Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1953 E. 2021/384 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1953
KARAR NO: 2021/384
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/01/2020
NUMARASI: 2015/203 E. 2020/23 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline 15/09/2014 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından örnek 10 ödeme emri tebliğ edildiğini, müvekkilinin iş bu davadaki davalıların hiçbirini tanımadığını, aralarında ticari, özel, ayni hiçbir alacak verecek ilişkisi bulunmadığını, takibe dayanak senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile senedin tamamının tahrif ve tağyir edilerek sahte bir senet tanzim edildiğinin ortaya çıkacağını, 17/09/2014 günü itibariyle davalılardan …’nun Savcılık ve İcra Tevzi Büroları araştırmalarında; müvekkili gibi … hakkında da diğer davalı … isimli firmanın lehdar ve ciranta olduğu, aynı şekilde tahrif edilmiş ve daktilo ile doldurulmuş 55.000,00 TL bedelli senede dayanarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığından, İstanbul Anadolu CBS’nin 2014/93461 soruşturma sayılı dosyası ile evrakta sahtecilikten soruşturma açıldığını ve Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesi ‘nin 2014/420 Esas sayılı dosyası ile imzaya ve borca itiraz edildiğinden takibin durduğunu tespit ettiklerini, müvekkilinin de 11. İcra Hukuk Mahkemesi ‘nin 2014/716 Esas sayılı dosyası ile imzaya itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davanın halen derdest olduğunu, 18/09/2014 tarihinde İstanbul Anadolu CBS’nin 2014/139074 soruşturma sayılı dosyası ile davalılar hakkında sahtecilikten suç duyurusunda bulunduklarını, müvekkilinin özel bir firmada sigortalı çalıştığını, takibe dayanak ve “malen” kayıtlı senet metninde lehdar ve ciranta gözüken … Ltd. Şti. ile arasında hiçbir ticari, nakdi alışverişinin olmadığını, müvekkilinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu 25/02/2012 tanzim, 25/03/2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın menfi tespit davasını …Ltd.Şti. firmasına açması gerektiğini, babası ile birlikte çalıştığını, … Tic. Ltd. Şti.’den alacaklarına karşılık senetlerin cirolanıp kendilerine olan borcu karşılığında verildiğini, … Ltd. Şti.’nin Ankara ili Kızılcahamam ilçesinde yapılan 298 adet Toki konutunun asansör imalatlarının parası ile işçilere ödenen paranın kendileri tarafından ödendiğini, … firmasının babası ile yaptığı protokolün 105.000,00 TL tutarlı olduğunu, … Ltd. Şti.’nin … İnş. ve bir alt Taşeron … firması ile yapmış olduğu sözleşme, Asansör firmaları ve monitörlerle yapmış olduğu sözleşmeler, banka ve PTT havaleleri, gider makbuzları ve senet üzerine atmış olduğu imzanın davacının kendi el ürünü olduğunu, Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nden alınan raporları sunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Tasfiye Halinde … Ltd. Şti.usule uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece; “Davacı tarafın talebinin, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu 25.02.2012 tanzim, 25.03.2012 vade ve 50.000 TL bedelli bonodaki keşideci imzasının davacıya aidiyeti ve davacının bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu, Ticaret sicil kayıtları, takip dosyası, bono sureti, İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/716 Esas sayılı dosyasında yapılan imza incelemeleri, İstanbul Anadolu CBS ‘nin 2014/139074 Soruşturma sayılı dosyası, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2018/1386 Esas sayılı dosyasında verilen ihya kararı ve bilirkişi raporu ile tüm dosya münderecatı birlikte değerlendirildiğinde, davacı/senet borçlusu/keşideci tarafından keşide edilen kambiyo senedinin davalı/senet alacaklısı/hamil tarafından iktisap edildiği, menfi tespit davasının icra takibinden sonra açıldığı, grafoloji uzmanı bilirkişiden alınan raporda keşideci imzasının davacıya ait olduğu, İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi ‘nin 2014/716 Esas sayılı dosyasında alınan birisi Adli Tıp ‘dan olmak üzere üç raporda da keşideci imzasının davacıya ait olduğunun tespit edildiği, bu nedenle davacının davaya konu kambiyo senedi nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu, İstanbul Anadolu CBS’nin 2014/139074 Soruşturma sayılı