Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/195 E. 2021/53 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/195 Esas
KARAR NO : 2021/53
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2017
NUMARASI : 2015/75 E. – 2017/569 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının makine, makine parçaları üretim ve montajını yapan bir işletme sahibi olduğunu, davalı … ‘e de aralarındaki sözleşme gereğince 2 adet “Transfer “ makinası ve parçalarını imal edip, montaj ve teslimini gerçekleştirdiğini, bu işlemler için 25.4.2014 tarihinde 12,390,00 TL ve 12.9.2014 tarihinde 11.800.00-TL bedel ile fatura tanzim edildiğini, ancak davalının davacıya olan toplam 24.190.00 TL borcun ödenmediğini, davacı tarafından İstanbul … İcra Müd … E sayılı dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, borçlu … tarafından takibe konu borca itirazda bulunulduğunu, bu nedenle icra takibinin durduğunu beyan ile davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatmış olduğu takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle davalı tarafından bu takibe itiraz edildiğini, davalı …’in davacıya borcu olmadığını, davalının önceden…. San. Tic. Ltd. Şti. ünvanı ile faaliyet göstermiş olduğunu, bu şirketin tasfiye halinde olduğunu, bu nedenle davalının şu anda şahıs şirketi olarak faaliyet gösterdiğini, davalı ile davacı arasında olan ticari ilişkiye istinaden üç adet transfer makinası satın alınması konusunda anlaştıklarını, bu transfer makinaların iki tanesi için iki adet 25.4.2014 tarihli, … sıra nolu ve 12.9.2014 tarihli, … sıra nolu faturalar tanzim edildiğini, davalı ile davacı aralarındaki anlaşmaya istinaden ilk siparişle birlikte ilgili faturalar düzenlenmeden peşin ödemeler parça parça davalı tarafından davacıya banka kanalıyla muhtelif tarihlerde yapılmaya başlandığını, davalının ödenmemiş herhangi bir borcu bulunmadığını, ayrıca davacı taraf üçüncü makineyi teslim etmediğinden dolayı davalının davacı şirketten alacaklı durumda olduğunu beyan ile, davacının davasının reddine karar verilmesini ve %20’den az olmamak kaydıyla davacıya kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dosyamız tüm dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılmak üzere Mali Müşavir … Hukukçu bilirkişi … ve Makine Mühendisi … tevdi edilmiş ve bilirkişi heyeti; tarafların 2014 yılı ticari defter ve belgelerinde yapılan incelemede dava konusu uyuşmazlığın 24.190,00 TL olan iki adet faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının dava dışı … davacı adına banka aracılığı 35.250,00 TL tutarında ödemede bulunulduğu, davacının davalıya hem montajı yapılmış bir adet tam teşekküllü transfer baskı makinesi elemanları borçlu olduğu, hem de bir makinelik montaj imalat bedeli olan 11.060,00 TL borçlu olduğu 13/03/2017 tarihinde rapor edilmiştir.” denilerek red kararı verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan 13/03/2017 tarihli bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli olmayan, usul ve yasaya aykırı bir rapor olduğunu, taraf defterleri incelendiğinde alacağa konu 25/04/2014 tarihli … seri nolu 12,390,00-TL ve 12/09/2014 tarih … seri nolu 11,800,00-TL olmak üzere toplam iki adet fatura davacı ve davalı defterlerinde mevcut olduğunu, Teknik bilirkişinin davalı adına düzenlenmiş bir takım mal faturalarındaki malların birden fazla makine imalinde kullanılacak parçalar olduğunun tesbit ederken, altında davacı …’ın imzası olmayan malların da …’a teslim edildiğini varsayarak 3 adet makine siparişinden bahsetmiştir ki; bu imzasız malların davacıya teslim edildiğini kabul edilmesinin hukukun temel prensiplerine aykırı olduğunu, bu faturalardan yalnızca ; 1/Atom Karınca tarafından düzenlenen 15/04/2014 tarihli ve 2/Atom Karınca tarafından düzenlenen 30/04/2014 tarihi 3/… 10/04/2014 tarihli faturadaki ya konu sevk irsaliyesindeki malların davacıya teslim