Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/228 E. 2021/15 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/228
KARAR NO: 2021/15
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2016/195 E. 2017/147 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 34 yıldan bu yana tescilli … markasını yurtiçinde ve yurtdışında kullandığını, …’nın müvekkili ile işçi-işveren ilişkisinin sona ermesinin ardından … Ltd. Şti adlı şirketi kurarak müvekkili ile aynı alanda elektrik aydınlatma malzemeleri, lamba üretimi yapmaya başladığını, davalının müvekkilinin markasını şirket adı olarak kullanarak ve müvekkilinin markasını kullanarak taklit mal üretmek suretiyle marka hakkına tecavüz ettiğini, davalının müvekkilinin tescilli … markasına tecavüzünün tespitine, önlenmesine giderilmesine, davalı şirketin şirket ismi ve marka olarak …’ ı kullanmasının yasaklanmasına, müvekkilinin uğradığı manevi zararın telafisi için davalıların ayrı ayrı 100.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı taraf daha sonra sunduğu ıslah dilekçesinde; davalı şirketin … ibaresini kendi marka ve ticaret unvanına benzer şekilde kullandığından şirket isminin ticaret sicilinden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmadaki beyanında, söz konusu firma kurulduktan sonra herhangi bir faaliyette bulunmadığını, markasal kullanımın söz konusu olmadığını, firmanın borçlarını ödeyemediği için tasfiye edileceğini, 1 ay içinde kapanacağını, … markasını kullanmadığını, satış yapmadığını satılan ürünler markası olmadığı için iade edildiğini bunun dışında da başka bir kullanımlarının olmadığını beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Somut olayda davalı tarafın … ibaresini ticaret siciline tescil ettirip, ticaret unvanı olarak kullanma hakkı olup, markasal bir kullanma yönünden davacı tarafın ibraz ettiği delillere göre bir kullanım tespit edilemediği, markaya yönelik kullanım yönünden ispat edilemeyen tecavüz ve maddi, manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği, Somut olayda davalı tarafın daha önce çalıştığı firmaya ait … ibareli markayı bildiği halde şirketin kısaltılmış ticaret unvanı … ibaresini ana unsur olarak tescil ettirdiği, söz konusu tescil edilen ibarenin kötü niyetli olarak markanın çekirdek unsurunu teşkil ettiği ve piyasada davalı tarafın kullanımı davacı tarafın kısaltmış ticaret unvanını akla getirdiği gerekçesiyle ticaret unvanı terkini yönünden talebin kabulü ile davalı tarafa ait ticaret unvanındaki … ibaresinin ticaret sicilinden terkin edilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesince, markasal kullanımın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davalı tarafından üretilen sahte ürünlerin piyasada ele geçirilemediğini, ancak ürünlerin fotoğraflarını dosyaya sunduklarını, mahkemece bu hususta herhangi bir bilirkişi incelemesi yapılmadığını, Diğer yandan, tanık beyanları ile tecavüz eyleminin ve manevi zararın ispatlandığını beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacının marka olarak tescil ettirdiği ”…” ibareli markanın, davalı tarafından ”… LİMİTED ŞİRKETİ” adıyla ticaret unvanı şeklinde kullanımından kaynaklı tecavüzün tespiti ve men-i ile davalının marka olarak ”…” ibaresini kullanımının yasaklanmasına, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline yöneliktir. Davacı daha sonra mahkemeye sunduğu ıslah dilekçesi ile, davalı şirket isminin ticaret sicilinden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık; davacının tescilli markasının, davalı tarafından ticaret ünvanı olarak ve dolayısıyla markasal kullanımının söz konusu olup olmadığı, bu nedenle manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır. Marka hakkına tecavüz hallerini düzenleyen 556 sayılı KHK’nın 9., 61. vd. maddelerinde, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi nedeniyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olmalarından dolayı, işbu davada davacının 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerine dayalı olarak davalı unvanındaki ibarenin terkinini talep etme hakkı bulunmamasına rağmen mahkemece bu hususta karar verilmiş olması doğru görülmemiş ise de, bu husus istinaf sebebi yapılmadığından değerlendirmeye alınmamıştır. Tescilli ticaret unvanının kullanımı davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağından, maddi ve manevi tazminatın sadece davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalının ticaret unvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tayin ve takdir edilmesi gerektiği, bu hususta dosyaya sunulan ve davalı şirket ürünlerine ait olduğu anlaşılamayan bir kısım fotoğraflar ile tanık beyanlarının davayı ispattan uzak olduğu, mahkemece ispat yükünün yerine getirilemediğine ilişkin değerlendirmenin yerinde olduğu, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/07/2017 tarih ve 2016/195 E. 2017/147 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021