Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/222 E. 2021/379 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/222
KARAR NO: 2021/379
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/06/2017
NUMARASI: 2016/890 E. 2017/639 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili ile … Tur.Ltd.Şti. arasında 28.07.2010 tarihinde akdedilen bayilik sözleşmesine istinaden imzalanan aynı tarihli taahhütname ile davalı şirketin 5 yıllık bayilik süresi içerisinde 12.500 ton beyaz ürün alımı taahhüdünde bulunduğunu, eksik alınan beyaz ürün için ton başına 75 USD ‘nin TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığını ödemeyi cezai şart olarak taahhüt ettiğini, imzalanan bayilik sözleşmesine istinaden, ipotek resmi senedinde belirtilen doğmuş, ve doğacak borçlarına müteselsil kefil olarak, diğer davalılar …, …, … ve … ile dava dışı …’nun maliki oldukları taşınmaz üzerinde müvekkili adına 1 derecede 1.500.000 TL bedelli üst sınır teminat ipoteği tesis edildiğini, eksik alımların otomasyon sistemi kayıtları ile tespit edildiğini, Kadıköy … Noterliği’nin 11.09.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile davalı bayinin ürün alım taahhüdüne aykırı dayanarak eksik ürün alımında bulunması sebebiyle cezai şart alacağının tebellüğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde ödenmesinin, ödenmemesi halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçileceğinin bildirildiğini, davalı şirketin ürün alım taahhüdüne aykırılığını devam ettirmesi ve 5 yıllık bayilik süresi içerisinde almayı taahhüt ettiği asgari 12.500 ton ürün alım taahhüdünü gerçekleştiremeyecek olması sebebiyle cezai şart borcu tahakkuk ettiğini ve ödemediğini, davalı bayinin bayilik lisansını aldığı Eylül 2010 ‘dan icra takibinin yapıldığı 05.08.2015 tarihine kadar 58 aylık süre içersinde 12.060 ton ürün alması gerekir iken 6822 ton ürün alımı yaptığını, 392.850 USD’nin takip tarihi TL karşılığı 1.096.050 TL cezai şart borcu olduğunu, borcunu ödemeyen davalı bayii ve ipotek borçluları hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E.s. dosyası ile cezai şart borcunun 929.488,50 TL’lik kısmının tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine başlandığını, … dışında borçluların itiraz ettiğini, 58 aylık süreç göz önünde bulundurulduğunda 2 ay içersinde 5 yıllık alım tutarının tamamlanması imkansız olduğundan itirazların haksız olduğunu, bayilik süresinin sona erdiği tarih itibariyle alımın 7.058 ton ve eksik alım cezai şart tutarının 408.150 USD olduğunu, bildirerek itirazın iptali ile davalıların takip konusu alacağın % 20 ‘den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davanın 1 yıllık süre içersinde açılmadığını, icra takibine vekil aracılığıyla itiraz edilmiş olmasına rağmen dava dilekçesinin müvekkillerine gönderildiğini, takip borçluları arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğunu, …’nun davada taraf olarak gösterilmediğinden, aleyhine dava açılarak birleştirilmesi gerektiğini, akaryakıt sözleşmesinin taraflarca hiçbir çekince konmaksızın sona erdirildiğini, davacı tarafın sözleşmenin uzatılmasının mevzuat açısından mümkün olmaması ve müvekkili şirketin yeni sözleşmeye yanaşmaması üzerine cezai şart hükmünü işletmek istediğini, davacının 5 yıllık süre boyunca hiçbir ihtirazi kayıt öne sürmeksizin ürün teminine devam etmesinin öncelikle iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, taahhüt sınırının fiilen değişmesine zımni rıza gösterdiğini, şirketin bütün ticari beceri ve tecrübesine rağmen beklenen satış rakamlarına ulaşılamadığını, sözleşmedeki taahhüt rakamı öngörüsünün ise sadece müvekkilinin basit bir öngörüsü olmayıp, davacı tarafın saha elemanlarınca da yapılan piyasa araştırmaları sonucu ortaya konulmuş rakamlar olduğunu, davacı taraf ve grup şirketi … Gaz A.