Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/223 E. 2021/432 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/223
KARAR NO : 2021/432
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/09/2016
NUMARASI : 2015/220 E. 2016/146 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin ayırt edici unsuru logosu olan … kelimesi ve sıçrayan kedi, yan şerit şeklinin TPE nezdinde … numaraları ile tescilli olduğunu, davalı tarafça 25/07/2011 tarihinde marka tescil başvurusu yapıldığını ve 10/01/2014 tarihinde … tescil numarası ile tescil edildiğini daha önce davalı aleyhine açtıkları, Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/75 esas sayılı marka tecavüzünün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasında, dava dışı … tarafından .. tescil numaralı markaya dayanılması sebebiyle öğrendiklerini, TPE’de marka hakkına tecavüz teşkil edecek biçimde kötü niyetli olarak davalı adına tescilli bulunan 2011/61522 tescil numaralı markanın 556 sayılı KHK. nın 7. ve 8. maddelerine aykırılık oluşturduğunu, markanın tescil şartlarına haiz olmadığını ve müvekkiline ait şekil markalarına benzer olduğunu, davalının markayı tescil ettirdiği gibi kullanmadığını, markanın hükümsüzlüğüne, TPE’den terkinine, davalının markayı kullanmaktan men edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkilinin ülkesi ile davalı şirketin mukim bulunduğu ülke arasında yabancılık teminatından muafiyet anlaşması söz konusu ise de, bilindiği üzere karşılıklılık esasına bağlı uygulanmakta olduğunu, davacı ülkesinin benzeri davalarda anlaşmaya uymadığını ve teminat istediğini, davacının iş bu davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, davacının bazı model ayakkabılardan yola çıkarak müvekkiline ait tescilli markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep ettiğinden, hukuken mümkün olmadığını, bir model benzerliği iddiası halinde, o model ayakkabının kullanımının yasaklanabileceğini, müvekkili adına 2011 yılında tescil edilmiş marka ile davacı markaları arasında benzerlik bulunmadığını, herhangi bir iltibas söz konusu olmadığını, söz konusu markanın müvekkili adına yıllardan beri tescilli bulunan … markasının majiskül ilk harfi olduğunu, uzun yıllar davacı tarafın bu markanın tesciline sessiz kaldığını, ayırt edici unsurları kullanmak suretiyle markanın değişik şekillerde kullanılabileceğini, davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Tarafların dosyaya ibraz etmiş olduğu tüm deliller ve davaya konu marka tescil kayıtlarından, davalı tarafa ait markanın 25. Sınıfta 25.07.2011 tarihinden itibaren tescilli olduğu, geçerliliğini koruduğu, bilirkişi raporundan; davalı tarafa ait hükümsüzlüğü talep edilen 2011/61522 numaralı marka tescili ile davacının TPE de tescilli 25. sınıftaki yan şekil form strip markaları arasında, bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu, markaların farklı olarak algılandıkları, davaya konu markanın benzer olmadığının anlaşıldığı,Davanın; davalı tarafa ait markanın benzerlik nedeniyle hükümsüzlüğüne ilişkin olup, tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş olan bir marka daha önceden tescil edilmiş bir marka ile aynı ise aynı mal ve hizmetleri kapsıyor ve tescil gerçekleşmiş ise, önceki tescil sahibinin mahkemeye hükümsüzlük davası açılabileceği, tescil edilmiş bulunan marka, tescil edilmiş veya tescili için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın kapsadığı mal veya hizmetler ile aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırma ihtimali var ise, bu karıştırma ihtimali tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış marka ile ilişkili olduğu ihtimalinide kapsıyor ise, bu halin hem nispi red hem de hükümsüzlük nedeni olduğu,Karıştırma ihtimalinin ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması, halkın söz konusu mal ve hizmetlerin aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünmesi, hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlalinin söz konusu olduğu, karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle dava konusu marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerektiği, iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etkinin dikkate alınacağı, uyuşmazlık konusu mal veya hizmeti talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılarak, ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağının gözönünde bulundurulacağı, markadaki ayırt edici ve egemen unsurların bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimalinin araştırılması gerektiği, Somut olayda, davacı tarafa ait yan şerit markaları konumlandırma ve şekil açısından davalıya ait şekil markası ile karşılaştırıldığında görsel olarak benzerlik ve çağrıştırma yapmadığı, farklı olarak algılandıkları, ürünün kullanıcıları daha çok spor ayakkabı kullanıcıları olup, bilinçli tüketici konumunda olduklarından, davacı markasının tanınmışlığı da dikkate alındığında, ortalama tüketici nezdinde karıştırma ve aynı işletmeden gelme ve çağrıştırma ihtimali olmadığı gerekçesi ile yerinde olmayan davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Bilirkişi raporunda davalı markasının kullanımının tescil dışı olmakla müvekkilinin markasına tecavüz teşkil ettiğinin açıkça kabul edildiğini, ancak markalarına benzemediğinden hükümsüzlüğün kabul edilmediğini, müvekkilinin yan şerit markalarının tanınmış marka olduğunu ve davalı başvurusunun kötü niyetli olduğu hususunun tartışılmadığını, tanınmış marka siciline tescilli marka ile TPE tarafından tanınmış marka olarak kabul edilen markaların farklı olduğunu, davalının başvuru sırasında aynı sektörde olup markayı tescilden farklı alanda kullandığını, tescilde kötü niyetin red nedeni olduğunun dikkate alınmadığını, Davalının markasını müvekkilinin markasına yakınlaştırarak kullandığını, müvekkiline ait 2007/27603 tescilli marka ile davalı markasının, seri marka algısı oluşturduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2007/7547- 2008/10251 esas ve karar sayılı kararında belirtildiği üzere, yakınlaştırarak ilişkilendirme ihtimalini de içeren, iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma amacını taşıyıp taşımadığının, yada dava konusu markaların seri marka niteliğinde olup olmadığının araştırılması gerekirken araştırılmadığına ilişkin itirazlarının mahkemece kabul edilmediğini, belirttikleri nedenlerle Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/220 esas ve 2016/146 karar sayılı kararının kaldırılmasını, davalarının kabulünü, yada yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine veya başka mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacının TPE nezdinde tescilli yan şekil (form strip) markalarının 31/12/1998 başvuru tarihli 29/05/2008 tarihinden itibaren korunan 25.sınıfta tescilli … tescil numaralı, 02/02/2007 başvuru tarihli 18-25-28. sınıflarda tescilli…tescil numaralı, 24/01/2007 başvuru tarihli 25.sınıfta tescilli 2007/27603 tescil numaralı, 08/06/2000 başvuru tarihli 9. sınıfta tescilli … tescil numaralı, 18/10/1994 başvuru tarihli 18-25-28. sınıflarda tescilli … tescil numaralı, 06/03/2012 başvuru tarihli 3-18-25.sınıflarda tescilli … tescil numaralı, 01/04/2011 başvuru tarihli 25. sınıfta tescilli 2011/27072 tescil numaralı, 08/08/1997 başvuru tarihli 25.sınıfta tescilli …tescil numaralı olduğu, davalı markasının 10/01/2014 tarihli… tescil numarası ile 25. sınıfta tescilli olduğu tespit edilmiştir.Dosya üzerinden alınan bilirkişi raporundan; davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilen markanın dikey konumlanmış dikdörtgen sınırlar içine, sağ üst ve sol alt kenarların köşegenleri olacak biçimde yerleştirildiği, sağ üst köşeye denk gelen kenarın daralarak sivri, sol alt köşeye gelen kenarın genişleyerek dairesel biçim aldığı, genel olarak 7 veya 1 rakamlarının bir yorumlanması olarak algılandığı, davacının TPE nezdinde tescilli yan şekil (form strip) markalarının, yatay konumlanmış oranlar içinde yer aldığı, marka şekillerinin yukarıda dar biçimde başlayarak, açılı bir biçimde aşağıya ilerlerken geniş bir yarıçap ile genişleyerek sonlanan bir bant ve bu bandın içerisinde, bandın dış konturları ile birlikte hareket eden düz yada kesik çizgilerden oluştuğu, bu hali ile davacıya ait tescilli markalar ile arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu bu sebeple farklı olarak algılandıkları, davacı tarafa ait ürün örneği ile davalı tarafa ait ürün örneği üzerindeki marka görseli arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, benzer olarak algılandıkları, davalıya ait 2011/61522 tescil numarası ile ( koruyucu olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, ayak giysileri, baş giysileri ) 25. Sınıf alt başlığında şekil markası olarak tescilli olduğu, şekil markalarının 7/1-b maddesi uyarınca benzerliğinde kavramsal benzerliğin yeterli olmadığı, çizim, fotoğraf ve benzeri biçimde görüntülenmiş şekli unsurlarda üst düzey görsel benzerliğin dikkate alınacağı ve davalıya ait marka ile