Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2305 E. 2023/372 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2305
KARAR NO: 2023/372
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2020
NUMARASI: 2020/68 E. – 2020/253 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinden …Ltd.Şti’nin Çorum ilinde sağlık sektörüyle uğraşmakta olduğunu, malzeme vermiş olduğu … Hastanesindeki faturalı alacaklarına karşılık aldığı 31/03/2019 tarihli 30.000,00 TL ve 32.828,00 TL bedelli iki adet çeki 28/11/2018 tarihinde factoring sözleşmesi imzalayarak davalı firmaya verdiğini, müvekkilinin 31/03/2019 tarihinde beklemeden aynı gün 53.778,74 TL’yi davalıdan tahsil ettiğini, davalı firmanın müvekkili firmadan almış olduğu iki adet çeki kaybettiğini ve bu nedenle alacaklarını tahsil edemediğini, iş bu çeklerin kaybolması nedeniyle İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1079 esas sayılı dosyası ile çek iptali davası açıldığını, davalı firmanın açtığı dava devam ederken, daha önceden müvekkili tarafından imzalanan sözleşme altında bulunan senet doldurularak oluşturulan 30/04/2018 tanzim tarihli 19/03/2019 vadeli 500.000,00 TL tutarındaki senetin, davalı firmanın kaybettiği iki çek bedelleri karşılığında 32.828,00 TL ve 30.000,00 TL olmak üzere toplam 62.828,00 TL olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla takibe konu edildiğini, takip kesinleşince müvekkili tarafından 16.100,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası için böyle bir borcu olmadığını, davalı firmanın alacak konusu yaptığı iki adet çek iptal davasının henüz sonuçlanmadığını, mahkeme sonuçlandığı takdirde çeklerin bedellerinin çeklerin keşidecisi … Sağlık Hizmetleri tarafından ödeneceğini, açıklanan nedenlerle dava sonuçlanıncaya kadar takibin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takip nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkemenin icra takibinin başlatıldığı yer mahkemesi ya da alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin İstanbul Çağlayan Adliyesi Mahkemeleri olduğunu belirterek davanın öncelikle yetkisizlik sebebi ile usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin takip konusu senedi usul ve yasaya uygun bir şekilde davacıdan teslim aldığını, kıymetli evrakların özelliklerinden birinin de illetten mücerret olmaları olduğunu, dava konusu senedin kambiyo senedi olduğunu, icra takibindeki borcun 62.828,00 TL olduğunu, davacı tarafından iş bu dava dosyasına 16.100,00 TL ödeme yapıldığını, haricen tahsil edilen bedelin icra dosyasına bildirildiğini, davacının davaya konu borcu kabul ve kefalet altına aldığını, davacı tarafın ikrar ettiği şekilde davacının, müvekkili şirketten 53.778,74 TL ödeme aldığını, müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemenin müvekkiline geri ödendiğine dair dosyaya her hangi bir ödeme dekontu ve makbuz ibraz edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Taraflar arasında akdedilen factoring sözleşmesi kapsamında ve 6361 sayılı Kanuna uygun temlik alınmış faturalı alacağa karşılık tevdi alınmış bir kambiyo evrakı olmadığı, sözleşme kapsamında davacı şirketten temlik alınan faturalı alacağa karşılık yine davacı şirketten ciro yoluyla tevdi alınan, keşidecisi (davacı şirketin borçlusu) dava dışı … Tur.Tic.Ltd.