Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/255 E. 2021/285 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/255 Esas
KARAR NO: 2021/285
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI: 2014/1490 E., 2017/261 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar dava dilekçesinde özetle; İmza yetkilisi bulunduğu …’nin elinde bulunan ve rızası dışında elinden çıkan çeklere ilişkin olarak avukatı aracılığıyla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/185 Esas sayılı dosyası ile çek iptali davacı açtığını, tarafınca açılan hasımsız davanın, davalının vekili tarafından müdahale edildiğini ve çeklerin davalı elinde olduğu ve bu çeklere haklı gerekçeler ile hamil olduğunun beyan edildiğini, bunun üzerine mahkemece tarafına 10 günlük süre verilmesi üzerine bu davayı açtıklarını, kendisi ve eşinin yapı dekorasyon ve inşaat işi ile iştigal ettiklerini, ticaret ile uğraşırken karlı bir yatırım için geçmişten tanıdıkları ve dostu olan ve Amerika’da yaşayan …’ya yaptıkları işlerden bahsettiğini ve kendisi de elinde bir miktar nakdi bulunduğunu ve birlikte bu tür yatırımlar yapabileceğini söylediğini, zamanla …ın payı ile birlikte gönderdiği sermaye toplamının 120.000,00 USD’yi bulduğunu, bu esnada yaptığı bir iş nedeniyle 1.000.000,00 TL civarında bir alacağını tahsil edememesi üzerine ciddi bir nakit sıkışıklığı yaşadığını, bunun üzerine birlikte iş yaptığı o tarih itibariyle nezdinde 120.000,00 USD alacağı olan arkadaşı … ile görüşerek durumunu izah ettiğini, …ın bu durumu bir dostu vasıtasıyla avukat olan davalıya anlattığını, daha sonra davalının … Hanımdan vekalet aldığını, davalı ile yaptığı görüşmede kendisinden borcunun 120.000,00 USD olmasına rağmen 160.000,00 USD tutarında senet vermesini istediğini, ayrıca senedi 15.08.2013 ödeme günlü olarak düzenlemesini talep ettiğini, kendisinin ise, ödeme güçlüğü içinde olduğunu belirterek o tarihte bu miktarda bir ödeme yapmasının mümkün olmadığını belirtiğini, bu beyanları üzerine, davalının “senedi zaten teminat için aldığını, bununla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamayacağını” söylediğini, bunun üzerine 05.08.2014 tarihinde 160.000,00 USD tutarında senedi düzenleyerek davalının eşi olan …’e verdiğini, senedi verdikten 2 gün sonra davalının icra takibi başlattığını, takibin açılmasıyla birlikte davalının, tarafına yönelik olan nitelikli tacizlerinin başladığını, icra müdürlüğüne giderek ödeme emrini elden tebliğ almasını söylediğini, aksi halde, kendisini mahvedeceği, perişan edeceği v.s sair baskı ve tehditlerde bulunduğunu, bunun üzerine ödeme emrini elden tebliğ aldığını ve baskı ve tehditler neticesinde dosya borcunun tamamını 26.08.2013 tarihinde ödeyeceğine dair taahhütnameyi dosyaya sunduğunu, davalının daha sonra, kendisi adına 170.000,00 USD’lik senet vermesini ve bunun yanında ondan 160.000,00 USD borç para aldığına dair bir yazılı evrak imzalamasını istediğini, davalının tehdit ve psikolojik baskıları üzerine bu kağıdı imzaladığını, alacaklı vekili olan bir avukatın, dosya borçlusuna 160.000,00 USD borç para vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, daha sonra davalının bahse konu çekleri aldığını inkar ettiğini, davalı avukata herhangi bir borcu olmadığını, çeklerin yasal hamili olduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, davalının uhdesinde tutuğu ve üzerinde gerçek dışı bir kişisel hak iddia ettiği çekleri tarafına iade etmesi gerektiğini, davanın kabulüne, davalı elinde bulunan çeklerin kendisine iadesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 14/10/2015 tarihli dilekçesinde özetle; Davayı …’ya ihbar ettiği, davacının yanında asli müdahale talebinde bulunan davacı …a’nın 03/11/2015 tarihli dilekçesinde özetle; Davalı … vekil sıfatı ile müvekkilin davacılardan … ve … Dekorasyon … ve …’dan olan alacaklarının tahsili amacı ile aleyhlerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı …’ in İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası borçluları ve davacılar ile Silivri … İcra Dairesi … Talimat dosyasından icrada ödeme taahhütnamesi imzalandığını, davalı … icra dosyası ve bu icrada ödeme taahhütnamesi kapsamında icra dosyası borçlularından ve de icrada ödeme taahhütnamesi’ni imzalayan borçlulardan bazı ödemler ve çekler aldığını, davalı ödemeleri ve almış olduğu çekleri müvekkilin gizlendiğini, davaya davacının yanında asli müdahil olarak katılmasını, dava konusu çeklerin tarafına istirdadının iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Asli Müdahil vekilinin beyan dilekçesinde özetle; Davalı sıfatı ile müvekkil davacılardan … ve … Dekorasyon … ve …’dan olan alacaklarının tahsili amacı ile aleyhlerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı … İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası borçluları ve davacılar ile Silivri … İcra Dairesinin … talimat sayılı dosyasından icrada ödeme taahhütnamesi imzalandığını, davalı … icra dosyasında ki ve bu icrada ödeme taahhütnamesi kapsamında icra dosyası borçlularından ve de icrada ödeme taahhütnamesini imzalayan borçlulardan bazı ödemeler ve çekler aldığını, davalı bu ödemeleri ve almış olduğu çekleri müvekkilden gizlediğini, müvekkilin borçluların ödeme yapmış olduğunu bildirmesi üzerine müvekkil davalı …’e bu konuda e-mail yolu ile bilgi istediğini, davalı … müvekkile gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, müvekkile doğru bilgi vermemesi üzerine avukat olarak davalıya olan güveni sarsıldığını ve Av. …’i avukatlıktan azlettiğini, davaya davacının yanında asli müdahil olarak katılma kabulüne karar verilmesini, dava konusu çeklerin tarafına istirdadına iadesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Tüm dosya kapsamı ve toplanılan deliller bir bütün olarak incelenmesi sonucunda; Davacı şirketin asli müdahile olan borcunu ödemek üzere davaya konu çekleri asli müdahilin vekili olan davalıya teslim ettiğini; ancak davalının davaya konu çekleri asli müdahile bildirmediğini ve davalının çeklerin kendisinde olmadığını beyan etmesi üzerine davaya konu çeklere ilişkin çek iptali davası açtığını, ilgili mahkemenin verdiği süre zarfında da eldeki istirdat davasını açtığını beyan ederek davaya konu çeklerin istirdadını ve taraflarına teslimini talep ettiği, asli müdahil tarafından mahkememize sunulan müdahale dilekçesi ile; davalının icra dosyasındaki ve bu icrada ödeme taahhütnamesi kapsamında icra dosyası borçlularından ve de icrada ödeme taahhütnamesini imzalayan borçlulardan bazı ödemeler ve çekler aldığını, ancak davalı bu ödemeleri ve almış olduğu çekleri asli müdahilden gizlediğini, dava konusu çeklerin tarafına iadesine karar verilmesini talep ettiği ve müdahale harcını yatırarak asli müdahilliğine karar verildiği, davalı taraf ise; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/185 Esas sayılı dosyasına sunduğu müdahale dilekçesi ile davaya konu çeklerin yasal hamili olduğunu beyan ettiği, yine mahkememize ibraz ettiği 08/02/2017 tarihli beyan dilekçesi ile davacının 22/01/2014 tarihli belge kapsamında kendisine borçlu olduğunu, icra dosyasında hapis hakkı tesis ettiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, dosya kapsamında asıl davanın davacılarının, müdahil davacıya icra dosyası kapsamından anlaşılacağı üzere borçlu bulunduğu, borçlarının ödenmesi için davacı tarafça, davalıya, asli müdahilin borcuna mahsuben davaya konu çeklerin verildiği, bu çeklerin “tahsil içindir” ibaresi ile davacı tarafça davalıya teslim edildiği, asli müdahilin davaya konu çeklerin borcundan mahsup edilmediği ve bu çeklerin verilmesinden haberdar olmadığı, her ne kadar davalı tarafça dosya kapsamına sunulan 22/01/2014 tarihli belge nedeniyle davacının kendisine borçlu olduğu iddia edilse de; dosya kapsamı nazara alındığında icra takibine konu borç kadar miktarın davalı taraftan, davacı tarafa borç olarak verilmesinin dosya kapsamı nazara alındığında bu savunmaya itibar edilmesinin mümkün bulunmadığı, ayrıca davalı tarafça daha sonra sunulan beyan dilekçesi ile davaya konu çeklerin icra dosyasında hapis hakkı tesis edildiğini beyan ederek yani; hukuki tanımıyla Avukatlık Kanunu’nun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını ileri sürdüğü; Avukatlık Kanunu’nun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabildiği. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırı olduğu. aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanmasının gerektiği, bu durumun avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucu olduğu, yine Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunduğu, öte yandan avukat, ancak muaccel olan vekalet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabileceği, yasada avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakla beraber, Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 2. maddesinde düzenlenen “ ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” hükümleri gereğince vekalet ücreti alacağının, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale geldiğinin kabulü gerektiği, bu kabule göre avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamayacağı, somut olayda; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında asli müdahil adına davaya konu çekleri alarak tahsilat yaptığı, daha sonra 28/05/2014 tarihli azilname ile azledildiği hususlarında bir ihtilaf bulunmadığı, davalı tarafça önce davacı tarafın borcuna mahsuben davaya konu çeklerin alındığı ifade edilmişse de; daha sonra icra dosyasında hapis hakkını kullandığını beyan ettiği, yukarıda açıklandığı üzere davalının hapis hakkının eldeki davada usulüne uygun olarak kullanılmadığının anlaşıldığı, yine anlatılan nedenlerle davaya konu çeklerin asli müdahilin alacağına karşılık verildiği ve davalı tarafça hukuken korunacak bir hakkı bulunmaksızın elinde bulundurularak mahkemeye ibraz etmediği anlaşıldığından asli müdahilin davasının kabulüne karar vermek gerekmiş, davacı tarafça her ne kadar davaya konu çeklerin taraflara teslimi talep edilmişse de asli müdahile olan borcuna karşılık olarak verilen çeklerin davacı tarafa yeniden teslimi mümkün olmaması sebebiyle davacı tarafın davasının reddine karar verilmiştir. Davalı asil … istinaf dilekçesinde özetle; Çeklerin Davacı Müdahil’e verilmesi bakımından istinafla bozularak yerine yeniden yargılama yapılıp haksızlığın düzeltilmesini istediğini, çünkü bu çekleri Müdahil Davacı’nın borcuna istinaden aldığını Müdahil Davacı’nın ispat edemediğini, O’nun için almadığını, Dosyaya sunduğu belgelerle Davacı’nın kendisine olan borcundan ötürü verdiğinin cevap dilekçesine ekli el yazısı senetle ispat edildiğini, Çekleri Davacı’dan Müdahil Davacı müvekkilin borçlarına karşılık almadığını ve çekleri Müvekkil’in borçlarını tahsil için almadığının da kendi alacaklarıma istinaden aldığımın da ispatının ekli senetten ve yazılı kayıtsız şartsız borç ikrarına ait beyandan açıkça anlaşıldığını, -Kaldı ki hem Davacı’dan hem de Müdahil Davacı’dan alacaklı olmasından ve hapis hakkı tesis etmiş olduğundan ötürü ardiyecinin bile alacak hakkıyla hapis hakkı tanınırken kendisinin Avukatlık yasasına istinaden Davacı’ya karşı alacak hakkıyla hapis hakkı ve Müdahil Davacı’ya karşı da aynı şekilde alacak hakkımla yasal hapis hakkı korunmayıp bunlar dikkate alınmadan çeklerin zilyedi olmama rağmen çekleri Davacı Müdahil için aldığıma dair ispat yapılmadan, Müdahil Davacı’ya verilmesine karar verilmesinin yasal olmadığını, -Müdahil Davacı …’nın müvekkili olduğunu, lehine Davacı’lardan olan alacakları için iki milyon Amerikan (USD 2,000,000.00) doları tutarında alacağını, yaptığı icra takibi ve müzakereyle İstanbul İcra Dairesi … E dosyasından borçlu Davacı’ya kabul ettirip mühim bir mesleki başarıyla zaten kesinleştirdiğini, Davacı’yla Müdahil Davacı aralarında anlaşıp kendisini aradan vekalet ücreti vermemek için çıkartmak istediklerini, Davacılarla Müdahil Davacı’dan olan alacaklarının çok yüksek olduğunu, başına çorap örülmesine