Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/240 E. 2021/155 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/240 Esas
KARAR NO: 2021/155
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 4.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/03/2017
NUMARASI: 2014/127 E. – 2017/42 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı …nin, Bilgi Teknolojileri konusunda, her türlü bilgisayar programları yazılımları ve bu programlarla ilgili her türlü danışmanlık, eğitim, organizasyon ve müşavirlik hizmetlerinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, davacının 28/02/2013 tarih ve … sayı ile … markasını adına tescil ettiğini, söz konusu markanın aynı zamanda davacının … sayılı Patent başvurusunun konusu olan buluşu da oluşturduğunu, davacının markasının davalı tarafından ihlal edildiğini, davalının haksız kullanımı için İstanbul 1.FSHHM’nin 2014/22 D.iş sayılı dosyası ile www…com.tr” web sitesinde delil tespiti işlemi yaptırdığını, bu dosyada bilirkişi raporu ile davalının haksız kullanımlarının tespit edildiğini, bu nedenlerle davalının davacı şirketin “…” markasına karşı gerçekleştirdiği marka hakkında vaki tecavüzün tespitine ve iş bu haksız ve kötü niyetli eylemlerinin haksız rekabet niteliğinde olduğunun TTK 54 ve devamı maddeleri gereğince ve 556 sayılı markaların korunması hakkında kanun hükmünde kararname gereğince tespiti ile saptanan marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin önlenip durdurulmasına, yasaklanmasına, kaldırılmasına, tecavüz teşkil eden her türlü reklam ve tanıtım faaliyetlerinin durdurulmasına, şimdilik 10.000TL maddi ve 5.000TL manevi olmak üzere toplam 15.000TL lik tazminatın haksız rekabetin işlendiği tarihten itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 1.FSHHM’nin 2014/22 D.iş sayılı dosyasındaki tespit raporuna itirazlarını sunduklarını, bilirkişi raporunun tespit talebini aştığını, her hangi bir iltibas tehlikesi olmadığını, bu nedenle delil tespitini ve delil tespiti sonucu hazırlanan raporu kabul etmediklerini, davalı banka ile davacının farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, davacının tescilli markası 9 ve 42 sınıflar dahil mal ve hizmetlerde kullanılmakta iken, davalı bankanın dava konusu işareti 36 sınıfta dahil hizmetlerde kullandığını, davalının … ve … markaları için marka başvurusunda bulunduğunu, davalının davacının marka hakkında tecavüz ettiği iddialarını kabul etmediklerini bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davalının www…com.tr sitesinde, … mobil uygulaması içerisinde sunulan … markasına iltibas oluşturacak düzeyde benzer olduğu, her iki uygulamanın ana unsurlarının benzer olduğu, isimlerinin ayrılığı, her ikisinin de ödeme hizmeti sunan iki farklı yazılımsal sistem olduğu, aralarındaki tek farkın ödeme hizmeti sunumundaki yöntem farkı olduğu ve bu şekilde iki uygulamanın aynı kapsamda kaldığı, davalının kullanım sınıfları davacının marka sınıfıyla benzer ve koruma kapsamında kaldığı anlaşılmakla, davacının … uygulamasını kullanmasının haksız rekabet oluşturduğu kanaatine varılmış, davacı 556 sayılı KHK nın 66.b kapsamında yani “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tazminat talep ettiği anlaşılmakla muhasip bilirkişiye hesaplama yaptırılmış ve davacının uğradığı 102.989,01TL zararın tazmini talebi kabul edilmiş yine davacının haksız rekabeti sonucu markaya tecavüzü sonucu davacının uğradığı manevi kayıp, tarafların sosyal ekonomik durumlarda dikkate alınarak 5.000TL manevi tazminata hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından davalı banka