Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/259 E. 2021/92 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/259
KARAR NO: 2021/92
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2017
NUMARASI: 2015/1190 E. 2017/520 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının Çancılar Caddesinde bulunan ”…” isimli işyerinin 600.000-TL’ye davalıya satışının yapılması nedeniyle bedelin bir kısmını elden bir kısmını icra yoluyla aldığını, ancak bakiye alacak miktarı olan 105.281,52 TL’nin ödenmemesi üzerine, davalı hakkında Bursa …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğu beyan ederek itirazın iptali ile davalının %20 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının işyeri satışını ve alacağını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, işyeri devrine ilişkin fatura düzenlendiğini ve fatura bedellerinin Bursa …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına mahsuben, davacının avukatına ödendiğini, oysa davacının bu dosyadan hiç bahsetmediğini, huzurdaki davaya konu icra takibin ise iş yerinin devrinden kaynaklanan alacak olarak yürütüldüğünü, davacının bakiye bir alacağı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi kararı, ”Derdest dava ilamsız takibe itirazın iptali davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davacı taraf işyeri devri hususu ile birlikte işyerinin hangi bedelle devredildiğini kesin delillerle ispat etmelidir. Davalı tarafın savunması esas alındığında taraflar arasında işyeri devrine ilişkin bir fiili bir durumun mevcudiyeti anlaşılmakla birlikte devir ücretinin ne kadar olduğu konusunda bir belge ve delil yoktur. Kural olarak işletme devri yazılı biçimde yapılmak zorundadır. T.T.K.’nun 11/3 maddesi ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan diğer sözleşmelerin yazılı olarak yapılacağını, durumun ticaret siciline tescil ve ilan edileceğini emretmektedir. Somut olayda devrin yazılı biçimde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Elbette bu kuralın geçerli olabilmesi için işletmenin esnaflık faaliyetini aşan boyutta olması gerekir. Ancak dava ticaret mahkemesinde açıldığına ve taraflarca bu konuda iddia ileri sürülmediğine nazaran işletmenin esnaflık faaliyetini aşar boyutta olduğu kabul edilmiştir. Davalının ödeme iddiası nazara alınarak ve iş yeri kayıtlarının delil oluşturabileceği düşünülerek kayıt ve defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da davacının iddiasını doğrulayacak bir kayda rastlanmamıştır. Bilirkişi 20/12/2016 tarihli raporunda davacı tarafından davalıya 194.718,48.TL tutarında bir fatura kesildiğini ve bu fatura bedelinin de ödenmiş göründüğünü, iş yeri devrine ilişkin bir sözleşme bulunmadığını, iş yerindeki telefon ekipmanlarının faturalarının kapalı fatura olarak düzenlendiğini, bun da peşin ödemeye işaret ettiğini, kayıtlardan devir bedelinin fatura tutarlarıyla sınırlı olduğu kanaati hasıl olduğunu, iki ayrı icra dosyasına yapılan ödemeler nazara alındığında ve davacının defterlere alacağı tahsil etmiş gibi kayıt yaptığı gözetildiğinde devir bedelinin ödenmiş olması gerektiğini açıklamıştır. Davacının kestiği 194.718,48.TL tutarındaki fatura davalı defterinde de kayıtlıdır. Raporda davacı defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, davalı defterlerinin ise kapanış tasdikine tabi olmadığı da belirtilmiştir. Davacı taraf fiilen iş yerini devretmiş olsa da maliye kayıtları iş yerinin başka bir adrese taşındığını göstermektedir. Davacı taraf yemin deliline dayanmış ve davalı tarafa yemin teklif etmiştir. Duruşmaya bizzat katılarak yemin icra eden davalı beyanında devir bedelinin 300.000.TL olduğunu, bu bedeli kısmen nakit kısmen arsa devri ve kısmen otomobil devri yoluyla tamamen ödediğini, icra dosyalarına ödediği miktarlarla birlikte 300.000.TL’nin üzerinde ödeme yaptığını bildirmiştir. Bilindiği gibi yemin kesin delildir. Davacı taraf davasını başka ve kesin delillerle ispat edemediği gibi, davalıya teklif ettiği yemin de aleyhine netice vermiştir. Bu durumda ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmelidir.” şeklindedir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkilinin eşi tarafından davalı aleyhine Bursa 6. Aile Mahkemesi’nin 2014/82 E. Sayılı dosyası ile nafaka davası açıldığını, bu davanın 18.07.2014 tarihli duruşmasında, davalının annesinin tanık olarak vermiş olduğu ifadesinde; müvekkile olan borçlarını kabul ettiğini, Davacının annesinin “…Damadım hakkı olan 600.000,00 TL’nin …. 