Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/26 E. 2020/248 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/26 Esas
KARAR NO: 2020/248
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2017
NUMARASI: 2014/1090 E. – 2017/281 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … Marka … TİP 2011 model taşıtın 28/09/2013 tarihinde motor arızası nedeni ile yolda kaldığını, … Otomotiv özel servisine çekildiğini, pistonların yanmış ve çizilmiş gömleklerin çatlamış ve bir kısım başka arızanın meydana gelmiş olduğunun serviste tespit edildiğini ancak öncesinde taşıtın hiç bir ikaz vermediğini, sonrasında değişik iş tespiti yaptırıldığını, raporda yağ muşürünün arızalı olduğu basıncı yüksek gösterdiği arızanın gizli ayıp niteliğinde olduğu tespitinin yapılması üzerine ve davalı tarafa 19/11/2013 tarihinde ihbarda bulunulduğunu, davacı şirketin bir başka aynı markalı taşıtının da 28/01/2014 tarihinde arıza verip hasara uğradığını halen aynı özel serviste tamir edilmekte olduğunu, onarım bedelinin davalı tarafça karşılanmadığını, onarım süresince kazanç kaybına uğrandığı hususları dikkate alınarak davalının ayıp nedeni ile ağır kusurlu olduğu onarım nedeni ile uğranılan 21.966,15-TL zararın ve şimdilik 1.000-TL kazanç kaybının reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı şirketin, dava konusu araçlara ilişkin satış sözleşmesinin tarafı olmadığını, dava konusu aracın davacı tarafından ikinci el araç olarak tahminen … şirketinden satın alınmış olduğunu, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, dava konusu uyuşmazlıklarda uygulanması gereken 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğunu, ticari satışlarda malın ayıplı olduğu iddiasıyla açılacak davalarda zamanaşımı süresinin altı ay olduğu ve işbu zamanaşımı süresinin malın tesliminden itibaren başlayacağı hususunun vurgulandığını, yeni düzenlemede bu sürenin 2 yıl olduğunu, değişik iş dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinin yetersiz olduğunu, otomotiv ana bilim dalında görevli bilirkişilerce inceleme yapılması gerektiğini, dava konusu araç üzerinde onarım işlemlerini yürüten … Ltd. Şti, {“…”) unvanlı şirketin davalı şirketin yetkili servisi olmadığını, davacının, araçta meydana gelen hasar miktarına ilişkin fatura sunduğunu, faturada belirtilen tutarların ne tür bir arızayla ilgili olduğunun belirsiz olduğunu tüm bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.Bilirkişi raporunda davaya konu taşıt motor arızasının gizli ayıp vasfına haiz olduğunun belirlendiği, hasarın kullanıcı hatasından kaynaklamadığı, davacının talep ettiği onarım bedelinin yasa rayicine uygun olduğu, taşıt onarım süresi olan 3 gün içinde muadil taşıt toplam kira bedelinin 1.200,00 TL olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Yerel Mahkeme kararının somut ve açık gerekçelerden yoksun olduğunu, yerel mahkeme kararının gerekçe olarak değerlendirilebilecek bölümünde, yalnızca mahkemenin varmış olduğu kanaat belirtilerek bu kanaatin doğmasına sebebiyet veren unsurlara, başka bir deyişle somut gerekçelere yer verilmediğini, davalı şirketin, dava konusu araçlara ilişkin satış sözleşmesinin tarafı olmadığını, dava konusu aracın davacı tarafından ikinci el araç olarak tahminen … şirketinden satın alınmış olduğunu, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, yeni getirilen Türk Borçlar Kanunundaki düzenleme ile zamanaşımı süresinin 2 yıl olarak değiştirildiğini ve dava konusu araçların teslim tarihleri dikkate alındığında, 2 yıllık müruruzaman müddetinin sona erdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı ve yetersiz olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından hükme bir tek 19.10.2016 tarihli raporun esas alındığının belirtildiğini, ancak, dava dosyası nezdinde birden fazla bilirkişi raporu yer almakta ve bu raporlar arasında pek çok yönde çelişki bulunmakta olduğunu, Yerleşik Yargıtay İçtihatları doğrultusunda dava dosyası nezdindeki çelişkilerin giderilmesi için yeni ve çelişkileri giderici nitelikte bir bilirkişi raporunun alınması gerektiğini, Rapor kapsamında yapılan bu tespitlerin, incelemeye konu parçaların uzun süreden beri depoda bekletilmekte olduğunu ve tahrip olmuş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, davacı tarafın iddia ettiği üzere ilk hasarda ikaz ışığının yanmadığı iddialarının ve araçtaki ikaz sisteminin devrede olmaması sebebiyle hasarın meydana geldiği iddialarının raporda açıklanmadığını, araçtaki arızanın esas nedeni kullanıcı hatası olduğunun tanık ifadesi ile sabit olduğunu, dava konusu Aracın yetkisiz serviste inceleme altına alındığını tüm nedenlerle kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepler doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava; ikinci el olarak satın alınan otomobilin arızalanması nedeniyle yapılan onarım giderinin ve onarım süresince aracı kullanamamaktan doğan muavin araç kira bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamından davalı … A.