Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2589 E. 2023/767 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA N : 2020/2589
KARAR NO: 2023/767
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2017
NUMARASI: 2015/625 E. – 2017/976 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin davalıdan cari hesaptan kaynaklanan alacağının bulunduğunu, alacağını haciz yolu ile tahsil etmek için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı tarafından borcun tümüne, faize, ferilerine ve takibe itiraz edildiğini, itiraz mucibince icra müdürlüğünce takibin durmasına karar verildiğini, davalının, müvekkili şirkete olan cari hesaptan kaynaklanan fatura borçlarını ödemediğini ve ödememekte de ısrar ettiğini, müvekkilinin halen işleyecek faiz ve feriler hariç davalıdan 66.152,30 TL asıl alacağı bulunduğunu, borçlu tarafından icra dosyasına yapılan itirazın, alacağın haciz yolu ile tahsiline engel olduğunu, bu nedenlerle, davalı-borçlunun haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın tahsiline ve %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığı gibi, aksine müvekkilinin davacıdan 20.665,75-TL alacaklı olduğunu, bu alacakla ilgili dava açma haklarını saklı tuttuklarını, bu durumun müvekkiline ait muavin defter kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa olan borçlarının 95.238,72-TL’sini çeklerle ödendiğini ve davacının da bu parayı tahsil ettiğine dair makbuz verdiğini, ayrıca bir kısmı müşteri kredi kartı ile bir kısmı da şirket ortağı olan, …’nın kredi kartı ile olmak üzere, toplam 102.643,21-TL daha ödeme yapıldığını, bunların davacı tarafın kayıtlarında da olduğunu, toplam 21.790,73-TL de nakit olarak ödendiğini ve davacı tarafın bunların ödendiğine dair müvekkilime bilgisayar çıktılarını verdiğini, müvekkili tarafından yapılan bu ödemeler sonucunda, müvekkilinin davacı tarafa her hangi bir borcu kalmadığı gibi 20.665,75-TL de alacaklı duruma geçtiğini, davacı taraf, fazladan fatura keserek müvekkilini borçlandırmaya çalıştığını, nitekim müvekkilinin, davacı tarafın fazladan kestiği faturaları iade ettiğini beyan ederek, davanın reddine, davacıdan %20 den az olmamak üzere tazminat alınmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “taraflar arasıda ticari ilişki bulunduğu ve cari hesap ile takip edildiği, davacının kendi lehine kesin delil niteliği taşıyan 2014 yılı ticari defterlerine göre davalıdan 64.964,89 TL alacaklı olduğu ancak davalının ticari defterlerinin kesin delil niteliği taşımadığı, davacı defterlerinde yer alan kayıtların bulunmadığı, bu nedenle taraf ticari defter kayıtları arasında farklılık bulunduğu, davacının temerrüd faizi talebinin ise taraflar arasında ödemeyi düzenleyen sözleşme yada yazılı temerrüd ihtarı bulunmadığından yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, itirazın asıl alacak yönünden iptaline,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişice, davacı tarafın defter kayıtları delil olarak kabul edildiği halde müvekkilinin defter kayıtlarının delil olarak kabul edilmediğini, halbuki müvekkilinin defterlerinin de usulüne uygun olarak tutulduğunu, bu kayıtlara göre, müvekkilinin davacıdan 20.665,75 TL alacaklı olduğunu, Bilirkişi raporlarında, müvekkilinin, davacı tarafa kredi kartı, kasa makbuzu ve müvekkilimin yetkilisi olan, … nın, kredi kartları ile yaptığı ödemelerin, kredi kartı ödeme belgeleri dosyada mübrez olmasına rağmen hiç nazara almadığını, Bilirkişinin, davacı tarafça fazladan kesilen ve müvekkili tarafından iade edilen faturaları gerçek borçmuş gibi kabul ettiğini,Mahkemenin de, tamamen hatalı olan bu bilirkişi raporuna göre hatalı bir karar verdiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, cari hesap alacağına dayalı olarak davacı tarafından davalı aleyhine yürütülen icra takibine vaki itirazın iptaline yönelik, itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, sunulan raporda; davacı defterlerinin usûlüne uygun tutulduğu, bu defterlere göre davacının davalıdan 64.964,89 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinden yevmiye defterinin yıl sonu kapanış tasdikinin bulunmadığı belirtilmiş, Mahkemece bu kanaate göre davacı defterlerine itibar edilerek icra takibine yapılan itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmiştir. Denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, davalı defterlerinden yevmiye defterinin yıl sonu kapanış tasdikinin bulunmadığı, bu nedenle HMK’nun 222/4.maddesi gereğince sahibi aleyhine değerlendirilmesi gerektiği, diğer yandan davacının usûlüne uygun tutulan ticari defterlerinin HMK’nun 222/2.maddesi gereğince sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının usûlüne uygun defterlerine göre davacının davalıdan 64.964,89 TL asıl alacak yönünden alacaklı olduğu, Mahkemece verilen kararın bu itibarla yerinde olduğu, aksi yöndeki istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2017 tarih ve 2015/625 E., 2017/976 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.437,75 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.109,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.328,32 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023