Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2158 E. 2023/1680 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2158
KARAR NO: 2023/1680
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2016/1211 E. – 2019/788 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/12/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … lehine keşide ettiği … Bankası Sultançiftliğ Şubesi … İban Nolu Hesap … Çek Nolu 31/09/2016 vadeli 20.000,00 TL bedelli yine aynı banka ve aynı hesapta, … çek nolu 31/11/2016 vadeli 21.700,00 TL bedelli 2 adet çek ile, … Sultanbeyli Şubesi, … İban Nolu,… Çek Nolu, 15/12/2016 vadeli 20.000,00 TL bedelli bir adet çek olmak üzere toplam üç adet çek bedelleri çek hamili davalı …’a 17/10/2016 tarihli protokol ile 30.000,00 TL Nakit ve 15.850,00 TL ve yine 15.850,00 TL olmak üzere başkaca iki adet çek teslim edilerek ödendiğini, 17/10/2016 Tarihli Protokol gereği davalı tarafından dava konusu üç adet çek aslı müvekkiline teslim edilmediğinden müvekkilinin İstanbul … Noterliği 22/11/2016 tarih ve … Y.Numaralı İhtarnameyi keşide ederek dava konusu çek asıllarının ihtarın tebliğinden 7 gün içinde teslim edilmesini aksi takdirde yasal yollara müracaat edileceği hususlarını ihtar ettiğini, İhtarnamenin davalıya 24/11/2016 tarihinde bizzat tebliğ edildiğini, davalının dava konusu üç adet çek aslını ihtarnameye rağmen müvekkiline teslim etmediğinden iş bu menfi tespit ve istirdat davacının açıldığını, davaya konu çeklerin ödenmemesi yönünden İhtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile gerek davalı ve gerekse çeklerin yazılmasından sonra çekleri davalıdan alacağın devri hükümlerine göre devralarak icra takibi yapılması halinde çekleri devralan kişi veya kişiler bakımından dava konusu çekler bakımından borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline herhangi bir ödemenin yapılmadığı ve çek teslim edilmediğinin bu nedenle davacının boçrlu olduğunun tespitini, davanın reddini, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, davacının %20’den aşağı olmamak üzere müvekkili lehine tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dosyaya mübrez tüm bilgi, belge, beyanlar incelenmiştir. Hakim, Türk hukukunu resen uygular ilkesine riayet edilmiştir. 4721 Sayılı TMK 6 ve 7 ile 6100 Sayılı HMK 187- 293. Maddeleri gereğince ispat hususuna, ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Dosyaya sunulan protokolde davalının imzasının bulunmadığı, davacının tek taraflı irade beyanını kaleme alıp imzaladığı sonuç olarak protokolün varlığına dair başkaca da bilgi ve belge sunulmadığı görülmüştür. İhtarnameyle ve tek taraflı bir beyan ile kişiler borç altına sokulamaz ve yükümlülük yüklenemez hükmü hukukun temel ilkelerindendir. Çeklerin hukuki vasfı gereği; kambiyo senedi kıymetli evrak olduğu, keşideci- muhatap banka ve lehtar olmak üzere üçlü havale ilişkisini içerdiği, ödeme vasıtası olduğu ve şekli şarları taşıdığı anlaşılmaktadır. Davacı her ne kadar protokol ve ihtarname ileri sürmüşse de neden borçlu olmadığını ve paranın neden verilmesinin lazım gelmediğini ispata yarar bilgi ve belge sunmamıştır. Ayrıca Mahkememiz ara kararı uyarınca verilen ihtaratlı kesin sürede davacının davasını ispatlaması açısından gerekli teknik bilirkişi incelemesi için yatırması gereken delil avansını yatırmadığı görülmüş ve bilirkişi incelemesinin yapılamadığı anlaşılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; davacının davasını ispatlayamadığına kanaat getirilmiştir. Dosyaya sunulu bilgi ve belge ile çeklerin vasfı uyarınca davacı tarafın davalı tarafa borcunun bulunmadığına kanaat getirilmemiştir. Davacının davasında haklılığına kanaat getirilememiş bu nedenle varlığına kanaat getirilmeyen davanın reddi gerekmiştir. Dava konusu değer ve belge ile ispat kuralı dikkate alınarak yazılı delil ve belgeyle ispata değer verilmiştir. Menfi tespitin gerektiğine ve istirdadın gerektiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmamakla aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Ayrıca alacak likit olup usul ekonomisi dikkate alınarak alacağın davacı tarafından sürüncemede bırakılmak istendiği, davalının talebi olmakla alacağın varlığı karşısında davacının iddialarını ispata yarar bilgi ve belge sunmaması, delil avansı yatırmamasının sonucu ayrıca teknik inceleme yapılamamış olması sonucu yukarıda izah olunan nedenlerle davalı lehine tazminata ( alacağın % 20 si) hükmolunmuştur. Davasını davacı ispat edememiştir.” gerekçesiyle davacının davasının ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kanıtlar gerekçesinde dosyaya sunulan protokolde davalının imzasının bulunmadığı belirtilmiş ise de protokolün davalının el