aleyhine açıları dava ile, “Davacıya ait “…” markasına davalı banka tarafından gerçekleştirilen tecavüzün tespiti ile men-i ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, davanın kabulüne karar verildiğini, -“…” ve “…” marka başvuru sonuçlarının beklenmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı banka tarafından “…” markası icin … numara ile marka başvurusunda bulunulduğunu, YİDK kararı ile karar verildiğini ve davalı banka tarafından iş bu kararın iptali talebi ile Ankara 4.FSHHM nin 2015/337 Emsal sayılı dosyasından dava ikame edildiğini, davanın kabulüne karar verildiğini, ilgili karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmasına rağmen, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesinin 2017/417 E – 2017/392 K. sayılı kararı ile; davalıların istinaf taleplerinin esastan reddine karar verdiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/2592 E. sayılı dosyasından temyiz incelemesinin devam ettiğini, Yargıtay incelemesi sonucunda Mahkeme kararının Onanması ve kesinleşmesi halinde dava konusu edilen ve ihlal yarattığı ileri sürülen … markasının tescilli bir hakka dayanılarak kullanılmış olacağını, Yine davalı banka tarafından “…” markası için … numara ile marka başvurusunda bulunulduğunu ve … sayılı YİDK Kararı ile karar verildiğini, Ankara l.FSHHM’ninn 2015/404 Esas sayılı dosyasından dava ikame edildiğini, davanın devam ettiğini, Ankara 4.FSHHM’nin kararı gerekse Ankara 1. FSHHM de görülen davada hatırlanan Bilirkişi Raporları ile Mahalli Mahkemenin dayanak Bilirkişi Raporu’nun çelişkili olduğunu, açılan davaların sonucu beklenmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, markaların tescile bağlanması durumunda artık tescilli bir hakka dayanılarak … markası kullanıldığından bir marka ihlalinden ve/veya haksız rekabetten söz edilmesinin de hukuken mümkün olmayacağını, -davalı banka ile davacının farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, davalı bankanın, bankacılık sektöründe yer aldığı ve sektöründe öncü kurumlar arasında yer aldığını, davacının ise, bankacılık sektörü dışında “bilgisayar programları yazılımları” sektöründe faaliyet gösterdiğini, -davacı şirketin …” markası 9. ve 42. sınıfa dahil mal ve hizmetlerde tescilli olduğunu; davalı bankanın “…” ve “…” işaretini 36. sınıfa dahil sigorta hizmetler&finansal ve parasal hizmetler; gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri; gümrük müşavirliği hizmetlerinde kullandığını, davalı Bankanın bir yazılım firması olmadığını, -dava konusu “…” işareti değerlendirilirken, ilgili işaretin “…” ürünü içerisinde yer aldığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, davacının …, e-fatura yönetimi, NetBTe-Mutabakat, e-defter, Mobil eBA, e-arşiv Denetim Sistemi tanıtım işaretleri ile hazırladığı yazılım programları bulunmakta ve bu yazılım programlarının satışını yapmakta olduğunu, davalı Bankanın … markası ile bir yazılım programının satışını, yapmadığını, “…” tanıtım işareti “…” ürünü içerisinde yer aldığını, “… platformu içinde yer alan …” İşareti, müşterilerin hesaplarını, kartlarını tek bir çatı/çanta içinde topladığı ve ileride diğer finansal ürünlerini de dahil edebileceği bir finansal çözüm ürünü olduğunu, www…com.tr yanı sıra, www…com.tr; alan adı ile verilen tüm hizmetlern … markası altında bankacılık faaliyetleri olup, bu siteye ancak ve sadece bankacılık hizmeti almak isteyen kişiler diğer bir deyimle bankacılık işlemi yapacak olan kişilerin gireceğini, bu durumda davacı tarafın iddia ettiği iltibas tehlikesinden söz etmenin kesinlikle mümkün olmadığını, -davalı