Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2544 E. 2020/441 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2544 Esas
KARAR NO: 2020/441
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/06/2020 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/138 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde; Davacı Banka, 9, 35, 36, 41 ve 42 sınıflar başta olmak üzere birçok sınıfta “…” ve “…” ana unsuru ile birçok tescilli markası bulunan, hizmet sektöründe “…” markası ile tüketiciler nezdinde ayırt edicilik ve tanınmışlık kazanmış bir banka olduğunu, davalının ise, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 5.6.2019 tarihli tescili ve 10.06.2019 tarihli türkiye ticaret sicil gazetesi ilanı ile, davacı banka’nın tescilli ve tanınmış ana markası olan “…” ibaresini ticaret unvanının ana unsuru olarak kullanmak sureti ile, “….” unvanı ile kurulduğunu, akabinde, müvekkilimiz banka tarafından yapılan araştırmada, karşı tarafın www…com web sitesi üzerinden faaliyette bulunduğu tespit edilmiş, ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin ise markasal olarak kullanıldığı anlaşıldığını, aynı zamanda, davalının, TPMK nezdinde “…” ibaresi için marka tescil başvurusunda bulunduğu anlaşılmış, davacının banka tarafından yapılan yayına itiraz markalar dairesi tarafından kabul edildiğini, marka tescil başvurusunu 17.1.2020 tarihinde reddedildiğini, buna rağmen, davalının, hukuka aykırı kullanımı sonlandırmaması üzerinde, davacı adına İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/174 d. iş nolu dosyası ile delil tespiti talebinde bulunulduğunu, düzenlenen 27.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda www…com web sitesi üzerinden “…” ibaresi öne çıkartılmak sureti ile yapılan kullanımların; davacı banka’ya ait “…” seri markası ile iltibasa sebebiyet verdiği, şeklinde yerinde tespitler ile mütalaa edildiğini, ayrıca, bilirkişi raporunda da açık bir biçimde tespit edildiği üzere, davacı banka’ya ait “…” seri markaları, davalının faaliyet alanı olan sigortacılık sınıfında da korunduğunu, bu sebeplerle, fazlaya dair haklarımız ile tazminat haklarımız saklı kalma üzere, davalı tarafından hyperlınk “http://www…com” web sitesi üzerinden yapılan; İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/174 d. iş nolu dosyası üzerinden yapılan tespitler kapsamında, iltibasın boyutu ve yargılamada geçecek süre de göz önünde bulundurularak, özellikle marka tescil başvurusu reddedilen (şekil) şeklindeki kullanım ile, SMK m. 155 de dikkate alınarak “…” ibaresinin öne çıkartılması sureti ile yapılan her türlü kullanımın, gerekirse uygun bir teminat karşılığında yargılama sonuçlanıncaya kadar içerikten çıkarılması yoluyla, bunun mümkün olmaması halinde siteye erişimin engellenmesi yoluyla tedbiren durdurulmasına, özellikle marka tescil başvurusu reddedilen (şekil) şeklindeki kullanım ile, “…” ibaresinin öne çıkartılması sureti ile yapılan her türlü kullanımın, müvekkilimiz banka’nın marka hakkına tecavüz oluşturduğunu tespitine, davalının özellikle marka tescil başvurusu reddedilen (şekil) şeklindeki kullanımı ile, “…” ibaresinin öne çıkartılması sureti ile yapılan ilgili her türlü kullanımdan men’i ve ref’ine, bu kapsamda www…com web sitesindeki söz konusu içeriklerin kaldırılmasına ve www…com alan adındaki “…” ibaresinin çıkartılmasına, bu konuda erişim sağlayıcılar birliğinin işlem yapmakla yükümlü tutulmasına, SMK hükümleri uyarınca marka hakkına tecavüz sebebi ile davacı banka’nın sahip olduğu maddi ve manevi tüm tazminat ve sair hakların saklı tutulmasına bu hususta ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 10/07/2020 tarihli dilekçesi ile09/06/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkin ara karara karşı itirazlarını sunmuş ve ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece 09/06/2020 tarihli ara karar ile; “İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinden alınan bilirkişi rapor içeriğinde davacının … unsurlu seri markalarının bulunduğu,davacının 36. Sınıfta yer alan sigortacılık hizmetlerini de kapsayan … ibareli markalarının olduğu, davalının … ibaresini hem