Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1948 E. 2023/546 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1948
KARAR NO: 2023/546
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2014/1324 E. – 2019/1031 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, müteahhitlik yaptığını, işi gereği kaya kırıcı makinaya ihtiyacı olması nedeni ile … AŞ’den kaya kırıcı makinaların satın alınması konusunda anlaştığını ve davalı … şirketi ile finansal kiralama konusunda 20/12/2004 tarihli … numaralı 1 adet … marka kaya kırıcı ve aksesuarları leasing sisteminin kiralanması konusunda leasing sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre 11.955 euro peşinat verildiğini, kalan ödemelerin de ödeme planına göre toplam 58.475,12 TL olarak ödendiğini, tüm ödemelerin yapıldığını, 20/12/2004 tarihli sözleşme devam ederken 24/11/2005 tarihinde … nolu yeni bir leasing sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşmeye göre de 1 adet 2005 model … marka … model hidrolik kaya kırıcının leasing ile alımı konusunda anlaşıldığını, yine bu sözleşmeye göre de ödemelerin toplam 128.602,77 Euro üzerinden anlaşıldığını ve tüm ödemelerin yapıldığını, buna rağmen davalı tarafın İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/1293 D.İş sayılı kararı ile ihtiyati tedbir kararı aldığını ve makinaları mahkeme kararı ile iade aldığını, ayrıca 20/12/2004 tarihli … nolu sözleşmeye ek olarak Muğla ili Bodrum ilçesi … Mevkiindeki … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydına banka lehine ipotek tesis edildiğini ve yine aynı sözleşme ile davacının maliki olduğu … marka 1994 model römorklu traktöre rehin sözleşmesi ile rehin konulduğunu, davacının 20/12/2004 tarihli sözleşmedeki ödemeleri tamamladığını, 21/11/2005 tarihli sözleşmenin peşinatını ve ilk 25 aylık ödemelerini tamamladığını, ancak daha sonra ekonomik krize girmesi nedeni ile kalan aylardan bir kaçını ödeme güçlüğü çekince davacı tarafın mahkemeden ihtiyati tedbir kararı aldığını ve söz konusu leasing sözleşmesine konu makinaların davalıya teslimine karar verdiğini, davacının leasing sözleşmesi ile belirtilen ödemeleri yapmış olmasına rağmen 20/12/2004 tarihli leasing sözleşmesindeki makinenin İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra yolu ile haczedildiğini, davalının, ayrıca römorklu traktör hakkında rehnini paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, ayrıca sözleşmeye konu teminat senetlerini de icra takibine konu ettiğini, yine ipotekli taşınmaz ile ilgili olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını ve taşınmazın satışını gerçekleştirdiğini, davacının 20/12/2004 tarihli sözleşmedeki ödemeleri yapmış olmasına rağmen davalı tarafça halen borcu devam ediyormuş gibi işlem yapıldığını, davacının davalı tarafa borcu kalmadığı ve haksız yere taşınmazın satış yoluna gidildiğini beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, yapılarak bilirkişi incelemesi sonucunda elde edilecek miktarda borcunun bulunmadığının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davanın zaman aşımı yönünden reddi gerektiğini, davacının ödenmeyen kira borcu ve işlemiş faiz borcu için 16/08/2007 tarihinde ihtarnamelerin keşide edildiğini, keşide edilen ihtarnameler ile verilen yasal süre içinde borç ödenmediğinden davacı kiracının borcunun muaccel hale geldiğini, borç ödenmediğinden sözleşmelerin fesih edildiğini, davalının ihtarnamelerinin Finansal Kiralama Kanunu hükümlerine uygun olduğunu, davacı kiracıya verilen sürenin dolmasına rağmen ödemenin gerçekleştirilmemesi üzerine malların iadesi için dava açıldığını ve dava sonucunda finansal kiralama konusu malların davalıya iadesine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davacı ile akdedilen finansal kiralama sözleşmelerinden sonra bu davanın açıldığını, davacıyı bağlayan sözleşme hükümlerine ve mahkeme kararlarına rağmen ileri sürülen menfi tespit talebinin dayanağını bulunmadığını, davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlar nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu, icra müdürlüğü tarafından yapılan satış işlemlerinin usule uygun bir şekilde yürütülmesin rağmen, davacı tarafından ihalenin feshi davası açıldığını, mahkeme tarafından davacının açtığı ihale davasını red edilmiş olup, kararın kesinleştiğini, ipoteğe konu gayrimenkulun satışından gelen paranın borçlu davacının cari hesabından yani borcundan mahsup edildiğini, buna istinaden işlemlerin de herhangi bir usulsuzluk ve hukuka aykırılık olmadığını, borçlu davacının teminat olarak vermiş olduğu ipotek ve rehin ile ilgili ipoteğe konu taşınmazın usule uygun bir şekilde ihale yoluyla satıldığını ve satışla gelen paranın borçlu davacının borcundan düşürüldüğünü, ancak davacının borcunu kapatmaya yetmediğini, karşı tarafın hukuka uygun