Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1898 Esas
KARAR NO: 2023/1335
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2017/665 E. – 2019/473 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili MESAM tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile başlatılan takibe, davalı şirketçe yapılan hukuki dayanaktan yoksun itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz edilmesi nedeniyle, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, zira müvekkili şirketin merkezinin Alanya/Antalya olup, İstanbul İcra daireleri ve mahkemelerinin taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda yetkili olmadığını, taraflar arasında imza ve tanzim olunan sözleşmenin 8.maddesince, taraflardan her biri sözleşmenin sona erme tarihi olan 01.01.2009 tarihinden en geç bir ay öncesinden, sözleşmeyi haklı nedenler ile sona erdirmek istediğini ifade eden ve fesih nedenini ayrıntılı olarak anlatan bildirimi noter kanalı ile yazılı olarak karşı tarafa bildirmediği takdirde sözleşmenin aynı şartlar ile yenileneceğini, takip eden yıllar için de aynı şekilde geçerli olduğunu ve yıldan yıla yenilerek devam ettiğini, bu maddeye istinaden 24.11.2015 tarihinde keşide edilip usulüne uygun olarak Ankara …. Noterliğinden gönderilen … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiğini, dolayısıyla 2016 dönemi için yenilenmediğini ve müvekkilinin 2016 yılından kaynaklı herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafın geçmiş yıllara ait talep ettiği alacakların asılsız olduğunu, müvekkili şirketin uzun yıllardır otel işletmeciliği yaptığını, otelde animatörler tarafından canlı müzik yapıldığını, davacı tarafça tespit edilen Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırı bir durum bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin işletmekte olduğu otelin mevsimlik olarak çalıştığını, kışın kapalı olduğu göz önüne alınmadan faturaların düzenlendiğini, Yargıtay’ın artık yerleşik hale gelmiş olan görüşüne göre lokanta, bar, otel lobisi vb alanlarda işletmelerin umumi mahalde müşterilerine dinletmekten ibaret olan eylemlerinde, muhataplar ve icracı sanatçılar yönünden mali hakların ihlalinden bahsedilmeyeceği sabit olduğundan, müvekkilinin bu yayınlara ilişkin düzenlenen fatura bedellerini ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine, icra takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklının takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; “mali bilirkişilerce dosyaya sunulan bilirkişi raporları dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, ana para, gecikme faizi ve gecikme faizi KDV’si ile birlikte toplam 7.690,30 TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında tanzim olunan sözleşmenin 8. maddesinde “Taraflardan her biri, sözleşmenin sona erme tarihi olan 01.01.2019 tarihinden en geç bir ay öncesinde, sözleşmeyi haklı nedenlerle sona erdirmek istediğini ifade eden ve fesih nedenini ayrıntılı olarak anlatan bildirimi noter kanalı ile yazılı olarak karşı tarafa bildirmediği takdirde, sözleşme aynı şartlarla yenilenir. Takip eden yıllar için de aynı şekil geçerli olur ve yıldan yıla yenilenerek devam eder.” denildiğini, cevap dilekçesi ekinde sunulduğu üzere, Ankara … Noterliği’nden 24.11.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek usulüne uygun şekilde fesih iradesinin karşı tarafa gönderildiğini, ihtarnamede Yargıtay’ın artık yerleşik içtihadı haline gelen görüşü uyarınca lokanta, bar, otel lobisi vb. alanlarda işletmelerin umumi mahalde müşterilerine müzik eserlerini radyo ve televizyondan dinletmekten ibaret olan eylemlerinde, muhataplar ve icracı sanatçılar yönünden mali hakların ihlalinden bahsedilemeyeceği sabit olduğundan bu yayınlara ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından bir mali yükümlülük altında bulunulmadığını, işbu sözleşmenin süresi içinde haklı nedenle feshedildiğinin bildirildiğini, dolayısıyla sözleşmenin 2016 yılı ve devamı için yenilenmemiş olup, müvekkili şirketin 2016 yılı dönemine dair sözleşmeden kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığını, Yerleşik Yargıtay İçtihatlarında açıkça lokanta, bar, otel ve