Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2471 E. 2023/398 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2471
KARAR NO: 2023/398
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2018/355 E. – 2019/868 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/01/2016 tarihli franchise sözleşmesi ile müvekkili şirketin “…” İzmir şubesini açmak için yetki verdiğini ve taraflar arasında karşılıklı sorumluluk altına girmeyi taahhüt ettiklerini, sözleşme gereğince sözleşmenin feshedildiğine ilişkin herhangi bir yazılı bildirim yapmadan sözleşme hükümlerinin aykırı bir şekilde firma isminin değiştirdiği ve “…” markasını kullanarak 6 ayda edindiği çevreyi yeni ismiyle kullanmaya başladığı için anlaşma koşulları dşında hareket ettiğini, etik olmayan yollar izlediğini belirterek sözleşmeniin feshinden kaynaklanan sözleşmenin imzalandığı tarihte ödenmesi gereken 30.000,00 TL ile franchise alan firmanın sözleşmenin bitiş tarihinden önce feshetmesi durumunda ödemesi gereken 20.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL’lik sözleşme kaynaklı borcun fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davanın taraf ehliyeti yokluğundan usulden reddini talep ettiğini, müvekkili ile davacının arasında 20 yıllık geçmişi olduğunu, müvekkilinin okumadan, irdelemeden yani sehven hataen ve davacının hilesi ile söz konusu sözleşmeyi imzaladığını, sözleşme hükümlerinin esasa alınması durumunda fesholmuş bir sözleşşme ve sözleşme hükümlerine göre talepte bulunulmasının da hukuken kabul edilemez olduğunu, dava dışı 3. Kişi şirket ile davalı müvekkilinin franchise sözleşmesi yapmasının hukuken mümkün olmadığını bildirmekle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamının ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda davacının isim hakkı sahibi olmasıyla ilgili taleplerini içerir davaya bakmaya görevli ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan, görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında dikkate alınacağından, mahkememizin görevsizliğine, davaya bakmaya İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevli olduğuna,” Mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olup İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevli olmadığını,davalı müvekkilin … markasını ve ismini herhangi bir şekilde kullanmadığını, ücret konusunun franchise sözleşmelerinin esas unsuru olmakla bu hususta herhangi bir eksikliğin sözleşmenin feshine sebep olduğunu, dolayısıyla ortada bir franchise sözleşmesi bulunmadığından davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacının taraf ehliyeti bulunmadığını, bu hususun davacının 06.03.2019 tarihli dilekçesi ile açıkça ikrar olunmuş olup taraf değişikliğine muvaffakati bulunmadığı açık olduğundan davaya görevsizlik değil usulden ret kararı verilmesi gerektiğini, taraf sıfatı bulunmayan davacı yanın sözleşme hükümleri esas alınsa dahi fesholmuş bir sözleşme ve bu sözleşme hükümlerine göre talepte bulunulmasının da hukuken kabul edilemeyeceğini, davalı müvekkilde franchise sözleşmesinin bir nüshası dahi bulunmadığını, sözleşme taraflarının … Tic Ltd Şti ile … olduğunu, davacı yanın taraf sıfatı bulunmamakla taraf sıfatı bulunmayan davacının açtığı davanın reddi gerektiğini, sözleşmenin hata ve davacı taraf hilesi ile imzalatılmış olduğunu ve sözleşme ile davalı müvekkilin bağlı olmadığı açık olsa da yalnızca sözleşme hükümlerine göre bile münfesih olduğunun açık olduğunu, mahkemece müvekkilin davacının markasını kullandığına dair herhangi bir tespitte bulunmadığını, davacı yanın müvekkilin markasını kullandığını iddia etmesine rağmen herhangi bir delil sunmadığını, davacı yanın dayanak sözleşmeye göre üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiği şeklindeki bilgi ve dayanak belgelerin bulunmadığı iddiaların hukuken kabul edilemeyeceğini, sözleşme tarihi olan 21.01.2016 tarihine kadar veya sonrası başkaca hiçbir franchise işletmesi bulunmayan, iddia ettiği marka hakkı sözleşme tarihinden yaklaşık 9 ay sonra TPE nezdinde davacı şahıs adına tescil edilen dava dışı 3. Kişinin işrket ile davalı müvekkilin franchise sözleşmesi yapmasının hukuken mümkün olmadığını, franchise sözleşmesi olduğu iddia edilen sözleşmenin kendi içerisinde çelişkili maddeler taşıdığını, söz konusu dava dışı 3.kişinin şirketin franchise sözleşmesi yapmaya ehil olmadığını beyan ederek istinaf taleplerinin kabulü ile işin esasına girilerek davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacısı oldukları ilgili dosyanın mahkemenin kararına istinaden Fikri Sınai Haklar Mahkemesi’ne tevdi edilmiş olup, davalının bu durumu istinafa taşımak üzere bir dilekçe verdiğini, yetkili mahkemeye istinaf mahkemesinin karar vermesi hususuna davanın ilerleyen safhalarında yeniden yetkisizlik kararı çıkmaması adına bir itirazları olmadığını beyan etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece davacının isim hakkı sahibi olmasıyla ilgili taleplerini içerir davaya bakma görevini ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine, davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.Franchise sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat ve cezai şart gibi gelen taleplerle ilgili olan ve 556 sayılı KHK kapsamında olmayan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesi görevlidir. 21/01/2016 tarihli Franchise Sözleşmesinde isim hakkı ve bedelin 50.000 TL olduğu bu bedelin 30.000 TL’sinin sözleşme imzalandığı tarih itibariyle kalan 20.000 TL’nin franchise sözleşmesi tarihinden önce feshetmek isterse fesih tarihinde ödeneceği, başka bir firmadan ürün alınmasının yasak olduğu tespit durumunda cezai tutar 50.000 TL’nin ödeneceğinin belirlendiği görülmüştür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/4560 E 2015/5839 K. sayılı kararında; “Taraflar arasındaki ihtilafın davacının …-İtalya’nın Franchise alanı olup olmadığı, sözleşmenin davacıya bu konumu getirip getirmediği, davalının davacı ile bu nevi sözleşme imzalamaya yetkisi bulunup bulunmadığı hususlarında olduğu, bu problemlerin çözümü sırasında 556 sayılı KHK hükümlerinin de tartışılmasının gerektiği, bu hususa ilişkin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine kararın kesinleşmesi sonrasında talep halinde dosyanın İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine dair verilen kararın onanmasına” karar verilmiştir.Mahkemece dava konusunun “…” isminin davalı tarafça kullanıldığı, franchise sözleşmesi gereğince 50.000 TL’lik isim hakkı bedelinin ödenmediği iddiasıyla dava açıldığının tesipt edildiği, bu tespite istinafta herhangi bir itirazın yer almadığı, mahkemenin tespitine göre davaya bakma görevinin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından mahkemece verilen görevsizlik kararı hukuken yerindedir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarih ve 2018/355 E., 2019/868 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023