Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/196 E. 2021/54 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/196 Esas
KARAR NO : 2021/54
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2017
NUMARASI : 2015/356 E. – 2017/521 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, yukarıda belirtilen adresinde 2014 yılının ocak ayından itibaren tekstil ütü-paket işini yapmakta olduğunu, Elektik abonelik numarasının … olduğunu, 13.03.2014 tarihinde davalı kurum tarafından davacının elektik sayacı üzerinde yapılan inceleme neticesinde davalı şirketin davacının elektrik sayacında usulsüzlük olduğu gerekçesiyle, elektrik sayacının mühürlendiğini ve akabinde de yeni bir sayaç takıldığını, mühürleme işleminden sonra davalı tarafından müvekkiline kaçak elektrik kullanım bedeli olarak bugün itibari ile toplamda 34.319,71 TL lik kaçak elektrik kullanım faturası kesildiğini, davacının 27.02.2015 tarihinde yazılı bir şekilde buna itiraz etmişse de, itirazının ekteki cevabi yazı gereğince davalı kurumca reddedildiğini, bilahare davacının söz konusu borcu, dava haklarını saklı tutmak kaydıyla ödeme amacıyla yapılandırdığını ve bu yapılandırma kapsamında da defaten ve nakden 18.000 TL. ödeme yaptığını, yapılandırma belgesinin ekte olduğunu, müvekkilinin söz konusu iş yerinde, ekte dosyaya sundukları vergi levhasından da anlaşılacağı üzere resmi olarak 19.12.2013 tarihinde çalışma ruhsatını almakla birlikte fiilen 2014 yılının Ocak ayının ortalarından itibaren çalışmaya başladığını, öncelikle kabul etmemekle birlikte eğer ki varsa da elektrik sayacında bir usulsüzlük var ise müvekkilinin bundan haberdar olmadığını, kabul etmemekle beraber velev ki sayaçta bir usulsüzlük olsa bile müvekkiline kesilen kaçak elektrik kullanım bedeli haksız olduğu kadar çok da fahiş olduğunu, zira davalı kurumca incelemenin yapıldığı tarih olan 13.03.2014 tarihinde müvekkilinin söz konusu iş yerinde aktif olarak sadece 3 ay kadar çalışabildiğini, dolayısı ile de kesinlikle kabul etmemekle birlikte velev ki sayaçta usulsüz bir durum olsaydı bile kaçak kullanım döneminin, sadece üç ay için kabul edilebileceğini ve dolayısıyla da bu ihtimal dahi davalı kurumun müvekkiline tahakkuk etmiş olduğu kaçak elektrik para cezasının çok fahiş olduğunu gösterdiğini ayrıca davalı tarafından tahakkuk edilen kaçak elektrik bedelinin ne kadarının kullanım bedeli ne kadarının cezai nitelikte olduğu da anlaşılmadığını, iş bu sebeplerden ötürü davalı kurumun davacıya tahakkuk etmiş olduğu kaçak elektrik kullanım para cezası usulsüz olup, iptali gerektiğini, davalı kurum tarafından düzenlenen kaçak elektik tutanağına istinaden haksız bir şekilde müvekkiline tahakkuk edilen 34.319,71 TL para cezasının iptali ile bu cezadan davalı kuruma ödenen ve yargılama esnasında ödenecek olacak toplam meblağın ödenme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı kurumdan geri alınıp müvekkiline verilmesi ile dava harç ve masrafları ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … no’lu tesisata ait mahalde 13.03.2014 tarihinde yapılan kontrolde; “sayaç harici hat çekerek kaçak elektrik kullanıldığı’’ ve bu esnada harici hattan geçen cihazların toplam gücünün 27.800 VVatt olduğu tespit edilerek “…” adına … seri nolu zabıt varakası tanzim edildiğini, ilgili tutanağa ait hesaplamanın, zabıt tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri gereği, tespit anında harici hattan geçen cihazların toplam gücü dikkate alınarak yapıldığını, Bu hesaplama neticesinde 24.984,40-TL kaçak bedeli tahakkuk ettirildiğini, dava dilekçesinde …’ın mahali resmi olarak 19.12.2013 tarihinde kullanmaya başladığını belirtilmekte ise de, ilgili adına herhangi bir abonelik sözleşmesi bulunmadığını, ilgili tesisat mahallinde …adına 09.12.2010 tarihinde abonelik sözleşmesi bulunduğunu, dava dilekçesinde ilgili yerin tutanak tarihinden öncesinde aktif olarak 3 ay kadar kullanıldığı ve kaçak kullanım döneminin 3 ay için kabul edilebileceğinin belirtildiğini, bu