market gibi yerlerde müzik eserlerinin radyodan veya televizyondan yayınlanması halinde, yapımcı, sanatçı ve eser sahibinin bu yayını engelleme açısından haklarının bulunmadığının vurgulandığını Yetkili mahkemenin müvekkili şirketin merkezinin bulunduğu yer olan Alanya mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığını, yetki sözleşmesinin dayanağı olan sözleşmenin müvekkili nezdinde bağlayıcılığı olmadığından taraf olmadıkları bir sözleşme gerekçe gösterilerek İstanbul mahkemelerinin kesin yetkili hale getirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin işletmekte olduğu otelde amatörler tarafından canlı müzik yapılmakta olup, davacı tarafça tespit edildiği iddia edilen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na aykırı bir durum da bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin işletmekte olduğu otelin mevsimlik çalıştığını ve kışın kapalı olduğu göz önüne alınmaksızın davacı tarafça otel sanki 12 ay açıkmış gibi fatura kesildiğini, fatura kesilirken otelin oda sayısı ve yıldızının değerlendirilmediğini, hiçbir değerlendirme ve tespit yapılmadan davacı tarafça fatura kesilmesinin, geçersiz bir sözleşmenin dayanak gösterilerek bilirkişi raporu düzenlenmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan raporun hükme esas alınmasının da mümkün olmadığını,Davacı tarafın belirsiz bir alacak iddiası ile kötü niyet tazminatı istemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davalının “yetkisiz icra dairesinde takip yapıldığı yönündeki” istinaf başvurusu incelendiğinde; Dava, davacının davalı ile imzaladığı lisans sözleşmesi uyarınca ödemesi gereken bedelleri ödemediği iddiasıyla düzenlenen faturalardan kaynaklı alacak nedeniyle yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı). İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; 1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, 2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, 3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir. Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”. Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmelidir.Buna göre, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK’nın 89/1. maddesi ve HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu İstanbul İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun kabulü ile,davalının “yetkisiz icra dairesinde takip yapıldığı yönündeki” istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Davalının esasa yönelik istinaf başvurusu incelendiğinde; Taraflar arasında 01.01.2008-01.01.2009 dönemini kapsayan, davalı şirketin işletmekte olduğu … İle ilgili olarak meslek birlikleri lisans sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 7.3 maddesinin; “…01.01.2009 tarihinden itibaren sözleşmenin otomatik olarak yenilendiğinin belirtildiği, 8.maddesinin ise; “işbu sözleşme 01.01.2008 ve 31.12.2008 tarihleri arasındaki süreyi kapsar, taraflardan her biri sözleşmenin sona erme tarihi olan 01.01.2009 tarihinden en geç bir ay öncesinde sözleşmeyi haklı nedenlerle sona erdirmek istediğini ifade eden ve fesih nedenini ayrıntılı olarak anlatan bildirimi noter kanalı ile yazılı olarak karşı tarafa bildirmediği takdirde, sözleşme aynı şartlarda yenilenir. Takip edan yıllar için de aynı şekil geçerli olur ve yıldan yıla yenilenerek devam eder” şeklinde olduğu tespit anlaşılmıştır.Her ne kadar davacı yanca, davalı tarafın herhangi bir fesih bildirimi yapmadığı iddia edilmiş ise de; dosyada bir örneği bulunan ve davalı tarafından davacıya keşide edilen Ankara … Noterliği’nden 24.11.