Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1935
KARAR NO: 2023/1452
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/681 E. – 2019/1429 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalılardan … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında devam eden ticari ilişki çerçevesinde davalı şirketin davacı şirket nezdindeki borçlarının teminatını teşkil etmek üzere müvekkili şirket lehine diğer davalı … maliki olduğu … İli, … İlçesi, … Mah. … pafta, … ada, … parselde bulunan iki ahşap ev, bir kargir ev ve sebze meyve bahçesi üzerine 05.12.2012 tarih ve … yevmiye ile 650.000 TL bedelle 3. derecede ipotek tesis edildiğini, taraflarca 19.02.2014 tarihinde mevcut borcun tespiti ve tasfiyesi amacıyla bir protokol yapıldığını ve toplam 577.000 TL olan borcun 10 taksitte ödenmesi hususunda mutabık kalındığını, ancak davalı şirketin bir kısım ödeme yaptıktan sonra protokol şartlarını yerine getirmediğini, bunun üzerine Beyoğlu ….Noterliğinin 14.01.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bakiye kalan 383.068,58 TL’nin ödenmesi aksi takdirde mevcut ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibi başlatılacağı hususunun ihtar edildiğini, ancak davalılar tarafından yine ödemenin yapılmaması üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili şirket lehine verilen ipoteğin paraya çevrilmesi talepli olarak takip başlatıldığını, davalılar tarafından borca, faize ve tüm ferilerine itiraz edilmiş olması nedeniyle takibin durduğunu, davalıların itirazının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu ve müvekkili şirketin alacaklarının tahsilini geciktirmeye yönelik olduğunu, müvekkili şirketin alacağının likit bir alacak olduğunu, TTK.nın 1530/2. maddesi gereğince davalıların ihtara dahi gerek olmaksızın temerrüde düşmüş olduğunu belirterek davalıların icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar cevap dilekçesi sunmamış ve davalılar vekili duruşmada davanın reddini talep emiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…taraflar arasındaki 19/02/2014 tarihli borç tasfiye protokolünde, davalı şirketin davacı şirkete 577.000 TL borcu bulunduğu ve bu borcun 31/03/2014 tarihinden başlamak üzere 10 taksit halinde ve en son taksidin 31/12/2014 olacak şekilde ödenmesi konusunda tarafların anlaştığı, borcun ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde alacağın faiz ve ferileri de dahil olmak üzere tahsili için icra takibine geçileceği ve ipoteğin paraya çevrileceğinin düzenlendiği, davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen İzmir …. Noterliğinin 07/01/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde, borç tasfiye protokolüne uygun hareket edildiğinin, borcun 377.000 TL’sinin ödendiğinin kalan 240.000 TL’sinin ise protokoldeki son ödeme tarihi olarak gösterilen 31/12/2014 tarihinden sonraki tarih olan 31/01/2015, 28/02/2015, 31/03/2015 ve 30/04/2015 tarihli 60.000 ‘er TL bedelli müşteri çekleriyle ödemek istediği, davacı şirket tarafından davalılara gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 05/02/2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde, davalı tarafın bu teklifinin kabul edilmediği, 13/01/2014 tarihi itibariyle 383.068,58 TL borcun 7 gün içinde ödenmesi aksi takdirde hukuki yollara başvurulacağı mevcut ipoteğin para çevrilmesi için icra takibine geçileceğinin ihtar edildiği, davalı … bu ihtarnamenin 09/02/2015 tarihinde tebliğ edildiği, taraflar arasındaki borç tasfiye protokolü, ihtarnameler ve bilirkişi raporuna göre davacı şirketin davalı şirketten icra takip tarihi itibariyle 236.000 TL asıl alacak ve 137.729,14 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 373.729,14 TL alacağın bulunduğu, bu miktar alacak için davalıların yapmış olduğu itirazın yerinde olmadığı ve iptali gerektiği, alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak, davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İtirazın iptali davasının süresi içerisinde açılmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı icra takibine süresi içerisinde