alan adında hem de alan adı içeriğinde kullandığı,davalının … ibaresi ile birlikte kullandığı … ve … ibarelerinin tasviri olduğu ve ayırt edicilik sağlamadığı ve davacının markalarının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfları dikkate alındığında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu belirtmiş olup,tüm dosya kapsamı ve sunulan rapor, makul deliller dikkate alınarak HMK.nın 389, 6769 SMK. 159 maddeleri dikkate alınarak davacının zararının genişlemesinin engellenmesi, yargılamanın etkinliğinin sağlanması hususları gözetilerek, şekil ve şartlarla teminat mukabilinde ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, tedbir talep eden eden tarafından karar tarihinden itibaren 1 HAFTALIK KESİN SÜRE içerisinde, 100.000,00 TL teminat veya muteber bir bankaya ait kesin ve süresiz teminat mektubu Mahkememize depo edildiğinde; Davalı tarafın “www…com” internet sitesi içeriğinden … nolu marka başvurusu olan ” …” kullanımı ile … ibaresinin öne çıkartılması şeklindeki kullanımların YASAKLANMASINA, Davalı tarafça “www…com” internet sitesinden … nolu marka başvurusu olan ” …” kullanımı ile … ibaresinin öne çıkartılması şeklindeki içeriklerin 1 haftalık kesin sürede çıkartılmasına, 1 haftalık kesin süre içerisinde kaldırılmadığı taktirde, “www…com” adlı siteye Erişimin Engellenmesi kararı verilebileceğinin ihtarına” karar verildiği görülmüştür. Mahkemece 11/09/2020 tarihli İhtiyati Tedbir talebine itiraz kararıyla; İddia, savunma ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar davalı tarafından Mahkememiz tarafından ihtiyati tedbire itiraz edilmiş ise de,ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ilişkin 09.06.2020 tarihli ara kararda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davaya konu “…” markasının davacı adına sigortacılık hizmetlerini de kapsayan 36.sınıfta tescilli olduğu,tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğu,davalı şirketin sadece eczacılara hizmet verdiği yönündeki savunmasının,markayı kullanma hakkı veremeyeceği, mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının koşullarında bir değişiklik olmadığından tedbire İtiraz eden vekilinin itirazlarının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Her ne kadar davalının marka tescil başvurusunun reddedildiği belirtilse de ; davalı şirketin … başvuru numaralı 11.02.2019 tarih ve “… ” ibareli başvurunun tescil işlemleri devam etmekte olup marka başvurusunun reddine ilişkin Markalar Dairesi tarafından verilen karara itiraz edildiğini, yapılan itirazın henüz sonuçlanmadığını, davalı şirketin kuruluşundan bu yana “…” kısaltmasını kullanan Türk Eczacılar Birliği tarafından kurulan vakfın iştiraki olup “…” ibaresi üzerinde davalı taraftan da önce kullanım hakkına sahip olduğunu, “…” çekirdek unsuru davalı şirketin hem markası hem de kuruluşundan bu yana tescilli olarak kullanmakta olduğu ticaret unvanı olduğunu, Türk Eczacıları Birliği’nin, 2.2.1956 tarih ve 9223 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu ile kurulmuş olup, Anayasasının 135.Maddesi ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanan Anayasal bir kurum olduğunu ve o tarihte, 1961 Anayasasının 122.Maddesi ve 1982 Anayasasının 135.Maddesi ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanarak Anayasal bir kurum hüviyetini almıştır. 1961’den bu yana “…” kısaltmasını kullandığını, (https: //www…org.tr /… ), bu anlamda davalı şirketin ticaret unvanının çekirdek unsurunun da “…” ibaresi olduğunu, Türk Eczacılar Vakfı kuruluş amacı eczacılık mesleğinin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak nicelik ve niteliğe ulaşmasına maddi ve manevi anlamda katkıda bulunmak ve bu amaçla yeni kaynaklar yaratmak ve sağlamakta olup, Vakıf bu amacı gerçekleştirmek için … A.