Ş.’nin dava konusu aracın ithalatçı/Türkiye mümessili ve ilk satıcısı olduğu, davacının ise dava konusu aracı üçüncü kişiden ikinci el olarak satın alan şirket olduğu anlaşılmaktadır. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır. Dava konusu otomobilin, getirtilip incelenen garanti belgesine, trafik tescil belgesine ve tarafların beyanlarına göre araç garanti süresinin iki yıl olduğu aşikardır. Somut olayda davacının ticari şirket olması sebebiyle tacir olduğu, dolayısıyla 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı, ilk satıcı/ithal eden davalı …’a yönelik ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı olarak sorumluluğu cihetine de gidilemeyeceği, zira ayıba karşı tekeffül hükümlerinin satıcı ile alıcı arasındaki hukuki işlemlerde uygulanabileceği, ne var ki davalı … A.Ş. tarafından davacı şirkete doğrudan bir satışın söz konusu olmadığı, yani davacı şirket ile davalı şirket arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından 6098 sayılı TBK’nun 227. maddesinde yer alan satıcının garanti etmesine ilişkin düzenlemelerin satıcı firmaya karşı ileri sürülemeyeceği, davacının dayanabileceği hukuki sebebin garanti sözleşmesi olabileceği, otomobilin garanti belgesi ile satımı zorunlu olan bir mal olması karşısında garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmayıp satın alan ikinci el alıcının garanti kapsamından yararlanma olanağı bulunduğu, aracın 2011 model olup, 2013 yılında arızanın meydana geldiği, garanti süresi içerisinde ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiği, bu durumda davalının garanti borcunun bulunduğu ve 6098 sayılı TBK’nun 231/son maddesinde öngörülen koşulların da oluştuğu, bu sebeple davalının garanti borcundan dolayı husumetinin bulunduğu, husumet itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. 6098 Sayılı TBK’nun 219/1 maddesinde “satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerinin ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında “satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” düzenlemesi yer almaktadır. 6098 Sayılı TBK’nun 223. maddesinde “alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır”. 6098 Sayılı TBK’nun 231. maddesinde “satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” Satıcının alıcıya garanti vermiş olması hali hiçbir surette 6098 sayılı TBK 223. maddesinde yer alan ayıp ihbar sürelerini asla ortadan kaldırmaz. TBK.223. maddede belirtilen ihbar süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. İğfal (ağır kusur) halinde ise zamanaşımından söz edilemeyeceği 6098 sayılı TBK.231/son maddesinde hükme bağlanmıştır. TBK 231/son madde hükmüne dayanılabilmesi için alıcının, satıcının hilesi veya kandırması sebebiyle zamanında dava açmasının önlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla malın sonradan ayıplı olduğunun saptanması ve bunun gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlenmesi tek başına iğfal olarak değerlendirilemez. Durumun gerekli kıldığı muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değildir. Fakat onları meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir. Bile bile aldatma yani hile varsa satıcı ne tam zamanında ayıpların ihbar edilmediğine ne de kısa zamanaşımı süresine dayanabilir. Bu durumda 6098 sayılı TBK.’nun 146. ve 147. maddeleri uygulanır. Davacıya ait dava konusu aracın, 28/09/2013 tarihinde arızalandığı, incelenen garanti belgelerinde garanti süresinin 2 yıl olup, 16/06/2013 tarihinde son bulduğu, davalının 6098 Sayılı TBK’nın 223. maddede belirtilen ayıp ihbar sürelerine ilişkin ağır kusur halinin ispatlanamadığı, cevap dilekçesinin süresinde verildiği ve zamanaşımı def’inin de süresinde yapıldığı ve yerinde olduğu görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle ve 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; Mahkemece verilen kararın, davalının zamanaşımı def’i yerinde olmakla kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 2- 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2017 gün ve 2014/1090 Esas, 2017/281 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının REDDİNE, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu ret harcının peşin alınan 375,15 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 320,75 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 3.444,92 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/c- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5/d- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 42 nci maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2020