itiraz edildiğini, ilgili icra dairesinin söz konusu takibi durdurduğunu İcra müdürlüğünün 27/04/2015 tarihli kararında;”Verilen kararın dosyada masraf olmadığından tarafların dosyadan öğrenmelerine karar verildi.” denildiğini, ancak davacının, 1 yılık süre sona ermesine rağmen işbu davayı açtığını, dosyadan öğrenme tarihinin 27/04/2015 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, -08/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda yalnızca karşı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelendiğini, şehir dışında olmaları nedeniyle defterlerin hazır edilemediğinin bildirildiğini ancak taleplerinin dikkate alınmadığını,-Bilirkişi raporunun faiz hesaplamasına da itiraz edildiğini, hem protokol hem de davacının son ihtarnamesi gereği uygulanan işlemiş faiz ve faiz oranının fahiş olduğunu, 19/02/2014 tarihli protokol kapsamında cari hesap bakiyesi üzerinden ödeme tarihlerinin belirlendiğini, 14/01/2015 tarihli ihtarname ile müvekkillerinin temerrüde düşürüldüğünü, bu ihtarname tarihi ile faizin işletilmesi gerekirken bilirkişi defterlerdeki çeklerin vade tarihini dikkate alarak faiz işletildiğini, taraflar cari hesap bakiyesi miktarı üzerinden bir protokol düzenlendiğini ve bu miktarı belirli oranda bölündüğünü, aynı zamanda da yeni ödeme günü belirlendiğini, bu anlamda davacı tarafın ihtarname tarihi aksi halde son ödeme tarihi dikkate alınarak faiz uygulanması gerektiğini, -Davacının, müvekkillerin 4.000,00 TL’lik ödemesini alacaktan düşmeden takibe koyduğunu, kötü niyetli şekilde fazladan para tahsil etmeye çalıştığını, alacağın likit olmadığını, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava ….nın 67.maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 240.000 TL asıl alacak, 147.735,31 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 387.735,31 TL alacak için icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirket ile davalı şirket arasındaki 19.02.2014 tarihli borç tasfiye protokolü yapıldığı, taraflar arasındaki ticari münasebetten dolayı davalı şirketin davacı şirkete 577.000 TL borcu bulunduğu ve borç protokolünde ödeme planına göre 10 taksit ile borcun ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.Davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen İzmir … Noterliğinin 07/01/2015 tarih ve .. yevmiye nolu ihtarnamesi ile, borç tasfiye protokolüne uygun hareket edildiğini, 577.000 TL borcun 337.000 TL’sinin kredi kartı ve müşteri çekleri ile ödendiğini, kalan 240.000 TL için 60.000 TL bedelli 31/01/2015 tarihli, 28/02/2015 tarihli, 31/03/2015 tarihli, 30/04/2015 tarihli 4 adet müşteri çeklerinin hazır bekletildiğini, davacı şirket yetkilisinin tahsilat makbuzu ile ödemeyi teslim almasının bildirildiği görülmüştür. Ancak belirtilen tarihlerin ödeme tarihlerinden sonra olduğu anlaşılmıştır.Davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 14/01/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, davalı şirketin protokolde yer alan ödeme planına riayet etmediği ve protokolde belirtilen sürede borcun tamamını ödemediğinden alacağa uygulanan faiz ve davalı şirketin yaptığı ödemenin mahsubundan sonra 13/01/2014 tarihi itibariyle davalı şirketin 383.068,58 TL borcu bulunduğu, bu borcun 7 gün içinde ödenmesi aksi takdirde alacağın tahsili için hukuki yollara başvurulacağı ve mevcut ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibine geçileceğinin bildirildiği görülmüştür. Bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki borç tasfiye protokolüne göre toplam borcun 577.000 TL olduğu, taraflar arasında 337.000 TL ödeme yapıldığı ve 240.000 TL borcun kaldığı konusunda ihtilaf bulunmadığı ve kalan borcunun 31/01/2015, 28/02/2015, 31/03/2015 ve 30/04/2015 tarihli 60.000 ‘er TL bedelli müşteri çekleriyle ödemek istediğini, oysa protokole göre en son ödemenin 31/12/2014 olması gerektiği, buna göre davalının protokole aykırı hareket ederek 337.000 TL ödemeden sonra ödemeleri kesintiye uğrattığı, davalı şirketin 23/03/2016 tarihinde 4.000 TL ödemede bulunduğunu buna göre toplam borç bakiyesinin 236.000 TL olduğunu ve 2017 yılında devir ettiğini, davacı şirketin bu bakiye alacağı şüpheli alacaklar hesabına aktardığı, şüpheli alacaklar hesabında bulunan bu miktar oranında davacının alacaklı olduğunu, yapılan faiz hesabına göre davacının 137.729,14 TL işlemiş faiz talebinde bulunulabileceğini belirtmiştir. 