olarak yürütülen bu işlemlerde davalıyı kötü niyetli olarak göstermeye çalıştığını beyanla, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın davasının reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davacı tarafından İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı gecikmiş asıl alacak ve fesih nedeniyle muaccel hale gelen asıl alacak toplamı olarak 65.934,52-TL EU asıl alacak ve 7.906,57-EU işlemiş faiz talep edilse de yaptırılan bilirkişi incelemesinde; davacının takip tarihi itibarı ile toplam 64.344,50-EU ana para alacağı ve toplam (3.077,89+9.538,47) 12.616,36 EU işlemiş faiz alacağı bulunduğu, davacının dava tarihi itibarı ile taraflar arasındaki imzalanmış olan 12112 ve eki olan … nolu sözleşme den kaynaklı 5.956,94-EU ana para alacağı 14.669,10-EU işlemiş faiz alacağı, … numaralı sözleşmeden kaynaklı olarak ise 30.029,54 EU ana para alacağı ve 97.376,54 EU işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 35.986,48 EU ana para alacağı ve 112.376,54-EU işlemiş faiz alacağı bulunduğu tespit edilmiştir.Buna göre davacının takipte talep ettiği miktarlar bağlı olduğu düşünüldüğünde dava tarihi itibarı ile davacıya 35.986,48 EU ana para ve 7.906,57-EU işlemiş faiz borcu bulunduğu (Takipten sonra takipten sonra borç ödeninceye kadar işleyecek faiz dikkate alınmamıştır.) kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki 20/12/2004 tarihli sözleşme 25/10/2005 tarihli sözleşme ile tadil edilmiş ve bununda davacı satın alma opsiyonundan vazgeçmiş olduğundan sözleşmeye konu malların satış bedelinden indirilemeyeceği, davalı tarafça İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesin’in İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/492 Esas, 2008/634 Karar sayılı ilamının kesin hüküm teşkil ettiği iddia edilse de davaların tarafları aynı olsa da konusu farklı olduğundan bu iddianın yerinde olmadığı, davanın zaman aşımı süresinde açıldığı, ancak davacının dava tarihi itibarı ile davacıya (40.000-EU) borçlu olmadığını ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından sözleşmenin teminatı olarak bankaya verilen teminat senetlerinin de davalı tarafından icra takibine konu edildiğini ve tahsili yoluna gidildiğini, teminat olarak verilen bonoların takibe konulmasının kötü niyet olduğunu,Davalı banka tarafından alınan ve müvekkilinin içinde ikamet ettiği evin, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konulduğunu, icra kanalı ile satılıp, bedelinin tahsil edildiğini, müvekkilinin daha yüksekten alıcı bulduğunu ve en azından daha fazla paraya satılması müvekkilinin borçtan kurtulmasına destek olacak iken, davalı bankanın kabul etmediğini, ısrarla icra kanalıyla satılmasına ön ayak olarak, daha düşük bedele sattırdığını, müvekkilinin borcundan daha az bedel düşüldüğünü, müvekkilinden evi haricinde daha fazla para tahsil ettiğini, müvekkilinin toplamda 59.059,87 Euro ödemiş olmasına rağmen, takipler başlatıldıktan sonra 36.750 TL ödediğini ve el konulan iş makineleri ile evinin satış paraları tahsil edilmiş olmasına rağmen borcun her nasılsa sona ermediğini, icra yoluyla elde edilen satış bedelleri, sözleşme başında verilen peşinat bedellerinin müvekkilinin borcundan mahsup edilmediğini, teminat olarak verdiği bedellerin de tahsile konu edildiğini, Bununla birlikte davalı banka tarafından sözleşmelerde belirtilen KDV oranının çok fazla üzerinde KDV bedelinin müvekkilinden tahsil edildiğini,Malın iadesi sebebiyle fesih tarihindeki malın satım bedelinin davalının olumlu zararından mahsup edilmesi gerektiğini, iade yükümlülüğü sözleşmenin feshiyle birlikte doğduğundan, kiralama konusu malın fesih tarihindeki değeri esas alınarak takas-mahsup yapılması gerektiğini,Nitekim 6361 sayılı kanunda, iade edilen malın fesih tarihindeki değerinin henüz vadesi gelmemiş ve kiralayanın varsa bunu aşan zararından mahsup edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu durumda satış değeri olumlu zararı karşılamaya yetmezse aradaki farkın kiracı tarafından kiralayana ödeneceğini, eğer satış bedeli olumlu zararı karşılamakla arada bir şey kalıyorsa bunun geri kalan kısmın kiracıya iade edilmesi gerektiğini, şayet kiracıya, malı satın alma hakkı tanınmışsa, kiralayanın tahsil edebildiği bu alım bedelinden, bu kez vadesi henüz gelmemiş finansal kiralama bedelleriyle bunu aşan zararının mahsup edilmesi gerekeceğini, ancak bu halde peşin ödeme nedeniyle ayrıca bir indirimin daha yapılması gerektiğini, kök ve ek raporlarda mahsup yapılmadığını, bu durumun hatalı olduğunu,Kiralananların davalı tarafından müvekkilinden geri alınıp üçüncü bir şahsa satılması halinde satış bedelinin müvekkilinin borcundan düşülmesi gerektiğini,Ayrıca mahkeme tarafından ikinci sözleşmenin bir tadil sözleşmesi olduğu kanaatine varıldığı belirtilmişse de, 25.10.2005 tarihli 