Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2415 E. 2020/356 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2415
KARAR NO : 2020/356
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2019
NUMARASI : 2014/558 E. 2019/41 K.
DAVANIN KONUSU Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyası ile 25.09.2009 vade tarihli 230.000 TL meblağlı bono dayanak gösterilerek icra takibi başlatmış olan davalının davacıdan hiçbir alacağı olmamasına rağmen o dönemlerde davacıyı tehdit etmek sureti ile sindirdiğini ve takibe itiraz etmesine engel olduğunu, aynı dönemlerde davalının da mensubu olduğu suç örgütü üyelerinin değişik isimler ile sürekli olarak davacı aleyhine icra takipleri başlattığını ve keza aynı şekilde tehdit edip sindirmek sureti ile davacının bu takiplere itiraz etmesi engellenerek takiplerin kesinleşmesi sağlandığını, bu takiplerin bazılarında davacıdan çok yüksek miktarlarda tahsilatlar yapıldığını ve çok kıymetli taşınmazları da adeta yok pahasına satılarak haksız kazanç elde edildiğini, sonrasında davacının korkularını yenerek aleyhine bu kişilerce başlatılmış olan icra takiplerine konu senetlerdeki imzaların kendisine ait olup olmadıkları yönünde bilirkişi incelemesi yaptırdığını ve bilirkişi heyeti davaya konu senedinde içlerinde bulunduğu birçok senette davacıya atfen atılı imzaların davacının eli ürünü olmadıkları yönünde rapor tanzim ettiklerini, alınan bu raporda davaya konu senet altında davacıya atfen atılmış olan imzanın da davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, bunun üzerine,davacı aleyhine sahte imza ile icra takibi başlatıp tehdit eden, tefecilik yapan ve içlerinde davalının da olduğu kişiler aleyhine suç örgütü kapsamında sahtecilik, tefecilik ve tehdit sebebi ile İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına davacı tarafından şikayet dilekçesi verildiğini ve şikayetlerinin İstanbul C. Başsavcılığının TMK.10. Md. ile özel görevli) 2013 /1163 Soruşturma sayılı dosyasında devam ettiğini, Ekte sunulan bilirkişi raporu ve keza diğer belgelerden anlaşılacağı üzere, takibe ve davaya konu senet altındaki imzanın davacının imzası olmadığı ve sahte olduğunun sabit olduğunu, davacının hiçbir şekilde böyle bir senet imzalamadığı gibi davalı alacaklıya böyle bir borcu da olmadığını, davaya konu icra dosyasında mevcut sahte senetten ötürü davanın borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibine konu senette müvekkile atfen atılmış olan imzaların davacıya ait olmadığı net olarak anlaşıldığından, iş bu icra takibine konu senet nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile senedin iptaline ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibinin İptali ile %40 tan az olmamak üzere kötü niyet (inkar) tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, teminatsız veya mahkemece uygun görülecek teminat mukabilinde davacı yönünden dava sonuna kadar İİK. 72 md. gereğince icra veznesine yatacak paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde İhtiyati Tedbir kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen dava davalısı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı …’ın icra takibine konu senette lehtar değil, ciranta olup, keşideci – borçlu ile lehtar arasındaki ilişkileri bilecek durumda olmadığını, davacı aleyhine davalının yapmış olduğu icra takiplerinden dolayı herhangi bir ödeme almadıklarını, bu nedenle hukuka uygun olmayan yollar ile tahsilat yaptığı yönündeki iddialara itibar edilemeyeceğini, davalının, davacı …’u tehdit ettiği yönündeki beyanlarının doğru olmadığını, davacı ile davalı arasında telefonla veya görüşmek suretiyle herhangi bir temas olmadığını, ayrıca müşteki sıfatıyla 07-09-2010 tarihinde TCK. 158. Maddesine istinaden Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na 2010/18730 soruşturma dosya numarası ile nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyla suç duyurusunda bulunduğunu, burada ifadesini verdiğini, İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’ nde açılan 2011/357 sayılı davada mahkeme huzurunda savunmasını yaptığını, … hakkında yapılan icra takibinden sonra, davacının, savcılığa ifade vererek ve mahkemelere