2004 İcra İflas Kanununun 67/1 inci maddesi “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” şeklindedir. ” Hem itirazın iptali davası, hem de itirazın kaldırılmasında kanun koyucu hak düşürücü süreler öngörmüş olup, bu süre itirazın kaldırılması için altı ay (m.68, 68-a), itirazın iptali davası için bir yıldır (m. 67). Her ikisinde de süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline Kanun’un 62/2. maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ yukarıda açıklandığı üzere Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlanır. Yerleşik uygulamada da bu sebeple ödeme emrine itiraz Tebligat Kanunu’nun düzenlediği şekilde alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, sair suretlerle itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin başlamayacağı kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.10.2015 tarihli, 2013/19-2415 E., 2015/2335 K. sayılı kararı) ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2019/4064 esas 2020/285 karar sayılı kararı ) . Dosyada alacaklı vekiline tebliğine ilişkin bir evrak bulunmadığı, icra dairesine itiraz dilekçesi verildiği yönünde bir kabul bulunmadığı, dosyadan öğrenmesine şeklindeki karar ile alacaklı vekilinin ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunun kabul edilemeyeceği bu hali ile 25/07/2017 tarihinde açılan davanın 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi gereğince davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu yöndeki istinaf isteminin reddi gerektiği anlaşılmıştır. 6098 Sayılı TBK’nın 117. maddesinde; muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüte düşer, borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesi ile …borçlu temerrüte düşmüş olur. TBK 120. maddesinde; uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamış ise, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. 6102 Sayılı TTK’nın 8. maddesinde; Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir. TTK’nın 10. Maddesinde; Aksine sözleşme yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar düzenlemeleri mevcuttur.Dosya içerisinde mevcut protokol incelendiğinde alacağın miktarı ve ödeme tarihlerinin muayyen olduğu, proktokol ile ödeme tarihleri kesin olarak belirlendiğinden TBK 117. maddesi uyarınca ihtara gerek olmaksızın temerrüt gerçekleştiğinden, ödeme tarihinden itibaren faiz hesaplanmasında aykırılık bulunmadığı, işlemiş faizde davalı tarafça hesaplanabilir nitelikte olup, alacak miktarının muayyen olması veya borçlu tarafça biliniyor yada hesaplanabilir nitelikte olması halinde alacak likit olacağından, dosya kapsamına göre dosya borcunun aslı sabit olup alacak likittir. Alacağın likit olması halinde itirazın haksız olduğuna karar verildiğinde, itirazı ile alacaklının alacağına geç ulaşmasına sebebiyet veren borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkum edilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğuna ve faiz miktarına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Ayrıca davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı, Davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen İzmir … Noterliğinin 07/01/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun kabul edildiği, ödemeye dair başkaca delil sunulmadığı bu nedenle ticari defter ve kayıtların incelenmesinin gerekmediği anlaşılmıştır.Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2017/681 E., 2019/1429 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 25.529,44 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 6.382,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 19.147,08 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalılar tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2023