dosyasında, davalı …Ltd. Şti.’nin yetkilisi … ‘ın ifadesinde davaya konu bononun … tarafından üzeri yazılı ve …Ltd. Şti. lehine keşide edilmiş olarak getirildiğine dair beyanı karşısında, davaya konu bono nedeniyle …Ltd. Şti.’nin davacıdan herhangi bir alacağının olmadığı, …’na yöneltilen davanın tanıkla ispatlanamayacak nitelikte olduğundan ve … ‘ın beyanlarının davalı …’nu bağlayıcı olmaması nedeniyle davanın … yönünden ispatlanamadığı, Açığa bono düzenlenmesi mümkün olup, bononun lehdar hanesi veya diğer zorunlu unsurlarının keşideden sonra doldurulabileceği, davacı tarafça imza inkarında bulunulmakla birlikte senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna dair herhangi bir iddiada bulunulmadığı, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususunda herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenle davanın … yönünden yerinde olmadığı, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle davalı/alacaklı … alacağına geç kavuştuğundan, davalı yararına kabul edilen alacak üzerinden %20 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği(İİK m. 72/4), davanın … yönünden reddine, davalı …Ltd. Şti.yönünden kabulüne” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bono üzerinde yer alan imza ve sonradan tamamlanan hususlarla ilgili olarak dava dilekçesinde özel inceleme talep ettiklerini, hiçbir haklı gerekçe yok iken mahkemece talebin reddedildiğini, Senet üzerinde bulunması zorunlu hususlarda tahrifat yapılmasına rağmen bu önemli hususun dikkate alınmadan eksik bilirkişi incelemesi ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili ile bononun asıl alacaklısı olan … Ltd. Şti arasında hiçbir ticari ilişki veya tanışıklık olmadığını, müvekkilin senedin cirolandığı kişileri tanımadığını, Sonradan icra takibiyle … Ltd. Şti şirketi ile diğer davalı … ve …’nun babası olan … arasında müvekkilinin başına gelen nitelikte olayların yaşanmış olduğunu öğrendiklerini, bu tür olayların yaşanmış olmasının dosyada dikkate alınmadığını, Açılan menfi tespit davasının, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip numarası ile başlatılan 25.02.2012 tanzim, 25.03.2012 vade tarihli 50.000 TL bedelli senetteki borca ilişkin olup, senede konu borcun gerçekten var olup olmadığı var ise dayanağının araştırılması gerektiği halde, mahkemece incelenmediğini, Menfi tespit davalarında Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2019/2494 E. 2019/3652 K.’da belirtildiği üzere, aradaki hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıda olup, davalı tarafça ispat külfetinin yerine getirilmediğini, Davalılardan … Ltd. Şti yetkilisi …’ın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/139074 E. Sayılı soruşturma dosyasında; ”Müvekkili …’ı tanımadığını, diğer davalı …’nun babası olan …’nun senedi kendisine getirdiğini ve güvenmediği için şirket kaşesi altına paraf attığını” açıkça ikrar ettiğini, alacaklının borçluyu tanımamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava konusu senedin asıl alacaklısı olan şirketin yetkilisinin tanımadığını beyan etmesinin başlı başına davanın ispatında önemli olmasına rağmen yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Müvekkilinin başına gelen olayın, davalıların daha öncede … isimli bir şahısla yaşadığının İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca 2014/12304 E. Sayılı Evrakta Sahtecilik soruşturma evrakı ve açılan davalardan açıkça görüldüğünden, davalılar arasındaki muvazaa ilişkisi ispatlanmasına rağmen, mahkemece dikkate alınmadan karar verildiğini, Yargıtay 23. HD’nin 2016/3582 E. 2017/17 K. 16/01/2017 tarihli kararında belirtildiği üzere, ciroya ilişkin işlemlerin de muvazaalı olarak yapıldığı, gerçek bir alış-veriş, hukuki ilişki ve alacak borç ilişkisine dayanarak yapılmadığı hususlarının araştırılarak karar verilmesi gerektiği halde, mahkemenin; ciroya ilişkin işlemlerde muvazaa ilişkisini dikkate almadan, gerçek alacak-borç ilişkisi ispatlanmadan karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı …, babası …’nun diğer davalı şirketten alacaklı olduğunu ileri sürmüş ise de, babasının diğer davalı şirketten alacaklı olduğunu gösteren evrak sunamadığını, dava konusu senetteki ciro silsilesinde …’nun imzasının olmadığını, davalı …’nun babası … ile iş ilişkisi içinde olduğunu ispatlayamadığını, iddia ettiği hususları ispat edemeyen davalı …’nun muvaazalı şekilde senedin ciro zincirinde bulunduğunun ortaya çıktığını, diğer davalı şirket yetkilisi …’ın vermiş olduğu beyanlar da dikkate alındığında davalı … ile babası … arasında danışıklı-dövüş olduğu, senet üzerinde muvaaza yapılmaya çalışıldığının açık olduğunu, mahkemece dikkate alınmadığını, Dosyanın aydınlatılması amacıyla talep edilen ve davanın esası hakkında önemli olan delillerinin toplanmadığını, eksik ve yetersiz inceleme yapıldığını, davanın menfi tespit davası olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/18758 E. 2014/1291 K.’ında belirtildiği üzere, aradaki ticari ilişkinin ve gerçek borç ilişkisinin varlığının ispatlanabilmesi için ticari defter ve kayıtların incelenmesi zorunlu olduğu halde, mahkemece yaptırılmadığını, İzah edilen açıklamalar ve res’sen nazara alınacak hususlar çerçevesinde, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/203 E. 2020/23 K. Sayılı Kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesi ile; söz konusu menfi tespit davasının yargılama sürecinde davacı tarafın, ilk olarak imza inkarına gittiğini, yapılan incelemelerle, imzanın kendisine ait olduğunun sabitlendiğini, daha sonra ise söz konusu borcun varlığını inkar ettiğini, her defasında farklı konularda inkara gidildiğini, bu durumun bile davalarının sübutu için yeterli olduğunu, Davaya ve takibe konu konu 25/02/2012 tanzim tarihli 25/03/2012 ödeme günlü 50,000,00 TL bedelli bonoda, keşidecinin davacı …, lehdarın … Ltd. Şti. olduğunu, bononun lehtar cirosu ile müvekkiline devredildiğini, dosyada mevcut İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/716 Esas sayılı dosyasında alınan 31/07/2017 tarihli, 27/08/2016 tarihli ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun 24/11/2015 tarihli raporunda, dava konusu senetteki imzaların davacının el ürünü olduğu yönünde görüş belirtildiğini, İstanbul Anadolu CBS’nin 2014/139074 soruşturma sayılı dosyasında alınan Grafoloji Uzman bilirkişinin 22/02/2018 havale tarihli raporunda 25/03/2012 ödeme tarihli 50,000,00 TL bedelle senetteki imzanın Davacı …’ın el ürünü olduğu tespit edildiğinden, Davacı tarafından iddia edilen hususlara ilişkin celp olunan müştekisinin davacı …, şüphelileri …, … ve müvekkili … olan İstanbul Anadolu CBS’nin 2014/139074 soruşturma sayılı dosyasında; … Ltd.Şti yetkilisi …’ın 11/02/2015 tarihli ifadesinde “senedi …’nun üzerinde 2012 yılında yazılı vaziyette getirdiğini, o dönem … ile birlikte çalıştıklarını, bu senedi üzerinde yazılı vaziyette getirerek iş yaptığı bir kişiden aldığını söylediğini, senet üzerinde … yazıldığı için kendisinin imzalaması gerektiğini ve fatura kesileceğini söylediğini” beyan ettiğini, şikayetçinin soyut iddiası dışında, şüphelilerin atılı eylemi işlediklerine ilişkin haklarında kamu davası açmaya yeter şüphe oluşturabilecek maddi deliller elde edilemediğinden, 2017/30817 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini, davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine, İlk derece Mahkemesi tarafından verilen kararın onanmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi, davalılar ile arasında ticari veya özel alacak ilişkisi bulunmadığından, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu 25/02/2012 tanzim, 25/03/2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senette tahrifat yapıldığından ve senetteki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle borçlu olmadığının tespiti, alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına ilişkindir. Davaya konu 25/02/2012 tanzim, 25/03/2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senedin incelenmesinden, keşidecinin …, lehtarın … Ltd. Şti olduğu, lehdar … Ltd. Şti tarafından …’na ciro edildiği, senet metnindeki 25 Mart 2012 tarihi ve malen belirtmesinin el yazısı ile, keşidecinin ismi dışındaki kısımların daktilo ile doldurulduğu tespit edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile 12/09/2014 tarihinde, … tarafından, borçlular … ve … Ltd. Şti aleyhine 25/02/2012 tanzim, 25/03/2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senet için, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçlu … tarafından Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’ne 17/09/2014 tarihinde imzaya ve borca itiraz sebebiyle 2014/716 esas sayılı dava açıldığı, mahkemece; 27/08/2016 tarihli Adli Tıp Uzmanı bilirkişilerden oluşan kurulundan, 24/11/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nden ve Öğretim Görevlilerinden alınan raporda senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, aynı senede ilişkin olarak davacının şikayeti üzerine başlatılan, Anadolu C. Başsavcılığı’nın 2014/139074 sayılı soruşturma dosyasında kamu davası açmaya makul şüphe oluşturabilecek maddi delil elde edilemediğinden bahisle 2017/30817 sayılı takipsizlik kararı verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece alınan Adli Tıp ve Grafoloji Uzmanı bilirkişinin 21/02/2018 tarihli raporundan; imza incelemesine esas belgelerdeki imzalar ile incelemeye ve davaya konu 25/02/2012 tanzim, 25/03/2012 vade tarihli 50,000,00 TL bedelli bonodaki imzaların tersim tarzı, işleklik, eğim, doğrultu, ritm, yapılar arası bağlantılar, başlangıç ve bitiş özellikleri gibi grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından, yüksek derecede benzerlik gösterdiğinden, senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” şeklindeki düzenlenmiştir. Davacı taraf icra takibi başlatıldıktan sonra lehdar ve ciranta aleyhine İİK 72/1.maddesi uyarınca menfi tespit davası açmıştır. Davacı vekili senet üzerinde bulunması zorunlu hususların sonradan yazılmak suretiyle tahrifat yapılmasına rağmen dikkate alınmadan eksik bilirkişi incelemesi ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia etmiş ise de; “tahrifat” bir şeyin aslını bozma, değiştirme anlamını taşıdığından, davacı tarafın iddiası imzalayıp verdiği senedin boş kısımlarının doldurulması şeklinde olduğundan, mevcut hali ile tahrifat niteliğinde olmadığı tespit edilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca; senedin sadece imza kısmı imzalanıp, diğer kısımları boş olarak teslimi halinde, basiretli tacir gibi davranmayan keşidecinin, senet üzerinde bulunması zorunlu hususlar ile boş kısımlarının daha sonra doldurulması halinde sonuçlarına katlanmak zorundadır. Davacı keşideci olup, alınan birden fazla rapor ile imzanın davacıya ait olduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiğinden, davacı vekilinin bono üzerinde yer alan sonradan tamamlanan hususlarla ilgili tahrifata ilişkin özel inceleme taleplerinin, mahkemece reddinde usule aykırılık bulunmadığından, istinaf talebi yerinde görülmemiştir. İmza itirazı mutlak defi olup herkese karşı ileri sürülebilir ise de: davacı tarafından Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’ne 17/09/2014 tarihinde imzaya ve borca itiraz sebebiyle 2014/716 esas sayılı dava açıldığı, mahkemece; 27/08/2016 tarihli Adli Tıp Uzmanı bilirkişilerden oluşan kurulundan, 24/11/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nden ve Öğretim Görevlilerinden alınan rapor ile Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce alınan 21/02/2018 tarihli rapordan senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından, davacının imzanın kendisine ait olmadığı yönündeki iddiası kanıtlanmadığından, bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 818/1-e maddesinde poliçeye ait hükümler bono hakkında da uygulanacağı, aynı yasanın 687. maddesinde, poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri sürülemeyeceği, ancak hamilin poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olmasının bu düzenlemenin istisnasını oluşturduğu düzenlenmiştir. Davaya konu bononun arkasındaki ciro silsilesinden; davacının keşideci olduğu, davalı … Ltd. Şti’nin lehdar ve davalı …’nun ciranta ve yasal hamil olduğu, ciro silsilesinde kopukluk olmadığı sübuta ermiştir. Keşideci davacının dava sebebi olarak ileri sürdüğü, senedin imza dışındaki kısımlarının sonradan doldurulduğu iddiası, şahsi def’i olup, Ciro silsilesine göre yasal hamil durumunda bulunan davalı …’na karış ileri sürülemez. Davalıya karşı ileri sürülebilmesi için, bononun rızası hilafına doldurulduğunun yasal hamil tarafından bildiğinin ve kötü niyetli olarak hareket ettiğinin 6100 sayılı HMK’nun 190. maddesi gereğince davacı tarafça ispat edilmesi zorunludur (Yargıtay 11. HD.’nin 17/11/2020 tarih ve 2020/2669-5137 