Şti olan iki adet çek bulunduğu, takip dayanağı bononun factoring şirketinin doğrudan müşterisinden aldığı bono olduğu, bu nedenle 6361 sayılı Kanunla doğrudan müşteriden alınan bononun tahsili yasaklanmış olmakla, takip dayanağı bononun olsa olsa teminat amaçlı alınmış bono olabileceği, factoring sözleşmesi kapsamında tevdi/temlik alınan iki adet çekin davalı şirketçe zayi edilmesi nedeniyle İstanbul 19 ATM’de dava açıldığı ve bu iki çekin iptaline karar verilmiş olduğu, ancak davacı şirketten temlik alınan faturalı alacakla ilgili davalı şirketin dava dışı borçludan alacak hakkının devam etmekte olduğu, çeklerin kaybedilmesi nedeniyle davalının kambiyo evrakına dayalı takip hakkını yitirmesinin temlik alınan fatura alacağının tahsilinin tüm yasal imkanlar kullanılmasına rağmen sonuçsuz kaldığını ve bu nedenle davacı müşterisinden aldığı teminat niteliğinde bonoyu takip konusu yapma hakkını elde ettiğini göstermeyeceği, zira kredi kuruluşu olmayan faktoring şirketlerinin yukarıda yer verilen özel hükümler karşısında bu türden bir kambiyo senedinin tahsilini, izah edilen şartların oluşması hali müstesna olmak üzere talep edemeyecekleri, faktoring sözleşmesi kapsamında davacı müşteriden temlik alınan alacakların tahsil edilemeyip sorunlu hale geldiği açık olmadığı gibi, teminat mahiyetindeki kambiyo senedinin tahsil şartlarının oluştuğunun, bu hususta ispat yükü kendine düşen davalı factoring şirketince kanıtlanamadığı anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde davanın kabulüne, davacıların takip dayanağı bononun takip konusu edilen kısmı nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, davalıya ödenen kısmın istirdadına karar vermek gerekmiştir. Dava dilekçesinde yer alan kötüniyet tazminatı talebinin ise, takip dayanağı bono davacılarca keşide edilerek lehdar sıfatıyla davalıya verildiği ve imza inkarı bulunmadığı gibi, davalı şirketçe kötüniyetle takip konusu edildiği ispatlanamadığından, yasal koşulları oluşmamakla bu talebin reddine””Taraflar arasında akdedilen factoring sözleşmesi kapsamında ve 6361 sayılı Kanuna uygun temlik alınmış faturalı alacağa karşılık tevdi alınmış bir kambiyo evrakı olmadığı, sözleşme kapsamında davacı şirketten temlik alınan faturalı alacağa karşılık yine davacı şirketten ciro yoluyla tevdi alınan, keşidecisi (davacı şirketin borçlusu) dava dışı … Tur.Tic.Ltd.Şti olan iki adet çek bulunduğu, takip dayanağı bononun factoring şirketinin doğrudan müşterisinden aldığı bono olduğu, bu nedenle 6361 sayılı Kanunla doğrudan müşteriden alınan bononun tahsili yasaklanmış olmakla, takip dayanağı bononun olsa olsa teminat amaçlı alınmış bono olabileceği, factoring sözleşmesi kapsamında tevdi/temlik alınan iki adet çekin davalı şirketçe zayi edilmesi nedeniyle İstanbul 19 ATM’de dava açıldığı ve bu iki çekin iptaline karar verilmiş olduğu, ancak davacı şirketten temlik alınan faturalı alacakla ilgili davalı şirketin dava dışı borçludan alacak hakkının devam etmekte olduğu, çeklerin kaybedilmesi nedeniyle davalının kambiyo evrakına dayalı takip hakkını yitirmesinin temlik alınan fatura alacağının tahsilinin tüm yasal imkanlar kullanılmasına rağmen sonuçsuz kaldığını ve bu nedenle davacı müşterisinden aldığı teminat niteliğinde bonoyu takip konusu yapma hakkını elde ettiğini göstermeyeceği, zira kredi kuruluşu olmayan faktoring şirketlerinin yukarıda yer verilen özel hükümler karşısında bu türden bir kambiyo senedinin tahsilini, izah edilen şartların oluşması hali müstesna olmak üzere talep edemeyecekleri, faktoring sözleşmesi kapsamında davacı müşteriden temlik alınan alacakların tahsil edilemeyip sorunlu hale geldiği açık olmadığı gibi, teminat mahiyetindeki kambiyo senedinin tahsil şartlarının oluştuğunun, bu hususta ispat yükü kendine düşen davalı factoring şirketince kanıtlanamadığı anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde davanın kabulüne, davacıların takip dayanağı bononun takip konusu edilen kısmı nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, davalıya ödenen kısmın istirdadına karar vermek gerekmiştir. Dava dilekçesinde yer alan kötüniyet tazminatı talebinin ise, takip dayanağı bono davacılarca keşide edilerek lehdar sıfatıyla davalıya verildiği ve imza inkarı bulunmadığı gibi, davalı