katılarak hakkını arayabildiğini, tüm bu süreç içerisinde tehdit edildiğini iddia ederek davalı aleyhinde suç duyurusunda bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesinin senet aslı üzerinden değil, icra dosyasındaki fotokopisi üzerinden yapıldığını, senet aslı üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasını, kesin süre içerisinde yapılması gereken işlemin, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacağından, davacının, kendisine verilen kesin süre içinde ara kararları yerine getirmediğinden ve zamanaşımı itirazımız dikkate alınarak,hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, senet aslı temin edilerek adli tıp kurumu’ndan grafolojik inceleme raporu temin edilmeden eksik inceleme sonucu tedbir kararı verilmesinin hatalı olup, tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davacı taraf duruşmaya gelmemiş veya dava takip edilmemiş, 25/10/2018 günlü duruşmada asıl ve birleşen dosya işlemden kaldırılmış olmakla, 3 ay içinde yenilenmediği anlaşılmakla, HMK.nun 150/5 maddesi gereğince asıl davanın ve birleşen davanın açılmamış sayılmasına, esas kaydının bu suretle kapatılmasına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacı …’un iş bu esas dava ve birleşen davadaki eski vekili Av. … vekillikten istifa ettiğini, istifa dilekçesinin 17.10.2018 tarihinde dosyaya sunulduğunu fakat bu istifanın davacı asile tebliğe çıkartılmadığını, bu esnada 25.10.2018 tarihinde yapılan duruşmada, Av. … istifa etmiş olması nedeniyle duruşmaya katılmadığını, davacının ise duruşma gün ve saatinden haberdar olmadığı için duruşmaya katılamadığını, Mahkemece, istifa etmiş olmasına karşın görev süresinin devam ettiğinden bahisle, davacı tarafın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması nedeniyle asıl davanın ve birleşen davanın HMK 150. Maddesi uyarınca “yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına” karar verildiğini, ardından 31.10.2018 tarihinde istifa dilekçesinin davacıya gönderildiğini ve 12.11.2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini ve fakat söz konusu istifa dilekçesi ile birlikte, 25.10.2018 tarihli ve dosyanın işlemden kaldırılmasına dair kararı içeren duruşma zaptının davacıya tebliğ edilmediğini, vekili istifa etmiş bulunan tarafa, bu aşamada hak kaybı yaşamaması ve usuli işlemleri sürdürebilmesi için duruşma zaptı ve ara karar evraklarının da tebliğinin zorunlu olduğunu, aksi durum tarafın anayasal hakkı olan hak arama hürriyeti kapsamındaki bilgi edinme ve savunma hakkının açık ihlali olduğunu, bu süreçte bir çok davası olan davacının, kendisine istifa dilekçeleri ile birlikte tebliğ edilen duruşma zabıtları, ara karar evrakları çerçevesinde dosyalarını takip etmekte iken iş bu dosyada kendisine sadece istifa dilekçesi tebliğ edildiğini, iş bu dosyanın bulunduğu aşamanın, herhangi bir aşama değil, 3 ay içinde yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına dair karar verilmiş bir aşama olduğunu, hmk 82/3 kapsamında, istifa dilekçesi ile birlikte dosyayı takip etmemenin sonuçlarının asile ihtar edileceği düzenlenmiş olmasına karşın davacıya gönderilen istifa dilekçesinin tebliğ zarfında herhangi bir bilgilendirme ve ihtar da bulunmadığını, iş bu dosyada ise ne ara kararda üç aylık süresine, ne de gerekçeli kararda istinaf başvuru süresine yer verildiğini, sonuç olarak,davacıya vekilinin istifası tebliğ edilmeden yapılan duruşmada, davanın takip edilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, bu kararın davacıya tebliğ edilmemesi, karardan sonra davacıya tebliğ edilen istifa dilekçesinin yanında tebligata eklenmemesi, tebliğ zarfında istifanın sonuçlarının ihtar edilmesi gerektiği halde edilmemesi, verilen kararlarda ise sürelerin belirtilmemesi sebebi ile usuli eksiklikler olması nedeni ile ve re’sen dikkate alınacak sebeplerle istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dosya davalısı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle, Taraflar arasında sürmekte olan davanın 16-05-2018 tarihli 10. Celsesine davacı vekili Av. … katıldığını ve gelecek celsenin 25-10-2018 tarihinde olduğundan haberdar olduğunu, ancak 11. Celseden önceki tarih olan 17-10-2018 