Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/250 E. 2021/283 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/250 Esas
KARAR NO: 2021/283
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2015/271 E., 2017/804 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı şirkete hizmet verdiğini, bunun üzerine fatura ve sevk irsaliyesi düzenlediklerini, faturanın tebliğ edildiğini, hizmet bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine takip başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, bütün bu nedenlerle itirazın iptalini, takibin devamını, borca %10.5 oranında faiz uygulanmasını, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava konusu malzemeleri kendilerine değil, Hidrodinamik tersanesinde bulunan bir gemiye sattığını, irsaliyede imzalarının bulunmadığını, bahsi geçen kayıtların şirket kayıtlarında bulunmadığını, bütün bu nedenlerle birlikte davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesini talep ve beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın, mal satışı nedeniyle faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, taraf defterlerinin incelendiği, dava konusu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davalının usulüne uygun olarak tutulan defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı tarafın davacının alacağını ispat etmesi gerektiğini, davacı ile dava dışı gemi firması arasında aracılık hizmeti sunduklarını, e-mail yazışmalarını kabul etmediklerini savunduğu, davacı tarafından bilirkişi raporundan sonra e-mail yazışmalarının sunulduğu, davacı tarafça e-mail yazışmalarına dayanılmış ise de bu yazışmaların davalı tarafça kabul edilmemesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı, kaldı ki yazışmaların içeriğinde faturaya konu malın davalıya teslimine dair bir beyana rastlanılmadığı, alınan ek raporda elektronik postada konuşulan içerik ve tarihle fatura içeriğinin uyuştuğunun belirtildiği, ancak fatura içeriği ile konuşmalar uyuşsa da e-mail yazışmalarından malın teslim edildiğine dair bir beyan bulunmadığı, davacının davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmadığı, davacı tarafından sunulan irsaliyede teslim alan kısmında imza bulunmadığı, davacı tarafın malın teslimine ilişkin yazılı başka bir delil de sunmadığı, dolayısıyla takip tarihi itibariyle fatura alacağı olduğunu ispat edemediği, davacı tarafın yemin deliline dayandığı görülmekle vekaletnamesinde yemin teklif yetkisi bulunan davacı vekiline davalıya yemin teklifinde bulunup bulunmayacaklarının sorulduğu ve kesin süre verilerek bu süre içinde beyanda bulunmadıkları takdirde yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtar edildiği, davacı vekilince yemin konusunda beyanda bulunulmadığı, davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine, davacının takip başlatmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Alacak taleplerine ilişkin olarak davacıya ait ticari defterlerde yapılan incelemede söz konusu faturanın usulüne uygun olarak tanzim edilen defterler yer aldığının tespit edildiğini, davalı şirket yetkilisi ile müvekkil şirket yetkilisi tarafından yapılan mail yazışmalarında faturaya ilişkin malın siparişinin verildiği, fiyat ve teslim hususları konusunda anlaşıldığı ve davalı şirket yetkilisi tarafından da ödemenin yapılması için defaeten müvekkilden randevu alındığının belli olduğunu, Mail yazışmalarını kabul eden davalının söz konusu ticari ilişkiyi de kabul etmesine karşın her nedense maildeki ödeme beyanlarının yok sayıldığını, mail yazışmalarında malın teslim edilmediğine dair bir beyanda bulunmamasına karşın davalının ödeme iradesini ortaya koyan mail yazışmalarının Sn. yerel mahkeme tarafından hangi sebeple dikkate alınmadığı hususunun anlaşılamadığını, tüm dosya kapsamı ile müvekkil ile davalı firma arasında ticari bir ilişkinin var olduğunun, davalı tarafından mal siparişi verildiğinin, sipariş edilen özelliklere uygun ürünün müvekkil tarafından tedarik edilerek davalıya teslim edilmiş olduğunun ve davalının da söz konusu ürüne ilişkin olarak ödemeye yönelik irade beyanını açıkladığının sabit olup kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının mal ve hizmet teslimini kanıtlayan bir delil sunmadan sadece fatura tanzimi ile alacak hakkı iddia etmesi ve itirazın iptali talebinde bulunması hukuka aykırı olduğunu, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, -Mahkemece, davacının alacak talep hakkını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verdiği halde, …m.67 hükmü uyarınca kötü niyeti açıklığa kavuşan davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum etmesi gerekir iken, bu talebimizin reddine karar verilmesinin hukuka aykırılık arz ettiğini, davacının kötü niyetle davalı aleyhince icra takip işlemi başlattığı hususunun, esas mahkemece yapılan yargılamada davacının alacak talebinde haklı olmadığının kanıtlanması ile sübut bulduğunu, kötü niyet, davacının/alacaklının hakkı olmadan bir alacak talebinde bulunduğunun tespiti ile olduğunu, davacının kötü niyetinin ispatı için davalının ayrıca bir yükümü bulunmadığını, kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine ilişkin hüküm kısmının kaldırılarak, davacının kötü niyet tazminatına mahkumiyetini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Faturadan kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkin olup, uyuşmazlık teslimin gerçekleşip gerçekleşmediği, mail yazışmalarının teslime ispat olup olmayacağı, davalının kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususlarına ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta; Davalı yan, takibe konu faturalar yönünden sözleşme ilişkisini ve teslimi kabul etmemiştir. Takibe konu faturalar davalının ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davacı tarafça sunulan faturalarda teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmamaktadır. Davacı, usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturaların dayanağını da usulüne uygun olduğunu ispatlamalıdır. Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması tek başına teslimin kanıtı olamaz. Davacının diğer iddiası ise e-maile ilişkin olmakla birlikte, Elektronik postalar ancak yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği gibi mail içerikleri incelendiğinde, maillerin ödemeye ilişkin beyan içerdiği ancak ilgili fatura ile bağlantısına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığı, fatura ve teslimat bilgisinin yer almadığı görülmüştür. Bu durumda maillerin ödemeye ilişkin ispat vasıtası olarak değerlendirilse dahi teslimin ispatlandığından söz edilemeyecektir. Davalının istinaf istemi yönünden yapılan araştırmada, takibin kötü niyetle yapıldığının iddia ve ispat edilememesi halinde, sadece takibin haksız olması nedeniyle borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi olanaklı değildir. İcra takibinde bulunan alacaklının da kötü niyetli olup olmadığının somut olaya özgü olarak değerlendirilmesi gerekir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı üzerindedir. ‘Kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için davanın reddedilmesi halinde, alacaklı ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının takipte kötüniyetli olduğunun dosyadaki bilgi, belge ve delillere göre ispatlanamadığı anlaşılmakla mahkemece kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına ve istinaf sebepleriyle sınırlı olarak inceleme yapılmasına göre davacı ve davalı vekillerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2017 tarih ve 2015/271 E., 2017/804 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021