bankanın, “…” işaretini, mayıs 2013 tarihinden itibaren nizasız ve fasılasız kullandığını, davacının suskun kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını, -davacının markası ile müvekkil bankanın markasının karıştırılma ihtimali bulunmadığını, tanınmış markanın söz konusu olmadığı hallerde, aynı markanın farklı sınıflardaki mal ve hizmetler için farklı kimseler tarafından kullanılmasının mümkün olduğunu, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerektiğini, Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörlerin dikkate alınması gerektiğini “…” ürünü içerisinde yer alan “…” işareti ile karşılaşan tüketicilerin, bu işaret ile davalı bankanın yeni bir ürünü ile karşı karşıya olduklarını tespit edebileceğini, … yazılım programı ile … bankacılık hizmetlerinin alıcılarının uzman/bilgilenmiş tüketiciler olduğunu, yazılım programı satın alacak olan bir müşteri ne alacağını bilen konuyu araştırmış, değerlendirme yapmış olduğundan, Bankacılık hizmetlerinde kullanılan bir marka ile yazılım programı markasının karışmasının mümkün olmadığını, -“…” markasının davalı adına 01/12/2011 tarih ve … sayılı yazısı ile tanınmış bir marka olduğunu, TPE kararı ve mahkeme kararları ile “…” markasının tanınmış marka olduğunun hükme bağlandığını, www…com.tr alan adı ile sadece banka müşterilerine “…” tanıtım İşareti ile verilen hizmetin davacı markası ile karıştırılmasının mümkün olmadığını, -Mahkemenin maddi tazminat hesabının da haksız ve hatalı düzenlenen bilirkişi raporuna dayandığını, asıl ve ek raporlar arasındaki çelişki dahi giderilmeden mahkemenin, hatalı hesaplamaya davalı olarak 1. ek rapor kapsamında karar verilmesinin hatalı olduğunu, -Taraf markalarının karıştırılma ihtimali bulunmadığı ve Bankanın ihlal oluşturduğu iddia olunan markanın tescile yürüdüğü de dikkate alındığında Manevi tazminat talebinin kabulü için hukuka aykırılık ve illiyet bağı ve zarar oluşması koşullarının gerektiğini, Manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı … sayılı “…” ve … sayılı “…” marka başvurularının bulunduğu, başvurularının reddi kararına karşı Ankara Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde YİDK kararının iptali davalarının açıldığını, bu davaların sonuçlarının beklenmesi gerektiğini, söz konusu davalarda alınan bilirkişi raporları ile huzurdaki davada alınan bilirkişi raporlarının birbirleri ile çeliştiğini, marka başvurularının tescile bağlanması durumunda artık tescilli bir marka hakkına dayanarak … markası kullanıldığından bir marka ihlalinden ve/veya haksız rekabetten söz edilmesinin mümkün olmadığını iddia ettiğini ancak Davalının “…” ve “…” ibareli başvurularının 36. sınıfta yer alan “Sigorta Hizmetleri, Finansal ve Parasal Hizmetler, Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri, Gümrük Müşavirliği hizmetleri”nde yapıldığını, itirazları üzerine davalı başvurularından “Finansal ve Parasal Hizmetler” çıkartıldığını ve Davalının bunun üzerinde Ankara 1 ve 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde 2015/337 Esas – 2015/404 Esas sayılı davaları açtığını, davalının, davacı markasının tescilli olduğu 09 ve 42. sınıfta “…” ibareli bir başvurusu bulunmadığını, huzurdaki davanın, davalının, müvekkil 09 ve 42. sınıfta tescilli … sayılı “…” markasından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespit men ve ref’i taleplerinin içerdiğini, mahkemece, bilirkişilerin “Davalının iddia olunan kullanımının, nitelik itibarıyla davacının … nolu marka kapsamındaki mal ve hizmetler kapsamına girip girmediği hususunda görüş açıklaması” konusunda görevlendirildiklerini