edildiğini, bu üç fatura dışında; dosyaya kanunda belirtilen süre geçtikten sonra sunulan diğer faturalardaki malların (kabul ettiğimiz üç fatura dışında davalı yanca sunulmuş varsa diğer tüm faturalara konu mallar) davacı …’a teslim edilmediğini, bu üç fatura dışındaki diğer faturalar altında davacıya ait bir imza da bulunmadığını, davacıya teslim edildiği ispatlanmayan malların davacıya teslim edildiği varsayılarak oluşturulan rapor ile hüküm kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, ayrıca davacıya teslim edilen bu üç faturadaki malların hepsinin yalnızca bir(birer makine değil toplamı 1 makinada kullanılan)makina yapımında kullanılan mallar olduğunu, davacının imzası olmadan bu malların davacıya teslim edildiğinin kabulü ile devamında da bu malların 3 makine yapımı için kullanılabilecek kadar olduğu ve davalının 3 makine siparişi iddiasının kabulü, (raporun 13 sayfası c ve b bendi ve diğer bu yöndeki tesbitler) BK,HMK ve hukukun genel prensiplerine aykırı olduğunu, -Dört Ayrı İşletme Ve Hukuki Kişilik Söz Konusu olduğunu, … San Tic Ltd Şti, (Ortağı … olan ve kapatılmış şirket); … şahıs işletmesi (… Ltd Şti’inden sonra 18/03/2014 te açılmış ); … şahıs işletmesi (01/01/ 2013 ile 31/ 12 /2013 arasında faal); … şahıs işletmesi (01/01/2014 den itibaren faal ) olduğunu, bunların herbirinin ayrı şahıslar olduğunu, Bunlarından, …. ile – …San Tic Ltd Şti ticaret yaptığını, … ile -… ticaret yaptığını, üstelik; …SANAYİ TİCARET LTD ŞTİ ‘nin … borcu bulunduğunu, 1/05/03/2013 tarih … irsaliye, 003002 seri nolu 11.800,00-TL bedelli, 2/12/03/2013 tarih 005004 irsaliye, 003004 seri nolu 11.800,00-TL bedelli, 3/02/04/2013 tarih 005005 irsaliye, 005005 seri nolu 17.700,00-TL bedelli, 4/12/04/2013 tarih … irsaliye, 003007 seri nolu 16.520,00-TL bedelli, Toplam 57.820,00-TL bedelli 4 adet fatura nedeniyle … SAN TİC LTİ ŞTİ , … = 57.820,00-TL borçlu olduğunu, … Yapılan Ödemenin …’a Yapıldığının Kabulü (…ın Faturaların Değerlendirilmemesi yada Alacağının Olmadığının Belirtilmesi ) Hukuka Açıkca Aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda “….iki kişinin aynı açıklamalı ifadelerle …’e 2013 yılına ait fatura düzenledikleri tesbit edilmektedir” denmekte ise de, … faturaları; 05/03/2013 tarih … irsaliye, 003002 seri nolu 11.800,00-TL bedelli; 12/03/2013 tarih … irsaliye, … seri nolu 11.800,00-TL bedelli; 02/04/2013 tarih 005005 irsaliye, … seri nolu 17.700,00-TL bedelli;12/04/2013 tarih … irsaliye, … seri nolu 16.520,00-TL bedelli faturalar olduğunu ve … LTD ŞTİ ‘ne kesildiğini, (… kesilmeleri de mümkün değildir ) Çünkü 2013 yılında … şahıs firması açık değildir. … ise 2013 değil 2014 yılında 25/04/2014 tarihli … seri nolu 12,390,00-TL ve 12,09,2014 tarih … seri nolu 11,800,00-TL …’e kesildiğini ( …’ın 2013 yılında fatura kesmesi söz konusu olamaz zira, 2014 yılında açılmıştır,2013 yılında faaliyette değildir, daha açılmamıştır.) ; …. Hesaplarının … Tarafından Kullanılmadığını, Bilirkişiler, raporun 14 sayfası f bendinde … hesaplarının herhangi bir şekilde … tarafından kullanılıp kullanılmadığının tesbitinin gerekeceğini bildirdiklerini,-Faturaya konu borç-alacak ödemesinin ispatının yazılı delil ile yapılması gerektiğini, bilirkişilerin hiçbir senet veya evrak olmaksızın … -… firmasının 2013 yılındaki …-…’a borcu bulunmadığı tesbit etmelerinin yasaya açık aykırı olduğunu, … ile … arasında bir bağ kabul edilecek ise , … ve … tarafından … Ldt Şti ve -…’e kesilen tüm faturaların 6 adet fatura dikkate alınıp borç miktarı tesbit edilmeli ve yazılı delil ile kanıtlanan ödemeler bu alacaktan düşülmesi gerektiğini, -Yapılan ödemenin hangi fatura borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama bulunmadığını, Davalının ödeme olarak bildirdiği banka ödemelerinde hangi fatura alacağına ilişkin yapıldığının açıklanmadığını, bu durumda yapılan ödemelerin cari alacağa hatta en önce doğan alacağa/ önce doğmuş cari alacağa sayılması gerektiğini, ödemelerin sonradan doğan alacağa sayılmasının yasalara açıkça aykırı olduğunu, -Davalının iş bu dava açılıncaya kadar (yani faturalar üzerinden 1 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen) 3. Bir makinenin imal edilmesi veya malların iadesi için ya da fazla ödemeye ilişkin davacı yana herhangi bir ihtar, takip, dava vs şekillerde başvurusu bulunmadığını, Davalının kötüniyetli olduğunu, borçtan kurtulmak amacıyla başka borç için yaptığı ödemeleri bu borcuna saydırmaya çalıştığını ve davacının imzası olmayan malların davacıya teslim edildiğini iddia ettiğini, tacir olan davalının, davacıya yönelik bu dava açılıncaya kadar böyle bir talebi olmadığını, bu durumda alacaklı/davacının kötüniyetli olduğu ve %20 oranında davalıya tazminat ödemesi yönünde karar oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, -Delil sunma suresinden sonra sunulan evrakların delil olarak kabulü usul hukukunun temel prensiplerine aykırı olduğunu, Davalı yanca kanunda belirtilen süreler geçtikten sonra, 15/11/2016 tarihli dilekçe ekinde bir takım evraklar sunulduğunu, bu deliller değerlendirilerek verilen rapor ve bu raporun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,-Davalının ödeme beyanında bulunduğunu, ispat külfetinin davalı yanda olduğunu, savunmanın genişletilmesine de muvaffakatları olmadığını, davalının, davaya verdiği 12/03/2015 tarihli cevap dilekçesinin (A) bendi 3.paragrafında “müvekkilim bu faturalara ilişkin borcunu davacı/alacaklıya banka kanalıyla ödemiştir” dendiğini, davalının “ ödemeyi yaptığını” yazılı delille ispat yükümlülüğü altında olduğunu, bunun dışında yeniden başkaca delil ve fatura sunması, ödeme defi dışında iddia ve savunma yapması savunmanın genişletilmesi olup, davacı yan olarak muvafakatları olmadan savunmanın genişletilmesi usul hukukuna ve maddi hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, satım sözleşmesini konu alan faturadan kaynaklanan alacağın tahsili talebi ile başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık faturadan kaynaklanan davacı alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 207 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasa’nın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın değer ve miktar itibariyle yazılı belgeyle ispat edilmesi gerekmektedir.İtirazın iptali davaları icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takip talepnamesi esastır. Takip talepnamesinden ayrılarak karar vermek mümkün değildir.Somut uyuşmazlıkta, takip fatura ve hesap ekstrelerine dayalı olarak başlatılmış, davalı taraf dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde takibin tamamına borcun ödendiğinden bahisle itirazda bulunmuştur. Kural olarak ispat yükü davacı taraf üzerinde bulunmaktadır. Davacı taraf takipte dayandığı hesap ekstresine konu edilen malları davalıya satmış ve teslim etmiş olduğunu dava değeri de değerlendirilerek HMK’nın 200/1 maddesi gereğince yazılı delillerle ispat etmelidir. Ancak davalı tarafın takibe yapmış olduğu itirazda ileri sürdüğü üzere takibe konu borcun ödendiği iddiası karşısında ispat külfeti yer değiştirmiş olup, davalı tarafça HMK 199 ve 200/1 maddeleri gereğince takibe dayanak yapılan borcun ödendiği hususunu yazılı delillerle ispat edilmesi gerekmiştir.Bilirkişi tarafından sunulan raporda da tespit edildiği üzere takip konusu fatura davalının ticari defterinde kayıtlıdır. Dolayısıyla faturanın ve fatura konusunun davacı tarafından davalıya teslim edildiği kabul edilmiştir. Nitekim davalının bu konuda bir itirazı ve inkarı da yoktur. Davalı bu fatura alacağıyla ilgili olarak ödeme, mahsup, dava konusu dışındaki mal teslimlerine dayanmıştır. Davalı ödeme iddiası olarak, davacıya yaptığını iddia ettiği satışlardan kaynaklı alacağını davacıya olan borcundan düştüğünü de göstermiştir. Bu konudaki iddiasının delili