iddianın kabul edilebilir bir yönü bulunmadığını, ilgili tutanak hesabının zabıt esnasında yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 29.12.2005 tarih, 622 sayılı kural kararına istinaden, 19.12.2013 tarihli vergi açılışı dikkate alınarak, 85 gün üzerinden yapıldığını, İlgili tutanak …’in imzası alınarak tanzim edildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1.7.1998 tarihli E: 1998/19-549, K: 1998/567 sayılı kararında ise, benzer şekilde, davacının elektriğinin kesilmesi tehdidi ile ihtirazi kayıt koymadan ödeme yaptığını iddia ederek açtığı davada, yaptığı ödemeleri geri isteyemeyeceğine karar verildiğini bildirerek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davacı iddiası, davalı taraf savunmaları, elektrikçi bilirkişi tarafından düzenlenen 13.03.2017 tarihli teknik bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı itibariyle, davacı hakkında davalı … şirketi tarafından kaçak elektrik tutanağına ilişkin olarak ceza tahakkuk ettirildiği, bilirkişi raporuna göre davacının harici hat çekerek elektrik kullandığının tespit edildiği, davacının kurulu gücüne göre EPDK kurul kararları çerçevesinde yapılan hesaplamaya göre davacının hesaplanan 18.893,10 TL eksik tüketim tutarından sorumluluğunun olduğu tahakkuk ettirilen 24.984,40 TL den bu miktar düşürüldüğünde davacının 6.091,30 TL miktardan borçlu olmadığı tespit edilmiş olup, belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; davacı hakkında 13.03.2014 tarihli tutanak ile tahakkuk ettirilen 24.984,40 TL’lik borcun 6.091,30 TL’lik kısmından davacının borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça ödeme yapılmış ise, davanın kabul edilen miktara ilişkin kısmının ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun doğru olmadığını, itirazlarının Mahkemece değerlendirmeye alınmadığını, 13.03.2017 Tarihli bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları itirazılarında da belirttikleri üzere kaçak kullanıma esas alım tarihi hatalı olduğu gibi hesaplamanın da hatalı olduğunu, Bilirkişi raporunda tutanak öncesi ve sonrası ait kabul edilen 9,40 kwh/gün ile 33 kwh/gün değerlerinin neye göre hesaplandığı ve nasıl tespit edildiği anlaşılamadığını, bilirkişi raporunda tutanak öncesi ve sonrasına ait bu değerler arasındaki bariz fark kaçak kullanıma delil olarak kabul edilmişse de, neye göre tespitinin yapıldığının açıklanmadığını, Davalı kurum tarafından iddia edildiği gibi sayaç harici hat çekildiği iddiasının da doğru olmadığını, tutanak tarihi itibarı ile iş yerinde faal cihazlar ve tüketimleri de tespit edilmediğini, tüm bu itirazların değerlendirilmesi için bilirkişiden ek bir rapor veya da yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının daha yeni taşındığı bir iş yerinde ve üzerine kayıtlı olmayan bir sayaçtan ötürü dava konusu edilen yüksek cezanın muhatabı durumuna düştüğünü, davanın kısmen reddi yönündeki kararının kaldırılmasına ve davanın tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda tespit edilenin aksine davacı şirket tahakkukunda hata bulunmadığını, hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının davacı şirket aleyhine haksız sonuçların ortaya çıkmasına neden olduğunu,-yerel mahkeme dosyasının 28.09.2016 tarihli celsesinde davacı tarafa verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığını, kesin olarak verilen süreye riayet etmeyen davacı vekilinin dayandığı bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılmasına, akabinde davasını ispat edemeyen davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olup iş bu kararın kaldırılmasını gerektiğini,-dava konusu … no’lu tesisata ait mahalde 13.03.2014 tarihinde yapılan kontrolde; “sayaç harici hat çekerek kaçak elektrik kullanıldığı” ve bu esnada harici hattan geçen cihazların toplam gücünün 27.800 Watt olduğu tespit edilerek davacı adına … seri nolu zabıt varakası tanzim edildiğini, bilirkişi kaçak bedeli hesabında müvekkil şirket tahakkukunda olduğu gibi vergi