ve 06.04.2015 tarihli raporda da bu yönde tespitte bulunulduğunu, Davalının 09 ve 42. Sınıfta marka başvurusu bulunmadığını, huzurdaki davada davalının 09 ve 42. Sınıftaki haksız kullanımları tespit edildiğini, bu noktada davalının 36. Sınıftaki “…” ve “…” marka başvurularının ve bu başvuruları 36. Sınıftaki “Finansal ve Parasal Hizmetler” de reddeden YİDK Kararının iptali davası sonucunun huzurdaki davada bekletici mesele yapılma gereği ve önemi bulunmadığını, bilirkişi raporunda davalı kullanımlarının davacı 09 ve 42. sınıf kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının araştırıldığını, dolayısıyla raporlar arasında çelişki bulunmadığını, ayırt edilemeyecek derecede benzer olan ve aynı sınıflarda kullanılan her iki markanın karıştırılacağını, …ın davacının 14.02.2012 tarih ve 2012/01644 Sayılı Patent Başvurusunun konusu olan buluşu da oluşturduğunu, “Bu buluş, kişilerin kullandığı bütün kredi kartı, banka kartı, kupon, yemek kartı tek bir merkeze toplayarak ödeme yapılmasını kolaylaştıran ödeme sistemi ile ilgili olup, özelliği; tercihen elektronik imza içeren akıllı kart veya elektronik kimlik kartı veya mobil imza sahibi kullanıcı (k), kullanıcıların (k) bir internet sitesi (web ara yüzü) üzerinden elektronik imza veya mobil imza ile kayıt olarak kredi kartı, yemek kartı vb. kart bilgilerini kaydettikleri … servis sağlayıcısı (i), … servis sağlayıcısından (i) kullanıcının (k) tanımlı kartlarını listeleyen i-pos cihazı (p), kullanıcıların (k) hangi kartından ne kadar çekilmesini, hangi mağazadan alışveriş yaptığı gibi bilgileri elektronik imza/mobil imza ile imzalayıp onayladığı ödeme isteği (5) ve … servis sağlayıcı (i) aracılığı ile satıcıya yapılan banka tahsilatından (6) meydana gelmesidir” şeklinde özetlenmekte olduğunu, Davalının, bir ödeme hizmeti (finansal ve parasal hizmet) sunan davacı … projesi ile birebir aynı bir uygulamayı, “…” markası ile bilgisayar, cep telefonu, tablet vs. gibi cihazlar üzerinden kullanılmak üzere müşterilere sunduğunu davalı istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı adına 9. ve 42. Sınıflarda tescilli markanın, davalı tarafından aynı sınıfta kullanımının bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanan, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin önlenip durdurulmasına, yasaklanmasına, kaldırılmasına, tecavüz teşkil eden her türlü reklam ve tanıtım faaliyetlerinin durdurulmasına taleplerine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca mahkemece, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilebilecektir. HMK 281 ve 282. maddeleri uyarınca Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirebilmekle birlikte bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, yeni bir heyetten de rapor alabilecektir. Mahkemece bilirkişi raporunun hükme dayanak yapılamayacağı kanaatine varılması halinde, gerekçelerinin açıklanması gereklidir. Davacı adına 9. ve 42. Sınıflarda tescilli marka bulunduğu ve davacının tescilli markasına davalının tecavüz ettiği iddiası ile davanın açıldığı, Mahkemece, davalı kullanımının markaya tecavüz kapsamında değerlendirildiği, Davalı tarafın 36. Sınıfta marka başvurusunun bulunduğu ve davaların devam ettiği ve bu nedenle davaların bekletici mesele yapılmasının talep edildiği, davacı tarafça da süregelen davaların 9. ve 42. Sınıflara ait olmaması nedeniyle bekletici mesele yapılması gerektirir bir hususun bulunmadığını ilişkin savunması bulunduğu, ancak Dairemizce yapılan incelemede, Mahkemece 36. Sınıfta yer alan hizmetler ile 9 ve 42. Sınıfta yer alan hizmetlerin benzer olup