hem Asıl Davacı …’dan hem de müvekkili Müdahil Davacı’dan alacağım olan 170,000 USD’nin ve 2,000,000 USD’den fazla olan alacağı kesinleştirdiğimden Müdahil Davacı’dan ve Asıl Davacı’dan olan vekalet ücretlerinin üzerlerine yatmalarına kötü amaçlarına hizmet yoluna imkan verilmemesi gerektiğini, Çeklerin yasal hamili olduğunu, kararın kaldırılarak Müdahil Davacı’nın davasının da red edilmesini böylelikle çeklerinin Müdahil Davacı’ya verilmemesini kendisinde kalmasını talep etmiştir. Asli Müdahil vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf başvurusunda özetle; Dosyadaki Tüm deliller yazışmalar ve belgelerin, Davalının Davacıdan Asli Müdahilin alacağını tahsil amacı ile çek aldığını, yani dosya alacağını çek ile tahsil ettiğini, ancak bu tahsilatları Müvekkiline bildirmediğini ve Müvekkilinden habersiz tahsil etmeye çalıştığını ortaya koyduğunu, Davalının, çekleri kendi alacağı için aldığı beyanlarına itibar etmenin mümkün olmadığını, -Davanın açılmasında asli kusurlu olan Davalı Lehine Vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olduğunu, Davası reddedilen Davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilecekse bu vekalet ücreti Çeklerin Meşru Hamili olduğu karar ile tespit edilmiş olan Asli Müdahil lehine olması gerektiğini, karar bu yönden de hatalı olup, kararın bu hususta da mümkünse düzeltilerek onanmasına, aksi halde bu yönlerden bozulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, dava konusu çekin asli müdahil borcuna karşı aslı müdahilin avukatına verilip verilmediği, avukatın vekalet ücret ilişkisinden kaynaklı ve yersiz olarak çek bedelini tahsil edip etmeyeceği iddiasına dayalı çek istirdat davasıdır. Davalı, icra dosyasından vekil olarak tahsil ettiği meblağlara istinaden çekin verilmemesi gerektiğini beyan ederek, aslında çekin asli müdahilin borcuna karşılık verildiğini zımnen kabul etmekte olup, ücret ve masraf alacaklarına mahsuben yedinde tuttuğunu, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanunu’nun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını ileri sürdüğüne göre, Mahkemece davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durulmasında herhangi bir hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu itibarla, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara, davacı avukat tarafından her ne kadar avukatlık ücret alacağının olduğu ileri sürülmüş ise de, dava konusunun avukatlık ücret alacağına ilişkin olmadığı, bu hususun ayrı yargılama gerektirdiği, Avukatlık Kanunun 173. maddesi gereğince, davacı avukatın ücret alacağına ilişkin çek üzerinde hapis hakkını kullandığı iddiasının karine teşkil etmekte olup, davalı avukat tarafından bunun aksinin usulünce ispatlanamamış olması ile 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 171. maddesi uyarınca aksine sözleşme yoksa avukat işi sonuna kadar takip edip, sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi, bu durumda hapis hakkını kullanmasının mümkün bulunmaması ile kaldı ki hapis hakkının kullanıldığının kabul edilmesi halinde dahi bu hususta asli müdahil olan müvekkilini bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğinin ispatlanamamış olması ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında, tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, asli müdahilin vekalet ücretine ilişkin talebinin yerinde olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından, davalı ve asli müdahil vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2017 tarih ve 2014/1490 E., 2017/261 K. sayılı kararına karşı davalı ve asli müdahil vekilleri tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 8.316,74 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 2.091,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.224,94 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Asli Müdahilden alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın asli müdahilden tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021