başlangıç tarihini dikkate alarak 85 günlük kaçak kullanım, günde 10 saat çalışma süresi ve sayaçtan geçirilmeden ayrı bir hatla kaçak elektrik enerjisi kullanıldığından sürenin 2 kat alınmasını öngördüğünü, ancak harici hattan enerji çeken cihazların toplam gücü tutanakta da belirtildiği üzere 27.800 Watt olduğu halde sayın bilirkişinin hesaplamada hatalı olarak 21.021 watt gücü esas aldığını,; aradaki fark bundan kaynaklandığını, hesaplama yapılırken harici hat üzerindeki cihazların etiket değerleri üzerindeki toplam güç olan 27.8 kW alınmasının gerektiğini, zabıt esnasında tespit edilen akım değerinden bulunan güç o an çalışmakta olan cihazların çektiği güç olduğunu, tahakkuk hesabının 1 kazan 4 paskara dikkate alınarak toplam 27.8 kW güç üzerinden yapılması gerektiğini,-Tarafımızdan 13.03.2017 tarihli rapora karşı itiraz ve beyanlarımızı sunmuş ve ek rapor talebinde bulunmuş olduğumuz halde yerel mahkemece bu husus gözetilmeksizin eksik incelemeye dayanan bilirkişi raporu hükme dayanak alındığını, bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, söz konusu eksik ve hatalı incelemeyi içeren rapor hakkında, bu hususun göz ardı edilmesi, iş bu kararın kaldırılarak yeniden incelenmesini gerektiğini, -Davayı kabul anlamına gelmemekle beraber, davacı tarafın ödeme makbuzlarını sunmadığından ödeme iddiasını ispat edemediğini bu nedenle istirdat talebinin yerinde olmadığını, -Davacının ödeme yaptığı ve fazla ödediği iddiasına ilişkin olarak, bir an için haklı olduğunun kabulü halinde dahi, davacının öncelikle ihtirazi kayıt’la ödeme yaptığını da ispatlaması gerektiğini, tüm nedenlerle kararın kaldırılarak lehlerine esas hakkında yeniden karar verilmesini talep etmiştir.İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.Dava, kaçak elektrik tespit tutanağı uyarınca davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen para cezasına yönelik menfi tespit ve ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının, kaçak elektrik kullanıp kullanmadığı, kaçak elektrik kullanım tutanağı uyarınca tahakkuk ettirilen kaçak kullanım bedelinden dolayı borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna davacı ve davalı vekilince süresinde itiraz edilmiş olup, yerel mahkemece iş bu itirazların değerlendirilmesi yönünden bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, bundan zuhul ile karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı, karar gerekçesinde de bu hususta herhangi bir izahata yer verilmeden bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş ise de, taraf vekillerinin itirazları değerlendirilerek bilirkişiden ek rapor alınması ve davacı tarafından ödeme var ise araştırılarak ve davacı tarafından yapıldığı iddia olunan ödemeler de dikkate alınarak davacının istirdat talebi yönünden de olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, kararın gerekçe kısmında davacının fatura bedelini ödediği ve davalıya borcu olmadığının açıklanmasına rağmen, hüküm fıkrasında ” tahakkuk ettirilen 24.984,40 TL’lik borcun 6.091,30 TL’lik kısmından davacının borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesi de HMK’nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, mahkemece yanılgılı gerekçeyle karar verilmiş olması olması nedenleriyle taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak taraf vekillerinin istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,yukarıda belirtilen yönlerden söz konusu istinaf sebepleri yerinde görüldüğünden, istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması sebebiyle kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı ve davalı vekillerinin istinaf istemlerinin KABULÜ ile, 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2017 gün ve 2015/356 Esas, 2017/521 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 416,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,6- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate ALINMASINA,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/01/2021