Ş.’nin Kayseri ili merkez ilçelerinde kendilerinin çalıştırdığı bayilik sözleşmesi ile dağıtım yaptığı istasyonlara daha fazla iskonto yapmak suretiyle müvekkili ile haksız rekabete giriştiğini, cezai şart tutarının fahiş olduğunu, davanın reddini savunarak davacının %20’ den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; ürün alım taahhüdüne uyulmamasına rağmen müvekkilinin geçen yıllar itibariyle herhangi bir ihtirazi kayıt öne sürmediğine, sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar böyle bir bildirim yapılmaması sebebiyle taahhüt sınırının fiilen değişmesine zımni rıza gösterdiğine, önceki yıllara ait ceza koşullarını isteyemeyeceğine ilişkin davalı tarafın iddialarının dinlenemeyeceğini, davalı şirket tarafından imzalanarak müvekkiline verilen 28.07.2010 tarihli ürün alım taahhütnamesinde, 5 yılda toplam 12.500 ton ürün alma taahhüdünde bulunduğunun açıkça belirtildiğini, davalının yıl bazında değil, 5 yılda toplamda 12.500 ton ürün alım taahhüdünde bulunduğu dikkate alındığında, beş yıllık satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şart talebinde bulunmak için, beş yıllık sürenin tamamlanması gerektiğini, beş yıllık süre tamamlanmadan talepte bulunmanın mümkün olmadığını beyan etmiştir.Mahkemece; ”Davanın, hukuki niteliği itibari ile davacı ile davalı şirket arasında imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesi ve asgari alım taahhüdünde öngörülen asgari ürün alımı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı olarak cezai şart alacağının tahsili için başlatılan takibe borçlular tarafından itiraz edilmesi sebebiyle …nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası olduğu, davalıların ödeme emrinin tebliğiyle takibe süresinde itiraz ettikleri, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediğinden, açılan davanın süresinde olduğu, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasının incelenmesinden; davacı tarafça davalılar ile birlikte dava dışı … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin tebliğine rağmen borçlu …’nun takibe itiraz etmediği, itirazın iptali davasının ödeme emrine itiraz edenler aleyhine açılabileceğinden, davalı vekilinin takip borçluları arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğu, … aleyhine dava açılarak birleştirilmesine ilişkin itirazı yerinde görülmediği, davalılar vekili, icra takibine kendisi tarafından itiraz edildiğini, usule aykırı olarak, dava dilekçesinin müvekkillerine tebliğ edildiğini bildirmiş ise de; itiraz eden davalılar bakımından itiraz ile duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davasında takibe itiraz eden borçlu vekilinin yetkili olup olmadığı belli olamayacağından, asillere tebliğde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı,Taraflar arasında düzenlenen 28/07/2010 tarihli sözleşme ve eki niteliğindeki aynı tarihli taahhütnamenin 1.maddesi ile “bayilik ve işleticilik sözleşmesinin EPDK’dan lisans alarak uygulanmaya başlayacağı Ekim 2010’dan itibaren ayda 208 ton akaryakıttan az olmamak kaydıyla toplam 12.500 ton beyaz ürün ve 15 ton madeni yağ satın almayı taahhüt ederiz. Bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde ve beher sözleşme yılının sonunda eksik alınan beyaz ürünün her tonu için 75 USD ve madeni yağın her tonu için 400 USD’yi aynen veya fiilen ödeneceği günkü TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığını …’e cezai şart olarak ödeyeceğiz” hükmünün taraflarca kabul edildiği, davalı yanca sözleşmenin yürürlükte olduğu 5 yıllık süre içinde davacının hiçbir ihtirazi kayıt öne sürmeksizin ürün teminine devam ettiği, cezai şart isteyemeyeceği ileri sürülmüş, davacı tarafın ise cevaba cevap dilekçesinde taahhüdün yıl bazında değil 5 yıllık toplam olarak yapıldığından, 5 yıl dolmadan cezai şart istenemeyeceğini bildirdiği, taahhütnameye göre taraflar arasındaki ilişkinin 2010 yılı Ekim – 2015 yılı Ekim ayı olduğu, davacı tarafça 5 yıllık süre dolmadan 11/09/2014 tarihinde ihtarname gönderilerek cezai şart alacağının ödenmesinin istendiği, akabinde 05/08/2015 tarihinde icra takibi başlatarak cezai şart alacağının tahsilini istendiği, dayanak taahhüt hükümleri değerlendirildiğinde sözleşmenin uygulanmaya başlayacağı 2010 yılı Ekim ayından itibaren aylık bazda 208 ton akaryakıttan az olmamak üzere toplam 12.500 ton beyan ürün ve 15 ton madeni yağ alınacağının taahhüt edildiği, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde de beher sözleşme yılının sonunda eksik alınan ürün için cezai şart ödenmesinin taahhüt edilmesi karşısında, taahhüdün yıllık olarak anlaşılması gerektiği mahkemece kabul edilerek, taraflar arasında düzenlenen 28/07/2010 tarihli sözleşme ve aynı tarihli ürün alım taahhütleri, tarafların defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan inceleme sonunda hazırlanan 14/04/2017 tarihli raporda; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği bir cezai şart alacağının bulunmadığının tespit edildiği, Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde ( veya sözleşme eki taahhütnamelerde ) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen cezai şart hükümleri T.B.K.nun 179/11. ( B.K. madde 158/11 ) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu ( cezai şart ) niteliğinde olduğundan, T.B.K.nun 179/11 maddesindeki: “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” hükmünden açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklının, hem ifayı hem de cezayı talep edebileceği, T.B.K. “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koyduğu, bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde 179/1. madde hükmünün uygulanacağı, Kanunun, 179. maddenin 2. fıkrasında sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul ettiği, T.B.K.nun 179/11. madde hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilecekleri, ( Bkz. Tunçomağ Kenan: age sh. 875 vd.: Eren Fikret age sh. 1173 vd. : Kılıçoğlu M. A. age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan. Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler. İkinci Cilt 1990 sh. 740 ) T.B.K.nun 179/11. maddesine göre, alacaklının, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse yada çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse ceza koşulunu isteyemeyeceği, beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde ( veya eki taahhütnamede ) bayiinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle taahhüde uyulmamış ise tedarikçi ( sağlayıcı ) firmanın, T.B.K.nun 179/11. madde uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için, takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşuluyla ilgili “çekince” ( ihtirazi kayıt ) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerektiği, çekince için bir şekil şartı getirilmediği, tedarikçinin, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama ( şerh ) ile bu koşulu yerine getirebileceği, bu şekilde bir çekince ( ihtirazi kayıt ) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi ( sağlayıcı ) firma, mal vermeye ( ifaya ) devam etse bile önceki yıla dair ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebileceği, sonraki yıllar içinde aynı kuralın geçerli olduğu, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince ( ihtirazi kayıt ) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlı olduğu, bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemeyeceği, (Yargıtay 19.H. D’nin 17/12/2013 tarih, 2013/14654 esas 19950 karar sayılı kararı, benzer mahiyette Yargıtay H.G.K’nun 2013/19-690 esas 2014/507 karar sayılı kararı vb. İçtihatlar) Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve taahhüt hükümleri doğrultusunda davacının, davalıdan ürün alım taahhüdüne uyulmaması durumunda cezai şart talep etmesi mümkün olmakla birlikte, taraflar arasındaki taahhütname hükümlerinin yıllık asgari ürün alımı olarak düzenlenmesi karşısında, davacının cezai şartı talep edebilmesi için cezai şartın oluştuğu yıldan sonraki yıllarda ürün verirken ihtirazi kayıt koyarak bu hakkını saklı tutması gerekmesine rağmen, 1 ve 2. dönemler için ihtirazi kayıt konulmaksızın mal verilmeye devam edildiğinden, sözleşmenin 4. dönemi içinde davalıya mal verdikten sonra 11/09/2014 tarihinde gönderdiği ihtarın 3.döneme etkisinin olmayacağı, ihtarnamede sözleşmenin feshedildiği yönünde bir ifade bulunmadığı gibi, ihtarname tarihinden sonra da ticari ilişki devam ettiğinden, 4.dönem içinde gönderdiği ihtarname ile bu dönem için cezai şart isteyemeyeceği, ihtarnameden sonra devam eden 5.dönem içinde dönem sona ermeden ve ticari ilişki devam ederken takip başlatmak suretiyle cezai şart isteminde bulunamayacağı, gerekçesi ile davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 28.07.2010 tarihli ürün alım taahhütnamesinde davalının yıl bazında değil, 5 yılda toplamda 12.500 ton ürün alım taahhüdünde bulunduğu dikkate alındığında, bayilerin istasyonda araçlara yaptıkları satışların yanında, dağıtım şirketinden aldıkları akaryakıtı istasyondaki tanklara doldurmadan, inşaat şantiyeleri, fabrikalar gibi ihtiyaç sahiplerinin işyerlerine kurdukları tanklara doldurarak önemi tutarda toptan satış da yaptıklarından, davalının beş yıllık sürenin tamamlanmasına kadar bulacağı toptan müşterilere yapacağı satışlar ile de alım taahhütlerini gerçekleştirmek imkanına sahip olduğundan, beş yıllık satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şart talebinde bulunmak için, beş yıllık sürenin tamamlanması gerektiğini, beş yıllık süre tamamlanmadan talepte bulunmanın mümkün olmadığını, Beş yıllık bayilik süresi içerisinde 12.500 ton ürün satın alacağını beyan ve taahhüt ettiği için ve davacının bu taahhüdünü yerine getireceğine duyulan güven nedeniyle davacıya 1.750.000,0 TL. + KDV gayri maddi hak bedeli ödendiğini, basiretli davranma yükümlülüğü gereği taahhüdünü gerçekleştirmek zorunda olan davalının, pazarlama faaliyetinde bulunarak toptan müşterileri temin ederek satış yapmak zorunluluğu olduğunu, aksi takdirde, 12.500 ton alım taahhüdüne karşılık, 6822 ton ürün alarak 2010 yılında ödenen 1.750.000,0 TL. gibi çok yüksek bir tutarla yetinmesine, hiçbir gayret göstermeden 1.000.000,0 TL. haksız menfaat etmesine, sebepsiz zenginleşmesine imkan tanınmış olacağını, Mahkeme dosyasına sunulan bilirkişi raporunda davalı bayinin, Eylül/2010 dan Temmuz/2012’ye kadar 23 aylık sürede ayda ortalama 75 ton akaryakıt satın almasına rağmen, Ağustos 2012 den sonra alımlarının artarak, Aralık/2013’de 201 ton, Ocak/2015 de 217 tona ulaştığını, son iki yılda aylık ortalamanın 170 tona ulaştığından, davalının gerekli pazarlama