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, sözleşmede belirtilen süreye riayet edilerek sözleşmenin davalı yanca sonlandırıldığı, ihtarnamenin 01.12.2015 tarihinde davacının daimi çalışanına tebliğ edildiği, dolayısıyla sözleşmenin 2016 yılı için yenilenmediği, sona eren sözleşme nedeniyle davacının bu yıla ilişkin alacak talep etme hakkının bulunmadığı, bu nedenle 2016 yılına ait faturaların alacak hesabına dahil edilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına göre, 2014 ve 2015 yıllarına ait faturalardan kaynaklı olarak davacının davalıdan toplam 5.134,08 TL asıl alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı yanca faiz oranına da itiraz edilmiş ise de; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre ödeme vadeleri; cari yılırı izin bedeli KDV hariç 2.000,00-TL’nin nin altında ise, o yılın temmuz ayının onbeşinde nakden ve defaten, cari yılın izin bedeli KDV hariç 2.000,00 TL’nin nin üzerinde olur ise de cari yılın temmuz ayının onbeşinci gününde ve ağustos ayının 31.gününde eşit iki taksit halinde ödenmesinin kararlaştırıldığını, takibe ve davaya konu 2014 ve 2015 yıllarına ait fatura tutarları 2.000,00 TL’nin nin üzerinde olduğundan, her iki faturanın da iki taksitte (temmuz 15 ve ağustos 31) ödenmesi gerektiği, yine sözleşmede fatura bedellerinin zamanında ödenmemesi durumunda faiz oranı için; “#sans alan Türk Lirası için aylık %2 gecikme faizinin meslek birliklerine ödeneceği, gecikme halinde belirtilen son ödeme günleri esas alınarak gecikme faizi işletileceği, aynı zamanda vadesi gelmeyen taksitlerin de muacceliyet kesbedeceği, lisans alan ödemelerini iş bu sözleşmede belirtilen ödeme tarihlerinde yapmaması durumunda, meslek birlikleri tarafından herhangi bir yazılı ihlara gerek kalmaksızın temerrüde düşeceğinin kabul edildiği görülmüştür.Dolayısıyla borcun vadelere bağlanmış olması nedeniyle, vade gününde ihtara gerek kalmasızın davalının temerrüde düşeceği, buna göre 30.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda sözleşmede karalaştırılan oranların dışında bir faiz oranı uygulanmış olması nedeniyle hesaplanan faiz oranı yerinde değil ise de, 10.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan faiz hesabının dosya kapsamına, sözleşmeye ve dolayısıyla tarafların iradelerine uygun düştüğü, böylelikle takip öncesi tahakkuk eden 2.264,76 TL tutarında davacının davalıdan işlemiş faiz alacağının bulunduğu görülmüş, bu durum karşısında asıl alacak olan 5.134,08 TL ve işlemiş faiz alacağı olan 2.264,76 TL olmak üzere davacının toplamda 7.398,84 TL alacağının bulunduğu, buna rağmen Mahkemece toplam 7.690,30 TL alacağın hüküm altına alınmasının yerinde olmadığı, bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen yerinde olduğu anlaşılmıştır.Diğer yandan re’sen yapılan inceleme neticesinde, Mahkemece her ne kadar hüküm kısmında itirazın iptaline karar verilirken asıl alacak ve işlemiş faiz tutarları ayrı ayrı gösterilmeyerek, hükmün infazında tereddüt yaratılmış ise de, belirtilen yanlışlığın Dairemizce düzeltilebileceği görülmekle, aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir.Davalı yanca ileri sürülen ve re’sen gözetilen sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,2- İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/12/2019 tarih, 2017/665 E., 2019/473 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- Davanın KISMEN KABULÜNE, 4-İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 5.134,08 TL asıl alacak, 2.264,76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.398,84 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip talebinde belirtilen yıllık % 24, işlemiş faiz yönünden ise yıllık % 9 oranında faiz işletilmesine,-Fazlaya ilişkin istemin reddine,-İcra inkar tazminatı talebinin reddine,5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 505,41 TL karar harcından peşin alınan 119,23 TL’nin mahsubu ile 386,18 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 31,40 TL başvurma harcı, 119,23 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 263,40 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.818,63 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 1.363,97 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 5/c-Davalı tarafından yapılan yargılama giderleri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,5/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.398,84 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.473,12 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 31,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 180,10 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,6/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,6/d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2023