ve aynı dairenin 16/06/2015 tarih ve 2014/11781-2015/8369 Esas ve Karar sayılı kararları). Davacı tarafça, Yargıtay 11. H.D.’nin 11/11/2020 tarih ve 2020/4825-4971 Esas ve Karar sayılı kararı uyarınca bononun davalı hamilin iktisap sırasında bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğu tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Lehdar … Ltd. Şti yetkilisi …’ın C. Savcılığı’ndaki beyanında “Müvekkili …’ı tanımadığını, diğer davalı …’nun babası olan …’nun senedi kendisine getirdiğini ve güvenmediği için şirket kaşesi altına paraf attığını” açıkça ikrar etmesi, dava konusu senedin asıl alacaklısı olan şirket yetkilisinin keşideciyi tanımadığını beyan etmesi, bononun temelindeki borç ilişkisinden bağımsız olarak mücerret borç ikrarı niteliği nazara alındığında başlı başına davanın ispatını sağlamadığından, sonradan icra takibiyle … Ltd. Şti şirketi ile diğer davalı … ve …’nun babası olan … arasında müvekkilinin başına gelen nitelikte olayların yaşanmış olduğunu öğrenmeleri, davalıların … isimli bir şahısla yaşadığı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca 2014/12304 E. Sayılı Evrakta Sahtecilik soruşturma evrakı ve açılan davalar davalılar arasında muvazaa ilişkisi bulunduğunu kanıtlamayacağından, davalılar arasındaki muvazaa ilişkisinin ispatlandığı ve mahkemece dikkate alınmadan karar verildiğine ilişkin istinaf talebi ile …’ın C. Savcılığı’ndaki beyanı senedin … veya davalı …’nun senetten dolayı davacının borçlu olmadığını bildikleri halde ciro yolu ile aldıklarını ve senedin boş kısımlarını sonradan doldurduklarını kanıtlamaya yeterli olmadığından mahkemece nazara alınmamasında isabetsizlik olmadığından, bu yöne ilişkin istinaf sebebininde reddine karar vermek gerekmiştir. Menfi tespit davalarında yerleşmiş Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, borcun varlığını ispat yükü davalı/alacaklıda olup, davacı tarafın borçlu olmadığını iddia ettiği bono kambiyo senedi vasfında olduğundan, kambiyo senetleri temelindeki borç ilişkisinden bağımsız olarak mücerret borç ikrarını içerdiğinden, borcun varlığı kanıtlanmış olmakla, davalı tarafça ispat külfetinin yerine getirilmediği, senede konu borcun gerçekten var olup olmadığı, var ise dayanağının araştırılması yönündeki davacı vekilinin istinaf talebi yerinde olmadığı anlaşıldığından reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın borçlu olmadığını iddia ettiği bono kambiyo senedi vasfında olup, kambiyo senetleri temelindeki borç ilişkisinden bağımsız olarak mücerret borç ikrarını içerdiklerinden, ciroya ilişkin işlemlerin de muvazaalı olarak yapıldığı usulüne uygun kanıtlanmadığından, davacı tarafın bononun asıl alacaklısı olan … Ltd. Şti arasında hiçbir ticari ilişki veya tanışıklık olmaması, senedin cirolandığı kişileri tanımaması sonuca etkili olmadığından, ciroya ilişkin işlemlerde muvazaa ilişkisi dikkate alınmadan, gerçek alacak-borç ilişkisi ispatlanmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından, reddi gerekmiştir. Davalı …, babası …’nun diğer davalı şirketten alacaklı olduğunu ileri sürmüş ve cevap dilekçesi ekinde … ve ‘… Ltd. Şti arasında düzenlenmiş Protokol, 26/04/2009 tarihli sözleşme, ödeme makbuzları sunduğundan, her ne kadar dava konusu senetteki ciro silsilesinde …’nun imzası mevcut değil ise de; babasının işlerini takip etmesi sebebiyle bononun …’na ciro edilmesi hayatın olağan akışına uygun olup, davacı vekilinin, babasının diğer davalı şirketten alacaklı olduğunu gösteren evrak sunamadığı, davalı …’nun babası … ile iş ilişkisi içinde olduğunu ispatlayamadığı, iddia ettiği hususları ispat edemeyen davalı …’nun muvaazalı şekilde senedin ciro zincirinde bulunduğunun ortaya çıktığı, ilk etapta diğer davalı şirket yetkilisi …’ın vermiş olduğu beyanlar da dikkate alındığında davalı … ile babası … arasında danışıklı-dövüş olduğu senet üzerinde muvaaza yapılmaya çalışıldığının çok açık olduğuna dair istinaf talebinin de yerinde olmadığı anlaşıldığından, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2015/203 E. 2020/23 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 108,80 TL harcın mahsubuyla fazla yatırılan 49,50 TL harcın talebi halinde davacıya İADESİNE, 3- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/04/2021