davacı adına tescilli markalar arasında, üst düzey görsel benzerliğin bulunmadığını, 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre, sahibi tarafından tescilli olduğu şekilde kullanılması halinde hukuka uygun kullanım olduğunu, yapılan teknik incelemede, davalının markasını tescil ettiği şekilden farklı şekilde kullandığını, bir markanın tescil edildiği sınıfta, tescil edildiği ürünler yada berzerleri içerisinde tescil edildiği şekilden farklı olarak kullanılmasının, markanın sahibine sağladığı haklar içerisinde kabul edilebileceği, bu nedenle davacı tarafça daha önce tescil ettirilen 88/104349 – 2007/39883 ve2011/27072 tescil numaralı markaları ile üst düzey benzerlik bulunduğundan iltibas yarattığı, davacı markasının tescil edildiği şekilden farklı kullanılması sebebiyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturabilir ise de, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı tespit edilmiştir.Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını yasaklamak da dahil inhisari hak ve yetkiler ile malvarlıksal menfaatler ve sınırlı manevi haklar sağlar, marka koruması dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. Maddesinde belirtildiği üzere” tescil yoluyla elde edilir ” genel kuralın istisnası olarak, Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar (SMK, m. 6/4), tescilden önce kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanan markalar (556 sayılı KHK, m. 7/2, 8/3, 9/1, 42/3) tescil haricinde korunur. 556 sayılı KHK’nin 3, 6 ve 9. maddeleri gereğince her ülke, marka korumasını sadece kendi ülkesinde sağlar, tecavüze uğrayan ve kendi mevzuatına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verir, 556 sayılı KHK’nin 7/1-b ve 8/1-b maddeleri ile marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır ve markaya sağlanan koruma, tescil edilmek kaydıyla başvuru tarihinden itibaren başlar. Tescilli markanın “aynı”, “benzeri” veya “ayırt edilemeyecek kadar benzeri” olan işaretlerin aynı ve benzer mal ve hizmetlerle ilgili olarak kullanılması veya halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması markaya tecavüzdür (556 sayılı KHK, m. 61). Böyle bir markanın kullanılması markanın sahibi tarafından önlenebilir (556 sayılı KHK, m. 9/1). Ayrıca tescilli markanın aynı veya benzeri olan veyahut da halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunan işaretleri aynı veya benzer mallar için başkası adına marka olarak tescil edilemez, tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğünü istemek mümkündür (556 sayılı KHK, m. 42/1-a, b). Tescil edilmiş bir markanın hükümsüzlük hâlleri 556 sayılı KHK’nin 42/1-a maddesinde 7.maddede sayılan haller, 42/1-b maddesinde 8.maddede sayılan haller olarak belirtilmiştir. 556 Sayılı KHK’nin 7/b bendi “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” olarak düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nin 8/a bendi “tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal ve hizmetleri kapsıyorsa” 8/b bendi “”tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini kapsıyorsa” şeklinde sayılan nispi ret nedenleri hükümsüzlük hâlleri arasında belirtilmiştir. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası açılabilir. 556 Sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtildiği üzere bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir.Karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır. Davacı tarafın talebi gibi davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilebilmesi için; davacının markalarının davalı markasından önce tescil edilmiş olması, marka ve işaretin aynı veya benzer olması, ayırt edilemeyecek kadar benzer olması, aynı tür mal ve hizmetle ilgili olması, halk tarafından karıştırılma ihtimalinin olması gerekir. 1-Bilirkişi raporunda görsel benzerlik yönünden inceleme yapılmış, markanın bütünüyle yarattığı etki tartışılmış, markaların hizmet aynılığı/benzerliği, halk tarafından karıştırılma ihtimali incelenmiştir. Davacı tarafın markalarından en yenisi 06/03/2012 başvuru tarihli olup davalının markasının tescil başvurusu 10/01/2014 tarihli olduğundan, davalı markasından önce tescil edilmesi veya tescil başvurusunun bulunması koşulu gerçekleşmiştir. Davacı markalarından 08/06/2000 başvuru tarihli 9. sınıfta tescilli 2000/11226 tescil numaralı markası dışındaki tüm markaları ile dava konusu 2011/61522 tescil numaralı markanın aynı sınıfta (25. sınıfta) tescilli olduğu tespit edildiğinden 556 Sayılı KHK’nin 