Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2410 E. 2020/253 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2410
KARAR NO: 2020/253
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2019/433E., 2019/1209 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalılar … /… Yapı Malzemeleri Toptan Tic tarafından müvekkilleri şirketler aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya ile takibe konu edilen … Bankası Gaziantep Kurumsal Şube Müdürlüğü’nün … no’lu 18/05/2019 tarihli 14.912,00-TL tutarlı çekin çalıntı olduğunu, müvekkili/ davacı … Gıda A. Ş. tarafından keşide edilen çekin yine müvekkili /davacı …’a verildiğini, … /… tarafından ise … Ltd. Şti’ne verildiğini ve … tarafından da makbuz karşılığı … AŞ yetkilerine teslim edeldiğini, yetkililer tarafından çeklerin İstanbul merkeze iletilmek üzere kargoya verildiğini ancak başkaca çeklerin de dahil olduğu toplam 60 adet kargonun dağıtım esnasında çalındığını, bu çeklerin icra takiplerine konu edildiğini belirterek, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyadan takibe konu edilen … Bankası Gaziantep Kurumsal Şube Müdürlüğü’nün … no’lu 18/05/2019 tarihli 14.912,00-TL bedelli çek nedeniyle davacıların borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …/… Yapı Malzemeleri Toptan Tic. vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin çeki cirantasından aldığını, imzaların istiklali prensibi gereği herkesin imzasından sorumlu olduğunu, davacının hamile karşı dava konusu iddiasını ileri sürebilmesi için kendisinin kötü niyetli olduğunu ispatlamak zorunda olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece; eldeki davada arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu, davacı tarafça arabulucuya başvurmadan dava açıldığı, arabulucuya başvurunun tamamlanabilir nitelikte bir dava şartı olmadığı gerekçesiyle “1-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/2 yollaması ile TTK ‘nun 5/A maddesi ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,” karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf sebepleri; Menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın bir dava şartı olmadığı, Mahkemece verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir.Dava, kambiyo senedine istinaden başlatılan icra takibi sebebiyle menfi tespit talebine ilişkin bulunmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak 2004 Sayılı İİK’nın 32 maddesi gereğince doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle, ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı ortadadır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarih ve 2020/85 E., 2020/454 K. sayılı kararı). Bu itibarla Mahkemece yargılamaya devam edilmesi gerekirken, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi hatalı bulunmakta olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/4 maddesi gereğince Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam edilmesi amacıyla Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarih ve 2019/433E., 2019/1209 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2- 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/4. maddesi gereğince, yargılamaya devam edilmesi amacıyla dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3- Davacı tarafça yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 4- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 5- İstinaf yargılaması sırasında dosya üzerinden karar verilmiş olmakla vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/4-6. maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/11/2020