Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2074 E. 2020/57 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2074 Esas
KARAR NO: 2020/57
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2019/429 E. – 2020/79 E.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/09/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının yedek parça alım satım işiyle iştigal eden, alanında tanınır saygın bir firma olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile açılan takipte davacının dosyada takip dışı 3. Kişi konumunda olduğunu ve davacının iş yerine 19/07/2019 tarihinde gelmek sureti ile davacı firmaya ait menkul mallarının haksız ve kötü niyetli olarak haczedildiğini, gerekli evrak ve dokümanlar sunulmak sureti ile istihkak iddiasında bulunulduğunu ve tutanağa geçirildiğini, bu durum üzerine İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi 2019/596 esas sayılı dosyasında takibin devamına karar verildiğini ve üçüncü şahıs olarak davacıya 7 gün içinde istihkak davası açması için yasal süre tanındığını, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi 2019/707 esas sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, davanın konusuz kaldığını, davacı şirketin ticari hayatını sürdürebilmek adına icra baskısı altında icra müdürlüğünün dosyasına 06/03/2019 tarihinde yapılan fiili haciz esnasında 39.000,00 TL ödeme yaptığını, takip dışı 3. Kişi konumundaki davacı şirketin ortağı …’un, borçlu şirket … Ltd. Şti.’nin de ortağı olarak gözükmekle beraber ekte sunulan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nden de görüleceği üzere söz konusu şirketin ortaklığından çıktığını, alacaklı vekili tarafından yapılan İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyaya yapılan ilamsız takipte ödeme emrinde borçlu olarak … ve … Ltd. Şti. Olarak gösterilmesine rağmen borçlu olarak davacı şirketin adresine hacze gelinmesinin kesinlikle hukuka aykırı ve mesnetsiz bir davranış olduğunu, sonuç olarak ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle; istirdat davalarının kabulü ile cebri icra tehdidi altında ödenen miktarın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahmilini, takip dışı 3. Şahıs olan davacı şirkete ait haczedilerek muhafaza altına alınmış menkul mallar üzerindeki İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … talimat sayılı dosyasında yapılan hacizlerin iptaline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …md.72 metnine göre istirdat davasının ancak dosya borçlusu tarafından açılabileceğini, Mahkeme Kararları ve Yargıtay Kararı’nda, 3.kişinin istirdat davası açamayacağının açıkça vurgulandığını, davacının ”uygulanan haciz ve haczedilen malları açısından Mülkiyet Karinesinin kendisi lehine olduğunu” iddiasının aksine; ekte sunulan İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesi 2019/596E- 2019/710K. Sayılı ilamıyla takibin devamına karar verildiğini, mülkiyet karinesi’nin alacaklı davalı lehine kabul edildiğini, dosya borçlusu 3.kişinin davalıya karşı istirdat davası açmasının usulen mümkün olmamakla birlikte; açılan istihkak davasının sonucunun bu usuli eksikliğin giderilmesine yarar sağlamayacağını, açıklanan sebeplerle; açılan davanın hukuki dayanağının bulunmadığını, sonuç olarak ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle, davacının icra dosyasında borçlu sıfatı bulunmadığından, …md.72 gereğince icra dosya borcuna istinaden yapılan ödemelere ilişkin ancak dosya borçlusu tarafından istirdat davası açılabileceğinden, bu eksiklik Aktif Husumet Yokluğu sebebi teşkil ettiğinden; HMK.md.115 gereğince açılan davanın usulden reddini, aksi halde; İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesi 2019/596E- 2019/710K. sayılı dosyasından verilen takibin devamı kararı ile mülkiyet karinesi alacaklı davalı lehine değerlendirildiğinden, davacının bu karinenin aksini icra mahkemesi nezdinde görülmesi gereken istihkak davası ile ispatlayamadığından, icra mahkemelerinin görevine ve uzmanlık alanına giren istihkak davalarında çözümlenmesi gereken hususların genel mahkemelerde ileri sürülmesi yerinde olmamakla birlikte genel mahkemelerde bu karinenin aksi ispatlanamayacağından, açılan davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir. Dava; davacı tarafça icra baskısı ve tehdidi altında ödenen bedelin davalıdan istirdadına karar verilmesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince; Davacı tarafından icra müdürlüğü dosyası ile dosya mündericatında mevcut ödeme belgesi ile sabit olan 39.000,00 TL lik ödemenin davalıdan istirdadına karar verilmesinin talep edildiği, davacı, davaya dayanak yapılan icra dosyasının tarafı olmayıp 3. Kişi konumun olduğu, davanın istirdat davası oluşu nazar alındığında, bu dava türünün davacısının ancak icra müdürlüğü dosyası takip borçlusu olabileceğinden davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak açıldığının kabul edilmesi halinde ise, bu defa dosya davalısının, icra müdürlüğü dosyasında davacının yapmış olduğu ödeme nispetinde borcundan kurtulan dosya borçlusu olduğu, davalı alacaklı icra müdürlüğü dosyası nezdinde kesinleşmiş takibin alacaklısı olup yapılan ödeminin davacı için sebepsiz zenginleşme mahiyetinde olduğunun kabulü de mümkün olmadığından, davacının yapmış olduğu ödemeyi davalıdan talep etmesinin yasal dayanağı bulunmadığından, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar karar verilmiştir.Davacı taraf, İcra Ve İflas Kanunu madde 72/7’ye bakıldığında, ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” maddesine göre, istirdat davasının sadece borçlu tarafından açılacağına dair hükmün olmadığını, dava konusu olayda menfi tespit davasından dönüşen bir istirdat davası bulunmadığını, istihkak davasından sonra istirdat davası açılmış bulunduğunu, dolayısıyla davalı tarafın dayandığı İİK md. 72/6 dava konusu olayda uygulanamayacağını, dava konusu olayda uygulanması lazım gelen hükmün İİK 72/7 hükmü olduğunu, davalı tarafın, davacı şirket ile dosya borçlusu şirketin yetkililerinin aynı olup, her iki şirket arasında organik bağ bulunduğunu belirttiğini ancak, dosya borcunun doğumunda şirket yetkilisi bile olmayan …’un sadece ortaklık sıfatı olduğunu ve ortaklık sıfatının organik varlığın ispatına kesinlikle yaramadığını, Mahkeme kararının kaldırılması gerekçesiyle istinaf talebinde bulunmuştur.Dava, davacının, dava dışı 3. kişinin borcundan kaynaklı olarak, davalıya borçlu olmadığının tespiti istemli açılan istirdat davası olup, ilk derece mahkemesi kararı davacı tarafından aktif husumet ehliyeti olduğu gerekçesi ile istinaf edilmiştir. İİK 72/7’inci bendinde ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir” hükmü düzenlenmiştir. İstirdat davasının biri maddi hukuka, diğeri takip hukukuna ilişkin olmak üzere iki koşulu bulunmaktadır. Maddi hukuk bakımından borçlunun gerçekte borçlu olmadığı bir borcu ödemiş olması ve takip hukuku bakımdan ise borcun cebri icra takibi sebebiyle icra takibi sırasında ve cebri icra tehdidi altında ödenmesi gerekir. Ödemenin mutlak suretle takibin kesinleşmesinden sonra bir başka deyişle borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz edip de itirazının icra hakimliğince kesin olarak kaldırılmış olması durumunda yapılmış olması gerekir. İİK 72. Madde düzenlemesinin maddi anlamda takip borçlularını kapsadığı, davacının maddi hukuk bakımından takip borçlusu sıfatına sahip olmadığı, davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/7 maddesine göre açılmış bir istirdat davası olamayacağı, zira ortada davacı aleyhine başlatılan bir icra takibi olmadığı, davacının İİK 72/7’e göre dava açma hakkı bulunmadığı, İİK 72/7’inci maddesinde tanımlanan istirdat davasının bu nedenle şartlarının oluşmadığı görülmektedir. İİK 72. Maddenin takipteki tüm şahıslar yönünden düzenlendiğinin kabul edilmesi halinde, 3. Kişiler için konulmuş olan İİK 89 ve İİK 72. Madde düzenlemelerindeki sürelerin bir anlamının kalmayacağı, yasanın şahıs ifadesinden anlaşılması gerekenin takip borçlusu olduğu, şu halde İİK 89. Madde kapsamında, süresi içinde menfi tespit davası açma hakkını kullanmayan ve bu nedenle takip borçlusuna herhangi bir borcu olmadığı halde, yasanın emredici kuralları gereğince alacaklıya ödeme yapmak zorunda kalan 3. Kişinin, genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşme davası açması mümkündür. Açıklamalar dikkate alındığında, davacının, İİK 72. Maddeye göre maddi hukuk ilişkisinin süjesi olmaması nedeniyle aktif husumet ehliyeti bulunmadığından, Mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun bulunan İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/429 esas, 2020/79 karar sayılı, 06/02/2020 günlü kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/09/2020