2. sözleşmenin mahkemenin anladığı şekilde bir tadil sözleşmesi olmadığını, müvekkilinin ilk sözleşmeyi imzaladığını, henüz taksitleri bitmeden yeni bir ihtiyacı doğduğu için 2. sözleşmeyi imzaladığını, güvence olarak de rehin ipotek ve teminat senetleri verdiğini, bu arada ilk sözleşmenin bedellerini ödeyerek tamamen bitirdiğini, 2. sözleşmenin ödemeleri devam ederken ödeme darlığına düştüğünü ve taksitlerini geciktirdiğini, bu nedenle hem ilk sözleşmeden dolayı aldığı malları, hem de teminat olarak gösterdiği mal ve paralarının alındığını, oysa ilk sözleşme bedelleri ödendiği için ilk sözleşmeye bağlı olarak alınmış olan makinelere ikinci sözleşmeye dayanarak el konulmasının doğru olmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava menfi tespit davası olup, davacı; davalı ile aralarındaki finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklı olarak davalıya bir borcunun bulunmadığını iddia etmiş, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, bu karar yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Uyuşmazlık; taraflar arasında yapılan sözleşmeye konu malların satış bedeli ile davacı tarafından yapılan ödemeler, davalı tarafından yapılan tahsilatların, davacı borcundan mahsup edilip edilmeyeceği, mahsup edildiği taktirde, davacının davalıya bir borcunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Taraflar arasında 20/12/2004 tarihli ve 24/11/2005 tarihli finansal kiralama sözleşmelerinin akdedildiği, davacının sözleşmeden kaynaklı borcu ödemede temerrüte düşmesi nedeniyle davalı tarafından sözleşmelere konu makinelerin iadesi talebi ile açılmış olan davanın İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/492 Esas, 2008/634 Karar sayılı kararı ile ”davanın kabulüne” karar verilerek sonuçlandığı ve kararın kesinleştiği, davalı tarafından finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklı alacak nedeni ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine 40.000,00-EU (78.400,00-TL) ipotek bedeli üzerinden ”İpoteğin Paraya Çevrilmesi” yolu icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Finansal kiralama sözleşmeleri 2004 ve 2005 tarihlerinde imzalanmış olup, uyuşmazlığa 6361 saylı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirket leri Kanunu hükümleri değil 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği, söz konusu kanun hükümlerinde, kiracının malı iade ile yükümlü olduğu, malın satış bedelinin kira borcundan mahsubunu talep edemeyeceği, ancak sözleşme ile bu hükme istisna getirilebileceği konusunda bir tereddüt yoktur. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yapılan satışların tarihi itibariyle yürürlükte olan yasa hükümlerine göre mahsup işlemi yapıldığı, … no’lu sözleşmeye konu malların 3226 sayılı yasanın yürürlükte olduğu tarihte davalı tarafından üçüncü kişilere satışının yapılmış olması nedeniyle ilk satış bedelinin davacı borcundan mahsup edilmeden hesaplama yapıldığı, … no’lu sözleşmeye konu malların ise, 6361 sayılı yasanın yürürlükte olduğu tarihte satışının gerçekleşmesi nedeniyle satış bedelinin davacı borcundan mahsup edilerek bakiye borç miktarının belirlendiği, yapılan değerlendirmenin teknik yönden denetime elverişli olduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan davacı yanca her ne kadar, yapılan ödemelerin ve davalı tarafından yapılan tahsilatların borçtan mahsup edilmediği iddia edilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında yapılan tüm ödemelerin finansal kiralama borcundan mahsup edildiği, bu haliyle varılan sonucun hüküm kurmaya elverişli olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, davalı alacaklı kiralayan şirket ile davacı arasında iki adet finansal kiralama sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmelerin davacı kiracı tarafından temerrüte düşülmesi ve ihtara rağmen kira bedellerinin belirlenen süre içinde ödenmemesi nedeniyle feshedildiği, kesinleşen Mahkeme kararı ile davalı tarafından geri alınan iş makinelerinin üçüncü şahsa satışı ile birlikte, sözleşmelerden biri için tahsil edilen satış bedelinin (satışın 3226 sayılı yasa döneminde gerçekleşmiş olması ve sözleşmede mahsuba ilişkin bir hüküm olmaması nedeniyle) borçtan mahsup edilmediği, diğer sözleşme için yapılan satış bedelinin borçtan mahsup edildiği, nihayetinde Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve ek raporlarda, davacı tarafından yapılan ödemelerin ve az önce açıklandığı üzere bir kısım satış bedelinin finansal kiralama borcundan mahsup edildiği, sonuç olarak davacının davalıya borçlu bulunduğu, hale göre davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2019 tarih ve 2014/1324 E., 2019/1031 K. sayılı kararına karşı davacı … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacı …’dan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023