Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2546 E. 2020/450 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2546 Esas
KARAR NO: 2020/450
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2020
NUMARASI: 2020/86 E. – 2020/165 K.
DAVANIN KONUSU: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı))
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile adına çek keşide edilen … arasında cari hesaba dayalı birden çok kere olarak mal alışverişi olduğunu, bu alışverişler nedeniyle … firmasının davaya konu … Bankası Kavacık Şubesi’ne ait keşide yeri İstanbul ve keşidecisi … olan 25/09/2019 tarihli, 42.000 TL bedelli çeki davalı … Ltd. Şti. Firmasına ciro edip teslim ettiğini, … firmasının da çeki … firmasına ciro ettiğini, … firmasının çeki keşide tarihinden önce bankaya takasa verdiğini, davacı şirketin çeke ilişkin ödemeyi … firmasının hesaplarına yaptığını, davaya konu çek … firması tarafından iade alındıktan sonra … firmasına geri verildiğini, … firmasının da çekte tahrifat yaparak tarihi değiştirerek ve davacının imzasını taklit ederek 3. Kişi olan … adlı kişi ya da firmaya verdiğini, dava konusu çekin bankada takasa verildiğini yeni öğrendiklerini, çekin ödenmemesi halinde bankaki sicillerinin bozulacağını, şirketlerinin dolandırılmaya çalışıldığını beyanla anılı çekin davalıya ya da 3. Kişilere ödenmemesi ve icra takibi yapılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; dava konusu menfi tespit istemini içermekle konu bakımından bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olup bu bakımdan arabuluculuk dava şartı mevcut olmakla birlikte anılı düzenleme gereğince bu dava şartının davanın en başında mevcut olması gerektiği, ilgili madde metninin açıkça bu durumu “herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” şeklinde düzenlediği, nitekim dava açıldıktan sonra bu noksanlığı gidermek için yapılan arabuluculuk başvurusunun, arabuluculuk kurumunun özüyle bağdaşmayan anlaşamama tutanağı elde edilmesine yönelik bir başvuru olacağı düşüncesiyle, davacı yanın zorunlu arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı tespit edilmekle 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacı ile adına çek keşide edilen … arasında cari hesaba dayalı birden çok kere olarak mal alışverişi olduğunu, bu alışverişler nedeniyle … firmasının davaya konu … Bankası Kavacık Şubesi’ne ait keşide yeri İstanbul ve keşidecisi … olan 25/09/2019 tarihli, 42.000 TL bedelli çeki davalı … Ltd. Şti. Firmasına ciro edip teslim ettiğini, … firmasının da çeki … firmasına ciro ettiğini, … firmasının çeki keşide arihinden önce bankaya takasa verdiğini, davacı şirketin çeke ilişkin ödemeyi … firmasının hesaplarına yaptığını, davaya konu çek … firması tarafından iade alındıktan sonra … firmasına geri verildiğini, … firmasının da çekte tahrifat yaparak tarihi değiştirerek ve davacının imzasını taklit ederek 3. Kişi olan … adlı kişi ya da firmaya verdiğini, dava konusu çekin bankada takasa verildiğini, davacı şirket tarafından çeke ilişkin borcun ödenmiş olmasına rağmen tahrifata uğratılarak yeniden takasa verilen çekin, çek vasfına haiz olmadığını, çekin iptalinin talep edildiği ihtiyati tedbir talepli menfi tespit davası açıldığını, davada yerel mahkeme tarafından TTK 5/A maddesi gerekçe gösterilerek, ilgili menfi tespit davasının için arabuluculuk başvurusu dava şartı kapsamında değerlendirilmiş olup, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiğini ve daha önce talepleri üzerine yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığını, davada alacak talebinin söz konusu olmadığını sadece borçlu bulunmadıklarının tespiti talebinden ibaret olan davalarının dava şartı yokluğu nedeniyle reddinin hukuka aykırı olduğunu, hukuka aykırı olarak yerel mahkemece verilen davanın usulden reddi kararı ile birlikte talepleri üzerine yerel mahkemece daha önce verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının da kaldırıldığını, öncelikle yargılama sonuçlanana kadar davacı şirket açısından telafisi güç ya da imkansız zararların doğmasının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, istinaf incelemesi sonucunda, itirazlarımız doğrultusunda usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olmadığını davanın usulden reddine ilişkin kararın yerinde olmadığını, kararla birlikte kaldırılan tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. İlk olarak değerlendirilmesi gereken konu, menfi tespit davasında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olup olmadığı hususudur. 19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir. Anılan maddeye göre; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’ye eklenen 5/A maddesinde, Kanun’un 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir. Madde gerekçesi “Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesi amaçlanmaktadır.” şeklindedir. Yukarıda belirtildiği üzere gerekçede amaçlanan, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların, arabulucuda çözümlenmesi olup, madde metninde konusu …”bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava…” denilmek suretiyle dava türleri ayrımı belirtilmemiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, 2.fıkrası son cümlesine göre ise; “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarihli 2020/85 Esas- 2020/454 Karar sayılı olup “Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararında”; “7155 Sayılı Kanun’un 20. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine” karar verilmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 5/A. maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı ise de; menfi tespit davalarında bir miktar paranın ödenmesi istemi bulunmadığından, alacak davası mahiyetinde değerlendirilemeyeceğinden, somut olay yönünden davacı tarafın arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan sebeple davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına, tedbir istemi yönünden 6100 sayılı HMK 394/2 maddesinde “ihtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa, tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren 1 hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.” hükmü düzenlenmekle, tedbir kararının ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği, 6100 Sayılın HMK’nın 341/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yolunun açık olduğu, tedbirin kabulü kararlarının itiraza tabi olduğu anlaşılmakla, tedbir istemi yönünden talebin yeni bir ihtiyati tedbir talebi olarak değerlendirilmesi ve mevcut koşullara göre talep hakkında karar verilmesi gerektiğinden, ihtiyati tedbir talebi hakkında da olumlu olumsuz karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 2- İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/86 E. – 2020/165 K. sayılı, 03.03.2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Davacı yanın tedbir talebi hakkında da karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/12/2020