7 ve 8.maddedeki “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili” olma koşulu yerine gelmiştir. Marka şekil markası olduğundan, benzerliğin tespitinde dikkate alınması gereken görsel benzerlik olup, ayırt edilemeyecek derecede benzer kabul edilebilmesi için şekillerin bütünsel benzerliği, diğer ifade ile çizim, fotoğraf veya benzeri biçimde görüntülenmiş şekli unsurlarda üst düzeyde görsel benzerlik gerekir. Bilirkişi raporunda gerekçeleri açıklanmak suretiyle davalı markasının, davacıya ait tescilli markalar ile aynı olmadığı, aralarında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu bu sebeple farklı olarak algılandıkları, tespit edilerek markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığı, iltibas yaratmadığı, oluşa uygun şekilde tespit edildiğinden, davacı vekilinin iltibasın araştırılmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir.2- Bilirkişi raporu ile, davalının ürünlerinde tescil ettirdiği marka görseli dışında, marka görselini kullandığı, davacı tarafa ait ürün örneği üzerindeki marka görseli ile davalı tarafa ait ürün örneği üzerindeki marka görseli arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, benzer olarak algılandıkları ve davacı tarafça daha önce tescil ettirilen 88/104349 – 2007/39883 ve2011/27072 tescil numaralı markaları ile üst düzey benzerlik bulunduğundan iltibas yarattığı tespit edilmiştir. Markaya tecavüz ile marka hükümsüzlüğü kavramları farklı olduğu gibi, koşullarıda farklıdır. Markaya tecavüzün varlığının kabulü için, (davalı tarafın ürününde kullanması gibi) tecavüz oluşturan eylemin bulunması yeterli olup, tescilli bir markanın bulunması zorunlu olmadığı halde, hükümsüzlüğe ve sicilden terkine karar verilebilmesi için, tescil edilmiş veya tescil için başvurulmuş bir markanın bulunması, 556 sayılı KHK’nin 42/1-a-b maddesindeki koşulların gerçekleşmesi zorunludur. Bu nedenle davacı markasına tecavüzün varlığı tespit edilmesine rağmen, marka hükümsüzlüğüne karar verilmemesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.3- Davacı vekili müvekkilinin yan şerit markalarının tanınmış marka olduğunun dikkate alınmadığı, davalının tescil başvurusunun kötü niyetli olduğu iddiası mevcuttur. Bir markanın tanınmış marka olduğuna Türk Patent Kurumu’nca karar verilir ve davacı tarafça tanınmış marka olduğuna dair TPE’den alınmış belge sunulmamış ise de; davacı markalarının dünya çapında herkesçe bilinen çok tanınmış markalar olduğu sabittir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1822 esas ve 2021/2054 karar sayılı 04/03/2021 tarihli kararında belirtildiği üzere, bilirkişi tarafından; davacı markalarının dünya çapında herkesçe bilinen çok tanınmış markalar olduğu dikkate alınarak, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki,“Tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde etme veya itibarına zarar verme veya ayırt edici karakterini zedeleme” risklerinden en az birinin gerçekleşme ihtimalinin bulunup bulunmadığı ve kötü niyetli tescil başvurusu 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca mutlak hükümsüzlük hali olması sebebiyle, davalı başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun denetime elverişli şekilde tartışılıp değerlendirilmeksizin rapor verilmesi ve mahkemece de bu rapora dayanılarak karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olduğundan kabulü gerekmiştir.4- Davacı vekili davalının markasını müvekkilinin markasına yakınlaştırarak kullandığını, müvekkiline ait 2007/27603 tescilli marka ile davalı markasının, seri marka algısı oluşturduğunu iddia etmesine rağmen, bilirkişi tarafından, yakınlaştırarak ilişkilendirme ihtimalini de içeren iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma amacını taşıyıp taşımadığı, dava konusu markaların seri marka algısı oluşturup oluşturmadığı konusunda yargı denetimine açık karar vermeye yeterli rapor verilmediğinden davacı vekilinin bu sebebe ilişkin istinaf talebinin de kabulüne karar verilmiştir.Tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin 1. ve 2. maddedeki istinaf sebeplerinin reddine, 3. ve 4. maddedeki istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulü ile Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/220 esas ve 2016/146 karar sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği üzere inceleme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/09/2016 tarih ve 2015/220 E. 2016/146 K. Kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/04/2021