şirketçe kötüniyetle takip konusu edildiği ispatlanamadığından, yasal koşulları oluşmamakla bu talebin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Taraflarınca … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasında … Tic. Ltd. Şti. Ve … aleyhine 19.03.2019 vade tarihli 500.000,00 TL bedelli senedin 62.828,00 TL ‘lik kısmının icra takibine konu edildiğini, davacılar tarafından takibe konu senede ilişkin borçlarının olmadığı gerekçesiyle menfi tespit davası açıldığını, müvekkili şirketin takip konusu senede ilişkin alacağının usul ve yasaya uygun bir şekilde davacı … Tic. Ltd. Şti’nden Faktoring Sözleşmesi, alacak bildirim formu ve fatura tavsik edilerek devralındığını, kıymetli evrakın illeten mücerret olduğunu, -Davacının dava konusu borcu açıkça kabul ettiğini, davacı tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya borcuna tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile düzenlenen protokolün imza altına alındığını, davacının tacir olduğunu, borçlu olmadığının tespitini talep ettiği borç için protokolü imza altına almasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, söz konusu protokolü iki ayrı taksit şekilde düzenlenmiş olup ilk taksit olan 16.100,00 TL davacı tarafından ödendiğini, haricen tahsil edilen tutarın icra müdürlüğü dosyasına bildirildiğini, bir kimsenin borcunu olmadığını iddia ettiği dosya borcunu ödemesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yalnızca bu hususun bile davacı iddialarının kötü niyetli olduğunun ispatı olduğunu, -Davacı tarafın dilekçesinde ikrar ettiği gibi 53.778,74 TL ödeme aldığını, bu hususun Faktoring sözleşmesi, alacak bildirim formu ve ödeme talimatında da sabit olduğunu, -HMK’nun 26. maddesi gereğince hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup bu taleplerden fazlasına veya başka bir hususa karar veremeyeceğini, sadece talep sonuçlarından azına hükmedebileceğini, davacı tarafca yapılan ödemlere ilişkin herhangi bir istirdat talebi de bulunmadığını, bir talep olmamasına rağmen resen hüküm kurulduğunu, yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasına, davacının haksız ve kötü niyetli olarak ikame ettiği iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Alacaklı tarafından borçlular aleyhine bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlu keşideci takibe dayanak bononun faktoring sözleşmesi gereği verilmiş teminat senedi olduğunu ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunmuş olup, davalı tarafça teminat senedi olmadığı gerekçesiyle itiraz edildiği, mahkemece şartları oluşmayan teminat senedi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir. 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9. maddesinde faktoring şirketlerinin yapamayacağı işlemler hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 9/2. maddesine göre; “Faktoring şirketi Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez. Aynı faturaya dayalı birden çok faktoring şirketine yapılan kısmi temliklerin toplam tutarı fatura tutarını aşamaz.” düzenlemesi yer almaktadır.04/02/2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 8/1. maddesinde ise; “Faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde, alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi veya diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir. Fatura ile kambiyo senedi veya diğer senetteki tutarın uyumlu olmasına dikkat edilir. Kuruluş tarafından kullanılan faktoring programları bu uyumu gözetecek ve uyumsuzluk söz konusu olduğunda işlem yapılmasına olanak vermeyecek şekilde yapılandırılır” şeklinde düzenleme getirilmiş olup buna göre faktoring şirketlerinin 6361 sayılı Yasanın 9/2. maddesine ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8/1. maddesi hükümlerine uygun olarak temlik