya ait olduğunu düşünebileceği, bu şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, 556 sayılı KHK’nin 61. maddesinde tanımlanan markaya tecavüz fiilinin gerçekleştiği tespit edilmiş, her iki davalının da kusurlu ve sorumlu olduğu kanaatine varılarak, davanın kısmen kabulüne, davacının tescilli markasına tecavüzün durdurulması ve men’ine, ihlalin gerçekleştirilme şekli ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak takdiren 3.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı tarafın 556 sayılı KHK’nin 62/f bendi gereğince hükmün ilânını talep etmekle hukuki yararı bulunmakla, hükmün ilânına” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacı tarafından aynı konuda dava dışı … LTD.ŞTİ’ye karşı da açılmış tazminat davaları olduğunu, marka için web sitesi ve faturaların …’a ait olduğundan mahkeme kararı ile tazminat ödediğini, istinafa konu bu dosyada da aynı marka için aynı delillerle dava açıldığından, sadece ortağı olma sıfatıyla işbu dava için delil olamayacağından, davalının ve çalışanın aleyhine açılan işbu davanın kısmen kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynı özelliklerdeki 2011/14 E. 2013/88 Karar sayılı dosyanın reddedildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nce 27.03.2014 tarih 2013/16098 Esas- 2014/6022 Karar sayısı ile onandığını, karar düzeltmeye gidilmediğinden kesinleştiğini, 2- Davalının içinde bulunduğu şirketler topluluğunun yurt dışında olduğunu, “…” markasının müvekkilinin şirketler grubuna ait olduğunu ve davalı şirketin de içinde bulunduğu grup tarafından ilk defa ihdas ve öncelikli olarak kullanılıp tanıtıldığını, 3- Manevi tazminat için tecavüz eyleminin, tecavüzün gerçekleşmesi için ise kusurun varlığının şart olduğunu, markayı taklit etme amacı olması gerektiğini, marka taklidi yoksa tecavüzün de olmayacağını, müvekkillerinin taklit amaçlarının olmadığını, manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişi haklarına yapılan bir saldırı nedeniyle manevi acı duyması, ruhsal dengesinin bozulması, yaşama sevincinin azalması yada yok olması gerektiği, müvekkili şirketin maddi ve manevi tazminata sebep olacak “taklit etme amacı” ve eylemi ve yine bu eylem sonucun da oluşmuş bir zarar söz konusu olmadığından haksız davadaki tüm taleplerin reddi gerektiğini, izah edilen ve re’sen görülecek sebeplerle kısmi istinaf taleplerinin kabulü ile davanın kabule yönelik bölümünün kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; … LTD’nin Anadolu Yakası bayiliğini yapan davalıların, söz konusu firmanın www….com.tr isimli internet sitesinde “… markası ile radyatör ürünleri satışı sırasında kullandığı ibarenin … numarası ile tescilli “…” markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olup, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğundan, tescilli markasına tecavüz teşkil eden fillerin tespitine, durdurulmasına ve men’ine, 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; Davalı tarafın işyerinde yapılan arama sırasında 688 adet ürün kataloğu ve 35 adet irsaliyeli faturaların bulunduğu, kataloglarda davalı …’nin işyerinin kaşesinin bulunduğu, davalıya aidiyetinin saptandığı, ürün görsellerinin farklı isimlerle katalogda tanıtıldığı, davaya konu “…” markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin katalogda ürün markası olarak kullanıldığı, davacının markasının ayırtedici unsurunun birebir olarak ve davacının markasının tescilli olduğu 11. sınıftaki radyatör emtiası bakımından, katalogda ürünlerin satışının teklifine yönelik olarak kullanıldığı, ortalama tüketicilerin her iki ürünün aynı firmaya ait olduğunu düşünebileceği, bu şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, 556 sayılı KHK’nin 61. maddesine tanımlanan markaya tecavüz fiilinin gerçekleştiği, her iki davalının da kusurlu ve sorumlu olduğu, davanın kısmen kabulüne, davacının tescilli markasına tecavüzün durdurulması ve men’ine, takdiren 3.500,00 TL manevi tazminatın tahsiline, KHK’nin 62/f bendi gereğince hükmün ilânına karar verilmiştir. Alınan 19/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunduğu, ilgili tüketici kesiminin ortalama tüketici olduğu, mal ve hizmetlerde birebir örtüşme bulunduğu, bütüncül izlenimde, taraf markaları arasında halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunmakta olup kullanımın iltibas yaratacak nitelikte olduğu tespit edilmiştir. 1-Davalı vekili, davacı tarafından aynı konuda dava dışı … LTD.ŞTİ’ye karşı da açılmış tazminat davaları olduğunu, marka için web sitesi ve faturaların …’A ait olduğundan mahkeme kararı ile tazminat ödediğini, istinafa konu bu dosyada da aynı marka için aynı delillerle dava açıldığından, sadece ortağı olma sıfatıyla işbu dava için delil olamayacağından, davalının ve çalışanın aleyhine açılan davanın kısmen kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de; şirket hakkında açıldığı ve tazminat tahsiline karar verildiği iddia edilen dosya numaralarının bildirilmediği, aynı olduğu belirtilen belgelerin sunulmadığı tespit edilmiştir. Daha önce şirket hakkında açıldığı iddia edilen dava dosyalarındaki dayanak belgeleri yada sözü edilen dosyaların bir örneği sunularak, görülmekte olan davanın aynı delillere dayanılarak dava açıldığı kanıtlanmadığından, istinaf sebebinin varlığının denetlenmesi mümkün olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2- HMK 190. maddesi uyarınca bir iddianın hukuki sonucundan yarar sağlayan taraf iddiasını kanıtlamakla mükelleftir. Marka sahipliği hakkı tescille kazanılır. “…” markasının davacı taraftan daha önce kullanıldığına delil olarak, katalog ve kataloğa ait olduğu belirtilen … tarih 11201 seri numaralı fatura ibraz edilmiş ise de; faturanın kataloğa ait olamayacağı ve tarihi belli olmayan fotokopi kataloğun eski tarihli kullanımı kanıtlamayacağı Kartal 1. FSHHM’nin 2015/6-152 esas ve karar (bozmadan önce 2012/247 esas ve 2013/89 karar), Ankara 2. FSHHM’ni 2008/31 esas ve 2009/170 karar sayılı kesinleşmiş kararları ile tespit edildiği anlaşılmıştır. Davalı taraf “…” markasının kendi adına veya içerisinde bulunduğu yurt dışındaki şirketler grubu adına tescilli olduğunu veya ilk defa ihdas edip davacı şirketten önce kullandığını, lisans sözleşmesi ile kullanım hakkı bulunduğunu kanıtlamadığından, …” markasının müvekkili şirketler grubuna ait olduğu, davalı şirketin de içinde bulunduğu grup tarafından ilk defa ihdas ve öncelikli olarak kullanılıp tanıtıldığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3- Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve davada uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile markaya tecavüz hâlinde oluşan zararın tazminine yönelik üç çeşit tazminat davası öngörülmüştür. Bunlar maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatıdır.(Yargıtay HGK’nun 01/07/2021 tarih ve 2018/11-1096 esas ve 2021/898 karar sayılı kararı) Dosya kapsamı ile davalının davacı tarafa ait marka hakkına tecavüz ettiği saptandığından, tecavüz halinde marka hakkı sahibi, 556 Sayılı KHK uyarınca manevi tazminat talep etme hakkını elde ettiğinden, tazminat koşullarının oluşmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarih ve 2010/155 E. 2020/138 K. Sayılı kararına karşı Davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 239,08 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 184,68 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.09/12/2021