300.000,00 TL’sinin verilmediği için damadım icra yoluyla 200.000,00 TL almıştır. ” şeklinde beyanı mevcut olduğunu, bu beyanın mahkeme içi ikrara mahiyetinde olduğunu, Mahkeme huzurunda dinletilen tarafların müşterek muhasebecisinin de, davacının davalıdan alacaklı olduğunu beyan ettiğini, davalı tarafın bu beyana yönelik itirazlarının da bulunmadığını beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, işyeri devrinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında bir iş yeri devri gerçekleştiği hususunda uyuşmazlık bulunmasa da, ortada yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, davacı tarafça devir bedelinin 600.000,00 TL olduğunun iddia edildiği, davalı tarafça, iş yeri devir bedelinin faturalandırıldığı, fatura bedellerinin Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası kapsamında ödendiği ve iddia edilen devir bedelinin yazılı olarak ispatlanması gerektiği ileri sürülmüştür. İlk Derece Mahkemesince, tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, raporda; taraflar arasında düzenlenen bir kısım faturanın devir bedeline ilişkin olarak kabul edilmesi gerektiği, devir bedelinin fatura tutarları kadar olduğu, davacı ticari defter ve kayıtlarına göre, fatura bedellerinin tamamının tahsil edildiği şeklinde ödeme kaydının bulunduğu, bu nedenle bedelin davalı tarafından davacıya ödenmiş olduğu belirtilmiş olup alınan rapor denetime elverişli bulunmuştur. Somut davada, sözleşmede kararlaştırılan bedel yönünden ispat yükü alacaklıda olup, dava miktar itibarıyla senetle ispat sınırının üzerindedir. Dolayısıyla tanık anlatımları ile alacağın ispatlanamayacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Davacı, eşi tarafından davalı aleyhine Bursa 6. Aile Mahkemesi’nin 2014/82 E. Sayılı dosyası ile nafaka davası açıldığını, bu davanın 18.07.2014 tarihli duruşmasında, davalının annesinin tanık olarak vermiş olduğu ifadesinde borcu ikrar ettiğini, bu ikrarın mahkeme içi ikrar olduğunu savunmuştur. İkrar, bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü bir olgunun( vakıanın) tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmesidir. İkrar, 1086 sayılı HUMK’nun 236. maddesi ve aynı yönde düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 188. maddesinde “ (1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.(2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. (3) Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.” hükmüyle düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme uyarınca ikrar olunan vakıalar çekişmeli sayılmaz. Bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerlidir ve kesin delil teşkil eder.(HGK 13.05.1992 gün, 1992/14-249/ Esas, 1992/ 323 karar) Somut olaya gelince; Davacının mahkeme içi ikrar olarak değerlendirdiği beyan, tarafların veya vekillerinin beyanı olmayıp, bu beyanın yukarıda içeriği açıklanan yasal düzenleme karşısında somut dava açısından bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacı tarafın bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İspat yükü üzerinde olan davacı tarafça, davalıya teklif edilen yemin davalı tarafça eda edilmiştir. Taraflar arasındaki iş yeri devrine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığı, devir bedelinin tarafların ticari defter ve kayıtlarındaki fatura tutarları kadar olduğu, bu fatura bedellerinin davacı defterlerine göre ödenmiş olduğu, devir bedelinin davacının iddia ettiği gibi 600.000,00 TL olduğuna dair ispat bulunmadığı, davalı tarafça devir bedelinin 300.000,00 TL olduğuna ve bu tutarın tamamının davacıya ödendiğine dair yemin edildiği, başkaca devir bedelinden kalan bir bakiye borç bulunduğuna ilişkin ispat yükünün davacı tarafça yerine getirilemediği, İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine yönelik kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2017 tarih ve 2015/1190 E.2017/520 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 118,00 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 58,70 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde İADESİNE, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 04/02/2021