yazısı ile yazıldığını ve altındaki el yazılı isim ve soyismin davalının imzası olduğu hususunun gözden kaçırılarak imzasızmış gibi değerlendirildiğini, 15.10.2016 tarihli davanın el yazısı ve imzasını içeren makbuzun ve ekindeki ıslak imzalı çek fotokopilerinin davalarını ispatladığını, davaya konu üç adet çek üzerinde de davalının ıslak imzaları mevcut olduğunu, davalının gerek makbuz ve gerekse imzasını inkar etmediğini, bu makbuzun 17.10.2016 tarihli protokolü doğruladığını beyan ederek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının öne sürdüğü protokolde belirttiği 15.850,00 TL bedelli iki adet çek olduğunu iddia ettiği çeklere ilişkin bankadan gelen cevap yazısında çeklerin davacı tarafından bankaya iade edildiğinin ifade edildiğini, bankadan gelen yazı cevabının davacının dosyaya sunduğu protokolün gerçeği yansıtmadığını tek başına ortaya koyduğunu, davacı borcunun karşılığında müvekkile teslim ettiğini iddia ettiği çeki kendisinin bankaya iade ettiğini, davacının borcu karşılığında müvekkile bir ödeme aracı sunmadığını, davacının gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, bu beyanlarını bir belgeye dayandırmaya çalıştığını, söz konusu gerçeği yansıtmayan protokolde belirtilen 2 adet çekin müvekkili tarafından hiçbir zaman teslim alınmadığını, davacının kendisi tarafından keşide edilen 2 adet çek karşılığında müvekkile ödemede bulunduğu ve çekin vadesi gelmeden müvekkilden iade almış gibi göstererek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, banka tarafından sunulan iptal kodlu çeklerin suretine bakıldığında davacının kötü niyetinin anlaşıldığını, tahrifat suretiyle keşide tarihlerinde ve çek bedelinde düzenleme yaptığını, ilk derece mahkemesi kararının onanmasını, davacının istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu İİK 72. maddeye göre açılan menfi tespit davasıdır. 17.10.2016 tarihli …’ın imzasının bulunduğu, …’ın imzasının bulunmadığı protokolde; … Bankası … çek no’lu 31.09.2016 vadeli 20.000,00 TL bedelli, … çek no’lu 31/11/2016 vadeli 21.700,00 TL bedelli, … Bankası … çek no’lu 15.12.2016 vadeli 20.000,00 TL bedelli üç adet çekin toplam bedeline karşılık 30.000,00 TL nakit, 15.850,00 + 15.850,00 iki adet çekin teslim alındığı, yukarıda belirtilen 3 adet çeklerin …’a bilahare teslim edileceği belirtilmiştir.15.10.2016 tarihli … imzalı yazıda arkada fotokopisi görülen 3 adet çekin ödemesini nakit ve çek olarak teslim aldığını, çeklerin aslını bilahare teslim edeceğini belirttiği ve imzasının yer aldığı görülmüştür. Davalı beyan dilekçesinde 17.10.2016 tarihli protokolü imzalamadığını, 15.10.2016 tarihli belgeyi imzaladığını, davacı tarafın nakit para ve çeki getirmek üzere imzalı belge ile müvekkilin yanından ayrıldığını, tekrar geldiğini, henüz parayı ayarlayamadığını, iki gün sonra hazır edebileceğini belirttiğini, müvekkil tarafından imzalanan belgenin imha edilmesini istediğini ve bu belgenin imha edildiğini, 17.10.2016 tarihli protokolün hazırlandığını, müvekkil tarafından önce nakit bedeli ve çeklerin kendisine teslim edilmesini talep ettiğini, teslim edilmediği için protokolü imzalamadığını, dava konusu çeklerin bedeli tahsil edilmediği için davacıya teslim edilmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davacı tarafından 15.850,00 TL bedelli iki adet çek bilgilerinin mahkemeye bildirildiğini, mahkemece bankaya yazılan yazıya verilen cevapta bahsi geçen … ve … numaralı çeklerin bankaya ibraz edilmediği, çek keşidecisi … tarafından çeklerin bankaya iade edildiği ve iptal koduna alındığı belirtilmiştir. Somut olayda 17.10.2016 tarihli protokolde davalı …’ın imzasının bulunmadığı, bu nedenle davalıyı bağlamayacağı, 15.10.2016 tarihli belgeyi davalının imzaladığını kabul ettiği ancak bu belgenin imha edildiğini belirttiği, bu belgenin aslının mevcut olmadığı, davacı tarafından dava konusu çeklere istinaden para ödendiği ve yeni çekler verildiği ileri sürülmüş ise de yeni çek bilgileri doğrultusunda bankaya yazı yazıldığında banka tarafından verilen cevapta yeni çeklerin bankaya davacı tarafından iade edildiği ve iptal koduna alındığı belirtiliğinden davacı iddialarını yazılı belge ile ispatlayamamıştır. İİK 72/4 fıkrasına göre dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacağı belirtilmiştir. Mahkemece 26.12.2016 tarihinde davalı tarafça yapılacak icra takibinin durdurulması yönünde teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verildiği, teminatın yatırıldığı görüldüğünden netice itibariyle %20 tazminata hükmedilmesi de hukuken yerindedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/09/2019 tarih ve 2016/1211 E., 2019/788 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/12/2023