Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2004 E. 2020/110 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2004 Esas
KARAR NO: 2020/110
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2019/300 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalılardan … tarafından, davacı hakkında Kadıköy … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip başlatıldığını, davacının senette lehtar görünen diğer davalı …’ı ve takip alacaklısı davalı …’ı tanımadığını, imzanın da davacıya ait olmadığını iddia ederek davacının borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyetli takip tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak davanın reddi ile % 20 oranında tazminat istemiştir. Davalı … vekili, davanın reddini istemiştir. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 24/12/2005 tarihli kararda, her iki davalı vekili avukat … tarafından Uyap üzerinden gönderilen 14.10.2015 tarihli dilekçe ile görülmekte olan davanın HMK’nun 308 ve 311. maddesi hükümleri uyarınca kabul edildiğinin bildirildiği, dosyaya ibraz edilen vekaletnamelerde adı geçen avukatın davayı kabul yetkisinin bulunduğu, bu tarih itibariyle adı geçen avukata ait dava dosyasına ulaşan bir azil veya istifanın bulunmadığı, kabul beyanının davalıları bağlayacağı, kabulün aynı feragat gibi davaya son veren bir usul işlemi olduğu ve kesin hüküm gibi sonuç doğurduğu gerekçesiyle davanın kabul nedeni ile kabulüne, davacının dava konusu bono ve takipten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ve % 20 oranında 1.073.400,00 TL tazminatın davalı …’tan tahsiline karar verilmiş, hüküm alacağı temlik alan … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 19. HD 16/02/2017 tarihli ilamı ile,; Dava tarihinden sonra ve ancak karar tarihinden önce dava konusu alacağın 2.000.000,00 TL’lık kısmının 13.10.2015 tarihinde davalı … tarafından …’a temlik edildiği, 18.06.2015 tarihinde ise 1.200.000,00 TL’lık kısmının yine davalı … tarafından …’ya temlik edildiği dava dosyası içeriğinden anlaşıldığından, Mahkemece temlik edilen alacak yönünden davalı …’ın taraf sıfatının bulunup bulunmadığı tartışılmadan, HMK.’nun 125. maddesi uyarınca davacının temlik alan kişilere husumet yöneltip yöneltmediği belirlenmeden ve bu madde hükmü uyarınca işlem yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu gerekçesi ile dosyayı bozmuştur. Yargıtay bozma ilamından sonra alınan esas üzerinden, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarihli ara kararı ile …, …, … yönünden, 30/12/2019 tarihli ara kararıyla … yönünden ” Davanın menfi tespit davası olduğu, davacı tarafın sahte imzaya dayalı olarak menfi tespit davası açtığı, yargılama esnasında kendisine demanstan dolayı vasi atandığı; vasiye mahkememizce de tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı; her ne kadar kök davada her iki davalının kabulü ile dava sonuçlanmış ise de; kabulden önce temyiz eden … ve …’nın bir kısım senet alacağını temlik aldıkları; bozmadan sonra da … isimli bir başka temlik alanın ortaya çıktığı; onunda bir miktar senet alacağını temlik aldığı; senedin 3.000.000 USD’lik olduğu; temlik tarihleri itibariyle USD / TL değeri üzerinden yaklaşık 1/3’ü yönünden temlik edilmemiş miktarın bulunduğu nazara alınarak; Her üç temlik alacaklısınında kök dosyada 17/01/2014 tarihinde verilen ve Anadolu …icra Müdürlüğünün … sayılı icra takibinin durdurulması ile ilgili ihtiyati tedbir kararının kendileri yönünden kaldırılmasını talep ettikleri; o tedbir kararının İİK’nun 72. Madde gereğince değil sahtecilik iddiası nedeniyle HMK hükümleri gereğince verildiği; dosyaya yansıyan Ağır Ceza Mahkemesi yargılamasında imzanın sahte olmadığı, davacıya ait olduğunun tespit edildiği karşısında; dosya kapsamına nazaran ihtiyati tedbirin temlik alan şahıslar yönünden kaldırılması gerektiği, temlik alan her üç taraf vekilininde bunu talep ettiği nazara alınarak; Bu üç temlik alan … ve …’nın ve … yönünden de 03/12/2019 tarihinde ihtiyati tedbir kaldırılmış; Bilahare 