Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1905 E. 2023/1332 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1905
KARAR NO: 2023/1332
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2017/369 E. – 2019/47 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Salça üretim ve ticareti ile uğraşan davacının firma geçmişinin 1970’e uzandığını, Gaziantep ve çevresinde başlayan satışların 1998’da kurulan ilk fabrika ile birlikte ihracat boyutu kazandığını ve dünyanın 20’yi aşkın ülkesinde davacının “…” markalı ürünlerinin piyasalara arz edildiğini, davacının müteaddit seneler içinde ISO 9001, ISO 22000, AB Kalite Ödülü Sertifikası, Uluslararası Güvenilir Gıda Sertifikası, Tüketici Kalite Ödülü Sertifikası gibi çeşitli belgeler ve ödüller aldığını, halihazırda davacının salça dışında közlenmiş biber, patlıcan, mayonez, ketçap, baharatlar, pirinç ve kuru bakliyat üretim ve satışı ile de uğraştığı, Türkiye’nin yanı sıra 29. ve 30. sınıflarda Almanya, Irak, Suudi Arabistan ve Kanada’da tescilli bulunan “…” markasının davacının seri markası olduğu, davacının “….” hakim unsurlu markalarının tüketiciler nezdinde maruf ve meşhur, tanınmış markalar olduklarını, davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının … sayılı “…+ Şekil” ve … sayılı “…” markalarını tescil ettirdiğini, davalının kötü niyetli ve yoğun kullanımlara başlamasının akabinde ilgili markalardan davacının haberdar olduğunu, davalının bu markaların tescil edildiği gibi değil, fakat kötü niyetli olarak davacı markaları ile neredeyse birebir şekilde kullandığını, davacının seri markaları ile iltibas yaratmaya çalıştığını, davalının bahse konu hukuka aykırı kullanımlarını davacının faaliyet gösterdiği marketlere kadar indirdiğini, muhtelif marketlere ait broşürlerde davacı ve davalı ürünlerinin aynı sayfada ve hatta yan yana teşhir edildiğini, davalının “…” ve “…” ibareli markalarının davacının tescilli ve tanınmış seri markaları ile ayniyet derecesinde benzerlik teşkil ettiğini, davalının adına tescilli markaların dışında, davacıya ait markalar ile açıkça iltibas teşkil eden kullanımları gerçekleştirmesinin davacıya ait markalara tecavüz oluşturduğunu ileri sürülerek, davalının TPE Markalar Dairesinde tescilli bulunan … numaralı “… şekil” ibareli ve … numaralı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, TPE nezdinde davacı adına tescilli markaların emtiaları bakımından tecavüzünün tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemelerinin tespitine, önlenmesine ve durdurulmasına, diğer yasal haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Marka hükümsüzlük davaları bakımından 5 yıllık hak düşürücü süre bulunduğunu, davacının “… + Şekil” ibareli markanın tescilinden 14 yıl geçtikten sonra işbu davayı ikame ettiğini, bir aile şirketi olan davalının 1976’da Mersin’de gıda toptancılığı ile başladığı ticarî faaliyetinin 1999’dan bu yana İstanbul merkezli olarak birçok grup şirketi ile devam ettiğini, bakliyat üretim, işleme ve paketleme, marketçilik alanlarında faaliyet gösteren davalının ülkenin pek çok ilinde yerel marketler aracılığıyla ürünlerini tüketicilerle buluşturduğunu, davacının davalının markasından henüz haberdar olmasının imkânsız bulunduğunu, davacının dava açma yetkisini uzun süre kullanmayıp, davalı markasına yatırım yapıp sermaye harcadıktan sonra işbu davayı ikame etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu, davalının “… + Şekil”markasını ticarî faaliyete başladığı günden bu yana iştigal alanını oluşturan emtiada nizasız ve fasılasız kullanarak ayırt edicilik kazandırdığını, davalının bir aile şirketi olması hasebiyle tüm ortakların soyadı ve şirket ticaret unvanının da çekirdek unsurunu oluşturan “… + Şekil” marka tescil başvurusunda bulunulduğunu, davacının markasından haberdar olup onun tanınmışlığından yararlanmak gibi bir niyetin söz konusu olmadığını, davalının marka tescil başvuru tarihi olan 31.12.2002’de davacının markasının tanınırlık ve ayırt edicilik özelliğinin bulunmadığını, davacının reklâm kampanyalarının 2008 itibariyle hız kazandığını, “… + Şekil” ve ” …” markaları ile davacıya ait markalar arasında 556 sayılı KHK md.8/l-b anlamında herhangi bir ayniyet ve/veya ayırt edilemeyecek benzerlik bulunmadığını, davacı markaları ile davalı markalarına ait mal ve hizmetlerin kullanım amaçlarının tamamen farklı olduğunu, davalının tescilli markalarını sadece kuru bakliyat emtiasında kullandığını, davacının faaliyet gösterdiği yemeklerde tatlandırıcı/sos niteliğinde salça ve baharat üretim alanında faaliyet göstermediğini ve davacının da hiçbir suretle kuru bakliyat üzerine üretim ve pazarlama yapmadığını, davalı markalarının farklı kullanımının hiçbir surette söz konusu olmayıp davacının markaya tecavüz ve haksız rekabet iddialarının mesnetsiz bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince toplanan delillere yapılan ve yargılamaya göre;”davanın kısmen kabulüne, Davalıya ait … numaralı “…” markasının tescilli olduğu 05, 29 ve 30.sınıflar için tamamen, 35.sınıf için ise “reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” hizmetleri dışındaki mal ve hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, 35.sınıfa dahil “reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” mal ve hizmetleri için hükümsüzlük talebinin reddine, Davalının … numaralı “…” markası ile ilgili hükümsüzlük talebinin reddine, Davalının … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarında yer alan diğer sözcükleri küçük puntolarla yazarak … ibaresini tek başına ön plana çıkartmak suretiyle , davacının adına tescilli … esas unsurlu markaları ile iltibas yaratacak şekilde kullanarak, davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, Markaya tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine ve durdurulmasına,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … sayılı marka açısından; Markaların iltibas değerlendirmesinin bütün olarak yapılması gerektiğini, oysa somut olayda değerlendirmenin ayrı ayrı yapıldığını, ”…+ ŞEKİL ” ve ” …” markaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafın markaları ile karıştırılma ihtimalinin olmadığını,Davacı tarafın, ülke genelinde sadece salça ve türevleri olan ürünlerin satışını yaptığını, müvekkilinin ise, sektörde 1976 yılından bu yana ülke genelinde … ismiyle yer aldığını, Mahkemece davacı tarafın bakliyat işine ne zaman başladığı ne surette bu durumun somut gerçeği yansıttığı tam olarak araştırılmaksızın bilirkişi raporundaki ifadeler esas alınarak karar verildiğini, davacı tarafın salça konusunda tanındığını, müvekkilinin ise bakliyat alanında faaliyet gösterdiğini, bu durumun iltibas tehlikesini ortadan kaldırdığını, ”…” markası açısından da ilgili hükümsüzlük talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesinin usul ve hukuka aykırı nitelikte olduğunu,Müvekkili şirketin, aile şirketi olması sebebiyle, tüm şirket ortaklarının soyadını ve şirkete ait ticaret unvanın çekirdek unsurunu oluşturması sebebiyle ”… +ŞEKİL” marka tescil başvurusunda bulunduğunu, şirketin soyadının diğer kelimelere farkla daha büyük punto ile yazılmasının davacı tarafın markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edecek nitelikte olmadığını, tüketiciler tarafından karıştırılma ihtimalinin oluşabilmesi için tescili istenen markanın, daha önce tescilli bulunan markanın aynısı veya benzeri bulunması ve her iki markanın aynı mal ve hizmetlerde kullanılması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; “…” ibareli markada, davacının öncelik hakkının bulunduğu iddiasıyla, davalı adına tescilli … numaralı “…+şekil” ibareli ve … numaralı ” …” ibareli markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkini, davalı markalarının tescilli oldukları şekilden farklı olarak kullanıldığı iddiasıyla marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davasıdır. Davacı ve davalıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” ibareli markanın 29,30 ve 31. sınıflarda 31/12/2002 tarihinde ve … numaralı “…” markasının 05,29,30 ve 35. Sınıflarda 27/02/2014 tarihinde davalı adına tescil edildiği, … numaralı “…” markasının 05,29,30,31 ve 32. sınıflarda 14/03/2005 