Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2314 E. 2020/176 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2314 Esas
KARAR NO : 2020/176
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI : 2019/156 E. – 2020/10 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup ilgili ödeme emrinin müvekkili şirkete 11/03/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, işbu takipte alacaklı tarafça talep edilen 4.725,20 USD çek tazminatı ve buna bağlı ferileri açısından müvekkili şirketin borcunun bulunmadığını, …Bankası A.Ş. Kartal Şubesi’ne ait … seri numaralı keşide yeri İstanbul keşide tarihi 19/09/2018 olan 20.000,00 USD bedelli çek ve … Bankası A.Ş. Kartal Şubesi’ne ait … seri numaralı keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 26/09/2018 olan 27.252,00 USD bedelli çeklerin takibe dayanak olarak gösterildiğini, müvekkili şirketin konkordato sürecinde işlemlerinin onaya tabi tutulmuş olması sebebiyle hesabında bulunan paranın bankaca ve komiser heyeti tarafından ödenmemiş olmasından dolayı çek tazminatından sorumlu tutulamayacağını, alınan ödeme yasağı kararı nedeniyle borçlu tarafından karşılığı buldurulan çek bedelinin ödenmemesinden dolayı çek tazminatından sorumlu tutulmasının hukuku ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarında da olduğu gibi mahkemece verilmiş bir tedbir kararı olması dolayısıyla işlem yapılamayan çekler nedeniyle davalı/alacaklı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak talep edilen 4.725,00 USD çek tazminatı yani 25.500,48 TL. ve buna bağlı ferilerden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını ve talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek öncelikle kötüniyetle açılan takibin 4.725,00 USD çek tazminatı yani 25.500,48 TL. ve buna bağlı ferileri yönünden yargılama boyunca tedbiren durdurulmasına, müvekkili şirketin söz konusu takipte toplam 4.725,00 USD çek tazminatı yani 25.500,48 TL. ve buna bağlı ferileri yönünden borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyetli olmasından dolayı %20 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu icra takibine dayanak çeklerin ibraz tarihleri itibariyle çeklerin ilgili banka hesabında karşılığının bulunmadığının tespiti ile de açıkça anlaşılacaktır ki icra takibine konu çeklerin karşılığını bankada bulundurmayan keşideci davacının çek tazminatından sorumlu olduğunu, davacı borçlunun İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1076 esas sayılı dosyasıyla konkordato talebinde bulunduğunu ve davacıya 3 ay süre ile geçici mühlet verildiğini, davaya konu edilen icra takibine dayanak çeklerin ise geçici mühlet süresi içinde bankaya ibraz edildiğini ve banka tarafından konkordato komiseri onayı gerektiğinden işlem yapılmadığını, müvekkili şirketin geçici mühlet süresi içinde tedbir nedeniyle davacı aleyhine icra takibi yapmadığını, ilgili davada karar verilmesini beklediğini, davacının kesin mühlet ve konkordato talebinin İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1058 esas sayılı dosyası ile 13/02/20198 tarihinde reddedildiğini ve tüm tedbirlerin kaldırılmasına, komiserlerin görevlerine son verilmesine karar verilmesi ve gerekçeli kararın yazılması üzerine icra takibinin 07/03/2019 tarihinde başlatıldığını belirterek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla öncelikle arabuluculuk tutanağı kapsamında yer almayan çek tazminatı talebine ilişkin açılan menfi tespit davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, aksi halde davacının haksız ve mesnetsiz taleplerine dayalı davasının tümden reddi ile kötü niyetli davacı – borçlu aleyhine % 20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından verilen kararda; davaya konu uyuşmazlığın İstanbul Anadolu …. İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında düzenlenen arabuluculuk görüşmeleri sonucunda son tutanağın incelenmesinde davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak arabuluculuğa gittiğinin anlaşılamadığı, nitekim arabuluculuk konusu olan uyuşmazlığın son tutanakta da ayrıntılı olarak yazmasının gerektiği ve 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi uyarınca arabuluculuk zorunlu dava şartının mahkememizde görülen işbu davada gerçekleşmediği anlaşılmakla davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olmadığını davanın usulden reddine ilişkin kararın yerinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davanın usulden reddi yönündeki kararın onanmasını talep etmiştir.Mahkemece, zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.İlk olarak değerlendirilmesi gereken konu, menfi tespit davasında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olup olmadığı hususudur.19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.Anılan maddeye göre; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’ye eklenen 5/A maddesinde, Kanun’un 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir.Madde gerekçesi “Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesi amaçlanmaktadır.” şeklindedir.Yukarıda belirtildiği üzere gerekçede amaçlanan, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların, arabulucuda çözümlenmesi olup, madde metninde konusu …”bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava…” denilmek suretiyle dava türleri ayrımı belirtilmemiştir.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, 2.fıkrası son cümlesine göre ise; “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarihli 2020/85 Esas- 2020/454 Karar sayılı olup “Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararında”; “7155 Sayılı Kanun’un 20. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine” karar verilmiştir.6102 Sayılı TTK’nın 5/A. maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı ise de; menfi tespit davalarında bir miktar paranın ödenmesi istemi bulunmadığından, alacak davası mahiyetinde değerlendirilemeyeceğinden, somut olay yönünden davacı tarafın arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan sebeple davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 2- İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/156 E. – 2020/10 K. Sayılı, 14.01.2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.4, 353/1.a.6 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/4, 353/1-a/6 maddeleri gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/10/2020