Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2586 E. 2021/28 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2586 Esas
KARAR NO : 2021/28
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/09/2020 (Ara Karar)
NUMARASI : 2020/216 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Davacının grup şirketi olarak petrol ve enerji sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacının uzun yıllardır doğal gaz, petrol sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin faaliyet alanının, davacı şirket ile aynı olup tescile konu logo ile … marka ve logosunun tanınmışlık düzeyi haksız şekilde kullanıldığını, tüketicilerde her iki marka arasında bağlantı kurarak iltibas yaratılması ihtimalini doğurduğunu, bu sebeplerle şirketin tanınmışlık düzeyi gözetilerek dava sonuçlanıncaya dek davalı şirkete ait marka logosunun kullanımının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 04.09.2020 tarihli ara kararıyla; “Dosya kapsamı deliller ve özellikle davalı adına olan marka tescil tarihlerine göre ihtiyati tedbir koşulları oluşmadığından davacının ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar vermiştir.” şeklinde karar verdiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece her ne kadar; marka tescil tarihleri gerekçe gösterilerek ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığı ifade edilmiş ise de; uyuşmazlık açısından üzerinde durulması gereken husus davacı şirket ile davalı şirketin aynı alanlarda faaliyet göstermesi ve davacı şirket marka logosunun ulaşmış olduğu tanınmışlık düzeyi neticesinde tüketicilerde oluşacak karıştırılma ihtimali olduğunu, her halde davacı şirkete ait logonun tescil tarihinin önceliği gözetildiğinde tedbir taleplerinin kabulünün gerektiğini, davalı şirketin tescil başvurusuna konu olan logo ile davacı şirkete ait logonun kullanım alanları birbirinin aynısı olup aralarında iltibasa neden olabilecek derecede benzerlik bulunduğunu, davacı şirket uzun yıllardır doğal gaz, petrol sektöründe faaliyet göstermekte olup gerek tüm dünya genelinde yaygın faaliyeti ve gerekse doğal gaz ve petrolü yönlendiren çalışmalarıyla bilindiğini, Davalı şirketin faaliyet alanının davacı şirket ile aynı olup tescile konu logo ile … marka ve logosunun tanınmışlık düzeyinin haksız şekilde kullanılmakta olduğunu, tüketicilerin her iki marka arasında bağlantı kurarak iltibas yaratılması ihtimali doğduğunu, davacı şirketin tanınmışlık düzeyi gözetilerek davalı şirketin markasına ait logo tescilinin yargılama sonuçlanıncaya dek kullanımının tedbiren durdurulmasına ve yargılama neticesinde hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin kullanımında olan logo TPE nezdinde 2012/72302 marka numarası ile tescil edilmiş olup 17.08.2012 tarihinden itibaren koruma altında olduğunu, davalı şirkete ait marka ve logonun 27.02.2014 tarihinde tescil edildiği göz önüne alındığında Yerel Mahkemece tedbir talebinin reddine karşı gerekçe olarak sunulan tarihler açısından davacı şirketin tescilinin daha önce olduğu ve uzun yıllardır Türkiye ve dünya çapında mevcut logo ile tanındığının ispat edildiğini, karıştırılma ihtimalinin tespitinde en çok kullanılan ve sonuca etkisi olan benzerlik görsel benzerlik olup, davaya konu davalı şirkete ait logo, davacı şirket tarafından daha önce tescil edilmiş ve kullanılmakta olan logo ile özdeş, farksız ve taklit mahiyette olduğunu, Logonun renginin farklılaştırılmasının aynı olma durumunu etkilemediğini, her iki logo birbirlerinin aynısı olup renklerin farklılaştırılmasıyla değişiklik yaratılmaya çalışılmışsa da; bilindiği üzere logolar arasında yapılan renk değişikliği gibi küçük farklılıklar benzerliği kaldırmaya yeterli olmadığını, tüm hususlar gözetilerek davacı şirkete ait marka logosunun birebir benzerinin davalı şirket tarafından aynı alanda kullanılmasının tüketiciler nezdinde karıştırma ihtimali yaratacağından davalı şirkete ait marka logosunun kullanımının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı istinafa cevap dilekçesinde; İhtiyati tedbirin yasal koşulları oluşmadığını, somut