olarak da kendi ticari defter kayıtlarını göstermiştir. Bu konuda başkaca herhangi bir kesin delil ya da kesinleşmiş karar sunamamıştır. Davalının kendi ticari defter kayıtları da davacıdan mahsuba elverişli ve kesinleşmiş bir alacağı olduğunu tek başına lehine kesin olarak ispatlayan delillerden olmadığı ve ayrı bir çekişmeli yargılamayı gerektirdiğinden bu konudaki teslime dayalı ödeme iddiasının mahkemece dikkate alınmış olması ve bilirkişi raporunda değerlendirilmiş olması yerinde değildir.Davalı ödeme savunmasına delil olarak, dava dışı … yapılan ödeme belgelerini sunmuştur. Ödemeler takibe konu fatura tarihinden öncedir ve dava dışı şahsa yapılmış ödemeler olup, açıklama kısmında davacının faturalarına ilişkin yapılmış olan ödemedir kaydı bulunmamaktadır. Bu ödeme ile ilgili ispat yükü davalı yandadır ve ödemenin anılan faturalara istinaden yapıldığı hususu davalı yanca ispat edilememiş olup, mahkemece bu ödemenin kabul edilmesi yerinde olmamıştır. Davalının bu şekilde yaptığı ödemeler bulunduğu kabul edilse bile davacı adına temsil ve ödeme almaya yetkisi olmayan kişiye yapılan ödeme kötü ödeme niteliğinde olup, davalı tacirin TTK’nın 18. maddesi uyarınca basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğu, bu şekildeki ödemeler davalının davacıya karşı sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.Davalı taraf kendisine ödenmeyen fatura borçları olduğunu söylemiş ise de, tek taraflı faturaların davalı defterinde kayıtlı olması, fatura içeriği satışın yapıldığını kanıtlamaya yeterli değildir. Davalı ödeme savunmasına delil olarak dava dışı 3.kişi …’a yapılan ödemeyi göstermiş ise de, davacının kendi faturalarına mahsuben herhangi bir imzası, beyanı ve muvafakatının olmaması nedeniyle tek başına davalının bu konudaki iddialarını lehine kesin olarak ispata yeterli görülmemiştir. Mahkemece davalının ödeme iddiasına konu 3. Kişilere yapıldığı iddia edilen ödemelerin bulunup bulunmadığı hususunun 3. Kişilere ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi sonrasında değerlendirilmesi gerekirken bu hususta araştırma yapılmaması eksik inceleme olarak kabul edilmiştir. Ayrıca ticari defter ve kayıtlardan sonuca ulaşılamaması halinde, davalının cevap dilekçesinde yemin deliline de dayandığı görülmektedir. Mahkemesince bu yönde bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Yemin delili, HMK’nın 225. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup, yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatmakla yükümlü olup, mahkemece tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verilemez. Bununla birlikte, iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için, yemin deliline açıkça dayanılmış olması da zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece; tüm dosya kapsamı değerlendirildikten sonra ve yapılan ödemenin davacının borcuna istinaden yapıldığı sonucuna ulaşılamadığı takdirde, davalının yemin deliline dayandığı dikkate alınarak, davalı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. H.D.’nin 23/09/2019 tarih, 2019/1650 Esas, 2019/8634 Karar sayılı ilamı.) Yargıtay ilamından da anlaşıldığı üzere mahkemesince davalıya yemin delili hatırlatılarak, yemin deliline dayanıp dayanmayacağı, dayanacak ise yemin konusu hususlar belirlenip davacıya yemin verdirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekecektir. 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-a/6.maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Bu anlamda hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davalının ödeme savunmasının yerinde olup olmadığının tespiti için 3. Kişilere ait ticari kayıtların incelenmesi zorunlu olup, dava dışı … ile davacı arasındaki organik bağın çözülerek, yukarıda anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2017 gün ve 2015/75 Esas, 2017/569 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/01/2021