olmadığı, her iki sınıftaki kullanımların benzer olup olmadığı noktasında dosya içerisinde hüküm kurmaya elverişli yeterli bilirkişi raporu alınmadığı, sınıf farklılığı bulunmasına rağmen yapılan incelemede dava konusu hizmetlerin benzer olduğunun belirlendiği ancak konunun teknik olması nedeniyle kesin kanaate varılamadığı, markalar arasındaki benzerliğin belirtilen hizmetler bakımından ilgili tüketici kesimi nezdinde marka sahipleri arasında idari veya iktisadi anlamda bir bağlılığın bulunduğu yönünde bir izlenim oluşabileceği diğer bir deyişle, sayılan hizmetler bakımından davalı marka başvurusu ile … sayılı ve …” ibareli marka arasında bağlantı bulunabileceği, bunun tespiti yönünde dosya arasında yeterli bilirkişi raporu bulunmadığı, uzmanlık gerektiren alanlarda bilirkişi raporunun alınması gerektiği, her iki sınıfın ortak kullanım alanlarının tespit edilmesi halinde, davalının marka başvurusuna ilişkin açmış olduğu dava sonuçlarının beklenilmesi gerektiği, Davacı ve davalı her ne kadar sektörlerinin farklı olduğu, farklı alanlarda faaliyet gösterdikleri iddiasında ise de, incelenen dosya kapsamında sınıfların benzer sektördeki faaliyetleri kapsadığı, davalı tarafından müşterilere sunulan hizmetin finansal bir çözümden ibaret olup olmadığının bu noktada tespitinin yapılması gerektiği, bu nedenle öncelikle davalının açmış olduğu davaların sınıf kapsamının araştırılarak, taraf markalarının kapsadıkları mal/hizmet sınıflarının ilk etapta benzer gibi görünse de farklı işlevleri olması ve farklı alıcı kitlesine hitap etmeleri nedeniyle birbirinden ayrıldığı sonuca varılacak olması halinde dava konusu kullanımların davalının 36. kullanımının içerisinde kalıp kalmadığı, kalmıyor ise 9 ve 42. sınıflardaki kullanıma tecavüz oluşturup oluşturmadığı yönünde tartışmanın yapılması gerektiği ayrıca Mahkemece kök ve ek raporalar arasında tazminat miktarları açısından farklılık bulunmakta olup, kök rapora dayanma nedenlerinin gerekçeli kararda açıklanmadığı, Mahkemece, davaya konu “…’ ibaresinin markasal kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyorsa somutlaştırılarak ne şekilde olduğu, kullanımın davacıların markasının tescil sınıfı içerisinde kalıp kalmadığı, davacı markalarının tescil sınıflarında kullanılıp kullanılmadığı, hangi mal ve hizmet sınıfında kullanıldığı ve kullanılıyorsa devam eden davalar sonuçlanınca davalının marka hakkı sahibi olup olmadığının belirlenmesi yapıldıktan sonra yine bu markanın kapsadığı mal ve hizmetler içinde 9. ve 42. sınıflarda alt grup hizmetin bulunup bulunmadığının araştırılmasından sonra 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi kapsamında inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken ve bu kullanımın aynı zamanda devam eden davalı adına tescili yapılmış veya yapılacak olan 36. Sınıftaki kullanımı kapsayıp kapsamadığının da rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi, dava sonuçlarının beklenmemesi, sınıflar arasındaki ayrımın tartışılmaması ve tazminat miktarının ne şekilde tespitinin yapıldığının gerekçesi yazılmadan, tartışılmadan ve delil olarak sunulan hususlar irdelenmeden eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilerek, yukarıda yer verilen eksiklikler konusunda da ayrıntılı rapor alınarak ve taraf iddia ve delilleri değerlendirilerek karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul (Kapatılan) 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2017 gün ve 2014/127 Esas, 2017/42 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.758,80 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/02/2021