Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1983 E. 2023/1480 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1983 Esas
KARAR NO: 2023/1480
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/02/2020
NUMARASI: 2017/247 E. – 2020/35 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardan beri ticari hayatta “…” işaretini kullandığını ve TPE nezdenda “…” işaretini havi bir çok tescilli markası bulunduğunu, markaların sektörde tanınmış nitelikte olduğunu, davalı tarafın 29,30,32 nolu sınıflar yönünden “… ve …” ibareli markaları tescil ettiridğini, müvekkili şirketinin tescilli markalarındaki gıda emtialarına yönelik “…” ibaresini etkin bir şekilde kullandığını, davalı tarafın … tescil nolu markaları 5 yıl kesintisiz kullanımının olmadığını iddia ederek davalıya ait … ve … tescil nolu markaların 29,30,32 nolu sınıflar yönünden iptaline, tamamen iptal talepleri açısından mahkeme aksi kanaatte olması halinde … tescil nolu markaların ilgili sınıf ve emtialar açısından kısmen iptaline, .. tescil nolu markaların 2. veya 3. maddedeki talepleri doğrultusunda iptaline karar verilen tüm sınıf ve emtiaların müvekkil adına tesciline yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın 1980 yılından beri piyasada faaliyet sürdürdüğünü, davacı tarafın kendi markalarıyla bağlantısı bulunmayan “…” markaları üzerinde hak iddia etmesinni hukuki dayanağının bulunmadığını, markaların kullanımının mevcut olduğunu, davacı vekilinin “…” ve “…” markalarının 5 yıl süre ile kullanılmadığı iddiası gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın “…” markasını 3 nolu sınıfta 5. Grup yönünden markayı müvekkillerine devrettiğini, sonradan iş bu davayı ikamesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu savunarak müvekkili şirket adına 29. ve 30. sınıftlarda tescilli “…” markasının iptali talebini reddine, müvekkili şirket adına 29, 30. ve 32. sınıflarda tescilli “…” markasınğın iptali talebinin reddine, davacı vekilinin “…” ve “…” markalı yönünden kısmi iptal talebinin reddine, müvekkili şirket adına tescilli “… ve “…” markalarının 29, 30 ve 32. sınıflarda davacı şirket adına tescili talebinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin söz konusu … ibaresini çok uzun yıllardır markasının tescilli olduğu gıda emtialarında markasal olarak kullandığını, müvekkilinin … ibaresi ile gıda sektöründe faaliyette olduğuna ilişkin işyeri açma ve çalışma ruhsatı, gıda üretim sertifikası vb birçok resmi evrakı yanında bu kullanımına ilişkin birçok ulusal ve yerel gazete ve dergilerde görselleri bulunduğunu, gıda sektöründe müvekkilin “…” ibaresine yönelik bir bilinirliği bulunduğun, davalı şirketin her ne kadar … nolu … ve … nolu … markasını nice sınıfları 29, 30, 32. sınıftaki bazı emtialarda tescil ettirip kendi inhisarına alsa da, tescil tarihinden itibaren 5 yıldır markaları kullanmamakta yahut kullanımına 5 yıl ara verdiğini, davalı halen de bu sınıf ve emtiaların hiçbirisini kullanmadığını çok uzun yıllardır adına tescilli başkaca markalar üzerinden faaliyet göstermediğini, davalı aksini iddia edecek ise, bunu ispat etmesi gerektiğini, işbu davada ispat külfetinin davalıya ait olduğunu, bu kapsamda davalı aleyhine bakırköy 2.FSHM 2015/235 esas sayılı dosyası üzerinden 556 sayılı khk md.14 kapsamında iptal davası olduğunu, aynı markanın iptali için Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/235 Esas sayılı dosyası üzerinden iptal davası ikame edildiğinden dosyaların birleştirilmesi gerektiğini bu sebeple işbu davanın Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/235 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; “kullanılmama nedeni ile iptal davasının 11.12.2015 tarihinde açıldığı, dosya derdestken iptal talebine dayanak 556 sy. KHK’nın 14. Maddesi hükmü 06.01.2017 tarihinde yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas, 2016/189 Karar, 14.12.2016 tarihli kararı ile Anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal edildiğini, bu durumda yasal dayanağı kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiğini, Birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede; birleşen dosyanın açıldığı tarihte konusu, hukuki sebebi ve tarafları aynı olan ve birleştirilen 2015/235 esas sayılı dosya bulunması nedeniyle, davanın dava şartı nedeniyle usulden reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyanın, Anayasa Mahkemesi kararı ile hukuki dayanağını yitirdiğini, ancak tam da bu nedenle, önceki tarihli ana dosyanın dayanaksız kalması ve bu dosya hakkında herhangi bir karar verilemeyeceği nedeniyle 6769 sayılı SMK nın da yürürlüğe girmesi ile açılan Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/81 