Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1986 E. 2020/113 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1986 Esas
KARAR NO: 2020/113
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2020/27 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili, dava dilekçesi ile, … markasının tanınmış marka olarak TPE nezdinde tespit edildiğini, tanınmış markanın sadece tescilli olduğu sınıflarda değil, tüm sınıflar bakımından koruma altına alındığını, … markasının, davacı adına tescilli markalarına aynilik derecesinde benzediğini, tüketicilerin, markayı kullanan işletmelerin aynı olduğu yanılgısına düşmesi veya düşürülmesi durumu dolayısıyla markalar arasında sulandırılma ihtimalinin olduğunu, bu nedenle markanın hükümsüzlüğünü ve terkinini ve davalı adına kayıtlı … tescil nolu markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı şirketin, ayakkabı ve benzeri ürünlerin imalatı, alımı, satımı, ithalatı ve ihracatı alanlarında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin ise, temizlik gereçleri ürünleri imalatı, satımı ve ihracatı alanında, “plastik ve kauçuk” meslek ürün grubunda imalat, satış, pazarlama ve ihracatını yaptığını, “…” markasının tescili için ilk olarak 21.10.2003 tarihinde devirden önceki şirket yetkilisi tarafından başvuru yapıldığını ve markanın hiçbir itiraza uğramadan 21.10.2003 tarihinde tescil edildiğini ve markanın davalı şirketin kurulmasının ardından, davalı şirkete devredildiğini ve davalı şirketin, dava konusu “…’ markasının tescili için 26.01.2013 tarihinde başvuru yaptığını, sonrasında davacı şirketin itirazına uğrayıp bu itiraz kısmen kabul kısmen reddedilerek YİDK karan ile … no ile 26.01.2015 tarihinde “21” nice sınıfında tescil edildiğini, davalı şirketin, dava konusu “…” markasının 17 yıldır kesintisiz olarak, davacı şirketle hiçbir şekilde marka hakkı ihlali veya başkaca hukuka aykırılık ve haksız edecek hiçbir eylemde bulunmaksızın, kendi ticari faaliyetlerinde tescilli şekilde kullanmakta olduğundan, markanın kendi sektöründe tanınmasını ve şirketle özdeşleşmesini sağladığından, markaların kapsadığı mal/hizmet gruplarının aynı veya benzer olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı vekilinin dava dilekçesi ile, davalı adına kayıtlı … tescil nolu markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiğini, davada davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğünü de talep edildiği hususu da nazara alınarak, dava dilekçesi ve ekli belgelere göre, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile SMK’nın 159. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile,davaya konu … sayılı marka tescil belgesi davalı adına kayıtlı ise, 3. kişilere devrinin önlenmesi açısından takdiren teminatsız olarak TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına karar verildiği görülmüştür.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı şirketle davacı şirketin faaliyet alanları ve mal/hizmet grupları birbirinden tamamen farklı olup; hiçbir zaman ve hiçbir şekilde aynı veya benzer mal/hizmet gruplarında faaliyet göstermediklerini, “…” markasını zaten 2003 yılından beri kesintisiz olarak ve tescilli şekilde kullanan davalı şirketin, markasını 2012 yılında tanınmış marka olarak tescil ettiren davacı şirketin markasının tanınmışlığından faydalanma ihtimalinden bahsedilmesi mümkün olmadığını, HMK m. 389 vd düzenlemeler uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık olarak ispat koşulu oluşmadığından, itirazın kabulü ile 03.02.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” şeklindedir. Görüldüğü üzere birbiri ile benzer işaretlerin farklı mal ve hizmet sınıflarında tescili mümkündür. Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış markanın tanınmış marka olması ve yukarıda değinilen maddedeki diğer koşulların gerçekleşmesi hali bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir. O halde,6769 sayılı SMK nın 6/5. maddesinin tartışılabilmesi için öncelikle birbirine benzer işaretlerin bulunması, bunların farklı mal ve sınıflara ilişkin olması ve son olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi gerekmektedir. Markalar arasındaki benzerliğin tespitinde ise markaların genel görünümleri dikkate alınmalı, bütünsel benzerlik olup olmadığı ve bu benzerliğin alıcıların markaları karıştırmalarına neden olacak düzeyde bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede karıştırma tehlikesinin varlığı dahi yeterli olacaktır. Karıştırma ihtimali, markanın aynısının veya benzerinin kullanılması dolayısıyla alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse bu mal veya hizmetlerin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırması hali, işletmeler arasında ekonomik ve idari bağlantı bulunduğu yönde çağrışımlar yapması olarak ifade edilebilir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, nispi ret nedenleri 6769 sayılı kanunun 6. Maddesinde düzenlenmiş olup, dava konusu “…” asıl unsurlu marka ile davacının “…” asıl unsurlu markaları incelendiğinde, davalı “…” markasının 2003 tarihinde tescil ile kullanılmaya başlandığı, YİDK kararı ile 26.01.2015 tarihinde “21” nice sınıfında tescil edildiği, “…” markasının ise 2002 yılında tescil ettirip kullanıldığı, 2012 yılında tanınmış marka olarak tescil edildiği, davacı … davalı markalarının farklı mal ve hizmetlerle ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi itibariyle tamamen farklı olduğu ve benzer olduklarından söz edilemeyeceği, davaya konu markanın bir bütün olarak incelenmesiyle markalar arasında benzerliğin bulunmasına rağmen farklı sınıflarda yer alan farklı/farklı tür mal ve hizmetleri içermeleri nedeniyle karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin olmadığı, ancak davacı şirkete ait “…” markasının tanınmış olduğu ve dosyanın esasında yapılacak incelemeden sonra 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesinin şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirmesinin yapılabileceği, ayrıca davalı şirketin, markasının kapsamında bulunan mal ve hizmetler üzerinde tescil edilmiş ve uzun sure nizasız, fasılasız kullanılmış bir markasının bulunduğu, taraflar arasında çekişme yaşanmaksızın, uzun süre tescilli olarak kullanım şartının karşılandığı hususlarının da davalı yönünden kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağı da esasa yönelik incelemede değerlendirileceği, Yargıtay 11. HD’nin 11/06/2013 tarih, 2012/14517 E., 2013/12078 K. sayılı ilamında da aynı sonuca ulaşıldığı, bu aşamada davacı markasına zarar verecek 6769 sayılı yasa kapsamında markanın itibarına zarar verilmesine yönelik yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; HMK.m.353/1-a/6 maddesi gereğince, Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/03/2020 tarihli ihtiyati tedbir itirazının reddi kararı ile 03/02/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararlarının KALDIRILMASINA, 2-Aleyhine ihtiyati tedbir istenen tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, talebi halinde anılan tarafa İADESİNE, 3-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair, 4-İstinaf kararının tebliği, harç ve infaz işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.01/10/2020