olayda davacının haklı olduğuna dair hiçbir şart oluşmadığını, davalı şirketin 2008 yılından beri doğalgaz sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu, “…” markasının ülke çapında sağlamış olduğu güven duygusu çerçevesinde hizmetlerini sürdürdüğünü, dolayısıyla davacı tarafın iddia ettiği gibi davalı şirketin, başkaca firmaların tanınmışlık seviyesinden yararlanmak gibi bir niyeti olmadığını, davalı şirketin markası ve logosu Türk Patent Enstitüsü nezdinde 20/02/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edilerek koruma altına alındığını, Uzun zamandan beri de tescille korunan marka ve logo kullanılmakta olup; mesnetsiz bir takım iddialar sebebiyle kullanılmasının engellenmesinin mümkün olmadığını, Davacı tarafa ait logonun ise davacı şirketin tescil başvurusu yapmasından çok sonra 14/11/2013 tarihinde tescil edildiğini, davalı şirketin varlığından habersiz olduğu ve müvekkil şirket tarafından tescil başvurusu yapıldığı tarihte korunması bulunmayan bir logo için haksız dava açıldığını, davalı şirketin kurulduğu 2008 yılından beri bu isim ve logoyu kullandığı, 2013 yılından beri marka ve logosunun tescilli olduğu gözetildiğinde gecikmesinde sakınca olabilecek hiçbir gerekçe olmadığını, davacı şirket logosu ile davalı şirketin logosu arasında benzerlik bulunmadığını, sektörde faaliyet gösteren doğalgaz dağıtım şirketlerinin hemen hemen hepsinin logosunda alev simgeleri kullanıldığını, Davacı şirketin rafineri işleten bir firma olup, davalının faaliyette bulunduğu Adıyaman ili ile sınırlı doğalgaz dağıtım işi düşünüldüğünde sektörel olarak da aralarında hiçbir benzerlik olmadığını, aynı müşteri veya tüketici kütlesine hitap eden bir alanda da faaliyet göstermediklerini, davalı şirketin logosundaki renkler ve logonun şekli, davacı tarafın logosu ile hiçbir şekilde benzer olmadığını, davalı şirketin marka ve logosu 2013 yılından beri tescilli ve korunan bir marka ve logo olduğundan, Davacı tarafın yasal sürede markanın tesciline itiraz etmediği, yasal sürede dava açmadığı, aradan zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra hiçbir yasal temeli olmayan davayı açtığını yasal şartları oluşmadığından verilen red kararının yerinde olduğunu, davacı tarafın istinaf taleplerinin reddini talep etmiştir.Dava, marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir .Dairemiz önüne gelen somut uyuşmazlık ise; ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına yönelik davacının istinaf istemine ilişkindir.İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı ve davalı adına marka tescilleri bulunmaktadır. Davacı markasının tescil tarihi 17.08.2012 tarihi olup, sicile kayıt tarihi 14.11.2013; davalı markası tescil tarihi 20.02.2013, sicile kayıt tarihi 27.04.2014 yılıdır. Markaya tecavüz iddiasının incelenmesinde, tarafların markalarının tescil sınıflarının belirlenmesi, davalının kullanımının markanın tescil sınıfında olup olmadığı ve markanın tescil edildiği şekilde yada markanın ayırt edici unsurunu değiştirmeden tescil kapsamında kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davacı tarafça markasının tanınmış olduğu ve davalının müvekkilinin markasına yakınlaştırarak kullandığı iddia edilmiştir. Davacı markasının sunulan deliller kapsamında tanınmış olup olmadığı, davacının genişletilmiş korumadan faydalanıp faydalanmayacağı, Davalı tarafça tescilden önce ve farklı sınıflarda gerçek hak sahipliği iddiasında bulunulduğu ve davacı tarafça da bu kullanıma ses çıkarılmayarak dava açma hakkının yitirildiği ileri sürülmüş ise de, bu hususlar esas yargılama sırasında incelenecek olup, tedbir istemi yönünden Mahkemece bilirkişi raporu alınmadan tescil tarihleri esas alınarak karar tedbir talebinin reddine karar verilmiş ise de, esas olarak dosyada mevcut bilgi ve belgeler, davalı cevap dilekçesi hususları bu aşamada yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1/b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/216 Esas sayılı dosyasındaki 04.09.2020 tarihli ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021