faaliyetini göstermesi halinde, taahhütlerini gerçekleştirebileceğinin kanıtı olduğundan, sözleşme süresinin tamamlanmasına kadar cezai şart talebinde bulunmanın mümkün olamayacağını, davalının gerekli gayreti göstermemesi nedeniyle kusurlu olduğunu da ortaya koyduğunu, Davalı bayinin, akdettiği bayilik sözleşmesine istinaden bayilik lisansı aldığı Eylül 2010’ dan, icra takibinin yapıldığı 05/08/2015 tarihine kadar 58 aylık sürede, 12.060 Ton ürün alımı yapması gerekirken 6822 Ton ürün alımı gerçekleştirdiğinden 5238 Ton eksik ürün karşılığında 392.850,0 $ (USD) cezai şart borcu tahakkuk ettiğini, Bayilik Sözleşmesi’nin süresinin sona erdiği tarih itibariyle dahi davalının aldığı ürün miktarları göz önünde bulundurulduğunda, müvekkilinden yüksek meblağlarda gayri maddi hak bedeli alabilmek için, gerçekleştiremeyeceğini bildiği miktarlarda ürün alım taahhüdünde bulunduğu aşikâr olup, bu durum davalının kötü niyetli olduğunun ve basiretli davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin açık kanıtı olduğunu, Yerel Mahkemenin davanın reddine dair kararında, karara dayanak olarak gösterilen Yargıtay 19. HD.’ nin 17/12/2013 T. ve 2013/14654 E., 2013/19950 K. sayılı kararına konu uyuşmazlık, yıl bazında ürün alım taahhüdünde bulunulmasına rağmen her yılın sonunda eksik alımlar karşılığında cezai şart talep edilmediğinden önceki yıllara ilişkin cezai şart talebinde bulunulup bulunulamayacağına ilişkin olmasına rağmen, davalı tarafın taahhütnamesinin 5 yılda toplamda almayı taahhüt ettiği ürün miktarını kapsadığından, taahhütname içeriği ve davadaki talepleri ile örtüşmediğini, Yargıtay kararının uygulanması halinde dahi; cezai şart ödemesi için davalıya gönderilen Kadıköy …Noterliğinin 11/09/2014 tarihli ihtarnamesi nazara alındığında bu tarihten geriye doğru bir yıllık sürede tahakkuk eden cezai şart tutarının ve bayilik sözleşmesi süresinin tamamlandığı tarihten geriye doğru bir yıllık cezai şart tutarlarının tahsiline karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğundan, hesaplama için ek rapor dahi alınmadan, davanın reddine karar verildiğini, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/890 E., 2017/639 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılması’ ve yeniden yargılama yapılarak ‘davanın kabulü ile itirazın iptaline” karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesi ile; davacı tarafın sözleşmenin yürürlükte olduğu 5 yıllık süre boyunca hiç bir ihtirazi kayıt öne sürmeksizin ürün teminine devam etmesi, bu konuda adeta pusuya yatıp beklemesi her şeyden önce iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, (Yargıtay HGK 2013/19-690 E. 2014/507 K., Yargıtay HGK 2012/19-670 E. 2013/171 K., Yargıtay 19.HD 2013/14654 E. 2013/19950 K.) davacının, sözleşmenin sona ermesine yakın bir zamana kadar olağan şekilde ürün teminine ve bedelini tahsile devam ettiğinden sözleşmenin bu konudaki taahhüt sınırının fiilen değişmesine zımni rıza gösterdiğini, Davacı tarafın, ürün alım taahhüdünün 5 yıllık süreyi kapsadığı ve ürün taahhüdünün yerine getirilip getirilmediğinin 5 yılın sonunda ortaya çıkacağından, ihtirazi kayıt öne sürülmediği iddiasının yerinde olmadığı savunmasının, alım taahhüdünün bölünemez olarak 5 yıllık toplam alımı ortaya koyduğu kabulüne dayanmakta ise 5 yılın sonunun beklemesi gerekirken sözleşme sona ermeden icra takibine başlanamayacağını, 28/07/2010 tarihli taahhütnameye göre müvekkilinin “ayda 208 tondan az olmamak üzere” alım taahhünde bulunduğundan ve “beher sözleşme yılının sonunda eksik alınan beyaz ürünün her tonu için” cezai şart