27/12/2019 tarihinde … mahkememize başvurarak kendisininde Gelibolu Noterliğinden 14/05/2014 tarihinde … yevmiye nolu temlikname ile …’dan 150.000,00 TL’lik dosya alacağını temlik aldığını bildirdiği ve ihtiyati tedbirin bu miktar yönünden kaldırılmasını talep ettiği görülmekle; temliknamesi incelenmiş; usulen geçerli olduğu, noterde yapıldığı; 14/10/2015 olan davanın kabulü tarihinden de bir yıl önce yapıldığı nazara alınarak; … yönünden de 150.000,00 TL için ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. ” gerekçesi ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verdiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının 19.01.2020 tarihinde vefat ettiğini, tüm temlik alacaklıları yönünden Mahkemenin vermiş bulunduğu ihtiyati tedbir kararının kaldırılması kararını istinaf ettiğini, davada davalı olarak temlik alacaklısı dışında 2 davalı ve birden çok temlik alacaklısı olduğunu ve kararda gösterilmediğini, davacının bu aşamada vesayet altında olup, fiil ehliyeti olmadığını, senet tarihindeki davacının ehliyet durumunun ATK’dan belirlendikten sonra karar verilmesi gerektiğini, bu senetlerin ayrı ayrı 4 dosya ile işleme konulduğunu, benzer İstanbul Anadolu 6 ATM 2015/1130 E. Sayılı dosyasında senet tarihindeki ehliyeti araştırıldığını, diğer dosyalarda da tedbir kararlarının devam ettiğini, Mahkemece temlik alacaklıların da aralarında bulunduğu İzmir C. Başsavcılığı’nın 2015/ 64964 Sorş dosyasının sonucunu beklemesinin zorunlu olduğunu, ihtiyati tedbir kararının temlik alacaklıları yönünden kaldırılması kararının kaldırılarak ihtiyati tedbir kararının devamının sağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk olarak, Mahkemenin 17/11/2014 ara kararı ile, davacı vekilinin sahtecilik iddiasına dayalı ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, HMK’nun 209 maddesi uyarınca davacı aleyhine yapılan İst. And. … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibinin durdurulmasına karar verilmiştir. HMK. 55. maddesinde “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” Dava, subjektif hakkına tecavüz edildiğini iddia eden kimsenin meşru hak ve menfaatlerinin korunması için mahkemeden hukuki koruma istemesidir. Mahkemeden hukuki koruma isteyen kimse de davacıdır. Bunun yanında her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Genel olarak mirasbırakanın alacakları, hakları ve malları mirasçıya geçer. Bu nedenle dava sırasında taraflardan birisi ölürse, istek şahsa bağlı bir hak değilse dava mirasçılar tarafından yürütülür. Dava, devam ederken davacının ölmesi halinde mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan mirasçıların tümünün davayı birlikte yürütmeleri gerektiği HMK’ nın 60. maddesi gereğidir. 6100 Sayılı HMK’ nın 55. maddesine göre de, taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunda belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Mirasçılardan bazısı duruşmaya gelmezse, gelen mirasçıya, gelmeyen mirasçıların olurlarının alınması ya da TMK’ nın 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması için süre verilir. Temsilci atanırsa davaya temsilci huzuru ile davaya devam edilir. (Yargıtay 1.HD 2016/16922 E. – 2019/6305 K.)Somut olayda, davacı asilin 19/01/2020 tarihinde vefat ettiği, Mahkeme kararının 30/12/2019 tarihli olduğu, dosya istinaf incelemesindeyken tarafın vefat ettiğinin Mahkeme dosyasından anlaşılabildiği, Mahkemece bu nedenle taraf teşkilinin sağlanamadığının anlaşıldığı, bu sebeple istinaf incelemesinin kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Dosya esası yönünden yapılan incelemede ise, sahtecilik iddiasına dayalı yargılamanın kesinleşmemiş olduğu ancak karara çıktığı, bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı tarafın yerinde olmayan istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/300 esas sayılı, 28/11/2019 ve 30/12/2019 günlü ara kararlarına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin davacıdan TAHSİLİ İLE HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/10/2020