Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/234 E. 2021/100 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/234 Esas
KARAR NO: 2021/100
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2017
NUMARASI: 2014/1281 E., 2017/215 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 16.03.2013 tarihli sözleşme yapıldığını, davalının sözleşme bedeli 28.500 USD + KDV bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini, bu sözleşmeye istinaden davacının sözleşmeye konu bütün makinaları davalı şirkete teslim ettiğini, bütün makinaların montajlarına eksiksiz olarak gerçekleştirdiğini, ancak davalının ödemelerin bir kısmını yapmadığını beyanla bakiye alacağından şimdilik 35.929,85 TL alacak, yoksun kalınan kar bedellerinin ve zarar, ziyan bedelinin teslim tarihinden işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin dava konusu makinaları 18.07.2013 tarihinde davalıya teslim ettiğini ve aynı tarihte KDV dahil toplam 65.643,49 TL bedelli fatura düzenlendiğini, makinaların davalı tarafından kurulumunun yapıldığını ancak kurulumunda bir kısım eksiklikler bulunduğundan bunların çalışır olmadığının belgelendiğini, davalının makinaların çalışması için gerekli malzemeyi 3. Şahıslardan satın alarak makinaları çalışır hale getirdiğini, davacı menkullerin toplam bedelinin 28.500 USD + KDV =33.630 USD olduğunu belirtmiş ise de, fatura bedelinin 65.643,49 TL olup USD üzerinden dava açılmayacağını, 65.643,49 TL ‘nin 47.615,60 TL’lik kısmını davalının ödediğini, kalan borcun 18.027,89 TL olduğunu beyanla davacının USD cinsinden taleplerinin reddine, davacının asıl alacak yönünden 18.027,89 TL’yi aşan talebinin reddine, makinanın kurulumu ancak 04.11.2013 tarihinde yapılmış olup bu tarihten 30 gün sonrası olan 04.12.2013 tarihinden önceye dair faiz talebinin reddine, menkullerin kullanılır hale getirilmesinde yaşanan gecikme sebebiyle davalının dava içerisinde hesaplanacak zarar, ziyanının ve kar kaybının davacının tespit edilecek alacağından takas ve mahsubuna, davacının yoksun kalınan kar zarar ve ziyan talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Dava konusu olayda taraflar arasında düzenlenen 16/03/2013 tarihli Teklif başlıklı sözleşme uyarınca davacı davalıya sözleşmede yazılı makinaları satıp teslim etmiştir. Sözleşmede satım bedeli 28.500 USD + KDV olarak belirlenmiş ise de davacı tarafından 65.643,49 TL lik fatura düzenlenmiş, davalı da söz konusu faturaya itiraz etmeyerek defterlerine işlemiştir. Davalı tarafından 15.615,53 TL ve 20.000,00 TL lik ödemelerin mahsubu sonucu davacının dava tarihi itibariyle 30.027,90 TL alacağının mevcut oluduğu anlaşılmıştır. Davalı her ne kadar davacının eksik ifada bulunduğu savunmuş ise de bu hususda davacı tarafa her hangi bir ihtar veya ihbarda bulunmamış, cevap dilekçesinde de borcun 18.027,89 TL lik kısmını kabul etmiştir. Davalının dava tarihinden sonra yapmış olduğu 12.000,00 TL lik ödeme dikkate alındığında davacının bakiye alacağının 18.027,90 TL olduğu anlaşılmakla 12.000,00 TL lik kısmı ile ilgili davanın ödeme nedeniyle konusuz kalması karşısında davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bakiye 18.027,90 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı davasını 15.507,73 USD karşılığı 35.929,85 TL üzerinden açmış ise de davalıya TL üzerinden fatura düzenlendiğinden davaya esas faturanın TL karşılığı mahkememizce kabul edilerek TL üzerinden yapılan hesaplamaları itibar edilmiştir. Davacı dava dilekçesinde yoksun kalınan kar bedelleri ile zarar ve ziyan bedelinin de tahsilinin talep etmiş ise de satım bedelinin ödenmesi hususunda davalıyı temerrüde düşürecek ihtarname düzenlemediğinden TBK 117,118. Maddeleri uyarınca borcun geç ifasından dolayı uğramış olduğu söz konusu zarara ilişkin bedelleri talep edemeyeceği kanaatine varılmış, bu kısma ilişkin taleplerinde reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan sözleşme bedeli karşılığının USD Döviz para birimi olduğunun sabit olduğunu, davalı tarafın sözleşmeye veya imzaya itiraz etmediğini, dolayısıyla delil olarak ortaya