E. Sayılı dosyasının ikame edildiğini ve ana dosya ile birleştirildiğini, bu sebeple ilk derece mahkemesinin birleşen dosya yönünden derdestlik nedeniyle usulden red kararı vermesinin hatalı olduğunu,Derdestlik nedeniyle herhangi bir davanın usulden reddedilmesinin nedeni, aynı davanın yeniden bir başka mahkeme önüne getirilmesinde hukuki bir yarar bulunmaması olduğunu, yani madde gerekçesinin, tarafları ve konusu aynı dava hakkında bir başka mahkemede bir karar verileceği için aynı taraflar ve aynı konu için karar vermekte hukuki bir yarar görmemekte olduğunu, ancak olayda, tarafları ve konusu aynı 2017/247 esas (eski 2015/235 esas) sayılı dosyanın dayanağı olan kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden işbu dosyanın esası hakkında mahkemenin bir karar veremeyeceğini, bu sebeple Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce açılmış olan 2017/247 e. (önceki 2015/235 e.) sayılı dosyanın, birleşen dosya yönünden dava şartı olan derdestlik engeli teşkil etmediğini, zira kanun koyucunun HMK 114 ve 115 ile elde etmek istediği amacın, tarafları ve konusu aynı bir olay hakkında çift yargılama ve çift karar olmasını engellemek olduğunu, ancak olayda 556 sayılı KHK nın 14. maddesine dayanarak açılmış olan asıl davanın dayanağı olan kanun maddesi iptal edilmiş olduğundan işbu dosyanın esası hakkında mahkemenin karar verme ihtimali kalmadığını, bu nedenle birleşen davanın usûlden reddine karar verilemeyeceğini, bu kararın usûl ekonomisine de aykırı olduğunu, Birleşen dosya yönünden, dosyada alınan bilirkişi raporlarının tamamının, davalının … tescil no.lu ve … tescil no.lu markaları 5 yıl aralıksız kullanmadığı iddiasını ispatlar nitelikte olduğunu beyan ederek, Mahkemece birleşen dosya yönünden verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Asıl ve birleşen dava, markanın kullanmama nedeniyle iptali davasıdır. Asıl dava bakımından yapılan değerlendirmede; davanın 11.12.2015 tarihinde açıldığı, yargılama devam ederken iptal talebine dayanak 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi hükmünün 06.01.2017 tarihinde yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2016/148 Esas, 2016/189 Karar, 14.12.2016 tarihli kararı ile iptal edildiği, Mahkemece yasal dayanağı kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu kararın istinafa gelen davacı vekilince istinaf edilmediği anlaşılmıştır.Ancak, tarafları, sebebi ve konusu aynı olan birleşen davada ise, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; bu davanın asıl dava dosyası yönünden derdestlik teşkil ettiği gerekçesiyle, birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacı yanca istinaf edilmiştir.Davacı; birleşen davayı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile asıl davanın dayanaksız kalması üzerine, 6769 sayılı SMK nın da yürürlüğe girdiği dönemde açtıklarını, bu davanın görülmesinde hukuki yararının bulunduğunu iddia etmiştir.Somut olay bakımından asıl davada, birleşen davanın da konusunu oluşturan markaların kullanılmadığı iddiasıyla iptali talep edilmişse de, asıl davadaki bu talebin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilen 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı olduğu, birleşen davada ise aynı markanın 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesi uyarınca kullanmama nedenine dayalı iptalinin talep edildiği, asıl ve birleşen dava tarihi itibariyle markanın kullanımının ispatlanması gerektiği dönemlerin farklı bulunduğu, bu bağlamda her ne kadar asıl dava ve birleşen davanın tarafları aynı olsa da dava sebebinin ve konusunun farklı bulunduğu gözetildiğinde asıl davanın birleşen dava bakımından derdestlik teşkil etmeyeceği anlaşılmış olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin aynı taraflar arasındaki benzer bir uyuşmazlıkta verdiği 2020/1626 Esas, 2021/2026 Karar sayılı kararında da aynı sonuca ulaşıldığı görülmüştür. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davanın birleşen dava yönünden derdestlik oluşturmayacağı nazara alınarak birleşen dava yönünden işin esasına girilmesi gerekirken birleşen davanın yazılı şekilde dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, Dairemizce davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-4.6.. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için mahal Mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvursunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/02/2020 tarih, 2017/247 E. 2020/35 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4.6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4.6.. ve 362/1-g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/11/2023