tarihinde, davacı vekillerinin istifa dilekçesi sunduğunu, HMK. 82/1. Maddesi; “İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder.” Mahiyetinde olup, istifa dilekçesi davacıya 12-11-2018 tarihinde tebliğ edilmiş olduğundan, vekillik görevi 26-11-2018’e kadar devam ettiğini, bu sebeple vekil 17-10-2018 tarihinde istifa ettiyse de, 8 gün sonra olan 25-10-2018 tarihli celsede vekillik görevi halen devam ettiğinden dolayı, duruşmaya katılmaması sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması ilişkin karar yasa ve usul hükümlerine uygun olduğunu, burada kusur vekillik görevi devam etmesine rağmen duruşmaya katılmayan avukatın olup, davacı vekilinin yerel mahkemeyi suçlayıcı nitelikteki beyanlarına itibar edilemeyeceğini, 25-10-2018 tarihli celsede davacının vekili bulunduğundan ve mazeretsiz olarak katılmadığından dolayı, davacı vekilinin iddia ettiği gibi duruşma zaptının asile tebliğinin yapılması gerektiği yönündeki beyanına itibar edilemeyeceğini, dosyada vekil var iken ve halen vekalet görevi devam ediyor iken yapılan işlemlerin, vekil istifa ettiğinde asile tebliğinin yapılmasına gerek bulunmadığını, davanın geldiği süreç ve son işlemler hakkında müvekkilini bilgilendirme yükümlülüğü Avukatlık Kanunu ve aralarındaki avukatlık sözleşmesi gereği avukatın yükümlülüğü olduğunu, İstinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.Uyuşmazlık; 6100 Sayılı HMK.’nın 150/5 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyceği noktasında toplanmaktadır. Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Avukatlık Kanunu’nun “avukatın vekillikten çekilmesi” başlıklı 41. maddesinde; “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkile tebliğinden itibaren 15 gün süre ile devam eder” hükmü veHMK’nın 82. maddesi hükmüne göre; ”1) İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder. (2) Vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet veren davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır. (3) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.”Belli bir işi takipten veya savunmadan kendi isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi Avukatlık Kanununun 41. maddesi gereğince durumun müvekkiline tebliğinden itibaren 15 gün süre ile devam eder. Bu 15 günlük süre vekil ile müvekkil arasındaki iç ilişki açısındandır. Vekilin istifasının mahkemeye ulaşması ile vekilin vekalet görevi mahkeme yönünden sona ermiş olacağından, mahkeme istifa etmiş vekile karşı hiç bir usulü işlem yapamaz, istifa etmiş olan vekilin huzuru ile duruşma da yapılamaz. 6100 sayılı HMK’nın 150/5. Maddesi hükmüne göre; “İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.”Somut olayda, 11. Celse olan 25/10/2018 tarihli celsede, vekilin 18/10/2018 tarihinde istifa ettiği ancak mazeret bildirmeksizin devam eden yasal temsil süresinde duruşmalara katılmadığı gerekçesi ile dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacıya duruşma gününü bildirir usulüne uygun tebligat çıkartılmadığı anlaşılmıştır. İstifa etmiş olan vekilin huzuru ile duruşma da yapılamazken, mahkemece, istifa eden vekilin müvekkiline, vekilinin istifa ettiğini bildiren bir davetiye ile duruşmaya çağrılarak davaya devam edilmesi gerekirken, Vekili istifa eden davacının yargılamadan haberdar edilmeden, davaya ilişkin işlemleri öğrenme imkanı sağlanmadan dosyanın işlemden kaldırılması ve buna bağlı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması olup, kararın kaldırılması gerekmiştir. Hal böyle olunca davacıların istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesine ait “davanın açılmamış sayılmasına” dair kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-5 maddesi gereğince kaldırılmasına, gereği için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, 2- İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/01/2019 gün ve 2014/558 E., 2019/41 K. sayılı kararın, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-5 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılması kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 108,80 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-5 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020