Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/21
KARAR NO: 2020/82
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2017
NUMARASI: 2014/1113 E. 2017/393 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyaları ile müvekkili aleyhine Genel Kredi Sözleşmelerine binaen haksız olarak icra takibi başlatıldığını, icra dosyalarından ötürü davalı bankaya müvekkilin böyle bir borcunun bulunmadığını, icra dosyasında alacaklı görünen davalı banka ve diğer dosya borçluları ile müvekkilin bir ilgisi bulunmadığını, icra takiplerine dayanak gösterilen Genel Kredi Sözleşmelerinde yer alan imzaların müvekkile ait olmadığını, müvekkiline ait kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle sahtecilik yapılarak müvekkili adına Genel Kredi Sözleşmelerine imza atıldığını, müvekkiline ait kimlik bilgili sahtecilik yapılmak suretiyle kullanılarak Genel Kredi Sözleşmelerinin imzalanmasında davalı bankanın gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, müvekkilinin kimlik bilgilerini kullanmak suretiyle sahtecilik yapan kişi veya kişiler daha öncede müvekkil adına telefon hatları, sabit hatlar almak, alışverişler yapmak suretiyle sahtecilik suçu işlediklerini, bu konuda şikayette bulunulduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarında belirtilen tüm borçlar ve ferilerinden borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine alacağın %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili banka aleyhine açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili bankanın Sirkeci Şubesinden … Ltd. Şti.ne kredi kullandırılmış olup, kredi kullanan şirketin müdürü sıfatıyla … ve …’in de borca kefil olduklarını, banka şubesine imza sirkülerini ibraz ederek kefil olduklarını, kredinin bu şekilde kullandırıldığını, kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine borçlu şirket ile borçlu şirketin kefilleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, kredi kullanılması ve paranın bankadan ödendiği tarihe kadar sahtecilik iddiası olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 13/01/2017 tarihli beyan dilekçesi ile, kredi sözleşmelerindeki kefil imzalarının davacıya ait olmadığının ATK raporu ile belirlenmesi üzerine davacı hakkında başlatılan icra takiplerinden feragat edildiğini, bu nedenle davanın konusuz kaldığını, müvekkili bankanın iyi niyetli olması nedeniyle aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen 07/12/2016 Tarihli rapor ile Genel Kredi Sözleşmelerindeki imzaların davacı tarafa ait olmadığının tespit edildiği, davacının hazır bulunduğu ortamda sözleşmenin düzenlenemesinin gerektiği, davacının sözleşmeleri imzalayan kişi olmadığı hususu sabit bulunmakla davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşıldığı, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın karşılığı olarak İ.İ.K.’ nun 72.md/5f uyarınca talep edilen kötü niyet tazminatı talebinin kabulü gerektiği gerekçesiyle; “1-)Davacının davasının konusu kalmadığından DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA; 2-)Davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin Kabulü ile; 76.779.TL.nin %20 si oranında 15.355,80.TL.Tazminatın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine;” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; davalı bankanın kredi kullanım sürecinde üzerine düşen özen ve sorumluluğu yerine getirdiği, sunulan imza sirküleri ve diğer belgeler incelenmek üzere kredi kullandırıldığı, noter tarafından düzenlenen imza sirkülerinin dolandırıcılık eylemi sonucu gerçekleştirildiğini bilmesinin mümkün bulunmadığı, yargılama sırasında kredi sözleşmelerindeki kefil imzalarının davacıya ait olmadığının ATK raporu ile belirlendiği, bu belirleme sonrasında davalı banka tarafından yargılamanın sonucu beklenmeksizin davalı hakkında başlatılan icra takiplerinden feragat edildiği, davalı bankanın kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceği, buna rağmen davalı banka aleyhine vekâlet ücreti ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, kredi sözleşmelerine istinaden başlatılan icra takipleri nedeniyle menfi tespit talebine ilişkin bulunmaktadır. 1) 6100 sayılı HMK’nin 331. maddesinin birinci fıkrası “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine takdir ve hükmeder” hükmünü içermektedir. Ayrıca HMK madde 323/1-ğ bendinde ‘Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti’ yargılama giderleri kapsamında sayılmıştır. Mahkemece, yapılan yargılama sırasında temin edilen bilirkişi raporu ile kredi sözleşmelerindeki imzaların davacıya ait olmadığının belirlenmesi üzerine davalı banka tarafından, başlatılan icra takiplerinden feragat edilmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, ayrıca davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Yapılan yargılama ile, davacının dava açmakta haklı olduğunun belirlenmesi nedeniyle, davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. 2) 2004 Sayılı İİK’nın 75/2. maddesi uyarınca borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılması halinde talep üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verileceği düzenlenmiş olup, somut olayda davalı alacaklı bankanın, başlattığı icra takibinde kötü niyetli olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği, bankanın kredi kullandırırken kredi kullanan şirkete ait noterde düzenlenen imza sirküleri ve diğer belgeleri esas alarak kredi kullandırdığı, imza sirkülerindeki ve kredi sözleşmesindeki imzaların davacıya ait olmadığının davalı banka tarafından bilinemeyeceği, kaldı ki bu durumun yargılama sırasında ATK’dan alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, imzaların davacıya ait olmadığının belirlenmesi üzerine de davalı banka tarafından, yargılamanın sonucu beklenmeden başlatılan icra takiplerinden feragat edildiği gözönüne alındığında davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi doğru bulunmamaktadır. Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2017 tarih ve 2014/1113 E. 2017/393 K. kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle REDDİNE, istinaf talebinin yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle KABULÜNE, 1/1- Davalı tarafından yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 1/2- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 1/3- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan giderlerin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 2- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2017 tarih ve 2014/1113 E. 2017/393 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2/1- Davacının davasının konusu kalmadığından DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 2/2- Davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, 2/3- Davacı tarafça yatırılan 1.311,20-TL peşin harçtan alınması gereken 31,40-TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.279,80-TL harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 2/4- Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi 2017 yılı AAÜT gereğince belirlenen 8.795,69-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 2/5- Davacı tarafça yapılan ve 25,20-TL başvuru harcı, 3,80-TL vekâlet harcı, 31,40-TL peşin harç, 260,00-TL Adli Tıp Kurumu masrafı ile 150,50-TL tebligat giderinden ibaret toplam 335,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 2/6- 6100 Sayılı HMK 333. md. uyarınca davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 42 nci maddesi ile değişik HMK.m.362/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.01/10/2020