Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2069 E. 2023/1626 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2069
KARAR NO: 2023/1626
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI: 2018/415 E. – 2020/108 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/12/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıya ait … (…) tescil numaralı “…” ibareli markanın kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmaması nedeni ile iptaline ve sicilden terkinine, 3.kişilere devrin önlenilmesi için TPMK nezdinde Markalar Siciline teminatsız olarak tedbir şerhi konulmasına,vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin yabancı tüzel kişi olduğundan MÖHUK 48.madde uyarınca yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, davacıya ait marka ile davalı müvekkiline ait … markalarının benzerlik göstermediğini, son 5 yıldır kullanamama durumunun davalı şirket yönetiminin TMSF kontrolünde olduğundan haklı nedene dayandığını, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; “DAVANIN KABULÜNE, Davalıya ait …(…) tescil numaralı “…” ibareli markanın kullanmama nedeni ile İPTALİNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; haksız gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiğini , davalının … no.lu tescil başvurusu ile “…” markasının 38. Sınıfta hak sahipliğini kazandığını, aktif kullanılmasına rağmen, davacı taraf, 2010 yılında … no.lu başvuru numarası ile aynı sınıfta, müvekkili şirkete ait markanın davacı adına da yapıldığını, davalı adına ülkede tescilli ve aktif kullanılan markanın sonraki bir tarihte ve fakat aynı kategoride kendi adına tescilini yaptırdığını, davacı ve davalı aynı sektörde hizmet verirken birebir aynı marka başvurusunda bulunan tarafın iyi niyetli olmadığı hem davacı hem davalı hem bilirkişi marifetiyle kabul gördüğününü, bilirkişinin ise sosyal medya mecralarında davacının takipçisinin çok olduğu ve marka tanınmışlığı bulunduğu bu nedenle müvekkilin 1997 yılında yaptığı tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu, tescil tarihleri 90’lı yıllara dayandığını, müvekkilin şirketin tescil başvurusu yaptığı 1997 tarihinde ne de 2010 yılına kadar Instagram gibi sosyal medya uygulamaları yazılım olarak mevcut olmadığını davacı taraf ve bilirkişi raporunun dayandığı temel husus “…” markasının davalı tarafça kullanımına haksız ara verildiği ve bu süreçte davacı taraf lehine aktif kullanımda olduğunu, müvekkil şirketin dahil olduğu grup şirketlerin yönetimine kayyum atandığını, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa Cevap: Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkile ait “…” markasının sadece Türkiye kapsamında değil, pek çok ülkede tescilli olduğu, davacının markasının dünya çapında tanındığını , piyasadaki diğer dergilerden ayırt edici ve farklı bir marka haline geldiğini , davalının aksi yöndeki iddialarının dinlenebilir olmadığını, tanınmış bir markanın birebir benzerinin davalı tarafından tescilinin kötüniyet göstergesi olduğunu, “…” markasının yapılan defter incelemesi kapsamında son 5 yıldan bu yana kullanılmamış olduğunu, davalı tarafın, dava tarihinden önceki son 5 (beş) yıl içerisinde şirketlerinin kontrolünün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (“TMSF”) geçmiş olduğunu ve bu sebeple işbu davaya konu markayı kullanmamış olduklarını, bunun da SMK m. 9/1 anlamında haklı bir sebep olduğu iddiasının yerinde olmadığını davalı tarafın istinaf taleplerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek istinaf taleplerinin reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: Dava, davalı adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle iptali ve terditli tanınmış davacı markasının kötü niyetli tescili ve iltibas sebebiyle hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. SMK 26/2 ve 192/1-a ve geçici 4/1 TPMK idari iptal yetkisinin yürürlüğe gireceği 10.01.2024 tarihine kadar iptal davalarına mahkemelerce bakılacaktır. Markanın tescilinden itibaren sahibi tarafından fiilen kullanılması zorunludur. 6769 sayılı SMK ‘da markanın kullanılmaması iptal nedeni olarak düzenlenmiştir. SMK 26/1-a göndermesi ile aynı yasanın 9/1 maddesinde ” Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.” hükmü getirilmiştir. Bu yasal düzenleme gereğince markanın ciddi şekilde kullanıldığının, kullanma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kabulü için tescilli olduğu tüm sınıf ve alt sınıflarda kullanılmış olması gereklidir. Zira markanın benzer olsa bile kullanılmadığı mal ve hizmetler yönünden kullanım şartı gerçekleşmiş olmaz. Sadece fiilen kullanıldığı alanla sınırlı olarak kullanım yükümlülüğünün yerine geldiği kabul edilir. Ayrıca yasal düzenlemede getirilen “ciddi kullanımın” her olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve özellikle tescilli olduğu alanda pazar payı yaratma, arttırma, koruma ve sürdürmek için yeterli şekilde ticari faaliyet yürütüp yürütmediği dikkate alınmalıdır. Kullanım yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat markayı kullandığını ileri süren marka sahibine aittir. 5 yıllık kullanım süresi dava tarihinden geriye doğru 5 yılı kapsar. SMK 26/4 maddesine göre, Markanın, beş yıllık sürenin dolması ile iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarih arasında tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanılmış olması hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine ilişkin iptal talepleri reddedilir. İptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin Kuruma sunulmasından önceki üç ay içinde gerçekleşen kullanım dikkate alınmaz Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; TPMK kayıtları ve bilirkişi raporu ile anlaşıldığı üzere, “…” ibareli markanın taraflar adına 38. Sınıfta tescilli olduğu, ibarenin Türkçe karşılığının sosyetik yaşam olduğu, gazete, medya sektöründe ortak sınıfta tescilli olan taraf markalarından davacı markasının bir çok ülkede tescilli olduğu, magazin dergisi ve haberciliği yapıldığı ve yoğun olarak kullanılmakta olduğu, sektöründe ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandığı, buna karşın davalı adına tescilli aynı ibareli markanın son beş yıl içinde kullanılmadığının bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiş olduğu, davacının iptal talebinde hukuki yararı bulunduğu , davalı şirkete TMSF’nin kayyum olarak atanması ticari faaliyetlerin ve bu kapsamda markanın kullanılmasına engel bir durum olmadığı, davalı şirketin gayri faal durumda olduğu ve markayı kullanmadığı sabit olduğundan SMK 26/1-a maddesi kapsamında davalı adına tescilli markanın iptal koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak davanın kabulü kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarih ve 2018/415 E. 2020/108 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45-TL harcın davalı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/12/2023