tarihinde, … numaralı “…” markasının 30. sınıfta 02/01/2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29 ve 30. sınıflarda 07/04/1997 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29,30 ve 31. sınıflarda 20/06/2000 tarihinde, … numaralı “…” markasının 23,25 ve 26. sınıflarda 07/07/2004 tarihinde, … numaralı “…+Şekil” markasının 04/02/2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29,30,31 ve 32. sınıflarda 20/10/2008 tarihinde, … numaralı “…” markasının 05,29,30,31 ve 32. Sınıflarda 14/03/2015 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29,30 ve 31. sınıflarda 22/02/2012 tarihinde, … numaralı “…+Şekil” markasının 01,02,04,05,29,30,31 ve 32. sınıflarda 23/05/2016 tarihinde, … numaralı “…+Şekil” markasının 05,29,30 ve 35. Sınıflarda 31/01/2005 tarihinde davacı şirket adına tescil edildikleri tespit edilmiştir. Davacı yana ait … numaralı markaların “domates ve biber salçaları, toz ve pul biber, pirinç, bulgur, keşkek, bakliyat, bezelye, fasulye, nohut, mercimek, soya, ketçaplar, mayonezler, soslar, salata sosları, salçalar, sirkeler, baharatlar” dahil olmak üzere çeşitli gıda maddeleri için çeşitli sınıflarda tescilli olduğu, marka tescillerinin davalının markalarından önceki tarihli olduğu, davalıya ait ve hükümsüzlüğü talep edilen … markanın tescilli olduğu malların da davacının markaları ile aynı kapsamda oldukları, her ne kadar davalı taraf kendilerinin daha çok bakliyat, davacının ise domates ve biber salçası alanında faaliyet gösterdiklerini savunmuşsa da, tüm ürünlerin 29. sınıfta yer alan gıda ürünleri olup, birbirlerinden ayrılmalarının mümkün olmadığı, “…” ibaresinin davacının markalarının ve davalıya ait … numaralı “…” markanın esas unsuru olduğu, vurgunun ”…” kelimesinde yer aldığı, her iki markanın esas unsurunun görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı kelimden oluştukları, davalının markasında yer alan diğer ibarelerin ayırt edicilik niteliklerinin bulunmadığı, tali unsurlar olduğu, her iki tarafın ürünlerinin aynı marketlerde ve raflarda satışa sunulması nedeniyle, ortalama tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, diğer yandan 18.05.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, davacının “…” markasının salça ürünleri bakımından tanınmışlığının bulunduğu görüşüne yer verildiği, dolayısıyla tarafların ürünlerinin aynı işletmeye ait ürünler olarak algılanabilecekleri, bu durumun ortalama tüketici nezdinde işletmesel bağ algısı oluşturabileceği, bu nedenle davalının … numaralı “…” markasının davacıya ait … numaralı markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, davacının markalarının tescilli oldukları 05,29 ve 30. sınıflarda yer alan tüm mal ve hizmetler ile 35. sınıfta yer alan ve davacının marka tescili kapsamında bulunmayan “reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” hizmetleri dışındaki mal ve hizmetlerle ilgili 556 sayılı KHK’nin 8/1-b ve 42/1-b uyarınca hükümsüzlük koşullarının oluştuğu görülmüştür.Dosyaya sunulan bilirkişi kök raporu ile, davalının … numaralı “…” markasında “…” ibaresini geri planda bırakarak, “…” ibaresini ön plana çıkarttığı, .. numaralı “…” markasını ise “…” ibaresini çıkartmak veya “…” şeklinde kısaltmak suretiyle tescilli oldukları şekilden farklı olarak ve davacı markaları ile karışıklığa neden olacak şekilde kullandığının tespit edildiği, bu kullanım şekillerinin davalının tescilli markalarının sağladığı korumadan yararlanamayacağı, 556 sayılı KHK’nin 9/1-b. maddesinde tanımlanan marka hakkına tecavüz ve TTK’nun 54. ve devamı maddelerinde tanımlanan ve dürüst olmayan kullanım nedeniyle haksız rekabet niteliğinde olduğu, davacının tescilli markası ile aynı veya benzer olan ve tescilli markasının kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve /veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli markası arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının önlenmesini talep edilebileceği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/2019 tarih ve 2017/369 E., 2019/47 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2023