almadıkları kambiyo senetlerinde yetkili hamil olamayacakları anlaşılmaktadır.Yine faktoring şirketlerinin müşterilerinden ek teminat mahiyetinde olmak üzere devralınan ve fatura veya fatura yerine geçen belge ile ilişkili olmayan kambiyo senedi alabilecekleri de Yönetmeliğin 8/3. maddesinde hükme bağlanmış ancak bu nitelikteki senetlerin tahsil edilebilmesi için bir takım koşulların mevcudiyeti aranmıştır. Somut olayda takibe konu edilen bononun keşidesinin davacı olduğu, 30/04/2018 tanzim tarihli 19/03/2019 vadeli 500.000,00 TL tutarındaki senedin alacaklısının faktoring şirketi olduğu, faktoring şirketinin müşterisinden teminat niteliğinde kıymetli evrak alabileceği düzenlenmiş ise de sözleşmede bonoya açıkça atıf olmadığı gibi alacaklının da bu yönde bir kabul beyanı yoktur. Bu durumda, alacaklı faktoring şirketi, takip dayanağı bononun teminat olarak alınmadığını ileri sürdüğüne göre, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9/2. maddesi ve Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 8/1. maddesi uyarınca bono yönünden alacağını ve yetkili hamil olup olmadığını fatura ile tevsik etmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, takibe konu edilen senedin tahsile konulabilmesi için yukarıda bahsi geçen kanun ve yönetmelikte yazılı koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının araştırılması gerekir. Mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmış olup, teminat senedi olarak alınan bononun tahsil edilebilmesinin, faktoring sözleşmesi kapsamında davacı müşteriden temlik alınan alacakların tahsil edilemeyip sorunlu hale geldiğinin kanıtlanması ile mümkün olabileceği ancak factoring sözleşmesi kapsamında tevdi/temlik alınan iki adet çekin davalı şirketçe zayi edilmesi nedeniyle İstanbul 19 ATM’de dava açıldığı ve bu iki çekin iptaline karar verilmiş olduğu, ancak davacı şirketten temlik alınan faturalı alacakla ilgili davalı şirketin dava dışı borçludan alacak hakkının devam etmekte olduğu, çeklerin kaybedilmesi nedeniyle davalının kambiyo evrakına dayalı takip hakkını yitirmesinin temlik alınan fatura alacağının tahsilinin sonuçsuz kaldığının ispatlanamadığı gerekçesinin hukuka uygun olduğu bu nedenle davalının istinaf istemlerinin yerinde olmadığı, davacının borcunu kabul etmesinin alacağın muacceliyet kazanması olarak yorumlanamayacağı istinaf istemlerinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Davalı vekili, davacının talebinden daha fazlasına hükmedildiği gerekçesiyle istinaf isteminde bulunmuş ise de, menfi tespit istemine ilişkin yargılama yapılırken bir miktar alacağın ödenmek zorunda kalındığı anlaşılmakla dava 2004 Sayılı İİK’nun 72. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davası olup, İİK’nun 72/7 maddesi uyarınca menfi tespit davası açıldıktan sonra borç ödenmiş olursa, mahkemece davaya ödenen miktar üzerinden resen istirdat davası olarak devam edilerek karar verilmesi gerekir. Kısmi ödeme halinde ödenen miktar yönünden davaya istirdat davası olarak, diğer kısım yönünden ise menfi tespit davası olarak devam edilerek karar verilmesi gerekir. Buna göre, davanın Samsun ATM’de gerçekleştirilen ön inceleme duruşmasında davacı tarafça menfi tespit talebi yanında “haciz baskısı altında ödenen 16.100,00 TL’nin davalıdan istirdadı” talebi bulunduğu da zapta geçirilmiş olmakla verilen kararın talep aşımı olarak değerlendirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davalının tüm istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarih ve 2020/68 E., 2020/253 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.294,51 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.073,62 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.220,89 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023