Ş. şirketini kurduğunu ve 2015 yılınca “…” ibaresinin çekirdek unsuru olduğu ticaret unvanıyla kurulduğunu, Oda: Bölge Eczacı Odasını, …: Türk Eczacıları Birliğini ifade ettiğini, davalı … AŞ. ünvanı ile Brokerlik faaliyetini yürüttüğünü, brokerlık için ruhsatlar T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı tarafından davalının ticaret ünvanı ile alındığını, davalının adındaki … ibaresi tek başına bir unvan olmadığını ve ayrı bir kullanım söz konusu olmadığını, davalınınünvanında gerçekleşecek herhangi bir değişikliğin, davalının brokerlik ruhsatlarının değişikliğini de beraberinde getireceğinden, sigorta şirketleri nezdinde partner değişikliği sonucunu doğuracak olup yaklaşık 1,5-2 yıllık bir süreç alacağını, böyle bir durum müşteriler nezdinde itibar ve güven kaybına ve iş kaybına da neden olacağından davalının ekonomik olarak zarar görmesi sonucunu doğuracağını, davalı şirketin müşterilerinin eczacılar olduğunu, sıradan bir tüketici gibi değerlendirilemeyeceğini, hitap edilen eczacı kesimin davalının kullandığı … ibaresinin Türk Eczacılar Birliği olduğunu bilen kesim olduğunu, bu haliyle iltibastan bahsetmenin mümkün olmadığını, Bilirkişi raporunun, davacı tarafından dosyaya sunulan internet yazışmaları dayanak alınarak hazırlandığını, söz konusu rapora dayanak alınan bu yazışmaların da davalı şirket ile bir ilgisi olmadığını, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, markalar farklı mal ve hizmet sınıfında tescil edilmek istenmekte olup faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunu, davacının 36. Sınıfta yer alan başvuruları olmasına rağmen, sigortacılık hizmetlerine ilişkin “…” adıyla tescili olmadığı gibi sigorta hizmeti sunmak için “…” adıyla kullanımı bulunmadığını, Bankanın internet sitesinden sigorta ile ilgili kısım incelendiğinde … Sigorta AŞ. nin acentası olarak faaliyet gösterdiği, “… sigorta” unvan ve markasını kullanmadıklarını, kaldı ki davalı şirketin “…” ibaresini 1961 yılından bu yana markasal olarak kullandığını, Türk Marka Hukuku sisteminde, hem 556 sayılı KHKnın 8/3 maddesi, hem de 6769 sayılı SMK 6/3 maddesi uyarınca; bir markayı ilk kez oluşturup kullanan kişiyi öncelikle koruduğunu, Uyuşmazlığın esasını çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerektiğini, verilen tedbir kararı gereği müvekkilin www…com internet sitesi içeriğinden , tedbir kararına konu … ibaresinin çıkarılması işlemi gerçekleşmesi için sitenin düzeltilmesi işlemi başlatılmış olup, karar gereği yerine getirildiğini, davalının davacı bankanın tescilli markası ile hiçbir iltibası söz konusu olmadığını, davacının talebi ile verilen “www…com” internet sitesi içeriğinden … nolu marka başvurusu olan ”… ” kullanımı ile … ibaresinin öne çıkartılması şeklindeki kullanımların yasaklanmasına ilişkin tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Dairemiz önüne getirilen uyuşmazlık ihtiyati tedbir kararı verilmesi nedeniyle ihtiyati tedbir kararının yerinde olmadığı iddiasına ilişkindir. İlk derece mahkemesi ihtiyati tedbir kararı vermiş davalının itirazı üzerine ihtiyati itirazı ret etmiş itirazın reddi kararına karşı istinaf isteminde bulunulmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nin 10’uncu kısmının 1’inci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389’uncu madde başlığında “Geçici Hukuki Korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin 1’inci fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanını yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirledikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar,teminat,kararın uygulanması gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. İhtiyati tedbir kararı verilmesi için yaklaşık ispat şartı yeterli görülmektedir. Somut olay göz önüne alındığında ilk derece mahkemesinin dosyaya sunulu bulunan tespit raporu diğer bilgi ve belgeler çerçevesinde davalının markasal kullanımının davacının markasına tecavüz teşkil edecek şekilde kullandığı yönünde yaklaşık ispat şartı yerine getirildiğinden ve davalıların davacı adına tescilli marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi oldukları iddiasının bu aşamada yargılama gerektirdiği, davalının marka kullanımının SMK 9/2-a maddesi kapsamında kullanım olup olmadığının düşünülerek tedbir kararı vermesinde bir isabetsizlik bulunmamakla yerinde görülmeyen davalı yanın istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/06/2020 gün ve 2020/138 E., sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/12/2020