taahhüt edildiğinden, müvekkilin alım taahhüdünün her ay denetlenmesi ve cezai şart ödeme talebinin de her bir sözleşme yılı süresi sonunda ileri sürülmesi gerekli ve mümkün olduğunu, davacının, sözleşmenin hitamına aylar kalıncaya kadar ürün taahhüdünü yerine getirmedikleri konusunda hatırlatmada bulunulmadığını ve geçen 4 sözleşme yılında cezai şart talep edilmediğini, sözleşme süresi boyunca ihtirazi kayıt sayılabilecek beyanda dahi bulunmadığını, bu şekilde davacının, sözleşmenin sona ermesine kadar olağan şekilde ürün teminine ve bedelini tahsile devam ettiğinden, sözleşmenin bu konudaki taahhüt sınırının fiilen değişmesine zımni rıza gösterdiğinden, mahkeme kararı hukuken yerinde ve oluşa uygun olduğundan, kararın kaldırılması yönündeki istinaf talebinin reddini,Davacı taraf aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken, taleplerinin reddinin doğru olmadığını, bu husus ile sınırlı olmak üzere ilk derece mahkemesi kararına ilişkin olarak katılma sureti ile istinaf taleplerinin kabulü ile davacı aleyhinde kötüniyet tazminatı ödenmesine ve istinaf giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Taraflardan davacı şirket ile davalı … Ltd. Şti. Arasındaki bayilik sözleşmesine diğer davalıların maliki olduğu Kocasinan … Mahallesi … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı adına 5,5 yıl süreli, 1 derecede 1.500.000,00 TL bedelli üst sınır teminat ipoteği tesis edildiği, 28/07/2010 tarihli sözleşme ve eki niteliğindeki aynı tarihli taahhütnamenin 1.maddesi ile taahhüt edilen miktar ürün alımının davalı bayi tarafından gerçekleştirilemediğinden bahisle cezai şart alacağının tahsili için 05/08/2015 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyası ile başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde ödeme emrinin borçlu davalıya 08/08/2015 tarihinde tebliği üzerine, 13/08/2015 tarihinde davalı tarafça itiraz edildiği, takibin durduğu, itirazın davacı alacaklıya tebliğ edilmemesi sebiyle itirazın iptali davasının süresinde olduğu, tespit edilmiştir. Davacı defterlerinin VUK’na uygun tutulduğu, lehine delil olacağı, davacı ve davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin 13/08/2010 tarihinde başladığı ve Eylül 2015 tarihine kadar devam ettiği, 11/03/2016 kapatma mutabakatına göre cari hesaba ilişkin alacak-borç bakiyesinin olmadığı, davalı tarafça ekim 2010 tarihinden eylül 2015 tarihine kadar 7.057,96 ton ürün alındığı, her yılın başında davacı tarafça fatura yada irsaliyede bir önceki yıla ilişkin ceza koşulu çekincesinin yer aldığına dair belge bulunmadığı, davacı tarafın Kadıköy … Noterliği’nin 11/09/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ürün alım taahhüdünün yerine getirilmediğinden 752.600,00 USD cezai şart tahakkuk ettirilerek tebliğden itibaren 7 gün içinde ödenmesinin, aksi taktirde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatılacağının ihtar edildiği, davacı tarafın 5 yıllık sözleşme sonu itibariyle 12.500 ton beyaz ürün alımına ilişkin taahhüdünü yerine getirmediğinden 1.087.025,15 TL cezai şart alacağı oluştuğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki taahhütnamenin 1.maddesi uyarınca; bayilik sözleşmesinin EPDK’dan lisans alınarak uygulanmaya başlayacağı Ekim/2010 tarihinden itibaren davalı bayi ayda 208 tondan az olmamak kaydıyla ( 5 yıllık sözleşme süresi içinde ) toplam 12.500 ton ürün almayı taahhüt etmektedir. Bu taahhüdünü yerine getirmemesi halinde ve beher sözleşme yılının sonunda eksik alınan beyaz ürünün her tonu için 75 USD’yi aynen veya fiilen ödeneceği günkü TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı olarak davacı/…’e cezai şart olarak ödeyecektir. Bayilik sözleşmesi eki taahhütnamenin 1.maddesinde “ayda 208 tondan az olmamak kaydıyla ( 5 yıllık sözleşme süresi içinde ) toplam 12.500 ton ürün almayı taahhüt etmektedir. Bu taahhüdünü yerine getirmemesi halinde ve beher sözleşme yılının sonunda eksik alınan beyaz ürünün her tonu için” ibaresinden toplam 12.500 ton aylık 208 ton beyaz ürün alımının taahhüt edildiği ve beher sözleşme yılının sonunda eksik olduğu taktirde cezai şart tahakkuk edeceği belirtildiğinden, cezai şart için beher sözleşme yılı esas alındığından, yıllık bazda taahhüt bulunmadığı, 5 yıllık süre dolmadan cezai şart istenemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiştir. TBK 26. maddesi uyarınca sözleşme serbestliği ilkesi çerçevesinde taraflar sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içerisinde serbestçe belirleyebilirler. TBK 27.maddesi ile “kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan sözleşmeler” hükümsüz kabul edilmiştir. Tarafların sözleşme ve taahhütnameyi serbest iradeleri ile imzaladıkları tarafların kabulündedir. Davacı taraf tacirdir, basiretli tacir gibi davranıp gerekli araştırmaları yaparak ödeyeceği gayri maddi hak bedeli ödeme miktarını belirlemesi gerekip, yeterli inceleme yapmaksızın bedel belirlemiş ise sonuçlarına katlanması gerekir. Sözleşme ve sözleşmedeki cezai şart TBK 27.maddesi ile hükümsüz sayılan unsurları taşımadığından geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğundan, davacı vekilinin beş yıllık bayilik süresi içerisinde 12.500 ton ürün satın alacağı taahhüdünü yerine getireceğine duyulan güven nedeniyle davacıya 1.750.000,0 TL. + KDV gayri maddi hak bedeli ödendiği, basiretli davranma yükümlülüğü gereği taahhüdünü gerçekleştirmek zorunda olan davalının, pazarlama faaliyetinde bulunarak toptan müşterileri temin ederek satış yapmak zorunluluğu olduğu, aksi takdirde, 12.500 ton alım taahhüdüne karşılık, 6822 ton ürün alarak 2010 yılında ödenen 1.750.000,0 TL. gibi çok yüksek bir tutarla yetinmesine, hiçbir gayret göstermeden 1.000.000,0 TL. haksız menfaat etmesine, sebepsiz zenginleşmesine imkan tanınmış olacağı, yönündeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşıldığından reddi gerekmiştir.Davalı bayinin, Eylül/2010 dan Temmuz/2012’ye kadar 23 aylık sürede ayda ortalama 75 ton akaryakıt satın almasına rağmen, Ağustos 2012 den sonra alımlarının artarak, Aralık/2013’de 201 ton, Ocak/2015 de 217 tona ulaşması, son iki yılda aylık ortalamanın 170 tona ulaşması davalının gerekli pazarlama faaliyetini göstermesi halinde, taahhütlerini gerçekleştirebileceği, ancak davalının gerekli gayreti göstermemesi nedeniyle eksik ürün alımında kusurlu olduğu, bayilik sözleşmesi’nin süresinin sona erdiği tarih itibariyle davalının aldığı ürün miktarları nazara alındığında, müvekkilinden yüksek meblağlarda gayri maddi hak bedeli alabilmek için, gerçekleştiremeyeceğini bildiği miktarlarda ürün alım taahhüdünde bulunduğunu, kanıtlanmaya tek başına yeterli olmadığı, davalının kötü niyetli olduğu ve basiretli davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğine dair davacı tarafça iddiayı kanıtlayacak başka delil sunulmadığından, istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmenin 1.madde hükmü uyarınca cezai şart alacağı her yılın sonu itibariyle muaccel hale geleceğinden, Ekim 2010 başlangıç tarihi nazara alındığında 1.yılın cezai şartı Ekim 2011, 2. Yılın cezai şartı Ekim 2012, 3. Yılın cezai şartı Ekim 2013 tarihinde muaccel olmasına rağmen, davacı tarafça cezai şart talebinde bulunulmadığı, ürün verilmeye devam edilirken cezai şart alacağının saklı tutulduğuna dair çekince konulmadığı, ihtar göndermediği tespit edilmiştir.Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16/04/2014 tarih ve 2014/3822-7547 esas ve karar sayılı ilamında; önceki yıllarda muaccel olan cezai şart alacağı istenebilir hale gelmesine rağmen istememek suretiyle, cezai şartın artık ondan istenmeyeceği intibaı ( haklı güven ) uyandırıldığından, sonradan cezai şart talep edilmesi çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturup, MK 2.maddesindeki hakkın kötüye kullanılması olacağından istenemeyeceği belirtilmiştir. Davacı taraf aralarındaki sözleşme ve taahhütname uyarınca 1.yılın cezai şartı Ekim 2011, 2. yılın cezai şartı Ekim 2012, 3. yılın cezai şartı Ekim 2013 tarihinde muaccel olmasına rağmen, cezai şart talebinde bulunmadığından, ürün vermeye devam edip, cezai şart alacağını saklı tuttuğuna dair çekince koymadığından ve ihtar göndermediğinden, gönderilen Kadıköy … Noterliği’nin 11/09/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ürün alım taahhüdünün yerine getirilmediğinden 752.600,00 USD cezai şart tahakkuk ettirilerek tebliğden itibaren 7 gün içinde ödenmesinin, aksi taktirde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatılacağının ihtar edildiğinden, sözleşmenin 4. dönemi içinde davalıya mal verdikten sonra gönderdiği ihtarın 3.döneme etkisinin olmayacağı, 4. dönem içinde gönderdiği ihtarnamede sözleşmenin feshedildiği yönünde bir ifade bulunmadığı gibi, ihtarname tarihinden sonra da ticari ilişkinin devam ettiği anlaşıldığından 4. dönem için cezai şart isteyemeyeceğinden, ihtarnameden sonra devam eden 5.dönem için de dönem sona ermeden ve ticari ilişki devam ederken takip başlatmak suretiyle cezai şart isteminde bulunamayacağından, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 17/12/2013 T. ve 2013/14654 E., 2013/19950 K. sayılı kararının uygulanması halinde dahi, cezai şart ödemesi için davalıya gönderilen Kadıköy …Noterliğinin 11/09/2014 tarihli ihtarnamesi nazara alındığında bu tarihten geriye doğru bir yıllık sürede tahakkuk eden cezai şart tutarının ve bayilik sözleşmesi süresinin tamamlandığı tarihten geriye doğru bir yıllık cezai şart tutarlarının tahsiline karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf talebi yerinde olmadığından, reddi gerekmiştir. Davalı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesi ile kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, takibin kötü niyetle yapıldığını kanıtlamak borçlu davalı tarafa aittir.Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve taahhütnameye dayanılarak başlatılan icra takibinden sonra açıldığından, varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirip, alınan bilirkişi raporu ve tüm deliller Yargıtay kararları doğrultusunda değerlendirilerek sonuca ulaşıldığından mevcut hali ile davacının takipte ve davada kötü niyetli olduğu sabit olmadığından, davalı tarafça takibin kötü niyetle başlatıldığı ve davanın kötü niyetli olarak açıldığını gösterir başka delil sunulmadığından, ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin kötü niyet tazminat talebi verilmediğine ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığından ve tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/06/2017 tarih ve 2016/890 E. 2017/639 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90-TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı ve davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı ve davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/04/2021