Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1984 E. 2020/112 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1984 Esas
KARAR NO: 2020/112
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2020/17 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tespit ve tedbir talep eden vekili, 2019/599 Değişik iş dosyasına sunduğu ve sonrasında 2020/17 Esas sayılı dosya arasına alınan dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 12/10/2009 tarihinde kurulmuş olup ticari faaliyetlerini gerek tüketiciler gerek sektör çapında yüksek bilinirliğe sahip www…com internet sitesi üzerinden sürdürdüğünü, müvekkili şirket adına Türk Patent nezdinde 05/11/2018 tarih … sayı ile 03, 09, 14, 16, 18, 25, 35, 36, 38, 41 ve 42.sınıflarda tescilli “…” markasının sahibi olduğunu, karşı yan tarafından bu markanın kullanımına ilişkin haklı ve meşru bir bağlantısı olmamasına rağmen www…com.tr alan adlı internet sitesine ilişkin ticari etki yaratacak biçimde Google Adwords Reklam Yönetimi aracılığı ile anahtar kelime olarak izinsiz ve hukuka aykırı kullanılarak müvekkili şirketin marka tescillerinden ve ticaret unvanının kullanılmasından doğan haklarının ihlal edildiğini ve bu suretle internet arama motorları üzerinden yapılacak aramalarda müvekkili şirketin itibarından ve tanınmışlığından faydalanılması suretiyle hukuka aykırı menfaat temin edilmeye çalışıldığının tespit edildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin tescilli “…” markasının www…com.tr internet sitesine ilişkin olarak Google Adwords aracılığı ile anahtar sözcük olarak kullanıldığının tespit edilmesine, müvekkili şirketin tescilli “…” anahtar sözcük şeklinde reklam vermesinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde özetle, mahkemece 2020/17 esas sayılı dosyasında ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinin değerlendirilmesi için duruşma günü verildiğini, 21.02.2020 tarihli celsede davalı halihazırda değişik iş tespitinden sonra müvekkilinin davaya konu kelimeler negatif anahtar sözcük olarak tanımlanmış ve aktif hale getirilmiş olduğunu, bu nedenle tedbirin uygulanmasında davacı yanın herhangi bir hukuki yararı kalmadığını bu nedenle ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili ilk olarak 2019/599 D.İş dosyasında, ihtiyati tedbir talep eden şirket adına tescilli “…” ibaresinin, aleyhine tespit ve tedbir istenen tarafça anahtar sözcük şeklinde reklam vermesinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ve Mahkemece alınan rapor doğrultusunda 30.12.2019 tarihli karar ile takdiren 10.000,00 TL teminat karşılığında ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, aleyhinde tespit ve tedbir talep edilen taraf adına tescilli “…” markasının aleyhine tespit istenen tarafın anahtar sözcük olarak kullanmasının tedbiren engellenmesine karar verilmiştir.Mahkemenin 2020/17 esas sayılı dosyasında, 2019/599 D.İş sayılı dosyası delil olarak gösterilerek dava açılmış ve 2019/599 D.İş sayılı dosyası 2020/17 esas sayılı dosyasının içine konularak, aleyhine tespit istenen şirketin ihtiyati tedbir kararına 04.02.2020 tarihli ihtiyati tedbire itiraz dilekçesi üzerine, 2020/17 Esas sayılı dosya üzerinde duruşma günü verilerek yapılan yargılama sonunda, 03/03/2020 tarihli ara karar ile, yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde tedbirin koşullarının oluştuğu, davalının tedbire yönelik olarak hali hazırda uygulama yapıldığı ve tedbire gerek kalmadığı yönündeki talep ve iddiasının; davacının tedbir talebinin devam etmesi, davaya konu kelimelerinin negatif anahtar sözcük ayarının değiştirilmesinin her zaman mümkün olması, bu nedenle bu yönde devam eden bir tedbir kararının bulunmasında davacının hukuki yararının olduğunun kabulü nedenleri ile reddine karar verilmiştir. Davalı ve aleyhine tedbir kararı verilen vekili istinaf isteminde özetle, 21.02.2020 tarihli duruşmada mahkemenin, tedbire itirazın ve tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararının yeterli gerekçeye dayanmadığını, davacının iddialarının esasını yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiğini, HMK’nın 390. maddesinin son fıkrasına göre, ihtiyati tedbir kararını talep eden tarafın, usulüne uygun olarak bu talebinin yasal dayanaklarını tüm delilleriyle birlikte sağlaması gerektiğini, eldeki davada, ihtiyati tedbir talebinde bulunan tarafın geçerli deliller sunmadığını, …’un, davacı’nın markasını Google AdWords’te anahtar sözcük olarak kullanmadığını “…” ibaresinin Google’da aratılması üzerine www…com.tr internet sitesi arama sonuçları arasında reklam verilmiş içerik olarak gösterilmediğini, davacı tarafça, …’un, davacının tescilli ticari markasını www…com.tr internet sitesinin reklamları için Google AdWords üzerinde kullandığını kanıtlayan herhangi bir delilin de sunulmadığını, davacının marka ihlali iddiasının, bir olayın varlığına, yani “ticari marka kullanımına” dayanmakta olduğunu ve dolayısıyla böyle bir kullanımın davacı tarafından kanıtlanmasının gerektiğini, davacının ihtiyati tedbir talep etmekte hukuki yararının bulunmasının gerektiğini, …’un “…” ibaresini hiçbir zaman anahtar sözcük olarak kullanmadığı ve buna ek olarak …’un gerekli adımları atarak “…” ibaresinin (tırnak işareti içinde) Google üzerinde aranması neticesinde www…com.tr internet sitesinin reklamlarının görünmesini “aktif bir şekilde engellediği” (yani … bu önlemi, “…” ibaresini hiçbir zaman anahtar sözcük kullanmamış olmasına ek olarak almıştır)’ni, bilirkişi raporunun, …’in Davacının ticari markasını Google AdVVords üzerinden anahtar kelime olarak kullandığını kanıtlamadığını, yani marka ihlalinin varlığını ortaya koymadığını, Bilirkişi Raporu’nun yalnızca Google üzerinde – … – ibaresi (tırnak işareti olmaksızın) arandığında hangi reklamların gösterildiğini ortaya koyuğunu ve bu reklamların gösterilmiş olması, tek başına, (i) Davacı’nın “…” markasının Google AdWords’de anahtar kelime olarak kullanıldığını ya da (ii) … reklamlarının görünmesinin ticari etki yarattığını göstermediğini, bilirkişi raporunun – … – ibaresinin (tırnak işareti olmaksızın) bilgisayar vasıtasıyla Google arama motorunda aranması sonucu elde edilen ekran görüntüsüne işaret ettiğini, ancak, bu ekran görüntüsü yalnızca – … – ibaresinin (tırnak işareti olmaksızın) Google üzerinde aranması durumunda hangi reklamların gösterildiğini ortaya koyduğunu, Google AdVVords reklam sisteminin özel ve özgün bir çalışma sistemi olduğunu, sistem, internet kullanıcıları tarafından yaygın olarak aranan kelime ve kelime öbeklerinden yola çıkarak arama sonuçlarını otomatik olarak en uygun hale getirdiğini, Örneğin, bir Google AdWords kullanıcısının kendi tekstil ürünü için “…” anahtar sözcüğünü seçtiğinde, Google AdWords sistemi arama sonuçlarını hem internet kullanıcısı hem de Google AdWords kullanıcısı (internet sitesinin sahibi) yararına en uygun hale getirmekte ve sponsorlu internet sitelerini (Google AdNVords reklamı) yalnızca “…” aramasının sonucu olarak değil, ayrıca “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ve internet kullanıcıları tarafından yapılan en yaygın aramalardan yola çıkarak belirlenmiş milyonlarca başka arama sonucu olarak listelediğini, yani, Google AdWords kullanıcısı tarafından seçilen asıl kelime gerçekte “…” ibaresini içermese bile, reklam verilmiş içerik yalnızca bu kelimelerin aranması halinde de listelenebildiğini, Yargıtay ve ABAD kararlarında yer verilen prensipler göz önüne alındığında …’in Davacının “…” ticari markasını Google AdWords üzerinde anahtar kelime olarak kullandığı bir an için varsayılsa bile, böyle bir kullanım marka ihlali anlamına gelmeyeceğini, ortalama bir tüketici, ürün ve servislerin davacı menşeli olduğunu veya bir işletmenin ekonomik olarak Davacıya bağlı olduğunu düşünmeyeceğinden, aldıkları ürün ya da servislerin menşenini karıştırmayacağını, açıklanan sebeplerle, davacının ihtiyati tedbir talep etmekte hukuki yararı olmadığını, Yerel Mahkeme’nin ihtiyati tedbirin devamına karar verdiği 03.03.2020 tarihli ara kararın kaldırılmasını, Yerel Mahkemenin 30.12.2019 tarihinde verdiği ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 159/1 maddesinde ” Bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbir verilmesini mahkemeden talep edebilir” hükmü düzenlenmiştir. HMK 389/1 maddesinde “gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesinin” tedbir için ön şart olduğunun düzenlendiği, dava tarihinde davacının tescilli markalarının anahtar kelime ya da yönlendirici kod olarak reklam verilip verilmediği, ihlal bulunup bulunmadığı hususları yargılamayı gerektirmekle birlikte, davalının rapor tarihi itibariyle davacı markalarını anahtar kelime olarak kullandığı, davalının istinaf istemine konu, Google üzerinde – … – ibaresinin ne şekilde bilirkişi tarafından aratıldığı, tırnak işareti ya da tırnak işaretsiz arama sonucu verilerin ne olduğu, tırnak işareti olmaksızın arandığında, reklamlara ilişkin gösterimlerin anahtar kelime olarak kullanımına işaret edip etmeyeceği, net bir şekilde … ibaresinin davalı tarafça anahtar kelime olarak kullanıldığına ilişkin bilirkişi raporunun yeterince açık olmadığı, teknik bir bilgi içermesi nedeniyle, karşı taraf vekilinin farklı telefon yada bilgisayarlardan yapılacak aramalarda farklı firmaların ekranda görülmesinin söz konusu olabileceği, arama sayfasında davalıya ait internet sitesinin görülmesinin sebebinin Google’nin kendi algoritmasında yapmış olduğu sıralı eşlemeden kaynaklandığı yönündeki itirazlarının ve dava tarihi itibarıyla kullanımının bulunup bulunmadığının ise, esas hakkında yargılama neticesinde değerlendirilebileceği, incelemenin yapıldığı tarihte, ihlalin devam ettiğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiği, yargılama esnasında itirazları karşılayacak bilirkişi raporu sunulduğunda tekrar Mahkemece değerlendirme yapılmasının mümkün olduğu, bu aşama da alınan bilirkişi raporuna göre, 6100 Sayılı HMK 389. madde ve 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi kapsamında davacının tedbir kararı verilmesinde hukuki yararı bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih ve 2020/17 E., sayılı kararı karşı taraf vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı karşı tarafça peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Karşı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Karşı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/10/2020