konulan sözleşme ihtilafa konu olmadığı için mahkeme nezdinde hükme esas teşkil etmesi gereken kesin delil niteliğinde olduğunu, Davalı tarafın da ilk iki ödemesini USD dolar döviz para birimi şeklinde ödediğini, davalı tarafın ilk olarak 3000 USD ve devamında 5500 USD ödediğinin iş bankası dekontları ile sabit olduğunu, dolayısıyla davalı taraf sözleşmeye uygun şekilde satım bedelinin usd döviz para birimi ile olduğunu açıkça kabul ettiğini, davalı tarafın hileli bir şekilde kendi ticari defterlerinde 320 satıcılar hesabı olan 320.01.082 hesabını TL para birimi ile düzenlediğini, USD Döviz para birimi ile düzenlemediğini, bununla birlikte TL bazında düzenlenen 320 satıcılar hesabı yıl sonu ortaya çıkan kambiyo zararları nedeniyle 656 sayılı kambiyo zararları hesabı ile düzeltilmediğini, dolayısıyla evrensel hukuk ilkesi olan “kimse kendi hilesinden kaynaklı yarar elde edemez” ilkesi kapsamında davalı tarafın 18.027,90 TL borçlu olduğunu belirtmesinin kabul edilemeyeceğini, davacı Şirketin 65.643,49 TL Tutarlı faturayı vergi mevzuatı gereği TL olarak hemen beyan etmek zorunda olduğu için 33.984,00 USD tutar dönemin kuru ile TL’ye çevrildiğini ve karşı tarafa fatura edildiğini, davacı Şirketin gerekli cezai müeyyideler ile karşılaşmamak için bu işlemi yapmak zorunda olduğunu, davacı şirketin yerleşik yüksek mahkeme içtihatları da dikkate alındığında alacağını belirlediği fiili ödeme gününde ortaya çıkan kur üzerinden almayı istemekte ve bu nedenle ıslah dilekçesi ile talebini ortaya koyduğunu, kararın kaldırılarak ıslah dilekçesi doğrultusunda 33.206,48 TL tutarın (10.925,70 USD *3.0393 TL) taraflar arasında ticari işlem olduğundan edimin teslim tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın mahkeme dosyasına defterlerini sunmadığını, davasını ispatlamamış olduğunu, afaki olarak ürünlerin bedelini (USD) cinsinden talep ettiğini, dosyada alınan bilirkişi raporu ile ticari ilişkiye konu ürünlerin faturasında (TL) biriminin yer almasına, davalı şirketin usulüne uygun tutulduğu tespit edilen defterlerinde kayıtlara dayanılarak ve haklı olarak davalının borcunun (TL) cinsinden belirlendiğini davacı taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmalı olarak yapılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 Sayılı TTK.nın 21/1.fıkrasında, ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya kendisine bir menfaat sağlamış olan tacirden diğer tarafın, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.Yine aynı yasanın 18/2. fıkrada, her tacirin ticaretle ilgili bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, 3. fıkrada ise, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirtilmiştir. TMK.nın 6.maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biriniz, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğuna, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190.maddede ise, ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğuna yer verilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında, teklif ile gerçekleşen bir sözleşmenin varlığının kabulü kaçınılmazdır. Asıl alacağa ilişkin faturalar incelendiğinde zaten bahsi geçen cins ve miktardaki malların fatura tarihleri itibariyle güncel döviz cinsi üzerinden günlük kur fiyatı yani TL karşılığı birim değeri üzerinden uygulandığı ve hesaplanarak TL karşılığının bulunmasıyla miktarının yani ödenecek fatura bedellerinin faturalara yazılıp düzenlendiği ve ödemelerin kısmen yapıldığı, ödeme yapılırken davacının kur farkı alacağına ilişkin ihtirazi kayıt koymadığı görülmüştür.Bunların haricinde ve üstünde bir miktar alacağının varlığı ticari defterlerin sunulmaması nedeniyle davacı tarafça ispat edilememiştir. Davacının da faturasını, fatura düzenleme tarihindeki USD kuru üzerinden faturalandırdığı ve davalının bu faturayı esas alarak ödemeler yaptığı, mahkemenin bilirkişi raporları ile birlikte dosya kapsamını değerlendirerek vermiş olduğu kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih ve 2014/1281 E., 2017/215 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/02/2021